BERLİN - Almanya başta olmak üzere bazı Batı ülkelerinin siyasi ortamlarında son zamanlarda en çok tartışılan söylemlerinden biri "feminist dış politika."
Geleneksel olarak erkeklerin ve erkek dilinin hakim olduğu dış politika yaklaşımlarına karşı geliştirilen söylem, Almanya’da yakın bir zamanda hükümetin benimsediği resmi çizgi olarak yaşama geçirilecek.
2014 yılında dünyada ilk kez feminist dış politika uygulayacağını ilan eden İsveç’i örnek alan Almanya’da ilk kadın dışişleri bakanı olan Annalena Baerbock, feminist dış politikaların yer aldığı ve bunun ana hatlarını içeren 80 sayfalık bir kılavuzu hazırlayararak, hükümete ve kamuoyuna tanıtma aşamasına geldi.
2021 sonbaharında görevini üstlenirken, "feminist bir dış politika" izleyeceğini vurgulayan Baerbock, şimdiye kadar izlenen dış politikaların kadınların dışlanmasına ve ayrımcılığa uğramasına neden olduğunu savunarak, bunun eşitsizliğe neden olduğunu ve sürmesi halinde dünyada barış, istikrar ve kalkınmanın gerçekleşemeyeceği görüşünü savunuyor.
"Feminist bir dış politika izliyoruz çünkü buna şiddetle ihtiyacımız var"
Baerbock'un hazırladığı ve muhtemelen yarın Alman hükümeti tarafından kabul edilecek yeni dış politik temellerde ise, dış politikada toplumsal cinsiyet eşitliğinin merkezi öneme sahip olması hedefleniyor. Baerbock, söz konusu kılavuzun önsözünde, "Feminist bir dış politika izliyoruz, çünkü buna şiddetle ihtiyacımız var. Kadınlar ve erkekler dünyada hala eşit değiller" derken, "Kadın hakları toplumlarımızın durumunun bir göstergesidir. Feminist bir dış politika, dünya çapında kadınların ve kız çocuklarının eşitliğini hedefler. Bu kavram kadınlar için değil, toplumun tüm üyeleri için bir dış politikadır" görüşünü dile getiriyor.
Bu kapsamda hedeflenen feminist dış politikanın uygulanabilmesi için dışişleri bakanlığının çatısı altında yeni çalışma metotları ve yapılar geliştirilmesi planlanırken, sadece bu konuya yoğunlaşan özel bir elçilik makamı oluşturulması ve yönetici konumundaki kadın sayısının da belirgin şekilde arttırılması öngörülüyor.
İran, Çin ve Afganistan'la ilişkileri değiştirecek mi?
Bir diğer hedef ise bakanlığın mali desteklerinin bundan sonraki süreçte yüzde 85'inin "toplumsal cinsiyet hassasiyetine duyarlı" bir şekilde, yüzde sekizinin ise "toplumsal cinsiyet hassasiyetini dönüştürücü" bir şekilde harcanması. Yani bu hedef, desteklenecek projelerin kadın eşitliği ve feminist yaklaşımları içermesi gerektiği anlamına geliyor.
Feminist bir dış politikanın hükümet tarafından resmen benimsenmesi durumunda, Almanya’nın kadınların marjinalleştirildiği veya insan haklarının sistematik olarak ihlal edildiği İran, Çin ve Afganistan gibi ülkelerle ekonomik işbirliği konusunda yeniden değerlendirilmeye gidip gitmeyeceği ise şu an netleşmiş değil.
"Feminist dış politikanın" öncüsü İsveç
İsveç 2014 yılında, feminist bir dış politikayı resmen ilan eden ve diğer ülkelerle kurduğu ilişkilerin merkezine toplumsal cinsiyet eşitliğini koyan ilk ülke olmuştu.
İsveç’i Kanada, Meksika, Fransa ve İspanya gibi ülkeler takip etti. İsveç uzun süre bu bağlamda bir örnek model olarak görülmekle birlikte, bu kavramın sadece kağıt üzerinde var olduğuna dair suçlamalara da konu oldu.
Geçen sonbaharda hükümete gelen sağ popülist koalisyon ise feminist dış politika kavramının artık belirleyici olmayacağını açıkladı. Ondan önceki sosyal demokrat hükümetin feminist dış politikası Suudi Arabistan’la diplomatik sorunlara yol açmış, Suudi Arabistan Stockholm’deki büyükelçisini geri çağırmış, İsveç buna silah satış anlaşmasını iptal ederek yanıt vermişti.
Almanya'da ise Aralık 2021’de hükümete gelen koalisyon, hükümet sözleşmesinde feminist dış politika izleyeceğini taahhüt etti.