Türkiye’nin basın özgürlüğünde geldiği son durum New York’ta masaya yatırıldı. Türkiye Araştırma Enstitüsü, tarafından New York Üniversitesinde düzenlenen panelde konuşmacılar, Türkiye’de basın özgürlüklerinin geldiği son durumla ilgili görüşlerini açıkladı.
Enstitünün kurucularından araştırmacı Eylem Delikanlı’nın yönettiği panele, PEN America Uluslararası Yazar ve Gazeteci Hakları Program Direktörü Dr. Karen Karleeker, Amerikan Ulusal Yazarlar Sendikası Başkanı Larry Goldbetter, Indypendent Gazetesi sorumlu editörlerinden Peter Rugh katıldı.
‘Türkiye’de gazetecilik yapmanın şartları ağırlaşıyor’
Panelde, Türkiye’de gazetecilerin görevleri üzerlerinde oluşan baskıdan dolayı yapmakta zorlandığı ve bu sürecin her geçen gün daha da ağırlaştığı ifade edildi.
Konuşmacılar, son dönemde Türkiye’nin en fazla hapiste gazeteci bulunan bir ülke konumuna geldiği belirterek, mesleki dayanışmanın gerektirdiği bir şekilde Türkiye’deki gazetecileri içinde bulundukları bu kötü durumda yalnız bırakmayacaklarını ifade ettiler.
Panelistler, Türkiye’de gazetecilere uygulanan baskının değişik bir türünün son dönemde ABD’de yaşanabileceğine dikkat çektiler; ABD Başkanı Donald Trump’ ın göreve başlamasının ardından Amerika’da basın özgürlüğü konusunda endişelerin yükseldiğini vurguladılar. Panelistler ayrıca, Türkiye’de basın özgürlüklerinde yaşanan karanlık dönemin ABD’de yaşanabileceğine öne sürdüler.
Delikanlı: ‘Gülen’i ve darbe girişimini ABD’de anlatan Ahmet Şık hapiste’
Panelin açılış konuşmasını yapan Eylem Delinkalı, Türkiye’nin en fazla gazeteci hapseden ülke konumunda olduğunu, geçtiğimiz Temmuz ayında yaşanan darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL sonrasında yüzden fazla medya yayın organının hükümet tarafından devlet karşıtı propaganda yaptıkları ve terörle ilişkilendirildikleri için kapatıldığını halen hapiste 144 gazetecinin bulunduğunu söyledi.
Delikanlı, Ahmet Şık’ın sadece iki ay önce, New York, Washington DC, Boston ve Ohio’da kendi kuruluşları tarafından düzenlenen programlara katıldığını söyledi. Delikanlı, Şık’ın darbe girişiminden sonra Türkiye’de yaşananları ve Fethullah Gülen ile düşüncelerini ABD’de kalabalık topluluklara anlattığını vurguladı.
Gazetecilik tüm dünyada yara aldı
Amerikan Ulusal Yazarlar Sendikası Başkanı Larry Goldbetter da sözlerine, ”Türkiye’de gazetecilerin serbest bırakılması ve basın özgürlükleri konusuna bizim sesimiz de eklenmeli” diye başladı.
Uluslararası düzeyde gazeteciliğin büyük bir yara aldığını savunan Goldbetter, “‘Savaşın ilk kaybı gerçektir’ diye bir söz vardır. Şu anda gazeteciliğin içiresinde bulunduğu uluslararası durumu tam olarak da bu söz açıklıyor“ dedi.
Ahmet Şık’ın tutuklanması şimdiye kadar Türkiye’de gazetecilik ve gazetecilere duyulan öfkenin ve saldırının en son örneği olarak nitelendiren Goldbetter, ”Demokrasiye açık her toplumda basın özgür olmalı. Şu anda açık olarak hem Türkiye’de hem de uluslararası düzeyde asıl tehdit olan bu basın özgürlüğü. İran’da gazeteciler hapse atılıyor. Gazze’de bombalanırken Filistinli gazeteciler hedef seçiliyor. Sadece geçtiğimiz yıl Arap dünyasında çoğu serbest olarak çalışan 30 gazeteci görev yaptıkları sırada öldürüldü“ ifadelerini kullandı.
‘Trump medyayı muhalefet partisi olarak ilan etti’
14 yıl önce ABD’nin Irak’ı işgaliyle başlayan savaşın tüm bölgeye yayılarak basın özgürlüklerini de etkilediğini öne süren Goldbetter, “Bağımsız gazetecilik bu dönem içerisinde en fazla kaybı verdi. Bölgede yaşananlar nedeniyle Türkiye’de bu savaşın bir parçası haline dönüştü. Erdoğan hükümeti darbe girişimi sonrasında kendini savunduğunu iddia etse hepimiz biliyoruz ki Türkiye’de binlerce gazeteci saldırıya uğradı. Düzinelerce medya kuruluşu kapandı. Onlarca gazeteci hapse konuldu. Burada olan bir şey daha bizi şaşırtmıyor. Artık Türkiye’de olan şeyler Trump’ın iktidara gelmesiyle burada da olmaya başladı. Trump yönetimi, basını muhalefet partisi olarak ilan etti. Bu yeni dönemde bu ülkedebasına yapılacak saldırılarda ortak hareket etmeliyiz. Buna karşı tavır almalıyız“ diye konuştu.
Rugh: ’Gazeteci güçlülerin değil sorumlu olduğu halkın doğrularını yazmalı’
Panelde konuşan Indypendent Gazetesi sorumlu editörlerinden Peter Rugh ise bugün gelinen noktada Türkiye’de olduğu gibi ABD’de medyasının da saldırı altında olduğunu öne sürdü.
Rugh, “ Neresi olursa olsun hedef basın özgürlükleri. Biz bu ülkedeki gazeteciler hizmet verdiğimiz toplum adına dayanışma içerisinde olmalıyız. Bir dönem demokrasiyle anılan Türkiye’nin geldiği durum ortada. Erdoğan veya Trump, biz gazeteciler güçlülerin doğrularını değil, hizmet verdiğimiz toplumun doğrularını savunmak durumundayız. İşte Türkiye’de Ahmet Şık ve diğer meslektaşlarımız bu doğruları savundukları için hapiste ” dedi.
Karleekar: ‘Baskıya karşı sivil sesler yükselmeli’
PEN America adına panele katılan Dr.Karen Karleekar, kendi programları çerçevesinde son bir kaç yıldır Türkiye’de görev yapan meslektaşlarının haklarını savunduklarını söyledi.
Özellikle geçtiğimiz Temmuz ayında geçekleşen darbe girişiminin ardından Türkiye’de gazeteciler için risklerin yükseldiğine işaret etti.
PEN America olarak risk taşıyan gazeteci ve yazarların avukatlığını üstlendiklerini belirten Karleekar, şöyle konuştu: “Fikirleri,görüşleri ve konuşmaları nedeniyle zor durumda olanlar, hapiste olan risk taşıyan gazeteci ve yazarların avukatlığını üstleniyoruz. Türkiye için de çalışmalar yapıyoruz. Birçok gazeteci için imza kampanyaları başlattık. Resmi yazışmalar yaptık. Geçtiğimiz hafta PEN International Türkiye’ye bir heyet gönderdi. Orada meslektaşlarıyla konuşmak istediler ama olmadı. Hapiste olanların eşleriyle görüştüler. Her şekilde bu yönde Türk hükümetine bir baskı oluşturmaya çalışıyoruz. Türkiye’de hapiste olan gazetecilere asla unutulmadıklarını göstermeye çalışıyoruz. Hükümete de onların bu yaptıklarının takipçisi olduğumuzu gösteriyoruz. Hapisteki gazetecilerin serbest kalması yönünde taleplerimizi de yetkili makamlara sürekli iletiyoruz.”
Türkiye’ye kendileri dışında çok sayıda ülkenin hükümetleri ve uluslararası sivil toplum örgütleri tarafından da Türkiye’de hapisteki gazetecilerin durumuyla ilgili baskı oluşturulduğunu belirten Karleekar, “Uluslararası düzeyde tüm yazar ve gazeteciler de Türkiye’deki meslektaşlarının içinde bulunduğu durumla ilgili konuşuyorlar. Sanırım sivil seslerin yükselmesi bir baskı unsuru oluşturuyor” dedi.
Türkiye Araştırma Enstitüsü nedir?
Panel sonrasında kurucuları arasında bulunduğu Eylem Delikanlı, Türkiye Araştırma Enstitüsü (Research Instute of Turkey) kuruluşunun amacını Amerika’nın Sesi’ ne anlattı.
Your browser doesn’t support HTML5
Delikanlı 2015'te kurulan organizasyonu, “Research Instute of Turkey, çoğunluğunu, akademisyen, sanatçı ve aktivistlerin oluşturduğu bir araştırma enstitüsü. Üç alanda çalışma yapıyor. Finansallaşma, hafıza bellek çalışmaları. Bir diğeri de kent hakkı. Bize bağlı bağımsız araştırmacılar var. Biz kurum olarak da bağımsız çalışıyoruz. Kendi öz gücümüzle yaptığımız çalışmaları bir araya getiriyoruz. Bizim kendi kuruluş prensibimiz olan daha özgür ve demokratik bir Türkiye’nin inşasına yönelik. Tüm bu konular bizim ilgi alanımıza giriyor. Ahmet Şık’ta yakın bir zamanda burada bizimle beraberdi. Darbe izlerini anlattı burada. Bu toplantıda onun devamı sayılabilir” sözleriyle anlattı.