Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin Gezi davasından hükümlü olarak cezaevinde bulunan Hatay milletvekili Can Atalay hakkında verdiği “hak ihlali” kararına uyulmamasına hükmetti.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Can Atalay’ın da içinde bulunduğu Gezi davası sanıkları hakkında verdiği cezaları 28 Eylül’de onayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi, TBMM’den de Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay milletvekilinin Anayasa’nın 84/2 maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesi’ne başvuru imkanı olmadığından milletvekilliğinin düşürülmesi için işlemlere başlamasını talep etti.
Anayasa Mahkemesi, yaklaşık bir buçuk yıldır cezaevinde bulunan Can Atalay’ın bireysel başvurusunu 27Ekim’de görüşerek hak ihlali yönünde karar vermiş ancak 13. Ağır Ceza Mahkemesi TİP milletvekili hakkındaki kararı uygulamayarak dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne göndermişti.
Avukat Acar: “Yargıtay'ca yapılan yargı eliyle Anayasa Mahkemesi’ne darbedir”
Ceza davaları avukatı olan ve Anayasa Mahkemesi’nden tıpkı Can Atalay gibi “hak ihlali” kararı aldıktan sonra cezaevinden çıkarak TBMM’ye dönen İstanbul milletvekili Enis Berberoğlu’nun avukatı olan Yiğit Acar, Yargıtay 3. Dairesi’nin hukukun üstünlüğü ilkesi ile çelişerek bir yetki aşımında bulunduğunu söyledi.
İlgili Haberler Anayasa Mahkemesi “Dezenformasyon Yasası”nın iptali talebini reddettiVOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Acar, “Anayasanın 153. maddesine rağmen Anayasa Mahkemesi kararlarının her ne sebep ve mülahaza ile olursa olsun yerine getirilmemesi hukukun üstünlüğü ilkesinin temel alındığı anayasal düzenin ağır bir biçimde ihlali anlamına gelmektedir. Yargıtay'ca yapılan yargı eliyle Anayasa Mahkemesi’ne darbedir. Türlü bahaneler ve hukuk tanımaz tutum ve davranışlarla Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından hem Can Atalay'ın temel hak ve özgürlükleri ihlal edilmekte hem de ihlalin sürdürülmesiyle Anayasanın öngördüğü hukuk düzenine karşı koymaya teşebbüs edilmektedir. Bu suç değilse nedir?”
3. Ceza Dairesi, “hak ihlali” yönünde oy kullanan Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında “Anayasa hükümlerini ihlal” ettikleri ve “yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde” aştıkları gerekçesiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Eski İstanbul Başkanı Durakoğlu: “Tuz koktu; Yargıtay Ceza Dairesi’nin AYM üyeleri hakkındaki suç duyurusu iyi niyetle açıklanamaz”
İstanbul Barosu’nun bir önceki başkanı Mehmet Durakoğlu ise Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nden bir yetki gaspı beklediğini ancak Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasının hukukla izah edilemeyecek bir durum olduğunu dile getirdi.
VOA Türkçe’nin konuştuğu Durakoğlu, “Benim beklentim de Yargıtay’ın kararında direnmesiydi. 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa yorumu yapmaya yelteneceğini düşünüyordum. Bu nedenle ben zaten görev süresi Nisan ayında dolacak Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın zehir zemberek bir açıklamayla istifa ederek bu duruma meydan okumasının doğru olacağı kanaatindeydim. Ama Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunacakları aklımın ucundan geçmiyordu. Bu kadar ileri gitmeleri inanılmaz. Bu Türkiye’de artık kimsenin hukuk güvenliği kalmadığı anlamına geliyor. Artık hukuk güvenliğinden bahsedilemez. Anayasa’yı yorumlamakla görevli AYM üyelerinin yorumda bulundukları için ‘yüksek yargıç’ konumunda bulunan Yargıtay üyeleri tarafından haklarında suç duyurusunda bulunulması iyi niyetle açıklanamaz. Diyecek tek bir şey var. Tuz koktu” dedi.
“Bu yetki gaspı, basit ya da sıradan bir karar değil; AYM tartışmaya açılıyor”
41 yıldır hukukçu olduğunu vurgulayan eski İstanbul Barosu Başkanı, Yargıtay’ın bu hamlesinin siyasetten ayrı okunamayacağı görüşünde:
“Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay bakımından verdiği karar şaşırtıcı değildi. Bu kararları daha önce de vermişti. Enis Berberoğlu için Ömer Faruk Gergerlioğlu için verdiği kararı tabii ki Atalay için de verecekti. Başka türlü düşünülemezdi. O gün bu karara ses çıkarmayan tepki vermeyen Yargıtay’ın ‘yetki gaspı’ ile bu noktaya gelmesi asıl şaşırtıcı olan. Tabi şu da var; AYM’nin çeşitli kararlarından iktidarın bazı kesimlerinin rahatsız olduğu biliniyordu. O nedenle 3. Ceza Dairesi’nin bu kararını basit, sıradan bir karar olarak değerlendiremiyorum. Belli ki Anayasa Mahkemesi’nin görevlerini sorgulamak üzere bir tartışma başlatılacak. Daha önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin AYM hakkında yaptığı açıklamaları da maalesef hatırlıyoruz.”
Bahçeli, “AYM kapatılmalı”, “muhatapları Türk milletine hesap verecektir” demişti
MHP lideri Devlet Bahçeli, 2021 yılından bu yana birçok kez AYM kararlarını eleştirmiş hatta kapatılmasını gündeme getirmişti.
MHP Genel Başkanı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından HDP’nin kapatılması istemiyle hazırlanıp AYM’ye sunulan iddianamenin usul eksikleri gerekçe gösterilerek iade edilmesi üzerine 2021 yılının Nisan ayında, “HDP’nin kapatılması kadar Anayasa Mahkemesi’nin de kapanması artık ertelenemez bir hedef olmalıdır. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin iade kararı milli vicdanda hükümsüzdür, Türkiye’nin var oluş haklarına sadece usul açısından değil, esastan da ileri düzeyde zarar vermiştir” demişti.
AYM’nin 14 Mayıs Seçimleri’nden önce HDP’nin Hazine yardımı almasına hükmetmesi üzerine 29 Nisan’da Kütahya’da yaptığı konuşmada yüksek mahkeme hakkında “Zillet İttifakı’nın (Millet İttifakı’nı kast ediyor) yüksek yargıya yuvalanmış hastalıklı kolu” değerlendirmesi yaparak, “Eninde sonunda muhatapları Türk milletine hesap verecektir. Bundan kaçış yoktur, kurtuluş yoktur. Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılmasını gerekli görüyoruz. Bu kapsamda mahkemenin statüsü, kuruluş ve yargılama esasları ile üye yapısının köklü bir reforma tabi tutulmasını hedefliyoruz” ifadelerini kullanmıştı.