Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de 26 bin 894 kişi organ nakli bekliyor. Bağışlanan her organ bir hayat kurtarıyor. Ancak kimi hastalar beklediği organa yıllarca kavuşamıyor. Organın bulunması için geçen süreyse bazen hastaların hayatına mal olabiliyor.
2015 yılında siroz teşhisi konulan Gamze Ateş de karaciğer nakli bekleyen 2 bin 376 hastadan biri. 25 yaşındayken nakil yapılması gerektiğini öğrenen Ateş o anı şu sözlerle anlatıyor: “Ağlamak istedim, ağlayamadım. Sadece eşime 'beni deniz kenarına götür' dedim. Uzun uzun denize baktım. Hamileydim o sıra, sadece bebeğimi düşündüm. ‘Çocuğum yaşayacak mı’ diye. Bir tek ondan korktum ama kendimle alakalı hiçbir şey hissetmedim.”
Kardeşi ve annesinden de karaciğer nakli yapılamayan Ateş, 2017’den beri Sağlık Bakanlığı’nın ulusal organ nakli bekleme listesinde kayıtlı. Organ bekleyen diğer hastalar arasında tıbbi aciliyet durumuna ve kan ile doku uyumuna göre sırasının gelmesini bekliyor. “2017'den beri listedeyim ama maalesef ne canlı verici ne kadavra. Hiçbir şey. Sona doğru yaklaşıyoruz ama maalesef yok” diyen Ateş’e gönüllü bağışçıların karaciğerleri de uyum sağlamamış.
“Bu hastalık duygusal ve psikolojik anlamda da insanı çökertiyor”
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Gamze Ateş, “Şu an acil nakil olmam gerekiyor. Karaciğerin üstündeki nodüllerden bir tanesi hafif hafif büyüme yapıyor. O da kansere çevirirse, nakil bulunsa bile benim için hiçbir şey ifade etmeyecek. O yüzden hemen nakil olmam gerekiyor. Bir çare arıyoruz, internette paylaştık. Burada tanıdıklarımıza, herkese paylaştırdık. Hatta sağ olsunlar, dışarıdan iki kişi arayan da oldu. Ama onlarınki de uymadı. Şans mı bilmiyorum ama hiçbir şekilde bulamıyoruz” diyor.
Organ bulunamaması Ateş’in gündelik hayatını da olumsuz etkiliyor. Sabah akşam idrar söktürücü ilaç içmek zorunda olduğunu söyleyen Ateş, “Bir gün bile aklım bir şeye takılıp da unutsam ertesi gün hemen karnım şişiyor. Aşırı derecede, tabiri caizse dokuz aylık hamile gibi karnım şişiyor ve akciğerlerime çok baskı yaptığı için nefes almakta zorlanıyorum. Tabii bir de kronik yorgunluklar, bacaklarda şişme ve ani sinir patlamaları. Ufacık şeye bile sinirlenme, ufacık şeye ağlama. Artık bu hastalık duygusal ve psikolojik anlamda da insanı çökertiyor” şekline konuşuyor. Hastalığından önce Meslek Yüksekokulu’nda öğrenci olan Ateş, bu yüzden okula da devam edemiyor.
“Yaşama şansımız varken neden ölelim?”
Yaşadıklarına rağmen dışarıya karşı sabırlı ve dayanıklı görünmeye çalıştığını söyleyen Ateş, “Öyle gözüküyorum, gözükmek de zorundayım. Çünkü altı yaşında bir kızım var. Sürekli karalar bağlayıp yanında oturamıyorum. Ama insan tek başına kaldığında ya da gece kafasını yastığa koyduğunda 'ne olacak, ne bitecek' diye sürekli düşünmek zorunda kalıyor” diyor.
İnsanların organ bağışı konusunda bilinçsiz olduğunu vurgulayan Ateş, “Ben böyle yaratılmışım, ölünce de böyle gideceğim' diyorlar. Aslında o organlar toprak olduktan sonra ona bir faydası olmayacak. Neden bir insana hayat olmasın, kan olmasın, can olmasın? Neden yaşama şansımız varken ölelim? Benim kızım neden 6 yaşındayken annesiz kalsın? Her şey yolunda giderse, bir kanamam olmazsa doktor bana ‘senin karaciğerin sadece beş yıl götürür’ dedi. Şu an bir senem gitti, dört yılım kaldı. Ben artık neden bunu hesaplayayım?”ifadelerini kullanıyor.
“Çok bekleyen hasta var”
İsmini vermek istemeyen başka bir hastaysa aradığı karaciğer ve böbreğe yakınları sayesinde hemen kavuşmuş. 2019 yılında organ nakli gerektiğini öğrenmesinin ardından eşi karaciğer, abisiyse böbrek vericisi olmuş. Hastanın organ bağışçısı olan eşi, “Ben organ nakli olması gerektiğini ilk duyduğumda, 'ikisi de benden olsun, başkasına muhtaç olmayalım' dedim ve direkt karar verdim. Hiç düşünmedim. Karaciğer benden uyumlu olduğu için çok mutlu olmuştum. Ağlayacaktım” dedi.
Nakil sürecini çevresinde çok fazla gönüllü bağışçı olması sayesinde korkmadan atlattığını kaydeden hasta, “Ben insanlara muhakkak organ bağışını tavsiye ediyorum. Çünkü çok bekleyen hasta var. Bunun zor bir süreç olduğunu yaşamadım ama duyuyorum, biliyorum ve organ bağışını destekliyorum” diye konuştu.
“Organ nakliyle hastalıklara karşı pes etmiyoruz”
Türkiye'de her yıl 3-9 Kasım Organ Bağışı Farkındalık Haftası'nda çeşitli etkinliklere organ bağışının önemine dikkat çekilmeye çalışılıyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 2021 yılında 2 bin 376 kişi karaciğer, 22 bin 775 kişi böbrek, 1290 kişi kalp, 285 kişi pankreas, 157 kişi akciğer, 8 kişi böbrek-pankreas, 2 kişi kalp kapağı, 1 kişi ince bağırsak nakli bekliyor. Buna karşılık Türkiye Organ ve Doku Bağış Bilgi Sistemi'nde (TODBS) 607 bin 669 kayıtlı gönüllü bağışçı bulunuyor.
Kent Hastanesi’nden karaciğer nakli ve genel cerrahi uzmanı Prof. Dr. Murat Kılıç, “Bu hastalar organ nakli olsalar kurtulacaklar ve hayatları bir anda değişecek. Sadece hayat kurtaran bir ameliyat değil. Aynı zamanda yaşam kalitesi pasif bir insanın, aktif hayata, işine döndüğünü düşünün. Gerçekten hayat kurtarıcı bir işlem. Yılda binlerce hastadan bahsediyoruz. Bu hastalar yeterli bağışlar olsaydı, yaşamaları mümkün olacaktı. Organ nakli tıbbın son 25-30 yılda en gelişmiş bölümüdür diyebiliriz. Organ nakli pes etmemeyi simgeliyor. Bir hastalığa karşı kaybettiğimizde, eskiden hastayı kaybediyorduk. Organ nakliyle bunu engelleme peşindeyiz. Hastalığa karşı pes etmiyoruz. Organ nakliyle bunu yenmek mümkün ve hastalar tekrar yeni bir yaşama başlayabilirler” sözleriyle organ bağışının önemini anlattı.
VOA Türkçe’nin konuştuğu Kılıç, “Çok organ bekleyen hasta var. Bu da beraberinde organ sıkıntısını getiriyor. Bunu çözmenin iki yolu var. Ya canlı vericiden nakiller olabilir ya da kadavradan, ölümden sonraki bağıştan yapılan nakiller olabilir. Tercihimiz tabii ki kadavradan, insanlar öldükten sonra organlarının toprak olmaması ve başka insanlarda yaşaması. Ama bu yetişmediği için canlı vericiden nakiller özellikle ülkemizde ön planda” diye konuştu.
Canlı vericiler arasında akrabaların ön sırada geldiğini belirten Kılıç, “Hastaya göre değişiyor. Mesela bizim çocuk hastalarımızda anne babalar ön planda. Ama yaşlı bir hasta için de çocuklar verici olabilir. Kardeşler, eşler, kuzenler ve uzak akrabalar herkes sevdiği bir insana organ bağışlayabilir” ifadelerini kullandı.
“Amacımız kadavra bağışları da canlı bağışlar kadar arttırmak”
Türkiye’de organ naklinde yaşanan sıkıntının aşılması için öldükten sonra kullanılmak üzere organ bağışlarının arttırılması gerektiğini vurgulayan Kılıç, “Karaciğer naklinde yılda 1600-1700 karaciğer nakli yapıyoruz. Bu rakam Avrupa'da birinci olduğumuz bir rakam. Almanya'nın 81 milyon nüfusu var ve yılda 900-1000 arasında karaciğer nakli yapılıyor. Türkiye'de Almanya'nın neredeyse iki katı karaciğer nakli yapılmakta. Böbrekte bu sayı yılda 4 bine yakın. Yine Avrupa'da böbrek naklinde birinci durumdayız. Ama Avrupa ülkelerine göre bizdeki dağılım biraz ters. Dörtte üçü canlı vericilerden yapılıyor. Dörtte biri kadavra bağışlardan yapılıyor. Amacımız kadavra bağışları da canlı bağışlar kadar arttırmak” dedi.
Geçmişe göre kadavra bağışlarının da arttığını söyleyen Kılıç, “10 sene önce milyon nüfus başına düşen kadavra bağış sayısı 2-3 iken şimdi bu rakam 7-8'lere çıktı. Ama yine de yetmez, daha da artırmamız lazım. Organ nakilleri Türkiye'de Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kapsamında ve özel hastane olsun, devlet hastanesi olsun ücret ödemeden yapılıyor. Bu bir avantaj. Bu da sisteme ulaşmada kolaylık sağlıyor ve sistem oldukça şeffaf. Yapılan bütün nakiller Sağlık Bakanlığı denetiminde. Bir hasta ne kadar ağırsa hastalığın derecesine göre listede öne çıkıyor ve bu liste Sağlık Bakanlığı tarafından takip ediliyor. Bunda bir manipülasyon yapmak, hastanın yaşı, cinsi, nüfusuna göre öne almak mümkün değil ve bu çok ciddi bir şekilde Bakanlıktan takip edilen bir durum. ‘İnsanlara iltimasla organ takılır' diye düşünmesinler. Hastalığın ağırlığına göre organ bağışına karar veriliyor” diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da İslam’ın organ bağışına engel oluşturmadığı konusunda fetvası bulunduğunu hatırlatan Kılıç, “Her kim ki bir kişiyi kurtarır, insanlığı kurtarır' diye ayeti kerime de var. Diyanet ve devlet bu işe destek oluyor” vurgusu yaptı.
“Belki pandemi yıllar sürecek ama organ bekleyen hastaların bekleme şansı yok”
Kılıç, Corona virüsü salgını nedeniyle organ bağışlarının azalması konusundaysa, “Yoğun bakımların dolması sebebiyle bağışlar azaldı. Ama pandeminin uzun sürmesi sebebiyle şimdilerde tekrar canlanma başladı. Kadavra bağışlar bu sebeple biraz azalmış olsa da canlı bağışlarla bunu telafi etmiş olduk. Bu, bütün dünyada da görülen bir şey. Belki pandemi yıllar yılı sürecek ama organ bekleyen hastaların bekleme şansı yok. O yüzden pandemiye rağmen bağışların devam etmesi ve bu bilincin, farkındalığın uyandırılması lazım” uyarısında bulundu.
Türkiye’de 18 yaşından büyük ve akli dengesi yerinde olan herkes organlarını bağışlayabiliyor. Canlı verici olarak yalnızca karaciğer ve böbrek bağışında bulunulabiliyor. Organ nakli yapan sağlık merkezleri ve hastanelerde, bu konuda çalışan vakıf, dernek gibi kuruluşlarda organ bağışı işlemi yapılabiliyor. Organ bağışı kartını iki tanık huzurunda doldurup imzalamak yeterli oluyor. Böbrek, pankreas, karaciğer, akciğer, kalp ve ince bağırsak nakillerinin yanısıra kornea, kemik iliği, tendon, kalp kapağı, deri, kemik, yüz-saçlı deri ve ekstremitelerin de nakli yapılabiliyor.