Türkiye, Suriye’deki YPG hedeflerine yönelik obüs saldırılarını sürdürürken kara harekatı seçeneği yerini Suriye’de güvenlikli bölge kurulmasına bırakıyor. Aslında güvenlikli bölge Türkiye’nin yaz sonunda sıkça dile getirdiği bir öneriydi. Başbakan Ahmet Davutoğlu, Birleşmiş Milletler için New York’ta bulunduğu sırada yaptığı bir açıklamada "Cerablus-Azez arası boşalsa, 100'er bin kişilik üç şehir kurabiliriz. Maliyetini siz üstleneceksiniz, inşasını biz yapacağız. DAEŞ ve rejim tehdidinden arındırılmış güvenli bölge çok önemli" diyerek Türkiye’nin önerisini somutlaştırdı.
“Merkel’in sözleri Türkiye’nin güvenlikli tezine destek olarak algılandı”
Ancak bu öneri o günlerde kabul görmedi. O gün bu öneri en net şekilde reddeden liderlerden biri olan Almanya Başbakanı Angela Merkel, önceki gün Başbakan Ahmet Davutoğlu ile bir telefon görüşmesi yaptıktan sonra “Orada çatışan tarafların hiçbirinin saldırmayacağı bir bölge; yani uçuşa yasak bölge olsa çok faydalı olur. IŞİD teröristleriyle görüşemeyiz. Ancak, Esad karşıtları ve tarafları arasında böyle bir anlaşma sağlanabilirse çok faydalı olur,” dedi.
Dün Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın da katılımıyla Ankara’da Suriye ağırlıklı mini güvenlik zirvesi yapıldığını söyleyen Milliyet gazetesi Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan, Merkel’in sözlerinin Türkiye’nin güvenlikli bölge tezine destek olarak algılandığını yazdı.
“Yeni Azez Planı, 10 kilometre derinliğe inip güvenlikli bölge kurmak”
Hükümetin nabzını en iyi tutan gazetecilerden biri olan Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, güvenlikli bölge tezinin Türkiye'nin A Planı olduğunu dile getirdi. Selvi, Yeni Azez Planı’nda Türk askerinin Azez’in 10 kilometre kadar derinliğe sokularak Suriye sınırlarının içinde ‘Güvenlikli Bölge’ oluşturmayı hedeflendiğini yazdı.
“Buraya gelen sığınmacılar, oluşturulacak ‘Güvenlikli Bölge’de tutulacak. Bunun için ABD'nin desteğinin sağlanması gerekiyor. Çünkü Türk askerinin karadan girerek 10 kilometre derinlikte oluşturacağı Güvenlikli Bölgenin ABD'nin şemsiyesi altında olması gerekiyor. Bu tamamen insani bir durum. Ama askeri koruma kalkanı gerektiriyor. Sanıyorum ABD ile bu müzakere ediliyor. ABD, bu planı desteklemezse ne olacak?”
“Türkiye’nin bekası tehdit altında, Esat’la işbirliği yapmak gerek”
ABD’nin bu planı desteklememesi halinde en çok öne çıkan senaryo, Rusya desteğindeki Suriye ordusunun Halep’i aldıktan sonra kuzeye Türkiye sınırına ilerleyerek bölgede hakimiyeti eline geçirmesi.
Aydınlık gazetesi Ankara Temsilcisi İsmail Hakkı Pekin, hükümetin aksine bu senaryonun Türkiye’nin elini kuvvetlendireceğini yazdı. Ancak 2007-2011 yılları arasında Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı görevinde bulunan emekli korgeneralin bu durumun Türkiye lehine gelişmesi için hükümeti zorlayacak bir önerisi var. Türkiye’nin Suriye politikasını kökten değiştirerek Esad ile işbirliği yapmak.
“Türkiye’nin güneydoğusunda bazı yerleşim yerlerinde başlayan ve devam eden kalkışma da ABD ve Batı stratejisine uygun bir ortam sağlamaktadır. Bahara doğru bu kalkışmanın daha da yaygınlaşacağını değerlendiriyorum. Türkiye’nin bekası tehdit altındadır. Türkiye’nin nefes borusuna ihtiyacı. Bu nefes borusu da Avrasya Birliği’dir, Rusya’dır, Suriye’dir, İran’dır, Irak’tır.”
Sadece Başbakan Davutoğlu’nun partisinin meclis grubunda yaptığı konuşmada Rus uçaklarına ‘hain ve alçak’, Suriye’ye ‘katliamcı’ olarak adlandırmasınabakıldığında bile Türkiye’nin şu anda Pekin’in düşüncelerinden 180 derece uzakta olduğu anlaşılıyor. Yalnız Türkiye değil Suriye rejimi de aynı noktada.
“Türkiye ve Suudi Arabistan önemsiz birer emir eridir”
Zira Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat da dün Suriye Devlet Televizyonu’nda canlı yayınlanan konuşmasında Türkiye ve Suudi Arabistan’ımuhtemelen Amerika Birleşik Devletleri’nin “önemsiz emir eri” olmakla itham etti: “Onları böyle bir karar alabilecek yahut haritayı değiştirebilecek iki devlet olarak gördüğümüzde onlara olduklarından büyük önem atfetmiş oluruz. Onlar önemsiz birer emir eridir. Suriye’ye girmek ve Suriye’de savaş vermek uluslararası çerçevede görülmelidir. Bu Suud’un Suriye’de piknik yapması ve her şeyi değiştirmesi gibi basit bir konu değildir. Bu yüzden kaygılanmayalım; fakat onların aptallıklarını da görmezden gelmeyelim.”
Kara harekatı hala seçenek mi?
Peki Türkiye ve Suudi Arabistan’ın Suriye’deki IŞİD hedeflerine yönelik kara harekatı tamamen bir gözdağı ya da blöf olabilir mi? Bugün Reuters haber ajansına konuşan bir Türk yetkili, Suriye'de olası bir kara operasyonunu IŞİD karşıtı koalisyonla görüştüklerini, tek taraflı operasyon istemediklerini söyledi. İsmi gizli tutulan yetkili “ABD ve Batılı müttefikler de operasyona katılmalı” dedi.
Önümüzdeki günlerde F-15 uçaklarını Türkiye göndermeye hazırlanan Suudi Arabistan’ın dışişleri bakanlığı sözcüsü, kara harekatının ancak ABD ile mümkün olacağını açıklarken iki gün önce Münih’te konuşan Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman El Tani, “Aslında bu kara harekatı uluslararası koalisyonun liderliğini yapan ABD ile planlanmıştı. Eğer Suriye’ye kara birliklerinin gönderilmesine ihtiyaç duyulursa, bu koalisyonun liderliği altında olmalı” dedi.
Semih İdiz: Türkiye’nin YPG hamlesi ABD’yi zor durumda bıraktı
Başkanlık seçimi sürecinde olan hele de Münih Zirvesi’nde Rusya’yla ateşkes sağlanması için anlaşan ABD’nin Suriye’de kara harekatına liderlik etmesi akla yakın gözükmüyor. Cumhuriyet gazetesi dış politika yazarı Semih İdiz’e göre bırakın savaşı “Washington’un YPG ile IŞİD’e karşı sürdürdüğü askeri işbirliğini tehlikeye atmak isteyeceği de kuşkulu. Ankara’nın bu hamlesinin ABD’yi zor durumda bıraktığı kesin.”