WASHINGTON —
Son günlerde Türkiye ve Avrupa Birliği arasında soğuk rüzgarlar esiyor. Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle üç yıl aradan sonra 26 Haziran'da açmaya hazırlandığı başlık, Almanya ve Hollanda'nın itirazları nedeniyle tehlikeye girdi. Ankara, Brüksel’in vereceği son kararı bekliyor. Öte yandan bazı Birlik ülkelerinden Gezi Parkı protestolarına yapılan müdahalelere yönelik eleştirilerin dozajı artınca da taraflar arasında sert tonlu tartışmalar yaşandı. Türkiye ve Avrupa Birliği arasında bugünlerde kısa vadeli gerginlikler yaşansa da, bunların uzun vadede ikili ilişkilerin gelişmesini engelleyemeyeceğini düşünenler var. Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM) Başkanı Bülent Aras özellikle Arap Baharı gibi bölgesel gelişmelerin Türkiye ve Avrupa Birliği ilişkilerini güçlendirecek yeni fırsatlar yarattığı düşüncesinde.
İki yılı aşkın bir süre önce başlayan Arap Baharı olayları, Türkiye dahil birçok ülkeyi beklenmedik bir zamanda yakaladı. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da demokrasi ve adalet talepleriyle başlayan eylemlerin, bölge ülkelerinde ve ilişkilerde uzun vadeli etkiler bırakacağı tahmin ediliyor. Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Bülent Aras’a göre, Arap Baharı sonrası dönemde ortaya çıkan siyasi ortamın yarattığı zorluklarla mücadele gereksinimi, yeni fırsatlar sunuyor, özellikle de Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde: “Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde bu Arap Baharı denen Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki değişimin aslında bazı dayatmaları var. Bu coğrafyada aslında Türkiye ve Avrupa Birliği'nin istediği tarzda bir dönüşüm oluyor: Daha fazla demokrasi, insan hakları, özgürlükler, iyi yönetişim tarzında. Esas geldiğimiz nokta, Türkiye ve Avrupa Birliği'nin bunu bir imkana çevirip bir işbirliği ortamı içinde buna bir cevap üretip üretemeyecekleri. Bu hem bölge için anlamlı bir sonuç üretebilecek bir durum. Aynı zamanda Türkiye-AB ilişkilerini de yeniden enerjize edebilecek bir durum diye düşünüyorum.”
Bülent Aras bu konuda hazırladığı son raporda, Avrupa Birliği’nin, hem kendi geleceği için, hem de kısa vadeli bölgesel politikalara son vermek açısından Türkiye’nin birlik içindeki rolünü yeniden müzakere etmesi gerektiğini savunuyor: “Nedeni zorunluluk. Türkiye'nin hemen yanıbaşında, Avrupa'nın da uzun süredir istediği bu büyük Avrupa çizgisine uygun yepyeni bir coğrafya ortaya çıktı. Bu coğrafyayı ortaya çıkaran talepler evrensel normlar ve değerlerle uyumlu. Fakat bu normlar ve değerlerle uyumlu ortaya çıkan coğrafyanın ne yöne gideceği belli değil. Burada nasıl yapılar, nasıl devlet yapıları, nasıl yönetim yapıları kurulacak? Bölgeye katkı sağlayabilecek iki aktör Avrupa Birliği ve Türkiye. Bu anlamda Türkiye ve Avrupa Birliği'nin önemli bir altyapısı var. (AB) Türkiye'yle birlikte kabiliyetlerini arttırıp bu dönüşümün güvenliğini sağlayabilir ve istenilen çizgide tutabilir diye düşünüyorum. Bu bağlamda ciddi bir işbirliği imkanı olduğunu düşünüyorum.”
'Türkiye'nin bölge ülkeleriyle yakın ilişkileri var'
SAM Başkanı Bülent Aras’a göre Avrupa Birliği bölge ülkelerine erişebilmek için Türkiye’den yararlanabilir: “Türkiye'nin bu yeni kurulan yönetimlere, Tunus'ta, Mısır'da, Libya'da ve dönüşümün devam ettiği bölgelere ciddi erişebilirliği var. Yeni siyasi elitlerle yakın ilişkileri var. Bu ülkelerle düzenli ve sistematik bir ilişki kurdu. Bunları şu anda AB yapabilmiş değil. Bölgeye erişebilmek için Türkiye'ye ihtiyacı var, Türkiye'nin de Avrupa Birliği'nin kaynaklarına, imkanlarına ihtiyacı var. Hem değerler açısından, hem gelecek perspektifi açısından, hem de bölgesel politikalar açısından tam uyum var. Benim tavsiyem bir Türkiye-AB stratejik işbirliğiyle bu coğrafyaya yönelik ortak bazı politikalar geliştirilmesi ve politikaların Türkiye-AB ilişkilerini de canlandıracağını düşünüyorum. Bu yönde Fransa'dan, Almanya'dan, Almanya'dan olumlu sinyaller var. Bunlar büyük aktörler. Yani bu sinyalleri somut politikalara dönüştürüp AB ve Türkiye arasında yeni bir gündemin oluşabileceğini düşünüyorum.”
'Gezi Parkı ince demokrasi talepleri'
Bülent Aras, Türkiye’nin Avrupalı kimliği ve siyaset tarzının çevre ülkelere yönelik politikasını da şekillendirmeye devam edeceği görüşünde. Aras, bu bağlamda Türkiye’nin yıllar önce başlattığı demokratikleşme sürecinin de Gezi Parkı olaylarıyla başlayan protestolara olumlu etkisi olduğunu düşünüyor: “Gezi Parkı olayları ince demokrasi talepleri. Yani daha önceden inşa edilmiş demokratikleşmenin üzerine bir ince ayar yapılması ve daha fazla demokrasi talepleri. İtirazlar seçimlerin, siyasi yapıların meşruluğunu sorgulayacak tarzda değildi. Daha ince konular. Bir çevre düzenlemesiyle ilgili katılımcı demokrasi talebi. Daha incelikli demokrasi talepleri. Bu da bir anlamda aslında Türkiye'nin geldiği noktayı gösteriyor. Bu noktadan sonra yapılması gereken, demokrasiyi konsolide etmek ve bir çeşit bir ince ayar yapmak. Şu anda mevcut gelinen nokta, daha katılımcı demokrasiyle, insanların bir takım çevre düzenlemelerinde fikirlerinin alınması, daha fazla şeffaflıkla bu süreçlerin yönetilmesi. Bir anlamda Türkiye'nin demokrasisinin ulaştığı aşamanın bir neticesi ve daha da olgunlaşması için katkı sağlayacaktır. Burada eğer AB'de, Türkiye'de bir demokrasi gündemi görmek istiyorlarsa, bu konuda samimilerse, Türkiye'yle birlikte bu değerleri hem Türkiye'de yerleştirmek, daha fazla geliştirmek, hem de bölgede yaygınlaştırmak istiyorlarsa, benim teklif ettiğim tarzda bir işbirliğinin çok somut bir işbirliği gündemi olacağını, Türkiye'ye de bölgeye de Avrupa Birliği'ne de katkı sağlayacağını düşünüyorum. Birer birer Avrupalı aktörlerle konuştuğunuz zaman böyle bir irade ortaya çıkıyor gibi sanki. Bunun biraz daha altının doldurulmasıyla, şu andaki tansiyonlu acendadan yepyeni bir işbirliği gündemini geçirebileceğini düşünüyorum.”
Türkiye'nin Avrupa Birliği kriterleriyle yaşadığı dönüşüm ve aldığı mesafenin önemli olduğunun altını çizen SAM Başkanı Bülent Aras, bu dönüşümün devam ettiğini, Türkiye’nin demokrasisini geliştirmeye çalıştığını söylüyor. Aras Avrupa Birliği’yle kısa zamanlı gerginlikler yaşansa da, uzun vadeli ilişki kurmanın daha önemli olduğunu ve bunun için de gerekli potansiyel bulunduğunu belirtiyor.
İki yılı aşkın bir süre önce başlayan Arap Baharı olayları, Türkiye dahil birçok ülkeyi beklenmedik bir zamanda yakaladı. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da demokrasi ve adalet talepleriyle başlayan eylemlerin, bölge ülkelerinde ve ilişkilerde uzun vadeli etkiler bırakacağı tahmin ediliyor. Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Bülent Aras’a göre, Arap Baharı sonrası dönemde ortaya çıkan siyasi ortamın yarattığı zorluklarla mücadele gereksinimi, yeni fırsatlar sunuyor, özellikle de Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde: “Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde bu Arap Baharı denen Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki değişimin aslında bazı dayatmaları var. Bu coğrafyada aslında Türkiye ve Avrupa Birliği'nin istediği tarzda bir dönüşüm oluyor: Daha fazla demokrasi, insan hakları, özgürlükler, iyi yönetişim tarzında. Esas geldiğimiz nokta, Türkiye ve Avrupa Birliği'nin bunu bir imkana çevirip bir işbirliği ortamı içinde buna bir cevap üretip üretemeyecekleri. Bu hem bölge için anlamlı bir sonuç üretebilecek bir durum. Aynı zamanda Türkiye-AB ilişkilerini de yeniden enerjize edebilecek bir durum diye düşünüyorum.”
Bülent Aras bu konuda hazırladığı son raporda, Avrupa Birliği’nin, hem kendi geleceği için, hem de kısa vadeli bölgesel politikalara son vermek açısından Türkiye’nin birlik içindeki rolünü yeniden müzakere etmesi gerektiğini savunuyor: “Nedeni zorunluluk. Türkiye'nin hemen yanıbaşında, Avrupa'nın da uzun süredir istediği bu büyük Avrupa çizgisine uygun yepyeni bir coğrafya ortaya çıktı. Bu coğrafyayı ortaya çıkaran talepler evrensel normlar ve değerlerle uyumlu. Fakat bu normlar ve değerlerle uyumlu ortaya çıkan coğrafyanın ne yöne gideceği belli değil. Burada nasıl yapılar, nasıl devlet yapıları, nasıl yönetim yapıları kurulacak? Bölgeye katkı sağlayabilecek iki aktör Avrupa Birliği ve Türkiye. Bu anlamda Türkiye ve Avrupa Birliği'nin önemli bir altyapısı var. (AB) Türkiye'yle birlikte kabiliyetlerini arttırıp bu dönüşümün güvenliğini sağlayabilir ve istenilen çizgide tutabilir diye düşünüyorum. Bu bağlamda ciddi bir işbirliği imkanı olduğunu düşünüyorum.”
'Türkiye'nin bölge ülkeleriyle yakın ilişkileri var'
SAM Başkanı Bülent Aras’a göre Avrupa Birliği bölge ülkelerine erişebilmek için Türkiye’den yararlanabilir: “Türkiye'nin bu yeni kurulan yönetimlere, Tunus'ta, Mısır'da, Libya'da ve dönüşümün devam ettiği bölgelere ciddi erişebilirliği var. Yeni siyasi elitlerle yakın ilişkileri var. Bu ülkelerle düzenli ve sistematik bir ilişki kurdu. Bunları şu anda AB yapabilmiş değil. Bölgeye erişebilmek için Türkiye'ye ihtiyacı var, Türkiye'nin de Avrupa Birliği'nin kaynaklarına, imkanlarına ihtiyacı var. Hem değerler açısından, hem gelecek perspektifi açısından, hem de bölgesel politikalar açısından tam uyum var. Benim tavsiyem bir Türkiye-AB stratejik işbirliğiyle bu coğrafyaya yönelik ortak bazı politikalar geliştirilmesi ve politikaların Türkiye-AB ilişkilerini de canlandıracağını düşünüyorum. Bu yönde Fransa'dan, Almanya'dan, Almanya'dan olumlu sinyaller var. Bunlar büyük aktörler. Yani bu sinyalleri somut politikalara dönüştürüp AB ve Türkiye arasında yeni bir gündemin oluşabileceğini düşünüyorum.”
'Gezi Parkı ince demokrasi talepleri'
Bülent Aras, Türkiye’nin Avrupalı kimliği ve siyaset tarzının çevre ülkelere yönelik politikasını da şekillendirmeye devam edeceği görüşünde. Aras, bu bağlamda Türkiye’nin yıllar önce başlattığı demokratikleşme sürecinin de Gezi Parkı olaylarıyla başlayan protestolara olumlu etkisi olduğunu düşünüyor: “Gezi Parkı olayları ince demokrasi talepleri. Yani daha önceden inşa edilmiş demokratikleşmenin üzerine bir ince ayar yapılması ve daha fazla demokrasi talepleri. İtirazlar seçimlerin, siyasi yapıların meşruluğunu sorgulayacak tarzda değildi. Daha ince konular. Bir çevre düzenlemesiyle ilgili katılımcı demokrasi talebi. Daha incelikli demokrasi talepleri. Bu da bir anlamda aslında Türkiye'nin geldiği noktayı gösteriyor. Bu noktadan sonra yapılması gereken, demokrasiyi konsolide etmek ve bir çeşit bir ince ayar yapmak. Şu anda mevcut gelinen nokta, daha katılımcı demokrasiyle, insanların bir takım çevre düzenlemelerinde fikirlerinin alınması, daha fazla şeffaflıkla bu süreçlerin yönetilmesi. Bir anlamda Türkiye'nin demokrasisinin ulaştığı aşamanın bir neticesi ve daha da olgunlaşması için katkı sağlayacaktır. Burada eğer AB'de, Türkiye'de bir demokrasi gündemi görmek istiyorlarsa, bu konuda samimilerse, Türkiye'yle birlikte bu değerleri hem Türkiye'de yerleştirmek, daha fazla geliştirmek, hem de bölgede yaygınlaştırmak istiyorlarsa, benim teklif ettiğim tarzda bir işbirliğinin çok somut bir işbirliği gündemi olacağını, Türkiye'ye de bölgeye de Avrupa Birliği'ne de katkı sağlayacağını düşünüyorum. Birer birer Avrupalı aktörlerle konuştuğunuz zaman böyle bir irade ortaya çıkıyor gibi sanki. Bunun biraz daha altının doldurulmasıyla, şu andaki tansiyonlu acendadan yepyeni bir işbirliği gündemini geçirebileceğini düşünüyorum.”
Türkiye'nin Avrupa Birliği kriterleriyle yaşadığı dönüşüm ve aldığı mesafenin önemli olduğunun altını çizen SAM Başkanı Bülent Aras, bu dönüşümün devam ettiğini, Türkiye’nin demokrasisini geliştirmeye çalıştığını söylüyor. Aras Avrupa Birliği’yle kısa zamanlı gerginlikler yaşansa da, uzun vadeli ilişki kurmanın daha önemli olduğunu ve bunun için de gerekli potansiyel bulunduğunu belirtiyor.