Dünya başkentleri bugün aynı soruyu soruyor: “Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ne oldu da, Rusya ile müzakereleri son ana kadar yürüten lider pozisyonundan, Moskova’ya karşı en sert tutumu alan lider konumuna geldi? Neden, Ukrayna konusunda, “asker gönderme ihtimali de masada” dedi?
Macron, Ukrayna’nın cephede gerilemesiyle herkesin aklına gelen sözleri yüksek sesle mi söyledi? NATO Ukrayna’ya asker göndermeye hazır mı? Yoksa, bu açıklama politik bir blöf ya da Avrupa ve iç siyasete dönük mesajlar mı? Macron, AB’nin liderliğine oynamak için mi bu planı uygulamaya koydu?
İlk kez bir NATO üyesi ülkeden, “asker gönderme” açıklaması gelmesi, üstelik bugüne kadar, “Fransız derin devleti benim Rusya ile iyi ilişki kurmamı engelliyor”, “Putin ile konuşmak gerekir”, “Rusya aşağılanmamalı” gibi açıklamalar yapan Macron’un ağzından bu kelimelerin dökülmesi şaşkınlık yarattı.
“Derin devlet Rusya ile ilişkileri istemiyor”
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, göreve ilk geldiği 2017 seçimlerinden iki yıl sonra, Ağustos 2019’da Elysee Sarayı’nda her yıl toplanan geleneksel Büyükelçiler Konferansı’nda, ilk kez 1970’li yıllarda, eski Başbakan Bülent Ecevit tarafından kullanılan ve siyaset söylemine yerleşen “derin devlet” ifadesini kullandı.
Genç bir cumhurbaşkanı olarak bu çıkışla herkesi şaşırtan Macron, 200 kadar büyükelçinin önünde, “Bazı yabancı teorisyenlerin söylediği gibi, bizim de bir derin devlete sahip olduğumuzu biliyorum” diyerek, Atlantik yanlısı bu derin devletin “kendisinin Rusya ve Putin’e yakınlaşmasını engellemeye çalıştıklarını” açıkladı. Macron, Putin’i defalarca Versailles Sarayı’nda, Biaritz’de, yazlık Bregançon Şatosu’nda ağırladı.
Ancak Rusya-Ukrayna savaşının patlak vermesiyle dengeler değişti. İki yıldır devam eden çatışmaların başında, Macron ve ekibi, aralarında VOA Türkçe’nin de olduğu, Fransız ve yabancı gazetecilerin dahil olduğu bir grup gazeteciyi de sürekli bilgilendirerek, Putin ile diyaloğun kesilmemesini savundu. Putin’i ikna etmek için Moskova’ya kadar gitti.
Uzun süre, Putin ile diyaloğun “mümkün ve faydalı” olduğunu savunan Fransa lideri, “naif olmadan” müzakere yürütmek amacıyla, Rus lider ile her seferinde uluslararası medyanın dahi bilgilendirildiği çok sayıda telefon görüşmesi yaptı.
Polonya, İngiltere çizgisinde “şahin ülkeler” gibi olmak yerine, müzakereciler grubunda yer aldı. “Savaşın tarafı olmak kırmızı çizgimiz” diyerek, bir yıl kadar silah yardımı konusunda ayak diredi. Bu dönem, “Rusya aşağılanmamalı, eninde sonunda bu ülkeyle masaya oturacağız” diyerek, Kiev’in tepkisini çekti.
Ancak Ukrayna’da durumun giderek kötüleşmesi ve savaşın çıkmaza girmesiyle birlikte, Macron da pozisyonunu aşamalı olarak değiştirdi. Mart 2022’deki Boucha katliamı ve Zaporijia nükleer santraline saldırılar sonrası Macron, Putin ile telefon görüşmelerini azalttı.
Değişimin başlangıcı 1 Haziran 2023
Macron, 1 Haziran 2023'te Bratislava'dan “Ukrayna’nın NATO’ya bir an evvel katılması gerektiği” açıklamasını yaparak tarafını değiştirmeye başladı. Putin'e güçlü bir sinyal göndermek için Avrupa Birliği'nin genişleme hızını artırmak istediğini söyledi.
Bu açıklamadan sonra, asker gönderme ihtimali, Fransız yetkililerin büyük bir gizlilik içinde incelediği bir seçenek haline geldi. Elysee Sarayı’nda 12 Haziran 2023'te yapılan savunma konseyinde, bu ihtimal ilk kez masaya yatırıldı. Kara Kuvvetleri Komutanı General Pierre Schill, bu toplantının ardından, “Ordunun rolü, Cumhurbaşkanı’nın siyasi-askeri kararına yardımcı olmak için her zaman mümkün olan maksimum sayıda seçeneği hazırlamaktır” açıklamasını yaptı.
Ukrayna savaşıyla ilgili gelişmeleri sık sık VOA Türkçe’ye değerlendiren Fransa’nın NATO eski misyon şefi ve Macron’un eski askeri danışmanı emekli General Dominique Trinquand da, “Asker her zaman en kötüsüne hazırlıklı olur. Her zaman asker gönderme ihtimali de diğer ihtimallerle değerlendirilir. Rusya bu savaşı kazanmamalı” diyerek bunun zaten masada olduğunu vurguluyor.
Kiev'in birliklerinin 2023'ün sonundan bu yana Donbass'ta toprak kaybetmesi, Ukrayna’nın “karşı saldırı” harekatının sonuç vermemesi, Avrupa başkentlerinde dolayısıyla da Paris’te kaygıları artırıyor.
Rusya ve Fransa arasında değişen bu strateji nedeniyle karşılıklı suçlayıcı açıklamalar başlıyor: Rusya’nın büyük ölçekli siber saldırıları ve “Fransız paralı askerlerinin Ukrayna askerleriyle savaştığı” gibi dezenformasyonlarına Macron, sert yanıtlar veriyor.
Son olarak Rus muhalif lider Alexey Navalni’nin çalışma kampında ölümüne duyulan tepki, Moskova’dan Fransa’yı hedef alan açıklamaların artması, Karadeniz’de uluslararası hava sahasındaki Fransız keşif uçaklarını düşürme tehdidi birbirine ekleniyor.
26 Şubat Ukrayna Konferansı
Macron, Avdiivka'nın düşüşünün ertesi günü, 16 Şubat'ta Paris'i ziyaret eden Volodimir Zelenski ile ikili savunma anlaşması imzalayarak, 2024'te 3 milyar Euro’ya kadar askeri yardım sözü veriyor. Bu anlaşmadan 10 gün sonra da Paris’te Elysee Sarayı’nda, 20 hükümet ve devlet başkanının katıldığı Ukrayna Konferansı’nı topluyor.
Bugün, AB ve NATO içinde kimsenin yüksek sesle dile getirmediği “gerekirse karadan asker de göndeririz. Hiçbir ihtimali göz ardı etmiyoruz” sözlerini, bu konferanstan sonra dile getirdi. Daha sonra Prag’da ve ardından her fırsatta, kendisine bu soru her sorulduğunda, sözlerinin arkasında olduğunu, “Avrupa’nın korkak olmaması gerektiğini”, “Eğer Rusya kazanırsa Avrupa’nın inanılırlığının sıfıra ineceğini” tekrar etti. Bu sabah Fransız Le Parisien gazetesi ve Ukrayna televizyonuna da “Rusya’dan korkmamak gerektiğini, asker gönderme ihtimaline de hazırlıklı olmak gerektiğini” tekrar etti.
Fransız ve dünya politikası, medya ve uzmanlar Macron’un bu kadar kolaylıkla ve hiçbir açıklama veya özeleştiri getirme ihtiyacı hissetmeden, “Rusya aşağılanmamalı” noktasından, “Odessa’ya asker gönderme” noktasına ilerlemesini şaşkınlıkla karşıladı.
Bu dönüşümü, “Güvercin Macron, şahin oldu” başlığıyla tanımlayarak dünya medyasına ilham olan Fransız Le Monde gazetesi, “Emmanuel Macron, 21 Şubat'ta, Elysee'de bir davette, elinde bir bardak viskiyle kadeh kaldırıyor ve ‘Her neyse, önümüzdeki yıl Odessa'ya birkaç adam göndermek zorunda kalacağım’ diyerek, asker gönderme planını kamuoyuna açıklamadan beş gün evvel burada yapıyor” notunu aktarıyor.
Almanya ile gerilim
ABD Başkanı Joe Biden ve Alman lider Olaf Scholz; içeriğinden çok, Macron’un bu tartışmayı başlatma biçimi karşısında şaşkınlığa uğradı. Aynı gece Washington’dan, tepki geldi: Biden yönetimi, “ABD’nin asker gönderme ihtimalini reddettiğini” açıkladı.
Özellikle Olaf Scholz'un Almanyası, Fransa’nın Ukrayna’ya, Almanya’nın çok gerisinde askeri destekte bulunmasına rağmen, Macron’un “savaş komutanı edasında” açıklamalar yapmasını eleştirerek, Fransa'yı “pervasız kavgacılık, ikiyüzlülük ve Macron tarzı gösteriş yapmakla” suçladı.
Macron’un “daha dün kask, çadır gönderelim diyorlardı, şimdi anladılar durumun ciddiyetini” diyerek, Almanya ile alay etmesi de, Başbakan Scholz’u öfkelendirdi. Haftalarca iki lider arasındaki söz düellosu uzaktan devam etti.
Değişimin asıl nedenleri ne?
Elysee diplomatları bu değişimi, “sahada Ukrayna’nın kaybetme riskiyle karşı karşıya olmasıyla” açıklıyor. Ukrayna’nın kaybetme ihtimali güçlenirken Macron, NATO müttefiklerini uyarmak istiyor.
Ukrayna lideri Volodimir Zelenski, 11 Mart’ta, BFM TV’ye verdiği söyleşide, “Macron, sonunda Putin’in kendisini aldattığını anladı” dedi. Portekiz Başbakanı Antonio Costa, Fransız medyasına, “Sizin cumhurbaşkanınız bir fikir ortaya atıyor ve daha biz tepki vermeden, ters yönde üç öneride daha bulunuyor” diyerek esprili bir dille, Macron’un çelişkili açıklamalarına dikkat çekti.
Diplomatlar ve uzmanlar ise, “Bu çıkışın temelde meşru bir pozisyon olsa da”, kendi evinde liderleri toplayıp, onlara danışmadan hemen bu toplantısının sonunda böyle bir açıklama yapılmasının “diplomatik bir hata” olduğunu savunuyor.
İç politikada ise yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Macron ve partisinin “büyük hezimete uğrama” senaryosunun giderek güçlenmesi nedeniyle böyle bir “savaş komutanı” çıkışı yapıldığı dile getiriliyor.
Avrupa’da Almanya, İspanya, Portekiz, İtalya ve Yunanistan gibi ülkeler, Macron’un bu açıklamaları “dünya ve Ukrayna için mi, yoksa Fransa ya da kendi geleceği için mi?” yaptığı sorusunu soruyor.
VOA Türkçe’ye gelişmeleri değerlendiren Fransa’nın en etkili düşünce kuruluşu, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IRIS) Başkan Yardımcısı Didier Billion, “Macron bu ikisini sık sık karıştırıyor. Bu sayılan nedenlerin hepsi birden diyebilirim. Elbette yaklaşan AP seçimleri ve aşırı sağ RN’nin 14 puan gerisinde olmasının rolü var. Macron, AP seçimlerinde anketlerdeki açığını, aşırı sağa Rusya üzerinden vurarak kapatmaya çalışıyor. Ancak Ukrayna savaşında gelinen son durum, NATO ülkelerinin silah ve mühimmat yardımı konusundaki yetersizliği, bütün bunların toplamıdır” dedi.