6 Şubat depremlerinin ekonomiye olası etkisine ilişkin ilk kapsamlı değerlendirme Türk Girişim ve İş Dünyası Federasyonu’ndan (TÜRKONFED) gelmiş, federasyon depremin ardından yayınladığı afet ön değerlendirme durum raporunda, yıkımın Türkiye’ye maliyetinin 84 milyar doları bulabileceği tespitine yer vermişti.
Reuters’ın görüş aldığı 3 ekonomist ise maliyetin 50 milyar doları bulabileceği görüşünde.
Ekonomik kayba ilişkin değerlendirmelerde rakamlar değişse de uzmanlar bir noktada birleşiyor. O da afetin ardından toparlanma çalışmalarında maliyetin büyük bir kısmını konut ve altyapı inşasının oluşturacağı.
TÜRKONFED’in ön raporuna göre depremin maliyetinin dökümü şu şekilde:
Konut zararı: 70 milyar dolar
Ulusal gelir kaybı: 10,4 milyar dolar
İş günü kaybı: 2,9 milyar dolar
6 Şubat depremlerinden önce Türkiye’nin Orta Vadeli Program kapsamında 2023 yılı için öngördüğü büyüme yüzde 5,5’ti. Ekonomi uzmanları depremin ardından Türkiye’nin bu yıl yaklaşık yüzde 2’ye varan oranda daha az büyüyeceği görüşünde.
Marmara depreminin ekonomik etkisiyle karşılaştırma
17 Ağustos 1999 Marmara depreminde can kaybı resmi verilere göre 18 bin 373’tü. Depremin yol açtığı maddi hasarsa TÜSİAD ve Dünya Bankası’na göre 17 milyar dolardı.
Depremden sonraki yıllarda uluslararası ekonomi çevrelerinin hazırladığı raporlardaysa daha geniş etki göz önüne alındığında maddi kayıp çok daha yüksekti.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) 1999 İzmit ve Bolu depremlerinin ekonomik etkisine ilişkin 2000 yılında hazırladığı ara rapora göre, bu iki şehir ve deprem bölgeleriyle ekonomik bağlantısı olduğu için etkilenen diğer şehirler, Türkiye’nin o dönem Gayrisafi Yurtiçi Hasılası’nın yüzde 35’ini oluşturuyordu.
VOA Türkçe’nin sorularını Londra’dan Skype bağlantısıyla yanıtlayan Türkiye analisti Timothy Ash, 1999 depremlerinden etkilenen bölgenin otomobil, petrokimya, imalat gibi pek çok alanda ülkenin sanayi merkezi olduğuna dikkat çekti.
Ash 1998’de yani Marmara depreminden bir yıl önce yüzde 3 büyüyen Türkiye ekonomisinin, ülkenin imalat ve ekonomi merkezini vuran depremin ardından yüzde 3,3 oranında daraldığını hatırlattı.
24 yıl sonra meydana gelen 6 Şubat 2023 depremlerinin etkilediği 10 ilde 13,4 milyon kişi yaşıyor. Daha çok tarım ürünleri bakımından öne çıkan bu bölge Türkiye nüfusunun ve ülkenin Gayrisafi Yurtiçi Hasılası’nın yüzde 10’una denk düşüyor.
IMF Dünya Ekonomik Görünüm Raporu bu yıl Türkiye için yüzde 3’lük bir büyüme öngörmüştü.
VOA Türkçe’ye konuşan Timothy Ash son depremin Türkiye ekonomisine etkisinin orta derecede olacağı; ancak bu yıl büyümenin öngörülenden daha düşük olacağı görüşünde.
Dış finansman gereklilikleri
İki depremin yol açtığı tahribatın ortaya çıkmasının ardından ABD 85 milyon dolar; Dünya Bankası da ilk aşamada yaklaşık 1,8 milyar dolarlık yardım açıklamıştı. Açıklanan bu yardımlar afetten etkilenen Suriye’yi de kapsıyor.
Timothy Ash, yardımların ilk aşamada acil gereksinimlerin karşılanmasına katkı sağlayabileceğini; ancak yeniden yapılanma sürecinde on milyarlarca doları bulması beklenen konut inşası gibi çalışmaların maliyeti sebebiyle, Türkiye’nin kredi formatında bir miktar dış finansmana ihtiyaç duyabileceğini belirtti.
Türkiye’nin nispeten güçlü bir bilançosu, düşük bir kamu borcu ve nispeten düşük cari açığı olduğunu kaydeden Ash, “İlk ayları atlattıktan sonra orta vadede büyümede bir artış olabilir. Genelde büyüme hızlandığında ithalat talebi ticareti arttırır ve cari açık genişler. Bu durumda döviz talebi artar. O nedenle Türkiye’nin dış finansman gereksinimlerini orta ve uzun vadede karşılaması için daha fazla dış finansman desteğine ihtiyaç duyabilir” diye konuştu.
Avrupa Yeniden İnşa ve Kalkınma Bankası: “Siyasi belirsizlik ekonomik kırılganlığa yol açıyor”
Avrupa Yeniden İnşa ve Kalkınma Bankası (EBRD) de bugün yayınladığı raporunda depremin olası etkilerinin sonucu olarak Türkiye’nin Gayrisafi Yurtiçi Hasılası’nda yüzde 1’lik bir kayıp olabileceğini belirtti.
Bankaya göre yeniden inşa çalışmalarının büyümeye yapacağı katkı hesap edildiğinde bu “makul bir öngörü.”
EBRD’nin baş ekonomisti Reuters’a yaptığı açıklamada, “Deprem daha çok tarım arazilerini ve imalatın nispeten daha az olduğu yerleri etkiledi. O nedenle etkinin diğer sektörlere sıçrama olasılığı sınırlı” dedi.
Avrupa Yeniden İnşa ve Kalkınma Bankası (EBRD) bugünkü raporunda, gittikçe artan dış finansman gereklilikleri ve seçimlerle ilgili siyasi belirsizliğin ciddi ekonomik kırılganlıklara yol açtığı tespitine yer verdi.
“Yabancı yatırımcı seçimi bekliyor”
Uzmanlar Türkiye ekonomisinde 6 Şubat depremlerinden önce de sorunların olduğuna ve özellikle para politikası ve makroekonomik politika konusunda yabancı yatırımcıda bir güvensizlik olduğuna dikkat çekiyor.
Bu nedenle uzmanlara göre ekonominin seyrinde asıl önemli olan gelişme 14 Mayıs’ta yapılması planlanan ancak depremin ardından daha şimdiden tartışma konusu olan seçimler, sonuçları ve ekonomik politikaya bu sonuçların yansıması.
Yabancı yatırımcının ister mevcut yönetimle ister seçim sonrası gelebilecek başka bir yönetimle, güvenilir bir para politikası istediğini belirten Timothy Ash, “Politika faizi şu an yüzde 10’un altında ve enflasyon yüzde 60. Reel faiz oranı eksi yüzde 50 iken hiçbir yatırımcı Türkiye’de yatırım yapmaz” görüşünü dile getiriyor.
“Deprem sonrası toparlanma süreci belirleyici faktör olacak”
İngiliz analiste göre seçimlerin sonucu büyük ölçüde 6 Şubat depremlerinin ardından toparlanma sürecinde gösterilecek performansa bağlı.
Türkiye’de muhalefet bloğu cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerini kazanması halinde ekonomide daha akılcı ve geleneksel politikaya dönüş vaadinde bulunuyor.
Depremin seçime giden süreçte belirleyici bir faktör olacağını vurgulayan Timothy Ash, “(Cumhurbaşkanı) Erdoğan yardım ve yeniden inşa konusunda iyi bir performans sergilerse seçimde daha iyi bir sonuç alabilir. Gösteremezse seçimi kaybetme olasılığı yüksek. Seçim sonuçlarına bağlı olarak gerçekleşebilecek politika değişiklikleri yatırımcı için çok önemli” diyor.
Reuters'ın konuyla ilgili haberindeki bir bölümden yararlanılmıştır.