Rusya-Ukrayna krizinin başlamasından bu yana, daha geçen 4 Şubat’ta Moskova ile “sınırsız ortaklık’’ ilan eden Pekin’in adımları dikkatle izleniyor.
ABD’nin dünya üzerindeki kötü etkisi olarak tanımladıkları durumu dengelemek amacıyla derin bir stratejik ortaklık olarak açıklanan bu ilan, Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in Pekin’deki Kış Olimpiyat Oyunları açılış gününde Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’i ağırladığı sırada yapılmıştı.
NATO’nun genişlemesi kınanırken, işbirliği için yasaklı hiçbir alan olmadığına dikkat çekilmişti. Aynı gün Rus devlet enerji kurumu Gazprom ile Çin Ulusal Petrol Şirketi CNPC arasında yılda ilave 10 milyar metreküp Rus gazının sevkiyatı için de 30 yıllık bir anlaşma imzalanmıştı.
Rusya’nın Ukrayna işgalinin, olimpiyat oyunlarının bitmesinden 4 gün sonra, 24 Şubat’ta başlaması ise, Çin’in Moskova’nın planlarını önceden bilip bilmediği sorusunu gündeme taşımıştı.
Bu soruya yanıt New York Times gazetesinde yer alan iddiayla geldi. Çin, Rusya’nın işgal planını biliyordu; hatta işgal için Moskova’dan olimpiyat oyunlarının bitmesini beklemesini talep etti. Gazete, Batılı bir istihbarat raporunda yer aldığını bildirdiği bu iddiasını ABD yönetiminden bir yetkili ile Avrupalı bir yetkiliye dayandırdı. Çin ise iddiaların karalama amaçlı olduğunu söyleyerek reddetti.
“Çin’in pozisyonu 2014’te Kırım’ın ilhakı döneminden daha hassas”
Çin, Rusya’nın Ukrayna’daki eylemlerini “saldırı’’ ya da “işgal’’ olarak tanımlamaktan kaçınıyor. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü ya da BM’deki temsilcileri, “mesele’’ ya da “kriz’’ demeyi tercih ediyor; ABD ve NATO’yu gerilimi tırmandırmakla suçluyor. Ancak bu açıklamaların Xi Jinping bir yana, bakan düzeyinde bile yapılmadığına dikkat çekmek lazım.
ABD’nin Ohio Wittenberg Üniversitesi’nden siyaset bilimi profesörü Yu Bin, Çin’in bu ani gelişmeye hazırlıksız yakalandığı görüşünde. Şanghay’daki Doğu Çin Normal Üniversitesi Rus Çalışmaları Merkezi’nde kıdemli uzman da olan Yu, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, “Bence Çinliler Rusya ile Ukrayna arasında bir savaşın patlak vermesine hazır değildi. İkincisi Çin'i, bıçak sırtında olduğu 2014'te olduğu gibi, yeniden zor bir duruma soktu. Bu hassas bir pozisyon çünkü hem Ukrayna hem de Rusya, Çin'in tırnak içinde stratejik ortaklarından ve Çin, her iki tarafla ilişkilerin istikrarlı ve barış içinde kalmasını istiyor. Yani bu durum geçmişte de zordu ancak bu sefer krizin büyüklüğü, derecesi, bu zorluğu daha da arttırdı’’ diyor.
2014’te Rusya Kırım’ı ilhak ettiğinde BM Genel Kurulu’nun aynı yılın Mart ayında Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü 100 ülkenin oyuyla teyit eden kararında Çin çekimser kalmıştı. Pekin, Aralık 2020’de Rusya’nın Kırım’daki işgalini sonlandırması konusunda BM Genel Kurulu kararına karşı oy kullansa da ilhakı bugüne kadar resmen tanımış değil.
Çin bu sefer de Birleşmiş Milletler kararlarında Moskova’nın tamamen yanında yer almışa benzemiyor. Önce 26 Şubat’ta, BM Güvenlik Konseyi’nde Ukrayna’nın işgalini kınayan karar tasarısına çekimser oy verdi. 2 Mart’ta da New York Times’ın iddiası ile aynı gün, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun bağlayıcılığı olmasa da, 141 ülkenin oyuyla kabul edilen ve Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik askeri saldırısını kınayan karar tasarısında, yine çekimser kaldı.
Çin’in BM Daimi Temsilcisi Zhang Jun, çekimser kalma nedenini, kararın Genel Kurul’un tüm üyeleriyle tam istişare edilmemesiyle açıkladı; "Mevcut krizin geçmişini ve karmaşıklığını tam olarak dikkate almıyor. Karar, bölünmez güvenlik ilkesinin önemini veya siyasi çözümü teşvik etmenin ve diplomatik çabaları hızlandırmanın aciliyetini vurgulamıyor. Çin'in tutarlı tutumuyla uyumlu değil” dedi.
Çin’in “tutarlı’’ olarak tanımladığı tutumu ne?
VOA Türkçe’ye konuşan jeopolitik uzmanı John Sitilides’e göre, bu tutumun tamamı, savaşın ahlaki kapsamına girmeyen Çin'in stratejik dengeleme eyleminin bir parçası.
ABD Dışişleri Bakanlığı’na da sözleşmeli danışmanlık hizmeti veren Sitilides, “Çin, çok daha katı bir reelpolitik yaklaşım benimsiyor ve bu ilişkilerde ulusal çıkarlarını korumak için elinden geldiğince Rusya ve Ukrayna ile çalışmaya devam edecek’’ yorumunda bulunuyor.
Çin dış politikası hala söylem olarak, 1954’te açıkladığı “Barış İçinde Bir Arada Yaşamanın Beş İlkesi”ne dayandırılıyor. Bunlar; egemenlik ve toprak bütünlüğüne karşılıklı saygı, karşılıklı saldırmazlık, birbirlerinin içişlerine karışmama, eşitlik ve karşılıklı yarar ve barış içinde bir arada yaşama.
Çin, Rusya ile 4 bin 100 kilometreden uzun bir sınır paylaşıyor. Doğuda sınır güvenliği konusunda Pekin’e duyduğu güven, Moskova’nın Batı sınırlarına rahatlıkla asker yığabilmesinin nedenlerinden biri. İki ülke ortak deniz tatbikatlarında da yer alıyor. Çin, Rusya’dan jet motorları dahil askeri teknoloji sayın alıyor. Ancak uzmanlar, bu beş ilke bağlamında Çin’in Rusya’yı ya da herhangi başka bir ülkeyi askeri olarak desteklemesini gerçekçi bulmuyor.
Ekonomik ilişkilerin etkisi
Peki bu mesafeli sayılabilecek tutum ekonomik olarak da böyle mi? Çin gümrük verilerine göre, Çin'in Rusya ile ticareti 2021'de rekor artışla 146,9 milyar dolara yükseldi. Rusya, Çin ile ticaret fazlası vererek petrol, gaz, kömür ve tarım emtialarının ana kaynağı oldu. Yıllık yüzde 36 artmasına rağmen, bu rakam hala Çin'in ABD ve AB ile olan birleşik ticaret hacminin sadece onda biri kadar.
Ukrayna’nın en büyük ticaret ortağı ise Çin. Ancak aynı durum Çin için geçerli değil. Ohio Üniversitesi’nden Yu Bin, Çin’in Rusya ile ticaretinin Ukrayna ile ticaretinin 10 katını bulduğunu ancak Kiev ile Pekin arasındaki ilişkilerin ekonomik olarak başka açılardan önemli olduğuna dikkat çekiyor.
Profesör Yu, “Birincisi; Ukrayna, özellikle Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası 10-15 yıllık dönemde Çin’e askeri teknolojik bilgi sağladı. Ukrayna, Çin'e Rusya'nın bile sağlayamadığı birçok askeri teknolojik bilgi aktardı. İkincisi; Ukrayna tarım ürünleri kategorisinde artan şekilde Çin'e önemli bir tedarikçi oldu ve bu önemli. Üçüncüsü; Ukrayna, Çin'in Avrasya kıtasındaki devasa yatırım projesi “Kuşak-Yol’’ girişimi için bir merkez konumunda. Dolayısıyla Ukrayna, Çin'in genel dış ticaretinde stratejik olarak önemli bir konuma sahip. Yani Çin'in Avrupa ile ekonomik ilişkisi açısından da Ukrayna çok önemli. Bu nedenle barışçı bir çözüm, Çin'in ekonomik çıkarına’’ değerlendirmesinde bulundu.
Çin sistemi, SWIFT’e alternatif olabilir mi?
Çin bir yandan, Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılmayacağını da açıkladı. Pekin’den, yaptırımların bir çözüm olmayacağı ve sorunları derinleştireceğine dair açıklamalar yapıldı. Son olarak Çin Bankacılık ve Sigortacılık Düzenleme Kurumu’ndan da "Yaptırımlara katılmayacağız ve ilgili taraflarla normal ekonomik, ticari ve mali ilişkilerimizi sürdüreceğiz" açıklaması geldi.
Ancak yaptırımlar kapsamında Rusya’nın uluslararası ödeme sistemi SWIFT’ten çıkarılmasının Çin üzerindeki küresel ekonomik baskıyı arttıracağını söyleyenler kadar, kendi kurduğu ticaret sistemi CIPS sayesinde fırsata çevirebileceğini söyleyenler de var.
VOA Türkçe’nin konuştuğu John Sitilides’e göre, Çin'in Rusya ile çok yakın ilişkisini dengeleme arzusu ve Çin'in ABD liderliğindeki bankacılık ve ticaret sistemine çok fazla entegre kalma ihtiyacı konusunda kolay bir çıkış yolu yok.
Sitilides, “Çin, şu anda uluslararası yaptırımlar ve Çin bankalarının Rusya'nın bu yaptırımları aşmasına nasıl yardımcı olmaya devam edebileceği ve özellikle SWIFT sistemine paralel bir sistem olan kendi sistemleri üzerinden Rusya ile birlikte çalışması konusunda çok dikkatli. Çin, şu anda her gün yaklaşık 50 milyar dolar değerinde ticaret işlemi gerçekleştiren kendi sınır ötesi uluslararası ödeme sistemini geliştirdi. Şimdi bu, günde yaklaşık 400 yüz milyar dolarlık işlemin gerçekleştiği SWIFT’e kıyasla küçük bir miktar. Ancak 2015'te geliştirdiler ve artık tamamen çalışır durumda. Ve Rusya'nın dünya pazarlarında ticaret yapmaya devam edebilmek için Çin'in yarattığı ve yönlendirdiği bu sistem aracılığıyla ne ölçüde çalıştığını göreceğiz. Ancak uzun vadede, Çin ve Rusya'nın SWIFT liderliğindeki dolar bazlı ticaret sistemine alternatif bir sistem planladığına inanıyorum’’ dedi.
CIPS’in bazı işlemleri halledebilse bile, bunun Çin'i diğer Avrupalı ortaklar ve ABD ile çatışma sürecine sokabileceğini söyleyen Yu Bin’e göre, Çin’in istediği bu değil. Ancak Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Çin'in Rusya ile normal ticari ilişkilerini sürdüreceğini söyleyerek, “Bu da Çin'in Rusya ile mevcut ekonomik etkileşimlerini, SWIFT olsun olmasın sürdüreceği anlamına geliyor. SWIFT olursa daha iyi, ama olmazsa Çin başka mekanizmalara başvurmak zorunda kalacak’’ ifadelerini kullandı.
Ukrayna krizi Tayvan’ı da gündeme getirdi
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası Çin’le ilgili tartışılan konulardan biri de, kendi toprağı olarak gördüğü ve yaklaşık 24 milyon kişinin yaşadığı ada ülkesi Tayvan’a benzer bir operasyon başlatıp başlatmayacağı. Tayvan Dışişleri Bakanı Joseph Wu geçen ay, “Çin’in Ukrayna’daki krizden istifade ederek saldırma olasılığını çok yakından takip ettiklerini” söylemişti.
3 Mart’ta eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Tayvan’da bir düşünce kuruluşunda yaptığı konuşmada, Tayvan’ın bağımsız ve egemen bir ülke olarak tanınması gerektiğini söylemesi, Çin’in tepkisine neden oldu. 2024 başkanlık yarışı için ismi geçen Pompeo, Çin’in yaptırım listesinde ve açıklamaları “saçmalık olarak’’ nitelendirildi.
Ancak Çin, adayı egemenliğini kabul etmeye zorlamak için son iki yılda Tayvan'a karşı askeri ve diplomatik baskısını arttırdı ve savaş uçaklarını sık sık bölgeye gönderdi.
Ancak Yu Bin’e göre, Çin, bu uçakları göndererek güç gösterisi yapıyor ve aslında Tayvan meselesini kışkırtmak istemiyor. Yu, “Son 50 yılda, Çin ve ABD, Tayvan'ın ortak fiili özerklik içinde derhal bağımsızlığını zorlamayarak, bu hassas konuyu yönetmeyi başardılar. Ancak mevcut Tayvan iç siyaseti, kağıt üzerinde bağımsızlığı zorlamak, başka bir deyişle, bu hassas tek Çin politikasını devirmek üzerine. Çin bunu yapmak istemiyor. Ama Ukrayna krizi başlar başlamaz, Batı medyası ve ABD medyası ve politikacılar şu ya da bu şekilde Tayvan ve Ukrayna arasındaki bağlantıdan bahsediyorlar. Ancak durum çok çok farklı. Tayvan'daki mevcut statükoya meydan okumanın Çin'in çıkarına olduğunu düşünmüyorum. Çinliler bu hassas dengeyi mümkün olduğu kadar uzun süre korumak istiyor’’ şeklinde konuştu.
John Sitilides ise, Rusya'ya karşı yaptırımlara dahil olan ülkelerin çokluğu nedeniyle Çin'in Tayvan’a karşı harekete geçmeyeceği görüşünde. Sitilides, “Bence bu durum Çin’i şaşırttı, özellikle de; Rusya'ya karşı güvenli bir yaptırım rejimi oluşturmak için kısa vadeli ekonomik, mali ve ticari çıkarlarından fedakarlık etmeye hazır birçok Avrupa ülkesi olması. Bu nedenle bence Pekin, Tayvan'a karşı hareket etmek isteyebileceği hız konusunda tereddüt ediyor ve belki de statükoya bağlı kalarak, Çin'in kendisini Rusya'nın şu anda içinde olduğu benzer bir izolasyonda bulmayacağından emin olmak istiyor’’ ifadelerini kullandı.
‘’Uzun vadede Rusya’nın zayıflaması Çin’in çıkarına’’
Peki Ukrayna-Rusya savaşı daha da kızışır ve çıkmaza girerse, Çin denge politikasını sürdürebilir mi?
Sitilides’e göre, kısa vadede Çin, iki ülke arasındaki çok yakın ekonomik ticaret ve enerji bağları ve potansiyel olarak askeri bağlar göz önüne alındığında, Rusya'nın güvenilir dış dostu olmak istiyor. Bu nedenle, Çin'in şu anda Rusya'nın Ukrayna'daki stratejik hedeflerine ulaşmada üstünlüğünü görmekten çıkarı var.
Ancak Sitilides uzun vadede Çin'in güçlü bir Rusya'dan çıkarı olmadığına dikkat çekti ve “Hem Çin'in içinde hem de kıta genelinde Güney Çin Denizi boyunca, Tayvan'a, Japonya'ya, Güney Kore'ye karşı çok agresif hırsları açısından, ABD ve Avrupa'yı Asya'daki sorunlardan uzaklaştırabilecek daha zayıf bir Rusya'dan çıkarı var. Elbette, askeri açıdan daha zayıf bir ülkeye dönüşse bile Rusya’nın Çin ekonomisine bol miktarda enerji, gıda maddesi, kritik metaller, kereste ve nadir toprak elementleri ve diğer emtialar sağlayabileceğini de hesaba katıyor’’ öngörüsünde bulundu.
Çin’in şu anki denge politikasını Türkiye’ninki ile de karşılaştıran jeopolitik uzmanı, “Türkiye ve Rusya hem ikili hem de uluslararası düzeyde pek çok konuda birlikte çalışıyorlar. Türkiye aynı zamanda Ukrayna ile havacılık, askeri donanım, gıda gibi alanlarda çok müreffeh ve sürekli gelişen ilişkisine devam etmek istiyor. Çin nasıl Rusya ve Ukrayna ile ilişkilerini dengelemeye çalışıyorsa, Türkiye de öyle yapacak’’ dedi.