Mısır’la Yunanistan arasında imzalanan deniz yetki alanları antlaşması sonrası Türkiye'nin yeniden NAVTEX (seyrüsefer bildirimi) ilan ederek Oruç Reis gemisini sismik araştırmalar yapmak üzere görevlendirmesi, Doğu Akdeniz'de suları yeniden ısıttı.
Doğu Akdeniz ülkeleri arasında yaşanan anlaşmazlığa Fransa da müdahil oldu. Fransa Cumhurbaşkanı dün sosyal medya hesaplarında, Fransızca ve Yunanca yayımladığı mesajlarda "Doğu Akdeniz'de durumu endişe verici bulduğunu, Türkiye'nin tek taraflı kararlarının gerginliğe neden olduğunu ve bölgedeki Fransız askeri varlığını güçlendirme kararı verdiğini" duyurdu.
Fransa Cumhurbaşkanı'nın bu açıklamasının ardından Lübnan'a destek amacıyla gönderilmiş helikopter gemisi Tonnerre'den sonra La Fayette fırkateyni de Doğu Akdeniz'e gönderildi. Fransa Savunma Bakanı, iki Rafale uçağının da Girit'te birkaç gün kalacağını açıkladı.
Erdoğan'dan Macron'a yanıt: "Kimse kendini dev aynasında görmemeli, şov peşinde de koşmamalı"
Fransa'nın bu hamlesine Türkiye'den en üst düzeyde yanıt geldi.
Bugün partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Son dönemde Doğu Akdeniz'e sahildar olmayan bir ülkenin de kışkırtmalarıyla Yunanistan ve Rum Yönetimi'nin yanlış adımlar attığını görüyoruz. Kimse kendini dev aynasında görmemeli. Çok açık net konuşuyorum. Şov peşinde de koşmamalı. Türkiye olarak şimdiye kadar Yunanistan’la sorunlarımızın çözümünü diplomaside de masada aradık. Karşılık bulamasak da komşuluk hukukumuzu gözeten anlayışla hareket ettik. Buradan şu gerçeğin altını kalın çizgilerle kalın çizgilerle çizmek istiyorum. Bizim kimsenin hakkında gözümüz yok ancak hiçbir ülkeye de hakkımızı yedirtmeyiz. Türkiye'yi ve Kıbrıs Türklerini dışlayan hiçbir anlaşmanın başarı şansı yoktur. Oruç Reis'in Pazartesi günü başlattığı çalışma, Türkiye'nin BM'ye bildirdiği kıta sahanlığı içindedir. Kimse endişe etmesin, bu saha 2012 yılında TPAO'ya verdiğimiz ruhsat sahalarında yer alıyor. Biz ruhsatları Resmi Gazete'de yayımlayarak kendi kamuoyumuz ve dünyayla paylaştık. Oruç Reis, bölgede 23 Ağustos'a kadar sismik araştırmayı yürütecek" dedi.
"Hukuksuz adımların bir başka amacı da Akdeniz'e en uzun kıyı şeridi olan ülkemizi Antalya Körfezi'ne hapsetmektir"
Doğu Akdeniz'de atılan hukuksuz adımların hedefinin Türkiye'yi Antalya Körfezi'ne hapsetmek olduğunu vurgulayan Erdoğan, Güney Kıbrıs'ı da sert bir dille eleştirdi.
Cumhurbaşkanı "Doğu Akdeniz'de Türkiye ne yaptıysa meşruiyet temelinde ve Libya’yla olan mutabakat muhtıralarına göre yapmıştır. Akdeniz'de gerginliği arttıran Türkiye değil, Türkiye'yi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni yok saymaya çalışan Rum-Yunan zihniyetidir. Rum Kesimi, 2003 yılından beri adayı adeta tapulu malı gibi görüyor. Hiçbir hakkı olmadığı adanın deniz yetki alanlarında, petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerine yönelik imtiyaz ruhsatları veriyor. Rum Kesimi'nin sözde ruhsat sahalarından bir kısmı da Türkiye'nin kıta sahanlığıyla açıkça çakışıyor. Yunanistan ve Rum Yönetimi, Kıbrıs Türklerinin bu coğrafyadaki hidrokarbon kaynaklarını gasp etmeye çalışıyor. Hukuksuz adımların bir başka amacı da Akdeniz'e en uzun kıyı şeridi olan ülkemizi Antalya Körfezi'ne hapsetmektir. Tüm bunlar Türkiye'yi denizden çevrelemeye dönük hamlelerdir. Biz daha önce defalarca böyle bir oyuna asla gelmeyeceğimizi ifade ettik. Hiçbir yabancı ülke şirket ya da geminin, deniz yetki alanlarımızda izinsiz olarak arama ve çıkarma faaliyetlerinde bulunmayacağını dile getirdik" dedi.
"Biz asla macera peşinde değiliz, Doğu Akdeniz'de çözümün yolu diyalog ve müzakere"
Cumhurbaşkanı, Yunanistan’ın Meis adasının sahip olduğunu iddia ettiği deniz yetki alanının, uluslararası hukuk açısından temelsiz olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı "Yunanistan'ın Ege ve Akdeniz'de ortaya koyduğu tavır art niyetlidir. Türk kıyılarına 2 kilometre, Yunan anakarasına ise mesafe ne kadar biliyor musunuz? 580 kilometre uzaklıktaki Meis Adası üzerinden deniz yetki alanı talep etmek akılla ve sağduyu ile izah edilemez. 10 kilometrekarelik bir alana sahip olan Meis adasının 40 bin kilometrekare deniz alanına sahip olduğu yönündeki iddiası uluslararası hukuk açısından hem komik hem de temelsizdir. Doğu Akdeniz'de çözümün yolu diyalog ve müzakereden geçiyor. Biz asla gereksiz macera peşinde değiliz gerilim de aramıyoruz" diye konuştu.
Batı Trakya'da son dönemde Müslümanlara yönelik saldırılar olduğunu da dile getiren Cumhurbaşkanı "Benim Batı Trakya'daki soydaşlarıma saldıranlar da şunu bilmeli ki; bunun uluslararası hukukta da diğer yöntemlerle de hesabını verirler. AB'yi de uyarıyorum. AB olarak üyeniz olan bir ülke, AB hukukuna göre, azınlıkların hukukunu koruma sorumluluğunu yerine getiriyor mu, getirmiyor mu? Bunun hesabını Yunanistan yönetimine, AB yönetiminin de sorması lazım. Bunu bugün görüşeceğim AB'li her iki siyasetçiye de hatırlatacağım. Biz hakkaniyet ve adalet istiyoruz" dedi.
Bahçeli: "Türkiye'yi Akdeniz'den çıkarmaya, Anadolu coğrafyasına kıstırmaya ve sıkıştırmaya hiçbir ülkenin gücü yetmeyecektir"
Dün yazılı bir açıklama yayımlayan Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Fransa'yı, saman altından su yürütmekle suçlarken Türkiye'nin Doğu Akdeniz'den tecrit edilme çabalarının başarıya ulaşamayacağını söyledi.
Bahçeli "Beyrut Limanı'ndaki patlama 4 Ağustos 2020'de gerçekleşmiştir. Bu sırada Türkiye’yle Yunanistan karşılıklı olarak mevzilenmiştir. Ele alınması gereken bir diğer konuysa Yunanistan’la Mısır arasında Beyrut patlamasından iki gün sonra imzalanan sözde deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşmasıdır. Mezkûr iki ülke tarafından sınırlandırıldığı ilan edilen deniz alanının, Türk kıta sahanlığı içinde yer aldığı bariz ve berrak bir durumdur. Kaldı ki Libya'nın da deniz yetki alanlarına tecavüz edilmektedir. Bir yanda Türkiye'yle Almanya'da müzakere masasına oturan Yunanistan'ın, diğer yanda arasında deniz sınırı olmayan Mısır'la geçersiz ve yok hükmünde bir anlaşma imzalaması ahlaksız bir tertiptir. Türk milletinin şakası yoktur. Ayağımızın altında dolaşanın akıbeti ezilmektir. Denizde provokasyon yapanları bekleyen makus son, çırpına çırpına boğulmaktır. Karasularımızdaki pervasızlıkların nihai sonucu batıştır, balıkların karnıdır, denizin dibidir. Türkiye'yi Akdeniz'den çıkarmaya, Anadolu coğrafyasına kıstırmaya ve sıkıştırmaya hiçbir ülkenin gücü yetmeyecektir. Geçmişin hesabını güncelleyip üzerimize öfkeyle gelenlerin, ya akılları başlarından gitmiş ya da sirtakiden dolayı bedenleri ve beyinleri uyuşmuştur. Nasıl ki 780 bin kilometrekarelik kara parçamızın tek bir taşından taviz vermiyorsak 460 bin kilometrekarelik mavi vatanımızın da tek bir damlasından vazgeçmemiz söz konusu olmayacaktır" dedi.