Geçtiğimiz Temmuz ayında Yunan halkının AB yardım paketi şartlarını referandumla reddetmesi üzerine Yunanistan’daki siyasi ve ekonomik kriz zirveye çıktı.
Yunanistan Başbakanı Alexis Çipras, Brüksel’in baskıları sonucunda, ekonomik yardım anlaşmasını imzaladı. Ancak tarihçi Andrea Mammone bu durumun AB’ye duyulan güveni sarstığını söylüyor: “Başka bir ülkenin siyasetçisi veya bakanı, ‘Bunu oylamak zorundasınız’ diyor. Böyle bir oylamanın demokratik meşruiyeti olamaz.”
Bu krizden birkaç hafta sonra, yüzbinlerce mülteci Avrupa kıyılarına ulaştı. Avrupa ülkeleri, mültecilerin durumuna kayıtsız kalmakla suçlandı. Mammone, Avrupa’da dayanışma olmadığını söylüyor: “AB ülkeleri ve halkları arasında bir çatlak var. Diğer Avrupa ülkelerini, milletlerini yabancı görüyorlar. Bu durum özellikle bazı Avrupa ülkelerinde diğerlerine göre daha fazla.”
Avrupa Reform Merkezi’nden Christian Odendahl, birliğin dağılmasının bu sorunu çözmeyeceğini söylüyor: “Avrupa’nın mültecine krizine ortak bir cevap vermesi gerekiyor ve bu Avrupa Birliği’nin hatası değil. Ulusal demokrasilerin ekonomik krizler karşısında çözümsüz kalması, dağılmayı değil daha fazla entegrasyon gerektiriyor.”
Avrupa’da serbest dolaşım bölgesi yaratan Schengen Anlaşması 1985’de imzalandı ve AB ile birlikte genişledi.
Ancak bazı ülkelerde sınır kontrollerinin yeniden başlaması, dolaşım özgürlüğünün sorgulanmasına yol açtı. Macaristan güney sınırını, dikenli tel örgüyle kapattı.
Ekonomist James Ker-Lindsay, “Schengen Avrupa Birliği’nin getirdiği en büyük yeniliklerden biriydi. Dolaşım özgürlüğü harika bir fikir olarak karşılandı. Bugünse sınırlarda tel örgülerin yükselmesi herkesi şok etti,” diyor.
Avrupa’yı daha da zor günler bekliyor. İngiltere 2018’e kadar AB üyeliği konusunda referandum yapmayı planlıyor. Son anketler, halkın üyelikten çıkma yanlısı olduğunu gösteriyor. Uzmanlar, böyle bir sonucun Avrupa Birliği’ni dağıtabileceğini söylüyor.