İran’ın nükleer programıyla ilgili olarak bu ayın başında P5+1 ülkeleriyle vardığı çerçeve anlaşmasinın, Amerika’nın müttefiki olan, Suudi Arabistan, İsrail ve Mısır gibi bölge ülkelerini memnun etmediği bir gerçek. Obama yönetimiyse, artık İran politikasının mevcut haliyle sürdürülemeyeceğinin altını çiziyor. .
İran’la 2 Nisan’da varılan çerçeve anlaşması, bu ülkenin nükleer faaliyetlerini önemli ölçüde kısıtlıyor. Anlaşma, karşıt görüşlüler açısından İran’a yaptırımlardan kurtulma fırsatı veriyor olsa da, geçen hafta sonu Panama’da konuşan Başkan Obama’ya göre, Tahran hükümetinin nükleer silah edinmesinin önündeki tüm yolları tıkamış durumda.
Ancak bu anlaşma, İran’a daha sert tedbirler uygulanmasını isteyen bölge ülkelerini memnun etmedi. Obama yönetimi, bir yandan bölgesel müttefiki olan, bir yandan da bölgede İran’ın rakibi olan bu devletleri ikna etmek durumunda. Ancak İran’la ilişkileri normalleştirmenin artık kaçınılmaz olduğunu düşünenler var:
Daniel Serwer, “Hayır, İran’ın bölgesel rakipleri nükleer anlaşmadan memnun değil. İsrail, Arap ülkeleri, Sünni Arap ülkeleri bu anlaşmadan memnun olmadı. Ama bu ülkeler İran’ın zayıflatıldığı gerçeğinin farkına varmalı. Bu doğal bir durum değil. İran büyük ve önemli bir ülke, ve doğal olarak bölgesel role sahip olmalı. İran’ın şimdiye kadar bölgesel rolü olumsuzdu. Suriye’de, Yemen’de, Bahreyn’de ve diğer bölgelerde olumsuz roller oynadı. Ama bir noktadan sonra ilişkileri normalleştirmeye başlamak durumundasınız. Sadece Amerika’yla değil, tüm bölge ülkeleriyle. Ayrıca hiçbir ülke İran’ın önümüzdeki iki-üç ay içinde nükleer bomba yapmaya hazır olduğunu görmek ister mi? Sonuçta İran’la bu anlaşma imzalanmamış olsa, daha güç bir durumla karşı karşıya kalacaktık” diyor.
Ortadoğu Enstitüsü uzmanlarından Daniel Serwer, İran’ın son nükleer anlaşmayla zayıflasa da, bunun olumlu sonuç verip vermeyeceğini tahmin edemeyeceğini söylüyor:
“Elbette bunun bir garantisi yok. Nükleer anlaşma uygulanırsa, bu İran’ı yaptırımlardan bir nebze rahatlatacak. En azından mali gücü olacak. Bu noktada İran Devrim Muhafızları, komşu ülkelerdeki yıkıcı faaliyetlerini sürdürmek için baskı yapabilir. Nükleer anlaşmanın İran’ın bölgesinde yapıcı rol oynamasını isteyen liderlerini güçlendirmesini beklemek en iyisi. Türkiye, Sünni Arap devletleri, İsrail gibi ülkeler de ortaya çıkan senaryoya göre kendilerini hazırlayacaklardır. Eğer bu anlaşmadan daha saldırgan bir İran ortaya çıkarsa, Amerika dahil, kendimizi ona göre hazırlamamız gerek. İdeal beklenti İran’ın daha az saldırgan bir tutum takınması ki, biz yine de kendimizi en kötü senaryoya göre hazırlamalıyız.”
Daniel Serwer, Batı’yla uzlaşan İran’ın, sözünü bozması durumunda yaptırım tehlikesinin ortadan kalkmadığına dikkati çekiyor:
“Tamamen iyimserlik içine girmeden, en azından bir anlaşma imzalanmış olmasının, hiç anlaşma imzalanmamış olmasından daha iyi olduğunun farkına varmalıyız. Sonuçta anlaşma olmasaydı, İran’ın iki-üç ay içinde nükleer silah sahibi olması mümkün olabilirdi. Şimdi bu olasılıktan yalnızca bir yıl uzakta ve en azından nükleer bomba imal etmeyeceği sözü verdi. Eğer sözünü bozarsa, yaptırımların geri gelmesi ve kendilerini durdurmak için diğer adımların atılması son derece mümkün.”
'Türkiye'nin İran'la paylaşacağı ortak çıkarlar var'
Türkiye de İran’ın bölgedeki ülkelere müdahalesinden rahatsız olduğunu gizlemiyor. Son olarak bu yönde bir çıkış yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu kaygılarına rağmen geçen hafta Tahran’da İran liderleriyle görüşmelerde bulundu ve mevcut görüş ayrılıklarına rağmen iki ülke arasında ortak işbirliği fırsatları bulunduğunun altını çizdi:
“Türkiye bölgede önemli bir aktör. İran’ın da önemli bir komşusu. Özellikle aşırı dincilerle mücadele gibi konularda İran’la paylaştığı ortak çıkarlar da var. Ama Türkiye aynı zamanda bölgede İran’ın rakibi ve Tahran’ın nükleer programda ilerleme kaydetmesini ve kendisinin önüne geçmesini istemeyecektir. Bölgede benzer düşünen başka ülkeler de var, Suudi Arabistan ve Mısır gibi. İran’ın devrim ihraç eden bir ülke olması durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Bu durum Türkler’i rahatsız ediyor. Ama bununla birlikte Türkiye İran’la ilişkilerini kendi istediği şekilde yönlendirmeli. Eminim paylaşacakları ortak çıkarları olacaktır.”
Ortadoğu Enstitüsü uzmanı Daniel Serwer’a göre, bölge ülkelerinin İran’la yapılan nükleer anlaşmadan çıkaracağı iki önemli sonuç var. Birincisi, bu anlaşmanın İran’ı zayıflattığı gerçeği, ikincisiyse İran’ı tamamen dışlamanın hiçbir olumlu sonuç vermeyeceği.