Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Bahreyn, Yemen, Libya ve Maldivler terörist gruplara finansman sağlayarak bölge güvenliğini tehlikeye attığı gerekçesiyle Katar’la her türlü diplomatik ilişkiyi kestiğini açıkladı. Amerika Başkanı Donald Trump da bu durumu attığı tweetlerle değerlendirdi. Trump, bölgeye yaptığı ziyaret sırasında radikal ideolojiye kaynak sağlanmaması konusunda uyarıda bulunduğunu ve liderlerin Katar’ı işaret ettiğini kaydetti. Yani Trump, bölge ülkelerinin Katar’la ilgili kararının iki hafta önce bölgeye yaptığı ziyaretin bir sonucu olduğunu söylüyor. Peki bu adım bölge için ne anlama geliyor? Amerika ve bölge ülkelerinin ne yönde planları var? Amerika’nın Sesi’nden William Gallo, bu soruları Londra’daki Kings College’da Katar uzmanı olan Andreas Krieg’e yöneltti.
Bazı Ortadoğu ülkelerinin Katar’la ilişkilerini kestiklerini açıklamasından sonra Başkan Trump, tartışmalı bir sosyal medya paylaşımıyla gündeme damga vurdu. Katar uzmanı Andreas Krieg, Trump’ın tutumunu Amerika’nın Sesi’ne şöyle yorumladı: “Haberin duyulmasından sonraki birkaç gün Başkan Trump’ın herhangi bir şey söylememesi dikkat çekiciydi. Ancak bu bence, Suudi Arabistan veya Birleşik Arap Emirlikleri’ni belli kararlar almaları için aktif olarak zorlamak yerine Başkan’ın önceden bilgilendirildiğini gösteriyor. Aslında Trump görüldüğünden de aktifti. Riyad’a yaptığı ziyarette muhtemelen bütün liderlere gördükleri herhangi bir tehlikeye karşı gerekeni yapmaları konusunda yeşil ışık yaktı ki, onlar da tehlikenin Katar olduğuna karar verdi. Bence Trump, bu konunun ne kadar karmaşık olduğunun farkında değil. Bölgede yaşanan gelişmelere rağmen Dışişleri ve Savunma Bakanlığı’nın Katar’a destek verdiğini düşünürsek, Trump’ın aslında kabinesiyle aynı siyasi çizgide olmadığını görüyoruz.”
Uzman Krieg, Başkan Trump’ın Birleşik Arap Emiri ve Suudi Arabistan Kralı’yla başkan olmadan önce de birkaç kez görüştüğünü hatırlattı: “Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Trump kabinesi arasındaki ilişki aslında Trump’ın başkanlığı öncesine dayanıyor. Trump, Birleşik Arap Emirlikleri veliahtı, aslında aktif hükümdarlık yapan Muhammet Bin Sayid’le Aralık ayında birkaç kez görüştü. Suudi Kral Muhammet Bin Salman’la da başkanlığı öncesi görüştü. Bu görüşmelerin hepsi Başkan Trump’ın Riyad’a yaptığı son ziyaret öncesinde gerçekleşti. Birleşik Arap Emirlikleri, Washington’daki etkisini arttırmak için son 4-5 yıldır yoğun bir lobi faaliyeti yürütüyor ve genellikle de Katar’ı karalama kampanyasına yoğunlaşmış durumda. Trump da seçim kampanyası boyunca Obama’dan farklı siyaset izleyeceğini, insan haklarına önem vermek yerine istikrar arayacağını söylüyordu. Ortadoğu’dan gelen cihat tehlikesine karşı gerekenin yapılması için yeşil ışık yakan Trump kabinesi, Ortadoğu ülkelerini cesaretlendirdi. Şimdi de Katar, Birleşik Arap Emirlikleri’nin söylemleri nedeniyle terörü finanse eden ülke haline sokuldu. Birçok Ortadoğu ülkesi cihatçı gruplara finansman sağlarken Katar gündeme geldi çünkü Katar’ı suçlamak diğerlerini suçlamaktan daha kolay.”
Birleşik Arap Emirlikleri’nin yanı sıra Katar’la sınırı bulunan tek ülke olan Suudi Arabistan da komşusuyla olan ilişkilerini askıya aldığını açıkladı. Ancak Suudi Arabistan’ın da cihatçı gruplara finansman sağladığı genel olarak biliniyor. Suudi Arabistan, buna rağmen Trump kabinesini kendilerine destek verme konusunda nasıl ikna edebildi?
“Suudi Arabistan’ın cihat ideolojisinin yayılmasındaki rolü ve ününü gözönüne aldığımızda, Suudi liderlerin Katar’ı terör örgütlerine finansman sağlamakla suçlamalarının ikiyüzlülük olduğunu düşünüyorum. Ben bunu Katar’ı savunmak amacıyla söylemiyorum. Teröre finansman sağlanması Kuveyt, Suudi Arabistan ve Katar gibi Körfez ülkelerinin karşılaştığı bir sorun, çünkü Körfez hükümetleri teröre finansman sağlanmasını önlemek için yeterince önlem almıyorlar. Burada kimin kimi terörist olarak gördüğünü bilirseniz aslında sorunun ne olduğunu kolayca anlarsınız. Örneğin Katar, El Nusra, El Kaide ve IŞİD gibi grupları terörist olarak görüyor. Katar hükümeti bu grupları desteklemiyor ve desteklenmelerine de izin vermiyor. Ancak Müslüman Kardeşler gibi daha ılımlı sayılan gruplar Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından radikal grup olarak görülüyor. Katar son iki yıldır Müslüman Kardeşler’e verdiği desteği azaltmıştı. Yani her ne kadar Katar son yıllarda desteği azaltsa da, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin neden şimdi bu sorunu gün yüzüne çıkardıklarını anlamak zor. Bu bence Trump yönetiminin Katar’ı kötülemek için Birleşik Arap Emirliği’ne sunduğu bir fırsat.”
Amerika’nın Katar’da önemli bir askeri üssü bulunuyor. Suudi Arabistan liderliğinde bazı Ortadoğu ülkelerinin Katar’la ilişkilerini askıya alması ve Başkan Trump’ın bu tutumu desteklemesiyle ABD’yle Katar’ın ilişkilerinde ne gibi bir değişiklik olabilir?
“Başkan Trump söylediği sözlerin neye mal olduğunu anlamıyor. Burada Amerika’nın Ortadoğu’daki en büyük askeri üssü bulunuyor. Irak, Yemen ve Suriye’ye yapılan uçuşların çoğu buradan kalkıyor. Aynı zamanda birçok uluslararası güç de burada temsil ediliyor. Aslında Birleşik Arap Emirlikleri, Amerikan üssünün Katar’dan kendi sınırları içine taşınmasını istiyor. Ancak bu kadar büyük bir üssü kısa sürede başka bir yere taşımak imkansız. Ayrıca bence Amerika’nın da böyle bir niyeti yok.”
Katar’da çalışan yabancılar da endişeli. Krizin aşılması için Türkiye de devrede. Fransa Cumhubaşkanı Macron Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Katar Emiri ile telefon görüşmeleri gerçekleştirdi. Körfez krizinin görüşmeler yoluyla çözülmesi için temaslar devam ediyor.