DİYARBAKIR -
HDP'ye yakın Kürt medya kurumlarına geçen yıl Haziran ayında düzenlenen operasyonda gözaltına alınan 20 gazeteci ve 1 büro çalışanının iddianamesi yaklaşık 10 ay sonra hazırlandı. Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesine iddianameyi kabul ederse dava açılmış olacak.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Diyarbakır merkezli yürüttüğü soruşturma kapsamında gözaltına alınan 21 kişiden 16’sı 16 Haziran 2022’de tutuklandı. “Örgüt üyesi olmak” iddiasıyla haklarında soruşturma yürütülen şüphelilerin iddianamesi operasyondan yaklaşık 10 ay sonra tamamlandı.
Savcılık şüpheliler hakkında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla dava açılmasını talep etti. İddianame incelenmek üzere Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, incelemenin ardından iddianameyi kabul edip etmediğine 15 gün içinde karar verecek. Mahkeme iddianameyi kabul ederse dava açılmış olacak. İddianame henüz kabul edilmediği için avukatlara verilmedi.
“Mahkemenin tahliye kararı vermesini bekliyoruz”
Aylardır iddianame çıkmasını bekleyen şüphelilerin avukatlarından Resul Temur, dosyanın çelişkilerle dolu olduğunu savundu.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Temur, soruşturmanın başında olmayan gizli tanığın sonradan eklendiğini belirtti.
Aynı gizli tanığın ifadesinin HDP’nin kapatma davasına da eklendiğini kaydeden Temur, “Gizli tanığın 3 sayfadan oluşan ifadesinin yarısı basın çalışanları ile ilgili diğer yarısı ise haber ve tartışma programlarına katılan HDP’li vekil ve siyasetçilerle ilgilidir. Ortaya karışık alınan bu gizli tanık ifadesi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na ulaştırılmış ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından HDP’nin hazine yardımının kesilmesi talebi ile Anayasa Mahkemesi'ne talebin delili olarak sunulmuştur. Aslında gizli tanığa neden ihtiyaç duyulduğunu da göstermektedir. Dosyanın bu kadar uzun süre gizli kararı altında yürütülmesinin ardından daha başka nelerin çıkacağı merak konusu açıkçası” dedi.
Mahkemeye iddianameyi kabul etme ve tahliye çağrısı yapan Temur, “Mahkemenin iddianameyi kabul edip etmeyeceği hususu hala netleşmemiş durumda. Mahkeme iddianameyi kabul etmezse dosya yeniden savcılığa gönderilecek ve süreç yeniden uzayacak. Mahkemenin iddianameyi kabul edip dosya üzerinden gazetecilerin tahliyesine karar vermesini umuyoruz” şeklinde konuştu.
“Geç yazılan iddianame bir cezalandırma yöntemi”
Haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten ve başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek veren Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Veysel Ok, VOA’ya yaptığı açıklamada iddianamelerin özellikle siyasi ya da gazetecilerin davalarında geç yazılmasının Türkiye’de rutin bir uygulama haline geldiğini söyledi. Bazı iddianamelerin 2 yılda bile yazılmadığına dikkat çeken Ok, bunun bir cezalandırma aracına dönüştüğünü ifade etti. Türk Ceza Kanunu’nda iddianame yazılması için bir sınır olmadığına vurgu yapan Ok, “Türk savcılar bunu kötü niyetle kullanıyor. Politik davalarda ekstra fazla hapiste kalsınlar diye iddianameyi geçiştiriyorlar. Diyarbakır'daki gazeteci davalarında 10 aydır insanlar neyle, hangi eylemle suçlandıklarını bilmediklerinden cezaevinde kalıyor. 10 aylık bir kayıp. Bu tamamen politik cezalandırma amacı taşıyan bir tavır” dedi.
Türkiye’nin bu nedenle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde defalarca yargılandığını ifade eden Ok, ”Bir insan gözaltına alındığı andan itibaren en kısa sürede neyle suçlandığını öğrenmek zorunda. Bu bir hukuk kaidesidir. Bir, iki hafta, bir ay olur toplu dosya belki. Ama 10 ay tamamen kötü niyetli bir tavır” diye konuştu.
“Kürtler’in sesini yansıtan gazetecileri tutuklamak Kürtlere saldırıdır”
Gazetecilerin üyesi olduğu Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu da yargılama sürecinin cezalandırmaya dönüştüğünü düşünenlerden. Basın meslek örgütlerinin tepkilerine rağmen iddianamenin 10 ayda hazırlanmasına tepki gösteren Müftüoğlu, VOA’ya şu açıklamayı yaptı: “Bu süre boyunca dijital dokümanın çok olduğunu söylüyorlardı. Halbuki bu dokümanları çözüp buradan suçluyorlardı. Demek ki oradan örgüt üyeliğine delil bulabilecekleri bir şeyi çıkaramadılar.”
Müftüoğlu özellikle seçim sürecinde ve Kürt oylarının öneminin tartışıldığı bir süreçte bu kadar gazetecinin içeride tutulmasının manidar olduğuna dikkat çekerek, “Kesinlikle bir cezalandırma niteliğinde diyebilirim. Basın özgürlüğü karnesi çok kötü bir olan Türkiye bu tarz saldırılarla da bu durumu daha kötü bir tablo yaratıyor. Kürt gazeteciler üzerinde baktığımızda, korunması gereken daha fazla özen gösterilmesi gereken, Kürtler’in sözünü söyleyebileceği ekran yokken, onların sesini yansıtan ekranı da bu şekilde karartmaya çalışmak, onların sesini yansıtan gazeteci tutuklamak, bir açıdan Kürtlere yönelik saldırının başka ayağıdır diyebiliriz” diye konuştu.
Ne olmuştu?
Diyarbakır’da 8 Haziran 2022’e düzenlenen operasyonda Mezopotamya Ajansı, JINNEWS ve Pel Prodüksiyon isimli medya kuruluşlarında çalışan ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği'nde (DFG) faaliyet gösteren çok sayıda gazetecinin evlerine ve işyerlerine baskın düzenlendi. Baskınlarda 21 kişi gözaltına alındı.
VOA Türkçe’nin polis kaynaklarından edindiği bilgiye göre operasyon, PKK’nın “basın komitesi yapılanmasına” yönelik bir soruşturma kapsamında düzenlendi.
Gözaltına alınanlardan 16’sı 16 Haziran 2022'de çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklanmıştı. Gazetecilerin üyesi olduğu Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) sık sık basın açıklamalarıyla, gazetecilerin iddianamesinin hazırlanmamasına tepki gösteriyordu.
5 ay sonra yeni bir operasyon
Bu operasyondan 5 ay sonra HDP'ye yakın Kürt medya kurumları Mezopotamya Ajansı ve Jin News’e yönelik Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Ankara, İstanbul, Van, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Mardin'de operasyon yapıldı. Mezopotamya Ajansı ve Jin News bürolarına ve çalışanların evlerine yapılan eş zamanlı baskınlarda 11 gazeteci gözaltına alındı. Soruşturmadan 4 ay sonra hazırlanan iddianamede "terör örgüt üyeliği" ile suçlanan gazetecilerin 7 buçuk yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaları istendi. İddianamede Mezopotamya Ajansı’nda yayınlanan 149 haber suç delili olarak gösterildi.