İSTANBUL - Ortaköy’de Çarşamba günleri kurulan açık semt pazarı İstanbul’un en eski pazarlarından biri.
Ancak bu semt pazarı yaz aylarında semtte yaşayanların bir kısmının tatil yörelerine gitmesi nedeniyle Temmuz ve Ağustos aylarında sonbahar ve ilkbahardaki görkeminden uzak oluyor. Bu hafta Çarşamba günü de en fazla 35-40 pazarcı tezgah açmış.
Temmuz sıcağında öğle saatlerinde pazarda pek fazla gezen yok. Çoğunluk da fiyatlara bakıyor ve pazarda ilerlemeye devam ediyor. Fiyatlar değişken. Aynı tezgahta iki farklı kiraz öbeği duruyor. Birinin fiyatı 70 lira diğeri 100 lira. Pazarcı 100 liralıkların taze ve iri Salihli kirazı olduğunu söylüyor. Hemen yanındaki tezgahta Uludağ çileği 80 lira, yaz aylarının en tatlı armudu Akça armut ise 100 liradan satılıyor.
“Bizim enflasyon berbat, fakirler hiç mi düşünülmüyor”
Meyve sergisinin başında fiyatlara göz gezdiren memur emeklisi Sema Hanım, Türkiye İstatistik Kurumu’nun dün açıkladığı enflasyon oranlarıyla pazarda gördüklerinin örtüşmediğini söylüyor.
Soyadını söylemek istemeyen emekli kadın, “Bizim enflasyon berbat. Para yok, bakın 400 lira parayla çıktım, 1 lira kalmadı. Olmaz böyle bir şey. Bu pahalılık nereye kadar gidecek. Ne yapacağız? Kim nasıl geçinecek? Bu fakirler hiç mi düşünülmüyor? Nedir yani, biz yaşamayalım mı Türkiye’de? Bakın pazar bomboş, insan yok. Neden? Pahalılıktan. Böyle bir şey olamaz. Bakın ekmek 8 lira olmuş. Daha İstanbul’da onaylanmadı fakat fırıncılar 8 lira yaptılar, vallahi ben dün akşam fırında isyan ettim” diyor.
“Artışlarda küçük bir fark olsa da halk bize tepki gösteriyor”
Daha geçen sene 1,5 lira olan yumurtalar bugünlerde 2,5 liradan satılıyor. Tezgahta tanesi 3,5 liraya gelen gezen tavuk köy yumurtaları da var. Bir süredir ek gelir için pazara geldiğini belirten Fikret Yılmaz, her fiyat artışında vatandaşın kendilerine tepki gösterdiğini dile getiriyor. Yılmaz, şunları söylüyor:
“Genel olarak ülkemizde büyük bir enflasyon oldu. Halk alışveriş yaparken yumurta kartonunda 2-3 lira artış olduğunda bu kadar küçük bir fark olduğu zaman bile tepki gösteriyor. Biz peynir, zeytin de satıyoruz. Oradaki artışlar da tepki görüyor. Ülkemizin durumu feci. Bana kalırsa uçurumdayız.”
“Geçen sene domates sos yaptım, 10 liraydı domates; şimdi 20 lira”
Domates satıcıları da benzer süreçleri yaşıyor. Yıllardır pazarcılık yapan Hasan Cansu vatandaştaki alım gücü düşüşünü anlatırken şu örneği veriyor: “Biz geçen sene bir günde bu pazarda 40-50 kasa domates satarken şimdilerde bu 15-20 kasaya düştü. Vatandaş domates bile alırken zorluk çekiyor.”
Pazarcı Hasan ile konuşurken aynı tezgahta domates seçen Hülya Sarıyel söze giriyor: “Geçen sene domates sos yaptım, 10 liraydı domates. Şimdi 20 lira. Şimdi yapabilecek miyiz bilmiyorum bu sene her şeyde yüzde 100 bir artış var. Pazarcılar da haklı, onların suçu yok. Şimdi tane tane elma, armut alıyor, muz alıyoruz artık. Eskiden kasayla alınır evlerde misafir ağırlanıyordu. Şimdi herkes misafir gelecek diye korkuyor, ne yiyecekler diye.”
Fiyat artışlarını ve kendi enflasyonlarını dikkate alarak emekli maaşlarının ne kadar olması gerektiğini soruyorum Sarıyel’e. Hiçbir maaş artışının çare olmayacağı görüşündeki Sarıyel, şöyle diyor: “Bilmiyorum ama fiyatlar dursa bize yeter. Ama fiyatlar durmuyor ki her gün zam. Emekli maaşı 2 bin lira olsun ama zam olmasın, eskisi gibi olsun.”
“Enflasyon durdurulmadığı sürece 50 bin lira zam yapsanız bu paranın hiçbir hükmü yoktur”
Ortaköy pazarı, eskiden deniz seviyesinde Dereboyu caddesinin içlerinde kurulurdu. Epeydir Ortaköy’ün sırtlarında bir sokakta kuruluyor. Yokuşu dinlene dinlene çıkan Muhittin Serpit ile hemen pazar sokağının eteğinde kaldırımda oturmuş soluklanırken rastlaşıyoruz. O da emekli.
Serpit, “Bugün 50 bin lira da şayet zam yapmış olsanız emekli maaşlarına, enflasyon durdurulmadığı sürece bu paranın hiçbir hükmü yoktur. Bu gerçek yani bu emekli maaşlarında da işçi maaşlarında da memur maaşlarının da hepsi için geçerli. Siz bu fiyatları bu şekilde durdurursanız hiç zam yapmanıza da gerek yok. Ama fiyatı tutamadığınız zaman yapılacak hiçbir zam yeterli olmaz" diyor.
Sohbete dahil olan bir kadın 5 bin lira eşinden dul maaşı aldığını bunun en az ikiye katlanması gerektiğini söylüyor. Üstelik kendisinin başını sokacak bir evi varmış, “Allah kirada oturup bu maaşlarla geçinmeye çalışanlara yardımcı olsun” diye ilave ediyor.
“Öğretmen emekli maaşı en az 27 bin lira olmalı”
Pazarda belki de öğle saatleri olduğundan alışveriş yapanlar ağırlıklı olarak öğretmen emeklisi. Afrikalı bir gencin sebze sattığı bir tezgahın önünde konuştuğumuz öğretmen emeklisi Şehnaz Uslu aylığının 15 bin liranın altında olduğunu söylüyor.
Uslu, “Ben TÜİK’in değil ENAG’ın şeylerine bakıyorum. Yüzde 110’dan aşağı enflasyon olmaz, imkansız. Bu ay biz memurlara, emeklilere zam olacağı için rakamlarla oynandığını düşünüyoruz. Halk da böyle düşünüyor. Bu rakamların doğru olmadığını düşünüyorum. Ben öğretmen olarak söylüyorum; emekli maaşının en az 27 bin lira olması lazım. Fakirlik sınırında maaş alıyoruz. Bakın, domatesin kilosu artıyor, giderek artıyor. Yaz ayları geldi, 35 TL’den domates alıyoruz. Geçen hafta bayramdan önce 20 liradan almıştık. Üreticiye bakıyoruz onlar 7 liradan çöpe atıyorlar çilekleri, domatesleri, ‘tüccar almıyor’ diyorlar. Tarımda mutlaka üreticiye devletin el atması lazım” diye konuşuyor.