‘Türkiye Yönetim Sistemini Güçlendirmeli’

TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, Türkiye’nin enerji ticaret merkezi olma potansiyelinin yüksek olduğunu, bu potansiyele ulaşmak içinse Türkiye’nin serbest piyasa ekonomisi kurumlarını ve yönetim sistemini güçlendirmesi gerektiğini söyledi
TÜSİAD heyetinin Washington temasları çerçevesinde Brookings Enstitüsü’nde düzenlenen panelde Türkiye’nin enerji alanında bir ticaret merkezi olma vizyonu değerlendirildi. Enerji piyasasında Türkiye’nin konumunun avantaj olarak değerlendirildiği panelde bölgesel krizlerin de Türkiye’nin enerji politikalarında etkili olduğuna dikkat çekildi. Aynı şekilde Türkiye’nin tarafların rahatça rekabet edebildiği şeffaf ve açık bir enerji pazarı olabilmesi için hem yasal altyapısının hem de boru hatları, rafineriler ve depolama tesisleri gibi fiziki altyapısının güçlendirilmesi gerektiği üzerinde duruldu.

“Türkiye’nin Enerji Güvenliği: Arzular ve Gerçekler” konulu panelin açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, Türkiye’nin sadece dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden değil, aynı zamanda küresel anlamda en hızlı büyüyen enerji ekonomilerinden biri olduğunun altını çizdi.

Yılmaz, “Her ne kadar kişi başına enerji tüketimi OECD ortalamasının altında olsa da, hem ekonomik büyüme, hem şehirleşme hem de artan nüfus nedeniyle bu oran hızla yükselmektedir” dedi.

Muharrem Yılmaz

TÜSİAD Başkanı doğalgaz tüketimi açısından bakıldığında ise Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında en büyük pazar olduğunu belirtti, ekonomide yavaşlama beklentisi olsa bile Türkiye’nin enerji ihtiyacının artacağını söyledi.

Muharrem Yılmaz, “Türkiye dünya petrol rezervlerinin %68’nin ve doğalgaz rezervlerinin de %75’inin bulunduğu bir bölgede. Bu coğrafi yakınlık, eğer bölgedeki ülkelerle iyi ilişkiler yürütülürse ve gerekli altyapı tamamlanırsa, Türkiye’ye enerji kaynaklarını hem güvence altına alma hem de kaynaklarını çeşitlendirme imkanı veriyor,” dedi.

TÜSİAD Başkanı, son küresel ve bölgesel gelişmeler gözönüne alındığında hiçbir ülkenin tek başına hareket edemeyeceğini, enerji stratejik bir konu olduğu için de her zaman uluslararası politikadaki güç yarışıyla yakından bağlantısı bulunduğunu söyledi.

Yılmaz, hem Ukrayna hem de Ortadoğu’daki gelişmelerin yeni zorluklar getirdiğini ancak yine de Türkiye’nin başarılı bir enerji ticaret merkezi olma potansiyelinin yüksek olduğunu, bu potansiyele ulaşmak içinse Türkiye’nin serbest piyasa ekonomisi kurumlarını ve yönetim sistemini güçlendirmesi gerektiğini söyledi.
İç siyaset enerjide ticaret merkezi olma hedefini etkileyebilir

Panelde tanıtılan “Türkiye’nin Enerji Sektöründeki Arzuları Hayal mi, Gerçek mi?” adlı raporun yazarı Gareth Winrow da Türkiye’nin gerçek bir enerji ticaret merkezi olabilmesi için piyasaları düzenleyen yasaların çok iyi belirlenmiş olması gerektiğini kaydetti. Uzman, ayrıca rafineri, depolama sistemleri ve boru hatları gibi altyapı unsurlarının da güçlendirilmesi gerektiğini söyledi. Winrow, Türkiye’nin halen doğalgaz depolama tesisleri ve doğalgaz boru hatlarının yaygınlığı konusunda bazı kısıtlamalarla karşı karşıya olduğunun altını çizdi.

Gareth Winrow, “2013 tarihinde kabul edilen elektrik pazarıyla ilgili yasa çerçevesinde EPİAŞ adıyla Enerji Piyasaları İşletme Anonim Şirketi kurulması öngörüldü. Borsa İstanbul’un da gaz alım-satım sözleşmelerinin piyasasını oluşturması hedeflendi. Ancak, bu iddialı girişimler, Türkiye’deki ortamın istikrarsızlaşması nedeniyle zorluklarla karşılaşıyor, gecikmeler yaşanıyor” dedi.

Winrow, Türkiye’nin yakın bir gelecekte doğalgaz ticaret merkezi olabilmesi için düzgün işleyen bir yasal altyapıya, oluşabilecek ihtilafları adil şekilde çözebilecek hukuki mekanizmalara, şeffaflığa, içerde ve dışarda istikrarlı siyasi ve ekonomik iklime sahip olması gerektiğinin de altını çizdi.

Gareth Winrow, “Yabancı yatırımcılar, Başbakan Erdoğan’ın son yerel seçimlerden elde ettiği zaferi tartışmalı politikalarını daha da yaygınlaştırmak için kullanmayacağını umut ediyor. Ancak, ülkede giderek artan bir çatışma ortamı devam ederse, Türkiye’yi bir enerji ticaret merkezi haline getirme planları askıya alınabilir ve Türkiye’nin iyi bir transit merkezi olma konusundaki güvenilirliği sorgulanabilir” dedi.

Enerji politikalarının Türk-Amerikan ilişkilerine yansımasını da değerlendiren Winrow, Amerika’da Ukrayna krizi sonrasında likit doğalgaz (LNG) ihracatını kolaylaştırmayı amaçlayan bir yasa tasarısı hazırlandığını, Obama yönetiminin de Avrupa ve diğer müttefiklerinin enerji ihtiyaçlarını karşılama konusunda harekete geçtiğini söyledi. Ancak Winrow, “Her ne kadar Amerikan LNG ihracatı Türkiye için alternatif bir kaynak oluşturma potansiyeli taşısa da bu, Türkiye’nin umut ettiği zaman çerçevesinde olmayacaktır” görüşünü savundu.

‘Ukrayna krizinden sonra ABD, Bağdat’la Erbil’i uzlaştırabilir’

Ankara ile Erbil arasında imzalanan enerji anlaşmalarına Bağdat’ın itirazı nedeniyle sıcak bakmayan Amerika’nın Ukrayna krizi sonrasında politikasının değişebileceğini de kaydeden Winrow, “Washington, Bağdat ile Erbil’in aralarında anlaşmaya varmalarını hızlandıracak bir rol oynayabilir” dedi.

Gareth Winrow, Washington ile Brüksel arasında yürütülen Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTİP) anlaşması görüşmelerinin de ihracat üzerindeki kısıtlamaları kaldıracağını, bu şekilde de Amerikan LNG kaynaklarının Türkiye ve Avrupa’ya satılmasının kolaylaşabileceğini söyledi.

‘Amerikan şirketleri Türkiye ve Avrupa yerine Asya’yı tercih eder’

Panelin konuşmacıları arasında yer alan Brookings Enstitüsü Enerji Güvenliği İnisiyatifi Direktörü Charles Ebinger ise, her ne kadar Obama yönetimi, Ukrayna krizi sonrasında müttefiklerinin enerji ihtiyaçlarını karşılamak üzere harekete geçse de bu konudaki son sözü Amerikan şirketlerinin vereceğini söyledi. “LNG kaynaklarına Obama değil, Amerikan şirketleri sahip” diyen Ebinger, bu şirketlerin de doğalgazı satmak için Avrupa ve Türkiye’yi değil daha pahalıya satış yapabilecekleri Asya pazarlarını tercih edeceklerini belirtti.

‘Türkiye’nin liberal, şeffaf ve rekabetçi bir piyasa oluşturması şart’

Panelin konuşmacıları arasındaki Sabancı Holding Enerji Grup Başkanı Selahattin Hakman da Türkiye’nin enerji tüketiminin giderek artacağı yönündeki görüşü destekledi, bu ihtiyacın iç kaynaklarla giderilemeyeceğinin altını çizdi. Bu noktada Türkiye’nin zengin gaz kaynaklarına sahip ülkelerle çevrelenmiş olmasının da bir şans sayılması gerektiğini söyleyen Hakman, doğalgaza ihtiyacı olan ülkelerin gaz teminini güvence altına almak istedikleri kadar bu kaynaklara sahip olan ülkelerin de satış yapabilecekleri pazarları güvence altına almak istediklerinin altını çizdi.

Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılamak için giderek daha rekabetçi bir ortamda yarışması gerektiğini söyleyen Hakman, bu çerçevede Türkiye’nin “liberal, şeffaf ve rekabetçi bir piyasa” oluşturmasının şart olduğunu vurguladı. Elektrik piyasasında bunun kısa sürede başarıldığını söyleyen Hakman, doğalgaz alanında da bunun başarılabileceğine inandığını söyledi.