Türkiye’de Seçim Anketleri Ne Kadar Güvenilir?

Türkiye’de 14 Mayıs’taki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine geri sayım sürerken anket firmaları son kamuoyu araştırmalarını yayınlamaya devam ediyor. Anketlerde seçim sonuçlarına ilişkin tahminlerse birbirinden çok farklı. Bir oy bile seçimin kaderini belirleyebilirken anket sonuçları arasındaki oransal farklar çok büyük.

Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik Mayıs ayının ilk günlerinde yapılan ve Kemal Kılıçdaroğlu ile Recep Tayyip Erdoğan’ın yarışı önde götürdüğü anketler arasındaki fark 10 puana kadar çıkıyor. Adayların oylarını en yüksek tahmin eden, Avrasya ve MAK araştırma şirketlerinin en son yayınladığı ankette ilk turda Kılıçdaroğlu seçimi kazanırken, Areda Survey’in son anketindeyse Erdoğan ilk turda, cumhurbaşkanlığını elde ediyor.

“Merdiven altı araştırma şirketleri”

Siyaset bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, anketler arasındaki uçurumu Türkiye’de bilimsel yöntemlere dayanan anket firmalarının sayısının çok az olmasına bağlıyor.

Your browser doesn’t support HTML5

Türkiye’de Seçim Anketleri Ne Kadar Güvenilir?

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Tosun, “Anket tekniğiyle yapılan kamuoyu araştırmaları, 1980’lerden itibaren, özellikle ANAP döneminde başladı. AKP uzun yıllar anketleri seçmenle bağ kurmak açısından çok ciddi bir referans olarak aldı. Siyasi partilerin bu araştırmalara ilgisi, kamuoyu araştırma firmalarının adeta mantar gibi türemesine, merdiven altı araştırma şirketlerinin, masa başında partilerin oy oranlarını tahminleyen ve rapor hazırlayan araştırma şirketlerinin oluşmasına maalesef neden oldu’’ dedi.

Tosun, “Dolayısıyla şuna bakmak gerekiyor; bu araştırma bulguları hangi araştırma firmasına aittir? Araştırma firmasının metodolojisi nedir? Bu araştırma şirketi ile bir siyasal parti arasında bir ilişki var mı yok mu? Önemli olan siyasi partilerden, bir siyasal görüşten tamamen uzak, doğrudan doğruya bilimsel yöntemin kurallarına göre bir araştırma yapıp topluma sunmak. Türkiye'de bu titizlikle çalışma yapan araştırma şirketi de çok fazla değil maalesef” diye konuştu.

Anketin bilimsel kriterleri

Peki güvenilir bir seçim anketi nasıl olmalı? En başta anketin yapılacağı kitlenin doğru seçilmesi gerektiğini kaydeden Tanju Tosun’a göre öncelikle örneklemin, evreni temsil kabiliyeti çok önemli.

Tosun, “Yani Türkiye'de kayıtlı olan 63-64 milyon seçmeni 2-3 bin kişiyle temsil etme iddiasındaysanız, o 60-64 milyonun en iyi siyasal tercihlerini yansıtacak bir kitleyi bulmanız gerekiyor. Türkiye’de örneklemin belirlenmesi konusunda birtakım problemler var. Bu problemlerin başında şu geliyor: genellikle kamuoyu araştırmalarında TÜİK’in istatistiki birimler sınıflandırması kullanılıyor. Bu, 1970’lerde Avrupa’da geliştirilen bir coğrafi kodlama sistemi. Türkiye’de de 2002'den beri uygulanıyor. Türkiye’nin coğrafyası, coğrafi nitelikler, istatistiki göstergeler, bölgesel kalkınma planları gibi birtakım kriterler çerçevesinde üç düzeye ayrılmış durumda. Ama bu, 20 sene önce yapılan bir bölgesel sınıflandırma. Bu göstergeler eskimiş durumda” ifadelerini kullandı.

Anketin yapılacağı seçmen kitlesinin doğru belirlenmesi tek başına yeterli değil. Prof. Dr. Tosun kamuoyu araştırmasında uyulması gereken diğer bilimsel kriterleri şöyle sıraladı: “Soruların nasıl formüle edildiği çok önemli. Sadece ‘yarın seçim olsa hangi partiye oy vereceksiniz’ diye sormamız yeterli değil. Soru yöneltilen seçmen kitlesinin sosyoekonomik, demografik niteliklerine ilişkin de uluslararası standartta birtakım soruların buna eklenmesi gerekiyor. Yani soru formunun çok iyi bir şekilde oluşturulması gerekiyor. Bir diğer husus anketörün deneğe yaklaşımı. İrrite edici ya da yönlendirici birtakım soruların sorulmaması, anketörle denek arasında bu tarz bir diyaloga girilmemesi gerekiyor. Sonuç olarak Türkiye’de anketörden, soru biçiminden, örneklemden, Türkiye'de bu örneklemi belirleme için kullanılan o istatistiki birimler sınıflandırmasından kaynaklanan birtakım problemler var.”

“Yaşadığımız korku ikliminden kaynaklı telefonda doğru yanıt vermekle ilgili sıkıntılar var"

Türkiye’de yapılan anketlerde son dönemde genellikle tercih edilen yöntem CATI yani ‘Bilgisayar Destekli Telefon Görüşmesi’. Ancak Tosun’a göre bu yöntem de seçim anketlerini yanlış etkileyebiliyor.

Tosun, “Yaşadığımız korku ikliminden kaynaklı telefonda doğru yanıt vermekle ilgili sıkıntılar var. Yüz yüze görüşmede de aslında bu korku ikliminin seçmende ürettiği bir endişe var. Gerçek eğilimini yansıtma anlamında özellikle politik bilinci düşük, politikayla ilgisi neredeyse hiç olmayan bir kitlenin bu tür sorulara doğru yanıt vermesi biraz problemli olabiliyor. İdeolojik açıdan bilinçli, politik bilinci çok yüksek kişi için bu korku iklimi o kadar etkili değildir. Yani bir de bu telefon yöntemiyle ilgili örneklemin temsil kabiliyeti açısından bir teknik problem de var. Genellikle o telefonun sahibi olan kişinin bulunduğu coğrafyada yer değiştirmesiyle ilgili sıkıntılar doğuyor. Yani İstanbul’u örneklem alarak bir grup seçmenle anket yapacaksınız. Telefon İstanbul’da kayıtlı ama kişi Marmaris’te, Mersin’de oturuyor. Dolayısıyla bunların da çok iyi takip edilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

Anketlerin seçmen üzerindeki gücü

Kamuoyu araştırmalarının bilimsel nitelikler taşıması bir başka açıdan da önemli; anketler seçmenlerin tercihini değiştirebiliyor.

VOA Türkçe’ye konuşan Tosun, anketlerin seçmen üzerindeki gücünü, “Tabii ki seçmen kitlesi bu araştırma sonuçlarını izliyor ve eğer ideolojik açıdan çok güçlü bir parti bağlılığı yoksa bu araştırma sonuçlarının etkisinde kalabiliyor. Mesela çok güçlü olan bir partiye oy verme eğilimi var, fakat karar netleşmemiş. Kamu araştırmasında o parti eğer kritik bir eşikteyse ya da seçimi kazanmaya doğru gidiyorsa bir ‘bandwagon’ etkisi yapabilir. ‘Bandwagon’ trenin son vagonu anlamını taşıyor. Yani ‘ben de bu trenin son vagonuna atlayayım, çoğunluk ne yönde tercihte bulunduysa ben de öyle oy kullanayım’ şeklinde. Ya da bumerang etkisi de yapabilir. Kamuoyu araştırmasında çok güçlü bir sonuç çıkar; seçmen bu kez nasıl olsa kazanıyoruz deyip sandığa yönelmeyebilir. Dolayısıyla istenen sonucun tam tersi bir sonuç ortaya çıkabilir. Yani seçmen bir şekilde araştırmaları izliyor ve araştırmalar özellikle kararını netleştirmemiş seçmen kitlesi için bir şekilde etkili oluyor” sözleriyle anlattı.