Göç krizinin etkilerini her geçen gün daha derinden hisseden ve sorunu aşma konusunda ciddi sıkıntı içinde olan Avrupa Birliği, hem sorunun hem de çözümün kaynağı olarak gördüğü Türkiye’yle bir kez daha masaya oturmaya hazırlanıyor. Avrupa Birliği liderlerinin Almanya’nın ısrarı üzerine düzenleme kararı aldıkları Türkiye ile özel zirve 7 Mart’ta Brüksel’de yapılacak. Göçmen ve mülteci geçişinin bir türlü durdurulamamasının iç politikada yarattığı baskının giderek artması ve Türkiye’yle varılan uzlaşıdan umudu kesen bazı Avrupa Birliği ülkelerinin, ortak kuralları çiğneme pahasına, tek taraflı adım atmaya başladığı bir ortamda gerçekleştirilecek zirve kritik önem taşıyor.
Öğle çalışma yemeği formatında yapılması kararlaştırılan zirve, tüm Avrupa Birliği ülkelerinin devlet ya da hükümet başkanlarının katılımıyla 28+1 formatında gerçekleştirilecek. Zirvede Türkiye’yi bir önceki Avrupa Birliği-Türkiye Zirvesi’nde olduğu gibi Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun temsil etmesi bekleniyor.
Zirve, Brüksel ile Ankara’nın üzerinde anlaştıkları, göç akınını frenleme amaçlı Ortak Eylem Planı’nın işleyip işlemediğinin değerlendirilecek olması açısından büyük önem taşıyor. Türkiye ile varılan anlaşma Avrupa Birliği açısından halen öncelik olmayı sürdürüyor ve şu aşamada herhangi bir alternatifi yok. Buna rağmen bazı Avrupa Birliği ülkeleri, gelinen aşamada istenen sonucun hala elde edilememiş olmasının ciddi rahatsızlığa neden olduğunu gizlemiyor.
Bu rahatsızlık, Türkiye’den Yunanistan’a geçiş yapan göçmen ve mültecilerin sayısında Avrupa Birliği’nin istediği düzeyde düşüş olmaması ve acilen somut sonuç görme ihtiyacının yüksek olması özellikle “Balkan yolu” üzerinde bulunan Birlik ülkelerinin “B planı” hazırlanması yönündeki talepleri daha yüksek sesle dile getirmeleri sonucunu doğuruyor. Zirveden çıkacak sonuç Avrupa Birliği’nin başka bir plana yönelip yönelmeyeceğinin işaretlerini içerecek.
Avrupa Birliği liderlerinin planın işlediği yönünde görüş bildirmesi Türkiye açısından da önemli. Bu konu, Türkiye – Avrupa Birliği ilişkilerinin farklı unsurlarıyla da ilişkilendirildiğinden olası bir olumsuzluğun ilişkilerin diğer boyutlarını etkileme riski var.
Göç krizi nedeniyle iç politikada da zor günler geçiren Almanya Başbakanı Angela Merkel, bu planın başarıya ulaşması için yoğun çaba harcıyor ve başka bir alternatifi kabul etmeyen bir yaklaşım sergiliyor. Zirve, Merkel açısından da kredibilite testine dönüşme potansiyeli taşıyor.
Zirvede Ortak Eylem Planı’nın işleyip işlemediği konusunun yanı sıra bazı AB ülkelerinin Türkiye’den gönüllülük bazında mülteci kabul etmesi de öncelikli gündem maddeleri arasında yer alacak.
Avrupa Birlği Konseyi Başkanı Donald Tusk, yüksek sayıdaki geçişlerin düşmesi ve bunun hızla sağlanması gerektiğini Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada yineledi. Türkiye ise üzerine düşenleri yerine getirdiği tezini işliyor.
Planın işleyip işlemediği konusundaki farklı yorumlar büyük ölçüde tarafların “ipi sağlam kazığa bağlama” çabasından kaynaklanıyor. Aralarında Almanya’nın da bulunduğu bazı AB ülkeleri Türkiye’den gönüllülük bazında mülteci almaya hazır olsa da bunu yapmak için yasa dışı geçiş yapan mülteci sayılarında daha fazla düşüş görmek istiyor. Bu konu 18-19 Şubat’taki son Avrupa Birliği Zirvesi sonuç bildirisine, “Yunanistan’a Türkiye üzerinden göçmen akını çok yüksek olmayı sürdürüyor. Türkiye’den Avrupa Birliği’ne yapılan yasa dışı girişlerin sayısında önemli ve sürdürülebilir bir düşüş görmeye ihtiyacımız var” vurgusuyla yansıtıldı. Türkiye ise gönüllü mülteci kabulünün doğrudan geçiş sayısıyla ilişkilendirilmesine sıcak bakmıyor.
Türkiye’den ne kadar mülteci kabul edileceğinin Avrupa Birliği tarafından netleştirilmemesi de Ankara’nın adımlarını hızlandırmasını engelleyen unsurlar arasında görülüyor. Mültecilerin ne zaman alınmaya başlanacağının ve kabul edilecek mültecilerin hangi kriterlere göre belirleneceğinin net olmaması da taraflar arasındaki sorunlu konular arasında yer alıyor.