Aleviler'in çoğunlukta olduğu köydeki okula “manevi danışman” atanmasına tepki

“Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) projesi kapsamında İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile İzmir İl Müftülüğü arasında ortak protokol imzalanarak, 842 ilkokul, ortaokul ve liseye “manevi danışman” adı altında imam, müezzin, vaiz, kuran kursu öğreticisi görevlendirilmesine tepkiler sürüyor.

Bu okullar arasında, İzmir’de ilk köy tiyatrosunun kurulduğu, kütüphanesi ve oyuncak müzesi ile Türkiye’nin en modern ve çağdaş köyü olarak bilinen, köyün nüfusunun neredeyse tamamını ise Tahtacı Alevileri’nin oluşturduğu Bademler Köyü’ndeki okul da yer aldı. Bademler halkı ve öğrenci velileri uygulamaya karşı çıkıyor.

Bademler köyü muhtarı Kudret Kublay, görevlendirilen kişinin komşu köylerden birinin imamı olduğunu kaydetti.

Your browser doesn’t support HTML5

Urla Bademler Köyü’ndeki okula “manevi danışman” atanmasına tepki

VOA Türkçe’ye konuşan Kublay, “Biz Tahtacıyız, Aleviyiz, biz bu köye imam istemiyoruz’ diye bir şey yok. Bu köyde diğer dinini yaşayan Müslümanlar da var. Bununla alakası yok. Sadece biz Bademler olarak bu uygulamaya karşıyız. Bademler bu konuda çok hassas. Eğitim konusuna Türkiye çapında siyasetten uzak yaklaşılması gerekiyor. Laik bir ülkede çocuklara Cumhuriyet’in temel değerlerini kazandırarak eğitim verilmesi gerekiyor” dedi.

120 çocuğun ders gördüğü köy okulunda, kadrolu Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik öğretmeni olmadığını da dile getiren Kublay, “İlçeden görevlendirmeyle geçici olarak geliyor. Türkiye’de 700 bin öğretmen atama bekliyor şu anda. Öğretmenler atama beklerken 842 din görevlisi atanması bence yanlış. Eğitim böyle olmamalı. Pedagojik formasyon almamış bir kişinin çocuğa ne yararı olabilir” diye konuştu.

“Ben çocuğuma yaklaşılmasına izin vermiyorum”

Çocuğu köyde üçüncü sınıfa giden Necdet Böke, uygulamaya karşı çıkan velilerden biri. Okulların öğretmenlik eğitimi almayanların eline bırakılamayacağını belirten Böke, “Çocukların dinini, din öğretmeninden yani çocuğa hitap edebilecek kişiden öğrenmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Bir imam hatip mezununun ya da herhangi dini kurumda çalışan birinin ufak bir çocuğun pedagojisinden anlayacağından hiç düşünmüyorum. Hele ki Kuran kurslarında yaşanan çocuk olaylarından sonra, bunları da işin içine kattığımızda ben çocuğumu onların eline emanet etmek istemiyorum” dedi.

Manevi danışmanlık uygulamasıyla ders dışı faaliyet olarak yapılacak etkinliklere köydeki hiçbir velinin onay vermeyeceğini de söyleyen Böke, “Görevlendirme yapılabilir. Ama burada görevini yapabilecek mi, orası tartışılır. Ben çocuğumun bu eğitimi almasına izin vermiyorum. Ne yapacak devlet? Bana ne gibi bir yaptırım uygulayabilecek? Ben çocuğuma yaklaşılmasına izin vermiyorum” diye konuştu.

“Sanki yavaş yavaş din ağırlıklı bir devlete doğru gidiyoruz”

Çocuğu ortaokulda öğrenim gören Hasan Şınlak ise çoğunluğunu Aleviler'in oluşturduğu Bademler köyünün uygulamayla hedefe konduğu görüşünde. Şınlak, “Sanki pilot köy olarak seçilmiş. Göz önünde olan bir köy, Türkiye tarafından bilinen bir köy. Burada amaç, nabız yoklamak gibi geliyor bana” dedi.


Şınlak uygulamayı onaylamadığını ifade ederek, “Eğer çocukların psikolojisi söz konusuysa pedagogların (eğitimcilerin) daha çok yardımcı olabileceğini düşünüyorum. Bu dünya üzerinde de bu böyle. Din ağırlıklı eğitim almış insanların çocuk psikolojisi üzerine ne kadar başarılı olur, büyük bir soru işareti” şeklinde konuştu.

Okulda zaten Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi verildiğini hatırlatan Şınlak, "Bunu bu şekilde perçinlemeye çalışmak bana göre bu yaştaki çocuklarda anlamsız. Bunun anlamı, sanki yavaş yavaş din ağırlıklı bir devlete doğru gidiyoruz. Ben kendi adıma bunu böyle görüyorum” dedi.

Eğitim-İş ÇEDES’e protokolüne karşı dava açtı

Okullara manevi danışman atanmasına eğitim sendikaları da karşı çıkıyor. Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) İzmir genelinde yapılan görevlendirmelere ve bunun dayanağı gösterilen ÇEDES projesi protokolüne karşı dava açtı.

Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, 15 Haziran'da bu uygulamayı protesto edeceklerini de duyurdu. Özbay Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Öğretmenlik bir uzmanlık mesleğidir! Okullarda “manevi danışmana” değil, öğretmene ihtiyaç var! “Eğitime ve çocuklarımıza sahip çıkıyoruz, UYARIYORUZ”; 15 Haziran’da hep birlikte alanlardayız” açıklamasında bulundu.

Eğitim-İş’ten yapılan açıklamada da ÇEDES protokolünün hem anayasaya hem da yasalara aykırı olduğu belirtilerek protokolün laik ve bilimsel eğitimle taban tabana zıt olduğu vurgulandı.

Açıklamada “ÇEDES protokolü tehlikelidir: Eğitim biliminden pedagojiden bihaber, çocuklarımıza nasıl yaklaşılacağını bilmeyen yetişkinleri okullara sokmak travmatik etkileri de beraberinde getirecektir. ÇEDES protokolü öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin mesleki itibarına hakarettir” ifadesine yer verildi.

Diğer illerdeki okullarda da görevlendirme yapıldı

ÇEDES projesi kapsamında, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından İzmir’in yanısıra Eskişehir, Tekirdağ, Aydın gibi başka illerdeki ilkokul, ortaokul ve liselere de ‘manevi danışman’ görevlendirilmesi yapıldığı basında yer aldı.

İlgili Haberler İzmir’de okullara ‘manevi danışman’ atanmasına eğitim sendikalarından tepki


Okullara gönderilen yazıda Bakanlık tarafından yürütülen projenin amacı, öğrencilerin, “milli, manevi, ahlaki, insani, kültürel değerlerimizi benimseyen, koruyan, geliştiren akl-ı selim, kalb-i selim ve zevk-i selim sahibi, bedensel ve sosyal bakımdan dengeli bireyler olarak yetiştirilmesine katkı sağlamak” olarak açıklandı.

Manevi Rehberlik uygulaması, ilk kez 2015 yılında devreye sokuldu. Üniversitelerin bünyesinde başlatılan Manevi Rehberlik Sertifika Programı’na katılan ve bir ay eğitim alan din görevlileri, “Manevi Rehber” adı altında hastanelerde görevlendirildi. Ardından uygulamanın kapsamı genişletilerek manevi danışmanlar, yetiştirme yurtları, huzurevleri, cezaevleri, KYK yurtlarında da çalışmaya başlarken son olarak ise okullarda görevlendirildi.

Geçen yıl Akdeniz Üniversitesi (AÜ) kampüsünde Kredi Yurtlar Kurumu’na (KYK) bağlı öğrenci yurtlarında kalan Halil Gülcan 11 Mayıs’ta, Emre Kandemir 21 Mayıs’ta, Muhammet Kaya ise 10 Haziran’da intihar etti. Bir ay içinde gerçekleşen üç öğrenci intiharı sonrası KYK yurtlarında “manevi danışmanlık” sistemine son verilmiş, yurtlarda Diyanet kadrolu ‘manevi danışmanlar’ yerine, öğrencilerin sorunlarını dinlemek üzere 6 psikolog görevlendirilmişti.

Öğrenciler, yurtlarda dini baskı yaşadıklarını söylemişti. Bu yılın Ocak ayında basında yer alan haberlere göreyse, tepkiler üzerine kapatılan ‘manevi danışmanlık’ ofisleri kampüs içerisinde yeniden faaliyete geçirildi.