Eski Başkan Donald Trump destekçilerinin 6 Ocak’ta Kongre binasına saldırısı, ABD’de uzun yıllardır emniyet birimlerinde gizliden gizliye bilinen bir durumu yeniden gün ışığına çıkardı; polisler arasında aşırı sağcıların artması.
Her ne kadar birçok uzman, emniyet birimleri içinde aşırıcılığın büyüdüğüne ilişkin uyarılarını yıllardır yinelese de polis amirlerinin çoğu bunun büyük oranda bir sosyal medya sorunu olduğunu savunarak meseleyi bir kenara itti.
Ancak 6 Ocak’ta yaşanan şiddet olaylarına hem eski hem de hala görev yapan polislerin, itfaiye erleri ve ordu mensuplarının da dahil olduğunun ortaya çıkmasıyla beraber, emniyet birimlerindeki yetkililer de bu sorunla yüzleşmek zorunda.
Olaylarda, aralarında Kongre polisi Brian Sicknick’in de olduğu 5 kişi yaşamını yitirdi. Birçok polis memuru da yaralandı. Eski Başkan Donald Trump ise, Joe Biden’ın galibiyetinin Kongre’de onaylandığı gün, destekçilerini isyana teşvik ettiği suçlamasıyla azil sürecinden geçiyor.
Virginia’dan Pennsylvania ve California’ya kadar onlarca eyaletten en az 30 polis memuru hakkında başkent Washington’daki eylemlerdeki rolleriyle ilgili soruşturma başlatıldı. Bu kişiler arasında Kongre binasındaki isyana katılmakla suçlananlar da var.
Ulusal Polis Şefleri Birliği Başkanı ve aynı zamanda da Wisconsin eyaletinin Dane İlçesi Şerifi olan David Mahoney, “Emniyet birimlerinin en büyük hatası, kurumlarındaki güvenlik görevlilerinin aşırıcılığa kaçan sözlerini, Amerikan demokrasisinin altını kazıyan söylemler olarak görmek yerine ifade özgürlüğü olarak nitelendirmek oldu” diyor.
Houston Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı bir polis Kongre saldırılarıyla ilgili olarak geçen hafta federal suçlamalara konu olduğunda, Houston Emniyet Amiri Art Acevedo da bir grup polis akademisi öğrencisine şu sözlerle seslendi: “Aranızda, Kongre binasında olmanız gerektiğine inanan varsa şu ana buradan ayrılsın. Çünkü öyle bir zihniyetle bu kurumda tutunamazsınız.”
Kongre baskınında rol alanlar
Aynı gün yine Teksas’taki Houston Emniyet Müdürlüğü’nün 18 yıllık mensubu Tam Pham de Kongre binasına yasadışı yollarla girmek ve kargaşa çıkarmakla suçlandı. Pham suçlamaların ertesi günü istifa etti.
Pham federal yetkililere verdiği ilk ifadede eşiyle birlikte Washington’a iş amaçlı gittiğini ve Trump destekçilerinin Beyaz Saray yakınlarında düzenlediği eyleme katıldığını ancak Kongre’ye girmediğini ileri sürmüştü. Ancak soruşturmayı yürüten yetkililerin, cep telefonunda Kongre binası içinde çekildiği fotoğrafları bulmasının ardından Pham ifadesini değiştirdi.
Amerika’nın Sesi’ne (VOA) konuşan Pham’ın avukatı Nicole DeBorde, müvekkilinin 6 Ocak’ta Kongre’deki olaylar sırasında orada bulunmaktan “pişmanlık duyduğunu ve Kongre binasına saldıran teröristlerle kesinlikle aynı kefeye konmak istemediğini” belirtti.
Pham, federal savcıların Kongre binasına baskın ve diğer suçlarla itham ettiği eski ya da hala görevde olan en az 6 emniyet görevlisinden biri.
Virginia eyaletinin Rocky Mount kentinden polis memurları Jacob Fracker ve Thomas Robertson izinli oldukları 6 Ocak günü Kongre binasındaki eyleme katılmak için 320 kilometre yol kat ederek Washington’a gelmiş.
Diğer birçok eylemci gibi iki eski ordu mensubu da saldırı sırasında kendi fotoğraflarını çekerek sosyal medyada paylaştı. Bunlardan biri Bağımsızlık Savaşı kahramanlarından John Stark’ın Kongre’deki heykelinin önünde çekilen bir fotoğraf. Robertson Instagram’da bu fotoğrafla ilgili olarak, “Elini taşın altına koyup hakları için ayağa kalkan iki adamı gösteriyor” ifadeleni kullandı.
Robertson bir başka sosyal medya paylaşımında ise “Sıradan küçük bir işletmeye değil sorunun kendisi olan hükümete saldırdık” dedi.
Mahkeme belgelerine göre avukatları olmayan Fracker ve Robertson’a sorularını yöneltmek isteyen isteyen Reuters haber ajansı muhabirleri, her ikisine de ulaşamadı.
Kar amacı gütmeyen polis yöneticileri derneği Police Executive Researcher Forum’un Direktörü Chuck Wexler, bazı emniyet görevlilerinin bu olaylara karışmasıyla “çizginin aşıldığını” söyledi.
Wexler ayrıca, gösterilerin “basit bir protestodan isyana” dönüştüğünü, ülke genelinde emniyet amirlerinin bunun üzerine alarma geçtiğine dikkat çekiyor.
Federal Soruşturma Bürosu (FBI) şu ana kadar 150’den fazla kişiyi isyana dahil olmakla suçlarken yüzlerce gösterici hakkında soruşturmalar da sürüyor.
Columbia Üniversitesi’nden doktora öğrencisi Ben-Menachem’in tuttuğu kayıtlara göre, 18 eyaletten en az 39 polis memuru 6 Ocak’ta Kongre’deki olaylara karıştı. Trump, olayların olduğu gün 2020 seçimlerinin sonuçlarına itirazını sürdürerek, Washington’da bir araya gelen destekçilerine Kongre binasına yürüme ve savaşma çağrısı yapmıştı.
İfadeleri alınan polis memurları arasında Kongre’ye yürüdüklerini ancak binaya girmediklerini söyleyenler de var. Ancak Dane İlçesi Şerifi David Mahoney’e göre bu kabul edilebilir bir neden değil.
Mahoney verdiği bir röportajda, “Eğer Kongre binasına yürüyüp kendinizi Kongre’ye giren kalabalıktan uzak tutmadıysanız, binaya girenler kadar suçlusunuz” ifadelerini kullandı.
Farklı eyaletlerden polis memurlarının yanı sıra 10’dan fazla Kongre Polisi üyesi de isyandaki tutumları nedeniyle soruşturmalara dahil edildi; en az ikisi uzaklaştırma aldı. Bir Kongre polisinin ise binanın içindeki bir eylemciyle fotoğraf çektirdiği öne sürülüyor. Bir diğerinin ise üzerinde Trump’ın seçim sloganı ‘Amerika’yı Yeniden Harika Yap’ yazılı şapkayla göstericileri binanın içine yönlendirdiği belirtiliyor.
Kongre Polisi yetkilileri devam eden soruşturmalarla ilgili soruları yanıtsız bıraktı.
Aşırıcı gruplarla bağlantılar
İsyana dahil olan yerel polis memurlarının hiçbiri aşırıcı gruplara dahil olmakla suçlanmadı; ancak güvenlik güçleri arasından üye kazanma çabasında olan çeşitli aşırı sağcı gruplar saldırıda yer aldı. Bunlar arasında hükümet karşıtı milis gruplar Oath Keepers (Yeminine Sadıklar) ve Three Percenters (Yüzde Üççüler) üyeleri de dikkat çekti.
Federal savcılar geçen hafta Oath Keepers grubunun önde gelen üç üyesini komplo kurmakla suçladı. Parler adlı sosyal medya sitesinde eski muharip Jessica Watkins, “Bugün Kongre’yi bastık. Biber gazı yedik, Kubbe’ye hatta Senato’ya bile ulaştık” ifadelerini kullanmıştı.
Amerikan emniyet birimleri aşırı sağcı gruplara yabancı değil. Bu tür hareketlerin geçmişi 20’nci yüzyılın başlarına, beyazların üstünlüğünü savunan Ku Klux Klan (KKK) grubunun polis teşkilatlarına sızmasına kadar dayanıyor.
Son yıllarda hükümet karşıtı milislerin çoğalmasıyla beraber, aşırıcı hareketlerin güvenlik güçlerinin arasına sızmasıyla ilgili endişeler de arttı. FBI’ın 2015 yılında yayınlanan bir raporunda aşırı sağcı grupların emniyet birimleriyle “gizli ve aktif bağları” olduğuna vurgu yapılmıştı.
Ulusal bir strateji gereksinimi
Eski FBI yetkililerinden Michael German’a göre, her ne kadar FBI yetkilileri yurtiçi terörü büyük bir tehdit olarak görse de Adalet Bakanlığı bununla mücadele için şu ana kadar ulusal bir strateji geliştirmedi.
Geçen yıl Eylül ayında Kongre’deki bir oturumda German, “Eğer hükümet El Kaide ya da IŞİD’in Amerikan emniyet ve güvenlik birimlerinin içine sızdığını bilseydi, hiç şüphesiz bunları tespit edip oluşturdukları tehdidi ortadan kaldırmak için ulusal bir çalışma başlatırdı” şeklinde konuştu.
Bir Adalet Bakanlığı sözcüsü ise, bakanlığın bu yönde ulusal bir strateji oluşturma planı olup olmadığı sorusunu yanıtsız bıraktı.
ABD Savcı Vekili Michael Sherwin Adalet Bakanlığı’nın isyanda rol olan tüm sorumluları yargılayacağına vurgu yaptı ve “Mesleğinizin ne olduğu, kim olduğunuz, kiminle bağlantılı olduğunuz umurumuzda değil. Suç teşkil eden bir eylemde bulunduysanız tutuklanacaksınız” dedi.
Oath Keepers grubuyla ilgili kitap yazan Albany Üniversitesi’nden Profesör Sam Jackson, Anayasa’nın birinci ve ikinci ek maddeleri tarafından korunduklarına inanan grup üyelerinin muhtemelen dağılmayacağı görüşünde.
Vanderbilt Üniversitesi’nden sosyolog ve militer yapılanma uzmanı Amy Cooter da milis eylemlerinin Cumhuriyetçi yönetimler altında azaldığı görüşünde. Cooter’a göre bunun nedeni, bu tür grupların üyelerinin bireysel silahlanma ve diğer haklarının Cumhuriyetçi yönetimler tarafından korunduğuna inanmaları.
Diğer taraftan, Cooter bu eğilimin Trump döneminde tersine döndüğünü şu sözlerle ifade ediyor: “Ancak Trump bu grupların endişelerini gidermek yerine, onları haklarını savunmanın hiç olmadığı kadar acil bir durum olduğuna inandırdı ve bu yüzden de kendileri için alan yaratmaları kolaylaştı.”