Ortadoğu’da çatışmalar sürerken Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın temaslarıyla yürütülen “arabuluculuk” girişimi olumlu olarak değerlendiriliyor ve yakın geçmişteki “Müslüman Kardeşler” meselesindeki tutumundan vazgeçmesi gerektiği vurgulanıyor.
Hamas’ın Gazze yerleşim alanı üzerinden 7 Ekim günü İsrail’e saldırı başlatması ve ardından İsrail’in Filistinliler’e yönelik bombardıman yürütmesiyle Ortadoğu’da ateşlenen savaş fitilini söndürmede Türkiye’nin rolü gündemde.
Gazze’de dün gece sağlık kuruluşunun hedef olduğu ve İsrail ile Hamas’ın bugün birbirlerini karşılıklı “sorumlu” olarak suçladıkları patlama nedeniyle Türkiye’nin, İsrailli rehineleri kurtarma ve Gazze’de Filistinliler açısından ateşkesi sağlama çabasını nasıl sürdüreceği merak konusu.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Mısır ile Lübnan temasları sonrasında bugün Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) toplantısında.
Başkent Ankara’daysa Ortadoğu gölgesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılı nedeniyle uzmanlar Türk diplomasisi, Ankara Politikalar Merkezi (APM) tarafından “Atatürk’ün İzinde Yeni Yüzyıla Bakış” başlıklı konferans ile değerlendirildi.
APM Başkanı Emekli Büyükelçi Fatih Ceylan’ın açılışını yaptığı ve Türkiye Ekonomi Politikaları Vakfı’nın (TEPAV) evsahipliğindeki konferansta, Türkiye’nin Arap ülkeleriyle ilişkisiyle Ortadoğu’da barış hedefi de değerlendirildi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarında Türk dış politikasında “savrulma” yaşandığı vurgulanarak, “Cumhuriyet’in kuruluşundaki ilkeler ışığında ve Dışişleri Bakanlığı’nın alanında uzman kariyer diplomat kadroları eliyle yürütülmeli” görüşünde birleşildi.
VOA Türkçe’nin mikron uzattığı eski dışişleri bakanları ile kıdemli diplomatlar, Türkiye’nin mutlaka rehineler ve Gazze’de ateşkes için “arabuluculuk” girişimini sürdürmesi gerektiğini belirterek, savaş ateşinde barış çağrısı yapmaya devam eden ülke olarak kalması çağrısında bulundu.
Your browser doesn’t support HTML5
Eski AK Parti üyesi Yaşar Yakış ile CHP’li isimler Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın da, Bakan Fidan’ın temaslarıyla Türkiye’nin izlediği “ölçülü, soğukkanlı ve arabulucu” tutumu desteklediklerini açıkladı.
Geçmişte ana muhalefet partisi CHP’de görev almış emekli büyükelçiler Faruk Loğoğlu ve Ünal Çeviköz de, AK Parti hükümetinin Ortadoğu’daki bu krizde ilk 10 gün sürdürdüğü politikaya destek açıklamasında bulundu. Bu isimler, Türkiye’nin yakın geçmişte “Müslüman Kardeşler” bağlantısını, olayı “İsrail karşıtı, İslam yanlısı olmak” gibi algılama riskini ve Türkiye’ye dış politikadaki değişimler nedeniyle “güven duyulmaması” durumunu da işaret etti.
Yaşar Yakış “Müslüman Kardeşler” yanlılığı sorununu işaret etti
AK Parti’nin iktidarındaki ilk Dışişleri Bakanı olarak görev alan Emekli Büyükelçi Yaşar Yakış, Türkiye’nin coğrafi açıdan değil ancak uluslararası ilişkiler bakımından Ortadoğu’nun ortasında yer aldığını söyleyerek, Türkiye’nin bölgede ağırlığını hissettirmesi ve sözünü dinlettirmesi gerektiği görüşünde.
Eski Dışişleri Bakanı Yakış, VOA Türkçe’ye değerlendirmesinde, “Bu son Filistin olayındaki tutumuna gelince Türkiye'nin şimdiye kadar yapılan hatalardan farklı olarak Türkiye bu sefer daha teenniyle yani düşünerek hareket eden bir politika izliyor. Temenni ediyorum ki o politika devam eder ve Türkiye’nin böyle bir alanda (arabuluculuk) inisiyatif alması için uluslararası camiada beklenti var. Türkiye bu şimdiki krizde önemli roller üstelenebilir ve bundan da itibar kazanabilir” ifadesini kullandı.
Ancak Türkiye’nin yakın geçmişinde AK Parti iktidarında dış politikada hatalar yaptığını ve bunun özellikle “Müslüman Kardeşler” çizgisiyle birlikte hareket etmekten kaynaklandığını anlatan Yakış, Filistin meselesinde de bunun Türkiye’nin karşısına zorluk olarak çıkabileceğini işaret etti.
Yakış, “Hem Suriye'de hem Mısır'da iki tane önemli ülke olarak Türkiye'nin Müslüman Kardeşler boyutlu işlerinde karşısına çıkacak iki önemli ülke var. Biri Suriye biri Mısır. Türkiye vaktiyle hem Mısır'ı hem Suriye'yi karşısına aldığını ve Müslüman Kardeşler konusunda vaktiyle izlemiş olduğu dış politikaya ilişkin izlerinin akşamdan sabaha unutulmayacağını kabul etmek lazım. Mısır ile kısmen düzelme yaşanıyor, bu durum güzel. Suriye’yle ise halen sıkıntımız var” dedi.
Hikmet Çetin: “İran’ı içine almayacak şekilde umarız savaş biter”
Eski TBMM Başkanı ve Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin de, Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’in kuruluşunda önerdiği üzere dış politikasında Türkiye’nin Ortadoğu coğrafyasında özellikle Arap ülkeleri arasındaki sorunlarda “taraf” olmaktan kaçınması gerektiğini dile getirdi. Türkiye’nin hem Avrupa ülkesi hem de nüfusu İslam dinine inananlar ağırlıklı Ortadoğu coğrafyası kıyındaki ülke olmasıyla “tarafgir” olmaksızın uluslararası sorunlara yaklaşması gerektiğini söyleyen Çetin, Türkiye’nin Bakan Hakan Fidan’ın girişimleriyle yürüttüğü “arabulucu” tutumunu desteklediğini kaydetti.
CHP’li olmasına rağmen AK Parti’nin son 10 gündür yürüttüğü “arabulucu” politikasını desteklediğini açıklayan Çetin, VOA Türkçe’ye değerlendirmesinde, “Şimdi bugün çok acı olaylar devam ediyor. Kadınlar ve çocuklar öldürülüyor iki taraftan da... Türkiye bugüne (17 Ekim) kadar çok doğru bir politika izliyor. Umarım bu politika devam eder. Bu savaşın daha fazla yayılmadan yani özellikle İran'ı da içine almayacak bir şekilde bitmesinin hem bölge hem Türkiye bakımında büyük yararı var” dedi.
Dünya literatüründeki “Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Ortadoğu’nun hiçbir şekilde barışa ve istikrara ulaşmadığı” yönündeki tespitine katıldığını belirten Çetin, “Ortadoğu çok önemli bir bölge. Petrolü, gazı olan bu bölge, her bakımdan değişik mezhepler ile etnik gruplar içeren ülkeleri barındırıyor. O nedenle her zaman bir sorundur. Türkiye oradan kendini soyutlayamaz. Türkiye aynı zamanda bir Ortadoğu, coğrafi yakınlığı var” vurgusunu yaptı.
Karayalçın: “Türkiye arabuluculuk için önemli çabalar harcıyor”
Eski Dışişleri Bakanı Murat Karayalçın da, Ortadoğu’da eğer bugünlerde savaş yangını söndürülemezse Türkiye açısından ciddi tehdit yaratacak şekilde uzun yıllara dayalı sonuçlar yaratacağı görüşünü paylaştı.
CHP’li Karayalçın, AK Parti’li Bakan Hakan Fidan’ın girişimlerini takip ettiğini belirterek, Türkiye’nin arabuluculuk girişimini önemli bulduğunu söyledi.
Karayalçın, VOA Türkçe’ye, “Ortadoğu'daki her olay, her gelişme olumlu ve olumsuz yönleriyle kuşkusuz Türkiye’yi etkilemektedir, etkileyecektir. Bu kez savaşın yayılma olasılığı, savaşın genişlemesi Türkiye’nin önemle üzerinde durması gereken bir güvenlik tehdididir. Zaten hükümetin de bu doğrultuda bir çaba sarf ettiğine tanıklık yapıyoruz. Galiba taraflardan bir arabuluculuk istenmediği şeklinde açıklamaların yapıldığını da duyuyoruz. Ama Türkiye, savaşın büyümesinin önlenmesi için bence önemli çabalar harcıyor. Türkiye, bölge ülkeleriyle, AB ülkeleriyle görüşmeler yapıyor. Türk Dışişleri Bakanı ile ABD Dışişleri Bakanı da görüşüyor. Bunu da önemsiyorum. Türk Dışişleri Bakanı’nın 1967 Anlaşması için bir güvence önermesini de bu doğrultuda bir fırsat olarak değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum” dedi.
Faruk Loğoğlu “İsrail karşıtı, İslam yanlısı” duygusu riskini işaret etti
Emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu, VOA Türkçe’ye açıklamasında, Türkiye’nin mutlaka arabuluculuk rolünü oynaması gerektiği düşüncesinde olduğunu dile getirdi. Loğoğlu, “Neden? Çünkü İsrail'le ilişkilerimiz var. Maalesef Hamas ile, Hamas liderliğiyle de ilişkilerimiz var. Bu koşullar altında Türkiye’nin arabuluculuk girişiminin ‘yapması gereken’ olduğunu düşünüyorum. Başarılı olup olmayacağı önemli değil. Sadece Türkiye'nin değil, bu duruma, bu çatışmaya, bu duruma dahil olan tüm aktörlerin göstermesi gereken bir çaba olduğunu düşünüyorum. Ancak Türkiye'nin konumu oldukça farklı. Türkiye, Ortadoğu bölgesi ülkesi, çatışmanın her iki tarafıyla da iyi ilişkileri, iyi diyalogları var. Ve Türkiye Cumhurbaşkanı’nın (Erdoğan) her iki tarafa da ılımlılık çağrısı yaptığı ilk açıklamaları oldu” dedi.
Şimdi Türkiye açısından “iç politika” kaynaklı risk olduğunu vurgulayan Loğoğlu, “Buradaki tehlike, çatışmanın yoğunluğu gözönüne alındığında, Türkiye’deki iktidar partisi AK Parti’nin iç siyasi nedenlerden dolayı İsrail karşıtı, İslam yanlısı duygulara boyun eğmesi olabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çabasını odaklaması gereken nokta, İsrail ile Filistinliler arasında bir tür diyalog başlatmanın başarısına vurgu yapmalı ve bu diyalog için çaba sarf etmelidir. Türk-Amerikan ilişkileri, Suriye'nin kuzeyinde Türk insansız hava aracının son düşürülmesi de dahil olmak üzere pek çok farklı nedenden dolayı oldukça sorunlu olmaya devam edecek” diye konuştu.
Ünal Çeviköz: “Türkiye’nin çabası takdir edilmeli, birinci arabulucu Arap ülkesi olmalı”
Emekli Büyükelçi Ünal Çeviköz de, VOA Türkçe’ye açıklamasında, “Öncelikle, başından beri Türkiye Cumhurbaşkanı’nın (Erdoğan), Dışişleri Bakanı’nın (Hakan Fidan) ve diğer yetkililerin soruna yaklaşımlarında çok dengeli olduklarını düşünüyorum. Hiçbir ayrım gözetmeksizin her iki tarafa da itidal çağrısında bulundular. Bu önemli elbette” dedi.
İlk önce Hamas’ın terör saldırısıyla süreci başlattığını anımsatan Çeviköz, “Hamas’ın saldırısı üzerine İsrail elbette meşru karşılık hakkını kullandı. Ancak zamanla, bugün 10’ncu gün itibarıyla İsrail’in orantısız bir tepkiye girdiği açıkça görülüyor. Ancak arabuluculuk konusuna gelince, Türkiye’nin bölge ülkeleri ve Hamas gibi sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkilerinin tarihine bakıldığında, Türkiye’nin bu türden bir girişim için çok önemli bir aday olduğu görülüyor. Ama yine de korkarım ki geçmişe baktığınızda mevcut Türk hükümeti Ortadoğu’da taraf tutuyormuş gibi algılanacak, algılanacak ve algılanacak. Örneğin; Türkiye, 2010’da İsrail ile sonra diplomatik ilişkilerine birkaç yıl ara verdi ve İsrail’deki diplomatik temsilciliğini azalttı. Bunun da muhtemelen İsrail’in güvenini azaltacak bir arka plan olduğunu düşünüyorum. Artık önemli olan ateşkestir ve önceliğin esir değişimine de verilmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.
Türkiye’nin Ukrayna- Rusya Savaşı örneğinde önemli arabulucu rolü oynadığını ve deneyim kazandığını işaret eden Çeviköz, “Türkiye’nin birinci sıradaki arabulucu veya kolaylaştırıcı olacağını düşünmüyorum, ancak Türkiye’nin gösterdiği çabaların takdir edildiğini umuyorum. Benim yorumuma göre birinci arabuluculuk rolünü Arap ülkeleri üstlenmeli. Çünkü İsrail bölgedeki bazı Arap ülkeleriyle çok iyi ilişkiler geliştirmişti. Artık bu durum değişiyor ve tüm kazanımlar boşa gidiyor. Dolayısıyla öncelik Mısır, Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt ve diğerleri gibi bölge ülkeleri arasında olmalıdır” diye konuştu.
Batı ülkelerinde Ortadoğu’da yaşananlara karşı “önyargılı bir yaklaşım” sergilendiğini de söyleyen Çeviköz, “Olayın Hamas’ın İsrail’e yönelik terör saldırısıyla başladığı ve İsrail’in ilk tepkisinin meşru bir tepki olarak görüldüğü doğrudur. Ancak şimdiki noktaya gelindiğinde İsrail’in tepkisinin oldukça orantısız olduğu ve bölgede ciddi bir insanlık trajedisi yarattığı açıkça görülüyor. Batı’nın, İsrail’in davranışının böylesine bir insanlık trajedisine yol açtığı gerçeğini gözardı ettiğini düşünüyorum. Dolayısıyla Batı’nın yaklaşımı taraflı ve korkarım ki bu muhtemelen iki dünya arasında bir tür çatışmaya yol açacak endişesi duyuyorum ve bu durumun gelişip medeniyetler çatışmasına dönüşmemesini umuyorum” ifadesini kullandı.