Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer’in, 2016 yılında Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında imzalanan sığınmacı mutabakatının "daha iyi nasıl uygulanabileceği" konusunda önce Ankara'da, ardından da Atina’da yaptığı görüşmeler Berlin’de değişik yorumlara neden oldu.
Alman basınında yer alan değerlendirmelere göre, Seehofer 2016’da yapılan AB-Türkiye mutabakatınına genişletilmesine ve böylece Türkiye’ye yeni bir maddi destek verilmesine olumlu bakıyor. İçişleri bakanının, Avrupa Komisyonunun Göç, İçişleri ve Vatandaşlıktan Sorumlu Üyesi Dimitris Avramopoulas’la birlikte, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile yaptıkları toplantıda, Soylu’nun Türkiye ile AB arasında üçüncü bir mali yardım paketi konusunu gündeme getirdiği ve sığınmacıların yerleştirilmesi için Suriye sınırında kurulacak “güvenli bölge” için de destek istediği öğrenildi.
AB bundan kısa bir önce önce, Türkiye'deki sığınmacıları desteklemek için 2016 yılında kurulan toplam 6 milyar Euroluk fona şimdiye kadar 5,6 milyar Euro tahsis edildiğini duyurmuştu. Ankara’daki görüşmeleri sırasında, Türkiye’nin sığınmacılar konusundaki siyasetini sürekli öven ve Ankara’nın sığınmacıların Avrupa’ya geçişini engellemek için büyük bir çaba harcadığını söyleyen Seehofer’in, meslektaşı Soylu’ya daha fazla mali destek konusunu AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’e ileteceği haber alındı.
"Avrupa sığınmacı krizinde Türkiye'ye muhtaç"
Alman gazetelerinde, Seehofer’in Türkiye’ye olumlu mesajlarının ‘doğru’ olduğu şeklinde yorumlar ağır basıyor. Nitekim ülkenin en saygın gazetelerinden Frankfurter Allgemeine’de çıkan yorumda, Türkiye’nin sınırları içinde dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı kadar sığınmacı barındırdığı ve Avrupa'nın sığınmacı kriziyle ilgili olarak Türkiye'ye muhtaç olduğu belirtiliyor ve bu açından AB’nin ülkeye destek sağlamasının gerekliliği vurgulanıyor.
Almanya ve AB’nin “güvenli bölge” konusunda alacağı tavır konusunda ise görüşler ise ortak bir çizgiye sahip değil. Türk tarafı, uzun bir süredir mülteci sorununa kalıcı çözümün Suriye’de oluşturulacak "güvenli bölge" olduğunun altını çiziyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti’nin Kızılcahamam'da gerçekleştirilen 29. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda da bu konuya değindi ve “Güvenli bölge planı Suriyelilerin eve dönüşü için en makul ve insani yoldur. Bu gerçeği Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatı bölgelerinde bizzat yaşayarak gördük. Oldukça küçük olan bu bölgelere bile 360 bin Suriyeli döndü. Amacımız Fırat'ın doğusun da barış pınarlarıyla sulamaktır. Bu bölgede 2 milyon kişiyi iskan etmeyi planlıyoruz" dedi.
Planlanan kampların maliyeti 24,4 milyar Euro
İçişleri Bakanı Soylu’nun, Alman meslektaşı Seehofer’le bu bağlamda planlananları ve Türkiye’nin beklentilerini paylaştığı haber verilirken, Süddeutsche Zeitung gazetesinde çıkan bir habere göre, söz konusu bölgede sığınmacılar için kurulacak kampların maliyeti 24,4 milyar Euro olarak tanımlandı. Seehofer’in bu yöndeki beklentilere somut bir cevap vermediği, konuyu AB yetkililerine ileteceğini söylemekle yetindiği haber alındı. Handelsblatt gazetesinde çıkan haberde, AB-Türkiye mutabakatının genişletilmesi ve yeni maddi yardım konusunun Almanya tarafından Ekim sonunda Brüksel’de yapılacak AB Zirvesi’ne götürüleceği ileri sürüldü.
Son haftalarda Türkiye’den Yunan Adaları’na kaçak geçiş yapan sığınmacı sayısındaki büyük artış Almanya’da “yeni bir göçmen dalgası mı geliyor” tartışmasını başlatırken, aynı zamanda daha fazla sığınmacının AB’ye geçişinin nasıl önüne geçilebileceği arayışlarına da neden oldu. 2016’dan bu yana geçerli olan ve AB ile Türkiye arasında varılan anlaşma gereği, Türkiye’den Yunanistan’a kaçak geçiş yapan ve iltica başvurusu kabul edilmeyen tüm sığınmacıların Türkiye’ye geri gönderilmesi öngörülüyor. Ancak iltica başvuruları, Yunanistan’daki personel yetersizliği nedeniyle oldukça yavaş değerlendiriliyor ve Yunanistan’daki sığınma kamplarındaki koşulların giderek kötüleştiği öne sürülüyor.