ABD’yle Avrupa arasında olası ticaret savaşlarından en çok etkilenmesi beklenen ülkelerden Almanya’nın ekonomi sistemi şu an için sağlam bir görüntü veriyor. Ülkedeki işsizlik rakamları, yüzde 5,2’le 1990 yılından bu yana en düşük seviyeye indi.
Almanya Federal İş Kurumu verilerine göre mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik rakamları, Temmuz ayında 6 binlik düşüşle 2,3 milyona geriledi.
Öte yandan ekonomi uzmanları 2017'den sonra bu yıl da ihracatta yeni bir rekor bekliyor. Mayıs verilerine göre ihracat yüzde 1,8 artarken, bu oran önümüzdeki aylarda da devam ederse, Alman şirketleri üst üste beşinci kez yurt dışına rekor düzeyde mal ve hizmet ihraç etmiş olacak.
Avrupa'nın ekonomik motoru olarak kabul edilen Almanya'nın olumlu ekonomik verilerine neden olarak, dünya ekonomisindeki genel canlanma ve başta otomobil ve makine olmak üzere Alman ürünlerine talebin yoğunluğu gösteriliyor.
Ancak bu olumlu tablo koalisyon partileri CDU/CSU ve SPD’nin siyasi karnesine aynı şekilde yansımıyor. Yapılan son kamuoyu araştırmalarına göre, geçen seçimde yüzde 33 alan Birlik Partileri CDU/CSU yüzde 29’la 2006’dan bu yana en düşük seviyeye geriledi.
Anketlere göre SPD'ye destek de yüzde 3 azaldı ve partinin oy oranı yüzde 17'ye düştü. Sağ popülist Almanya için Alternatif AfD'nin oy oranıysa yüzde 3'lük artışla yüzde 16'ya ulaşmış durumda. AfD bu rakamla ilk kez koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti’yle (SPD) neredeyse aynı oy oranına ulaşmış oldu.
Yeşiller Partisi’nin oyu 2 puan artarak yüzde 13’e yükselirken, Sol Parti’nin yüzde 11 olan oy oranı değişmedi. Hür Demokrat Part’inin (FDP) oyu ise 1 puan gerileyerek yüzde 9 oldu.
Kamuoyu araştırmalarını yorumlayanlar, seçmenin Almanya’nın rekor üstüne rekor kıran ekonomik verilerine alıştığını, buna karşın Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Hıristiyan Sosyal Birlik (CSU) arasındaki mülteci
politikasında derin görüş ayrılıklarının hükümetin imaj kaybı yaşamasına yol açtığı yorumunu yapıyor.
Siyasi gözlemciler SPD’nin son yıllarda sistematik olarak oy kaybının da çarpıcı bir boyut aldığını belirtiyorlar. Bir dönemler seçmenlerin yüzde 46’sından fazlasının desteğini alan, Gerhard Schröder’in başbakanlık koltuğuna oturduğu 1998’te toplam oyu 20 milyon olan, son seçimlerde 9,5 milyona kadar gerileyen SPD’deki çöküşün öyle kolay durdurulabilecek durumda olmadığı belirtiliyor.
Dünyanın en eski ve en büyük sosyal demokrat partilerinden SPD’li eski federal milletvekili Lale Akgün, partisinin geleceği konusunda karamsar bir tablo çiziyor.
Geçen genel seçimlerde SPD sandıkta ağır yenilgi alınca, parti içinde başlayan deprem sonucu Martin Schulz genel başkanlığı bırakmak zorunda kaldı. Parti çalkantılı günlerden sonra Andreas Nahles’le tarihinde ilk kez bir kadını parti genel başkanlığına getirdi. Nahles, kamuoyunda sol görüşlü olarak biliniyor.
14 Ekim’de Bavyera eyaletinde seçimler var. Bu seçim, hem son zamanlarda destek kaybeden Merkel’in hem de Nahles’in parti genel başkanı olarak ilk seçim sınavı olacak. Yapılan yorumlarda SPD’nin, aşırı sağcı AfD’nin gerisine düşmesi durumunda, bu yenilginin Nahles’in hanesine yazılacağı vurgulanıyor.
Öte yandan Merkel’in yaklaşık bir haftadır kamuoyunun önüne çıkmaması Berlin’de değişik yorumlara neden oluyor. Eşi Joachim Sauer ile tatile de çıkmayan Merkel’in nerede olduğu sır gibi saklanıyor. Başbakanın nerede olduğu ve ne yaptığıyla ilgili sözcüleri de bilgi vermedi. Sözcüler, sadece Merkel’in sağlığının yerinde olduğunu, gelişmelerle ilgili bilgilendirildiğini ve yetkililerin istedikleri anda kendisine ulaşabildiklerini açıklamakla yetindi.