Türk Ceza Kanunu’na “etki ajanlığı” kavramına dayanan yeni bir suç eklenmesi Adalet Komisyonu’nda kabul edilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderilmişken, sivil toplum ile gazetecilik meslek örgütleri yasa taslağında yer alan “iç ve dış siyasal yararlar aleyhine” ifadesinin, suçu tanımlamada neden olduğu belirsizliğe dikkat çekiyor.
AK Parti’nin 18 Ekim’de “Noterlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Teklifi” kapsamında TBMM Adalet Komisyonu’na sunduğu “etki ajanlığı” düzenlemesi, muhalefet cephesinden yapılan itirazlara rağmen oy çokluğuyla kabul edildiği için yasalaşma yolunda.
Sivil toplum kuruluşları ve gazetecilik meslek örgütleri, iktidar üyesi milletvekillerine bu yasal düzenlemeye ret oyu verilmesi çağrısında bulundu.
“Özgür Sivil Toplum” sayfasında ortak yazılı açıklama yayımlayan 42 sivil toplum örgütü, tüm milletvekillerini, bu yasa teklifine ret oyu vermeye çağırdı.
Türkiye’deki gazetecilik meslek örgütleri de, TBMM Genel Kurulu’nda önümüzdeki günlerde yasalaştırılması planlanan tasarıya karşı yeniden ses yükseltti.
Medya Dayanışma Platformu çatısı altındaki meslek örgütleri, Türkiye Barolar Birliği (TBB) yanı sıra Ankara Barosu’yla da dayanışma halinde gelecek günlerde sürece ilişkin eylem planı hazırlığında.
İlgili Haberler “İç ve dış siyasal yararlar” muğlaklığıyla “etki ajanlığı suçu” gündemdeSivil toplum, suç tanımının muğlak bırakılmasından endişe duyuyor
42 sivil toplum kuruluşunun "ozgursiviltoplum.org" adresinde yayınlanan “Türk Ceza Kanununda değişiklik öngören ve sivil toplumu tehdit eden aşırı geniş ve muğlak yeni yasa teklifi reddedilmelidir” başlıklı ortak açıklamasında, “Yasa teklifi, devlet veya devlet dışı aktörler tarafından işlenen insan hakları ihlallerini belgelemek gibi meşru faaliyetleri suç kapsamına alma riski taşımakta ve uzun süreli hapis dahil ağır cezalar öngörmektedir” denildi.
Sivil toplum kuruluşları, yasa taslağının, “suiistimallere karşı yeterli güvence veya etkili hukuk yolu içermemesinden ve hangi belirli fiillerin suç teşkil ettiğine ilişkin açık ve net kriterler getirmekte yetersiz kalmasından” kaygı duyduğunu dile getirdi.
“Stratejik çıkar”, “talimat”, “organizasyon” ve “devletin iç veya dış siyasi yararları” gibi kavramların, son derece geniş ve muğlak olduğunun belirtildiği açıklamada, “yeterince açık tanımlanmamış veya aşırı geniş kapsamlı yasalar keyfi uygulamaya veya suiistimale yol açabilir ve bu nedenle devlet yetkilileri tarafından muhalif olarak görülen kişileri hedef almak veya ülkedeki insan hakları ihlallerini belgeleyen örgütler gibi sivil toplum örgütlerini kriminalize etmek için araçsallaştırılabilir” uyarısı yapıldı.
Teklifin yasalaşması durumunda, “sivil toplum örgütleri, gazeteciler, insan hakları savunucuları da dahil olmak üzere herkesin bilgi talep etme ve edinme hakkını da içeren ifade özgürlüğü hakkı ihlal edilme riski altına girecektir” görüşü aktarıldı.
Medya Dayanışma Platformu: “Demokratik toplumu sarsacak bu teklif geri çekilmeli”
DİSK Basın-İş Sendikası, Diplomasi Muhabirleri Derneği (DMD), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Gazeteciler Cemiyeti Ekonomi Muhabirleri Derneği, KESK’e bağlı Haber-Sen, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) ile Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ise, iki yıl önceki “dezenformasyonla mücadele” gerekçeli yasal düzenlemede olduğu gibi “etki ajanlığı” düzenlemesine karşı Medya Dayanışma Platformu çatısı altında ortak tepki veriyor.
TBMM Adalet Komisyonu’ndaki görüşmelerini yakından izleyen gazetecilik meslek örgütleri, oy çokluğuyla yasalaşabilecek teklifle, basın ve ifade özgürlüğünün ihlal edilmesinin yanısıra demokratik topluma da darbe vurulacağını söyledi.
Platformdan yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Bu yasa, iktidar eleştirisini bastırmak ve gazetecilik faaliyetlerini hukuki belirsizliklerle dolu bir alan içine itmek amacıyla oluşturulmaktadır. ‘Etki ajanlığı’ kavramının ceza kanununa eklenmesi, basın özgürlüğünü ciddi bir tehdit altına sokan bir adım olup, ‘iç ve dış siyasal yararlar aleyhine’, ‘yabancı organizasyon’ ve ‘savaş etkinliği’ ifadelerinin getirdiği muğlaklık, bu düzenlemenin her türlü gazetecilik faaliyeti üzerinde baskı oluşturma potansiyeli taşıdığına işaret etmektedir. Bu düzenleme, gazetecilerin mesleklerini icra ederken her an ‘etki ajanı’ olarak damgalanma riski ile karşı karşıya kalacakları bir ortam yaratacaktır. Ciddi bir şekilde belirsizlik içeren bu düzenleme Türkiye’de ifade özgürlüğünün daha da kısıtlanmasına yol açacak ve halkın doğru bilgiye ulaşma hakkını ciddi şekilde ihlal edecektir. Basın ve ifade özgürlüğü, demokratik bir toplumun temel taşlarından biridir. Ancak yapılması planlanan düzenleme, bu temeli sarsmayı ve toplumu baskı altına almayı hedeflemektedir."
İlgili Haberler Hükümet medya ve sosyal medya alanında yeni düzenleme hazırlığında mı?AK Partili Komisyon Başkanı Yüksel’in değişiklik sinyali gerçekleşecek mi?
TBMM Adalet Komisyonu’ndaki görüşmelerde ise, kanun teklifindeki 16’ncı maddeyle Türk Ceza Kanunu’na (TCK) “casusluk” kavramıyla ilgili suçlar bölümü altında yeni bir suç oluşturulması tartışma yarattı.
Teklifteki suç tanımında “etki ajanlığı” kavramı kullanılmamakla birlikte “iç ve dış siyasal yararlar aleyhine suç işleme” ifadesinin yer alması, hükümet aleyhine yorumlanacak her türlü faaliyetin suç sayılabilmesinin önünü açtığı belirtildi.
AK Partili Komisyon Başkanı Cüneyt Yüksel ise, hangi hallerde suçun oluştuğuna nasıl karar verileceğine ilişkin tanımlama yapılması yönündeki talepleri değerlendireceklerini açıkladı.
Söz konusu madde üzerinde yaklaşık dört saatlik tartışma yaşandığı ve milletvekillerince suçun tanımında değişiklik ihtiyacı ifade edildiğini belirten Yüksel, Adalet Bakanlığı ve Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile beraber çalışma yapılarak, Genel Kurul aşamasında değişiklik olmasını değerlendireceklerini söyledi.
Muhalefet ve görüşmeleri izleyen sivil toplum örgütleri ile basın meslek örgütleri, AK Parti’nin değişiklik sinyali vermesine şüpheli yaklaştı.
Ekim 2022’de dezenformasyonla mücadele gerekçesiyle “Hatalı bilgiyi alenen yayma suçu” olarak yapılan yeni suç tanımı için de komisyon aşaması sonrasında değişiklik yapılabileceği dile getirilmesine rağmen, itirazlar dikkate alınmadan TBMM Genel Kurulu’nda da iktidar partilerinin oy çokluğuyla kabul edilmesi anımsatıldı.
Gelecek günlerde TBMM Genel Kurulu’na taşınması planlanan ve “etki ajanlığı ile mücadele” kavramıyla açıklanan yeni suç tanımı teklifteki haliyle şöyle kabul edildi:
“Devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme Madde 339/A- (1) Bu bölümde düzenlenen suçları oluşturmamak kaydıyla, Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. Fail hakkında hem bu suçtan hem de işlediği ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.
(2) Fiil, savaş sırasında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise faile sekiz yıldan on iki yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suçun, milli güvenlik açısından stratejik önemi haiz birimler ile proje, tesis ve hizmetleri yerine getiren kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar tarafından işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanı’nın iznine bağlıdır.”
Adalet Bakanlığı ile MİT ısrarla “casusluk amaçlı” dedi ancak suç belirsiz kaldı
Komisyon görüşmelerinde ne Adalet Bakanlığı ne de Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT), bu yeni suç yasalaştığında hangi faaliyet veya eylemlerin “iç ve dış siyasal yararlar aleyhine” yorumlanacağı ve suçlama yapılabileceği konusunda açıklama yapmadı.
Adalet Bakanlığı ile MİT tarafından yazılı gerekçede “İktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji gibi diğer yararlar da Devletin iç veya dış siyasal yararları kavramı içinde kabul edilecektir. Dolayısıyla casusluk maksadıyla bu gibi yararlar aleyhine gerçekleştirilen ve suç teşkil eden fiiller, ihdas edilen bu suçun konusunu oluşturabilecektir” bilgisi yinelendi.
Muhalefet, mevcut durumda “partili cumhurbaşkanı” görevde olduğu için, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile iktidar partisinin çıkarları arasındaki ayrıma nasıl karar verileceği konusunun da belirsiz olduğuna dikkat çekti.
CHP “iç ve dış siyasi yarar” kavramını Öcalan örneğiyle iktidara sordu
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, iktidar cephesine “etki ajanlığı” düzenlemesindeki boşluklara işaret ederek, neyin suç olacağına, Cumhur İttifakı’nın değişkenlik gösteren siyasal yararlarına göre karar verilebileceğini savundu.
Emir, “Düne kadar Türkiye’de hiç kimse ‘Abdullah Öcalan gelsin, Meclis’in bir kürsüsünden konuşsun!’ diyemezdi. Bunu söyleyen, bir başka devletin ajanı olmakla suçlanırdı ve altı saat içerisinde cezaevine konurdu. Bugün bambaşka bir iklim oluştu. Bu örneği şunun için veriyorum: Bu madde, ‘devletin siyasal yararı, güvenliği ve siyasal yararları aleyhine’ kavramından ne anladığınız; size göre, hayat görüşünüze göre, siyasi düşüncenize göre ve hatta Türkiye örneğinde olduğu gibi o günkü o soruna nasıl baktığınıza göre değişiyor. Yargı böyle bir şey değil, adalet böyle bir şey değil. Adaletin kılıcı keskindir, adaletin kılıcı herkese sallanır, adaletin gözü kördür, adalet o günkü siyasal konjonktüre göre karar veremez. Dolayısıyla, dün ‘devletin aleyhine, siyasal güvenliği aleyhine veya siyasal yararları aleyhine suç ‘diye tanımladığınız bir şeyi bugün ‘devletin bekası için şart’ diye tanımlarsanız ki bunlar oluyor Türkiye’de, o zaman yargı ne yapacak, yargıçlar ne yapacak, savcılar ne yapacak, bu dosyaları ne yapacaksınız?” dedi.
Kanunlarda suçu ve cezasını açıkça tanımlamak gerektiği ilkesini anımsatan Emir, “Suçun son derece açık, sınırları belirli, her bir okuyanın aynı şeyi anlayacağı ve bunun yargı uygulamalarıyla pekiştirileceği bir süreç gerekirken burada son derece müphem, sınırları belirsiz, belirli olmayan, öngörülemez; kimin ne yapınca suçlu olacağı, kimin ne yapınca suçlu olmayacağının belirli olmadığı bir düzenleme. Soyut bir şüphe getiriyorsunuz. Bu suçun faili muhtemeldir ki gazeteciler olacak, STK çalışanları olacak, sosyal medya kullanıcıları olacak, siyasetçiler olacak. Böylece antidemokratik, baskıcı uygulamalara ve zaman zaman Anayasa’yı askıya alan, hukuk devletini böylesine örseleyen uygulamalara çok daha ağırlarını eklemiş olacaksınız” diye konuştu.
CHP’li üye İnan Akgün Alp de, “Bir yandan hukuku siyasallaştırmak için 14'üncü maddede başsavcı vekilliklerini siyasal kararlarla atama yetkisini düzenliyorsunuz. Bir yandan da Türk Ceza Kanunu’ndaki tüm suçları araç̧ suç kabul ederek yeni bir casusluk suçu̧ ihdas ediyorsunuz, ki bu madde kabul edilirse Türkiye’deki toplumsal muhalefet üzerinde çok büyük bir baskı ve caydırıcı bir etki yaratacak. Sizden teklifteki bu iki maddeyi geri çekmenizi talep ediyoruz. Eğer Sayın Devlet Bahçeli veya Sayın Erdoğan dün söylediklerinde samimilerse siz bir yanlış yapıyorsunuz. Yok, eğer siz hukuken bir doğru yaptığınızı iddia ediyorsanız o zaman Sayın Bahçeli’nin veya Sayın Erdoğan’ın söylediklerindeki samimiyet de tartışılır noktaya gelir” dedi.
TBMM Adalet Komisyonu görüşmelerinde “Özgür Sivil Toplum” platformu adına Uluslararası Af Örgütü Ankara Direktörü Hilal Döner de söz alarak teklife karşı çıktı.
Medya Dayanışma Platformu adına Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı da “Basın özgürlüğü, demokrasinin kalbidir. İfade özgürlüğünün kısıtlanması, hukukun üstünlüğüne, şeffaflığa ve güçler ayrılığına atılan büyük bir darbedir. Bu sadece gazetecilere değil, doğrudan halkın doğru bilgiye ulaşma hakkına yönelmiş bir tehdittir. Bu maddenin Anayasaya, hukuk devleti ilkesine, ifade özgürlüğü normlarına cezada belirlilik ilkesine aykırılığı açıktır. Bu teklifle; sadece ifade ve basın özgürlüğü değil bizatihi düşünmenin kendisi suç haline gelmektedir ve bu bir rejim değişikliği teklifi olup Anayasa’nın ilk üç maddesini ceza kanunu ile delmek ve dolanmaktır” tepkisini paylaştı.
Türkiye Barolar Birliği (TBB) de teklif maddesine karşı görüş beyan etti.
Suç ve cezada kanunilik ilkesini ihlal eden “etki ajanlığı” düzenlemesinin, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve anayasaya aykırı olduğunu savunan Özgür Sivil Toplum platformunda şu sivil toplum örgütleri yer aldı:
"1. 17 Mayıs Derneği, 2. Ali İsmail Korkmaz Vakfı, 3. Altyazı Sinema Derneği, 4. Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği (GALADER), 5. Başka Bir Okul Mümkün Derneği, 6. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), 7. Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), 8. DİSK Basın-İş Sendikası, 9. Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, 10. Gençlik Örgütleri Forumu, 11. Göç İzleme Derneği, 12. KESK’e bağlı Haber-Sen,13. Hak İnisiyatifi,14. Hakikat Adalet Hafıza Merkezi 15. İnsan Hakları Derneği (İHD), 16. İnsan Hakları Gündemi Derneği, 17. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası, 18. İstanbul Trans Onur Haftası, 19. İzmir Kadın Dayanışma Derneği, 20. Kadın Kültür Sanat Edebiyat Derneği, 21. Kadının İnsan Hakları Derneği, 22. Kaos GL Derneği, 23. Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği, 24. Lambdaistanbul LGBTİ+ Dayanışma Derneği, 25. Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, 26. Mekanda Adalet Derneği, 27. Muamma Lezbiyen Gey Biseksüel Trans İnterseks Artı Eğitim Araştırma ve Dayanışma Derneği, 28. Murat Çekiç Derneği, 29. Özgür Renkler Derneği, 30. Özgürlük için Hukukçular Derneği, 31. P24 Bağımsız Gazetecilik Derneği, 32. Rosa Kadın Derneği, 33. Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği, 34. Sosyal ve Ekonomik Yaşamda Nitelikli Değişim ve Gelişime Destek Derneği (SenDeGel), 35. Şiddetsizlik Eğitim ve Araştırma Derneği, 35. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), 37. Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi, 38. Türkiye İnsan Hakları Vakfı, 39. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, 40. Üniversiteli Kuir Araştırmaları ve LGBTİ+ Dayanışma Derneği, 41. Yaşam Bellek Özgürlük Derneği ve 42. Yeşil Düşünce Derneği."