Toplantı, gelecek Mart ayında Japonya’nın Sendai kentinde gerçekleşecek olan Üçünü Dünya Afet Risk Azaltma Konferansı’na ön hazırlık olacak.
Yeni anlaşma, 2005 yılında yaklaşık 250 bin kişinin ölümüyle sonuçlanan Hint Okyanusu’ndaki tsunaminin ardından BM üyesi ülkeler tarafından kabul edilen Hyogo Çerçeve Eylem Planı’nın yerine geçecek.
Birleşmiş Milletler’in tahminlerine göre doğal afetler geçtiğimiz 20 yılda, yaklaşık 1,5 milyonu can kaybı olmak üzere toplam dört milyar kişiyi etkiledi. Ayrıca, iki trilyon dolar ekonomik zarara yol açtı.
BM Afet Risk Azaltma Dairesi Başkanı Margareta Wahlstrom, Hyogo antlaşmasının tek büyük başarısının erken uyarı sistemi gibi hazırlıklar sayesinde birçok kişinin hayatını kurtarması olduğunu söyledi.
Wahlstrom, “Ekonomik kayıplar, hızlı kentleşme ve artan refah düzeyi nedeniyle yeni, güncel bir anlaşmaya ihtiyaç olduğu çok açık. Aynı zamanda, uğradığı ekonomik kayıplar yüzünden özel sektör de bu konuyla çok ilgileniyor” dedi.
Birleşmiş Milletler’in tahminine göre geçtiğimiz 10 yılda doğal afetlerden kaynaklanan ekonomik kayıplar yılda 100 milyar dolardan fazla.
Tayland, doğal afetten sonra yeniden yapılanmak için çok fazla harcama yapmak zorunda kalan ülkelerden sadece biri.
Tayland’ın Birleşmiş Milletler Büyükelçisi ve Hazırlık Komitesi Eşbaşkanı Thani Thongphakdi, 2011 yılındaki sel felaketinde zarar görmüş ve yıkılmış fabrikalarla diğer hayati önem taşıyan yapıları yeniden inşa etmenin 50 milyar dolara mal olacağını söyledi. Bu zararın yüzde 90’ı özel sektör tarafından karşılanacak.
Büyükelçi, “Özel sektör bunun zarar değil, aksine kendi yatırımlarını bir sonraki afet vurduğunda garanti altına almak olduğunu görmeli. Doğal afetlerin oluşmasına engel olamayız ancak karşısında sağlam durmayı başarabiliriz. Riskleri azaltabiliriz. Fabrikaların su baskınlarına karşı korunaklı alanlarda kurulmasını sağlayabiliriz” diye konuştu.
Tayland Temsilcisi, özel sektörün rolünün yeni Çerçeve Eylem Planı II’de ele alınması gereken kilit konu olduğunu söyledi. Ayrıca, yeni anlaşmanın yerel toplulukların afetlere daha iyi hazırlanmasına yardımcı olacak şartlar içermesi gerektiğini de belirtti.
İzleme sistemlerinin güçlendirilmesi ve özellikle kadın, çocuk ve engelliler gibi risk gruplarının doğal afetlerden korunmasını sağlama gibi konulara da öncelik verilmesi gerekiyor.