Uluslararası Atom Enerjisi Dairesi'nin İran’ın nükleer faaliyetlerini Güvenlik Konseyi'ne bildirme kararı almasının ardından olası senaryolar tartışılmaya başlandı.
New York muhabirimiz Elif Özmenek, Dış ilişkiler Konseyi adlı düşünce kuruluşunun Nükleer Teknolojiler ve İran uzmanı Charles Ferguson’la konuştu.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin İran’la ilgili ortak bir karar vermesi Washington’da memnuniyet yarattı. ABD'li üst düzey yetkililer, bunun İran’a şimdiye kadarki “en güçlü mesaj” olduğunu söylüyorlar. Ancak Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun son iki buçuk yıldır Tahran'ın tartışmalı nükleer programı hakkında soruşturmalar yürütmesinin sonunda gelinen noktadan Amerika ne kadar istediğini alabildi?
Bu soruyu Amerikan dış politikasının belirlenmesinde etkin bir güce sahip olan Dış ilişkiler Konseyi adlı düşünce kuruluşunun Nükleer Teknolojiler ve İran uzmanı Charles Ferguson şöyle cevaplıyor: “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi yani Amerika, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’nın Almanya'nın da desteklediğiyla İran konusunda ortak bir karar verebilmesi Amerika’nın zaferidir. Ancak İran’ın Güvenlik Konseyi’ne bildirilmesi Washington’un ilk baştan beri istediği sonuç değil. Bush yönetimi aslında daha sert bir uyarı olarak, Tahran yönetiminin Güvenlik Konseyi’ne havalesini istiyordu. Bir ülkenin Konsey’e bildirilmesiyle, havalesi arasında hukuksal olarak bir fark var: ‘Havale’ çok daha sert ve sonunda yaptırımı olan bir eylem. ‘Bildirme’ ise ambargolarla sonuçlanabilecek yasal tedbirlerden bahsetmeyen bir öneri.”
BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin ortak kararının, İran’la diplomasinin kesilmemesini ve başka çıkış noktalarının aranmasını öngördüğünü belirten Ferguson, bunun da Amerika’yı memnun etmediğini vurguladı. Ferguson, kararın, daimi üyelerden Rusya ve Çin’in, İran’ın ihtiyacı olan uranyumun Rusya tarafından zenginleştirilmesi seçeneğini gündemde tutmasına olanak verdiğini söyledi. Dış İlişkiler Konseyi uzmanı, bundan da Bush yönetiminin memnun olmadığını belirtti.
Zor da olsa bir dereceye kadar BM Güvenlik Konsey’inde fikir birliğini sağlayabilen Bush yönetimi, İran’a karşı izlenecek tutum konusunda Washington’da tam bir destek bulabiliyor mu?
Dış İlişkiler Konseyi uzmanı Charles Ferguson, Kongre’de birçok Demokrat Partili üyenin Başkan Bush’un sert İran politikasını desteklediğini, buna karşılık Başkanın Cumhuriyetçi Partisi içinde konuyu Güvenlik Konseyi’ne götürmeye karşı çıkanlar olduğunu söylüyor. Ferguson, Washington’da, konuyu müzakereler yoluyla çözümleme seçeneğinin geniş destek gördüğünü ancak askeri seçeneği destekleyenlerin de bulunduğunu belirtiyor.
Peki BM Güvenlik Konseyi’nden ne gibi bir karar çıkabilir?
Charles Ferguson’a göre iki senaryo olabilir: Birincisi, Güvenlik Konseyi Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’ndan tekrar soruşturmalara başlamasını isteyebilir ve bu sırada Tahran yönetiminin tüm uranyum zenginleştirme çalışmalarını durdurmasını talep edebilir. İkinci senaryodaysa Rusya ve İran özel bir anlaşmaya gidebilir. Rusya’nın İran’a uranyum sağlaması konusu gündeme gelebilir. Ancak bu durumun pazarlığı bile çok uzun sürebilir.
Hangi noktada Amerika tarafından, İran’ın nükleer tesislerine bir saldırıyı gündeme getireceği sorusu üzerineyse Charles Ferguson şöyle konuştu: “Kısa dönemde sınırlı ve hedefi belli olsa bile böyle bir saldırıyı öngörmüyorum. 1998’de Saddam Hüseyin’in silah denetçilerinin ülkeye girmesine izin vermemesi üzerine dönemin Başkanı Bill Clinton, Irak’ın bazı askeri tesislerine saldırı düzenlemişti. Saldırılar yüz’ün üzerinde tesise zarar verirken Saddam Hüseyin, dört yıl ülkeye silah denetçilerinin girmesine müsade etmemişti. Irak’ın işgaline kadar uzanan olayları bugün biliyoruz. Şu anda İran ile ilgili benzer bir senaryoyla karşı karşıyayız. Dolayısıyla bugün hiç kimse olayı Güvenlik Konseyi’nde aynı çıkmaza sokmak istemiyor. Ama uzun dönemde Amerika bu yolu seçebilir.”
Dış ilişkiler Konseyi Nükleer Teknolojiler ve İran uzmanı Charles Ferguson, İran’ın nükleer programıyla ilgili gelişmeleri Amerika’nın Sesi Radyosu’na bu şekilde değerlendirdi.