Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2021 yılına ait Yaşam Memnuniyeti Araştırması’na göre, Türkiye’nin yüzde 49,3’ü mutlu. 2003 yılından bu yana düzenli olarak yapılan araştırmada, mutlu olduğunu söyleyen 18 ve üzeri yaştaki bireylerin oranı, 2020 yılında yüzde 48,2 iken 2021 yılında yüzde 49,3’e yükseldi. Mutsuz olduğunu beyan eden bireylerin oranı ise 2020 yılında yüzde 14,5 iken 2021 yılında yüzde 16,6’ya çıktı. Mutlu veya mutsuz olduğunu beyan edenler dışında kalanlarsa yüzde 34 oranıyla araştırmada ‘orta’ ifadesiyle yer aldı. Araştırmaya göre kadınlar erkeklerden daha mutlu. Mutlu olduğunu beyan eden erkeklerin oranı, 2021 yılında yüzde 43,9 olurken kadınlarda bu oran yüzde 54,6 olarak açıklandı.
TÜİK’e göre, evliler evli olmayanlardan daha mutlu. Mutlu olduğunu belirten evli bireylerin oranı, 2021 yılında yüzde 54 iken evli olmayanlarda bu oran, yüzde 40,1 olarak gerçekleşti. En mutlu olanlarsa 65 ve üzeri yaş grubunda. Yaşlılar, 2021 yılında yüzde 56,2 ile en yüksek mutluluk oranının görüldüğü yaş grubu oldu. En düşük mutluluk oranı ise yüzde 44,5 ile 18-24 yaş grubunda gözlendi.
Bir okul bitirmeyenler daha mutlu
Eğitim durumuna göre mutluluk düzeyi incelendiğinde, bir okul bitirmeyenlerin daha mutlu olduğu ortaya çıktı. 2021 yılında en yüksek mutluluk oranı, yüzde 54,4 ile bir okul bitirmeyenlerde görüldü. Bunu sırasıyla yüzde 51,4 ile ilkokul mezunu, yüzde 47,8 ile lise ve dengi okul mezunu, yüzde 47,6 ile yükseköğretim mezunu ve yüzde 45,7 ile ilköğretim veya ortaokul mezunu bireyler takip etti.
Araştırmaya göre bireylerin en büyük mutluluk kaynağı aileleri. Kendilerini en çok ailelerinin mutlu ettiğini belirtenlerin oranı, 2021 yılında yüzde 67,6 olurken bunu sırasıyla, yüzde 16,8 ile çocuklar, yüzde 4,1 ile eş, yüzde 4 ile anne ve baba, yüzde 4 ile kendisi ve yüzde 2,1 ile torunlar izledi. Bireylerin mutluluk kaynağı olan değerler incelendiğinde ise kendilerini en çok sağlıklı olmanın mutlu ettiğini ifade edenlerin oranı, 2021 yılında yüzde 69 olurken bunu sırasıyla yüzde 14,3 ile sevgi, yüzde 8,9 ile başarı, yüzde 5,1 ile para ve yüzde 2,3 ile iş takip etti.
“Son 10 yılda mutsuz olanların sayısı arttı”
VOA Türkçe’ye değerlendirmede bulunan Sabancı Üniversitesi Psikoloji Programı öğretim üyesi Prof. Dr. Nebi Sümer, 2021’de mutlu olanların oranında yaşanan artışa karşın Türkiye’nin giderek mutsuzlaştığı görüşünde.
Sümer, “Geçen yılla bu yıl arasında mutluluk oranında yüzde 1'lik bir artış var. Ama mutsuz oranı da artmış. Dolayısıyla baktığımızda aslında yıl içerisinde mutluluk artmamış. Bu yıl gözlenen görece bir puanlık artış mutsuzluktaki artışa baktığımızda birbirini götürüyor. Son on yılda mutlu olanlarda 10 puanlık düşme, mutsuz olanlarda 11 puanlık artma var. Bu düşme belirgin olarak 2016-2017'den sonra başlıyor. Yani son 4-5 yılda dramatik düşüyor” dedi. Sümer, Türkiye’de 2021 yılında Corona virüsü salgınında normalleşme sürecinin başlamasının da mutlu olanların oranını arttırmış olabileceği değerlendirmesini yaptı.
TÜİK araştırmasının dünyadaki diğer mutluluk araştırmalarında yöneltilen sorular yerine daha yanlı bir teknikle yapıldığına da dikkat çeken Sümer, “TÜİK araştırmasında sorulan sorular bizim psikolojide ölçme tekniği bakımından ‘istendik sorusu’ dediğimiz yani yanlılığı açık bir soru türü ‘ne kadar mutlusun, mutsuzsun?’ diye doğrudan sormak. Oysa dünyada yapılan diğer araştırmalardaki gibi daha dolaylı yollarla, örneğin; esenliği ölçerek, duygu durumunu ölçerek mutluluğun çıkarılması gerekiyor. Dolayısıyla bir yanlılık var” dedi. Sümer, buna rağmen TÜİK sonuçlarının da mutsuzlaşma trendini uzun yıllardır ortaya koyduğunu kaydetti.
“Türkiye’nin yüzde 36'sı depresyon sınırında mutsuz”
Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler'in 2021 Dünya Mutluluk Endeksi’nde 93’üncü sıradan 104’e gerilediğini kaydeden Sümer, “(Türkiye’nin dünyadaki yeri) yakınımızdaki ülkelere baktığımızda Pakistan, Afganistan, Afrika'daki ülkeler gibi görünüyor. Türkiye tam anlamıyla burada lig kaybetti. Türkiye'de KONDA'nın yaptığı, benim de destek olduğum ve çok sık kullanılan ‘WHO-5’ denilen ‘Dünya Sağlık Teşkilatı 5 maddesi’ diye bilinen çok yaygın kullanılan bir psikolojik esenlik ölçümü var. Bu ‘depresyon indeksi’ diye bilinen de bir ölçek. Buna göre geçen 2021 Mayıs ayında vahim bir tablo ortaya çıktı. Türkiye'de mutsuz olanların oranı yüzde 55'in üzerinde. Yüzde 36'sı da neredeyse depresyon sınırında mutsuzluk gösteriyor. Oradaki beş soru daha doğru sorulardı. ‘Bir gün önce ne kadar güldünüz, ne kadar eğlendiniz, ne kadar heyecanlandınız’ gibi beş tane kritik soruyla, mutluluğu ölçülmesi gerektiği gibi dolaylı ve nesnel ölçümler neticesinde ölçtüğümüzde durum bu” şeklinde konuştu.
“Ekonomik ve siyasal belirsizlik etkili oldu”
Peki Türkiye neden mutsuzlaşıyor? Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü öğretim görevlisi sosyolog Dr. Hilal Arslan’a göre, bu durum 2016'dan bu yana yaşanan ekonomik ve siyasal dönüşümlerle birlikte ele alınmalı: “Bunlar, aslında sosyal uyum dediğimiz durumu toplumda oldukça etkiliyor. Örneğin hepimizin bugün günlük hayatımızda artık bütün konuşmalarımızın bir parçası haline gelen ekonomik kriz, satın alma gücünün azalması, enflasyonun artması, işsizlik oranlarının artması, özellikle de genç işsizliğinin artması, aslında bütün bu ekonomik krizin etkilerini 2018 yılından beridir çok daha fazla hissediyoruz. 2016 yılında toplumsal alanda darbe gibi bir olguyla karşılaştık. Sonrasında 2018 yılında aslında Türkiye'nin siyasal rejiminde bir değişiklik yapılarak başkanlık sistemine ülke olarak geçiş yaptık. Dünyanın başka ülkelerinde de gördüğümüz otoriter neoliberal bir rejimin sonuçlarını aslında Türkiye'de de hissediyoruz.”
Arslan, Türkiye’nin bu yıllar içinde yaşadığı hızlı toplumsal değişimin sosyal uyum sorununa ve bunun sonucu olarak mutsuzluğa yol açtığını kaydetti: “Hem ekonomik hem de siyasal istikrarsızlık ya da Türkiye'deki siyasal rejimin içinde bulunduğu şu andaki belirsizlik, toplumu sosyal uyum açısından krize sokmuş durumda. Toplumsal ilişkiler ve sosyal ağlarda bir zayıflama görüyoruz. Örneğin; daha birincil ilişkilere, aile ilişkilerine geri dönme ve daha çok korunma ihtiyacı; TÜİK'in araştırmasında olduğu gibi ailenin birinci derecede önemli mutluluk kaynağı olduğunu belirtenlerin oranlarının fazla olması. Sosyal güvenin, yani bir başkasına tanımadığınız, ailenizden ya da akrabalarınızdan, komşularınızdan ya da arkadaşlarınızdan tamamen farklı, yabancıya olan güven oranının Türkiye'de oldukça düşük olması.” Dünya Değerler Araştırması’nın Türkiye’de 2017’de her yüz kişiden sadece 14’ünün yabancı kişilere güveni olduğunu ortaya çıkardığını aktaran Arslan, Suriye ve diğer ülkelerden yaşanan dış göçler sonucunda farklı kimliklerdeki bireylere karşı toleransın azalmış olmasının da bunu katmerlendirdiğini belirtti.
2021’de kamu hizmetlerinden memnuniyet düştü
Aidiyet duygusunun toplumda mutluluğun göstergelerinden biri olduğunu vurgulayan Arslan, bunun da giderek azaldığına dikkat çekti. Kamu kurumlarına duyulan memnuniyet düştükçe aidiyet duygusunun da gerilediğini kaydeden Arslan, “TÜİK bulguları önemli bir veri gösterdi bizlere. O da mahkeme ve adli sistemle ilgili konuları sorun olarak görenlerin oranları. Bu oranlara 2004 yılından 2021 yılına doğru baktığımızda, 2004'te ‘yasaların herkese adil ve tarafsız uygulandığını düşünenlerin oranı’ Türkiye'de yüzde 56 iken 2021 yılında bu oran yüzde 43 olmuş” dedi.
TÜİK araştırmasına göre kamu hizmetlerinden memnuniyet düzeyi, 2021 yılında bir önceki yıla göre tüm hizmet alanlarında gerilemiş durumda. 2021 yılında asayiş hizmetlerinden memnun olduğunu beyan edenlerin oranı yüzde 77,4’ten 73,8’e, ulaştırmada yüzde 72,1’den yüzde 68,1’e, sağlıkta yüzde 72,1’den yüzde 59,1’e, Sosyal Güvenlik Kurumu hizmetlerinde yüzde 63,9’dan yüzde 55,7’ye, eğitimde yüzde 56,2’den yüzde 54,8’e, adli hizmetlerden memnuniyet ise yüzde 60,4’ten yüzde 54,8’e düştü.
Geleceğinden umutlu olanların oranı azaldı
TÜİK araştırması, Türkiye’de geleceğinden umutlu olanların oranının 2021 yılında azaldığını da ortaya çıkardı. Türkiye’de her 10 kişiden 6'sı geleceğinden umutlu. Kendi geleceklerinden umutlu olduğunu beyan eden bireylerin oranı, 2021 yılında yüzde 69,6’dan 60,7’ye geriledi. Bunu beyan eden erkeklerin oranı yüzde 59,1 iken kadınlarda bu oran yüzde 62,4 olarak paylaşıldı.
Sosyolog Dr. Arslan, “Mutluluk, beklentilerimizle gerçekleştirdiklerimiz arasındaki farkla açıklanır. Her ne kadar biz herhangi bir şey için elimizden geleni yapsak da hakkaniyetin zedelendiği bir toplumda beklediklerimizin karşılanmaması da sosyal uyum krizi ve mutsuzlukla sonuçlanıyor. Örneğin; Dünya Değerler Araştırması’nda ‘çok çalışmak başarı getirir mi?’ sorusuna, ‘çok çalışmak başarı getirir, daha iyi bir yaşam getirir’ diyenlerin oranı Türkiye’de 1990’dan 2020’ye kadar uzun vadede yarı yarıya azalmış durumda” dedi.
“Gençlerin mutsuzluğu, alarm düzeyine geldi”
Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sümer ise son dönemde ‘Z kuşağı’ olarak sıkça anılan 18-25 yaş grubundaki gençlerin toplumda en mutsuz olduğuna dikkat çekti. Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği Türkiye temsilciliği tarafından, Hacettepe Üniversitesi koordinatörlüğünde gerçekleştirilen “Türkiye Gençlik Araştırması 2021” bulgularını TÜİK sonuçlarıyla karşılaştıran Sümer, “Bu araştırmada benzer kesime baktığımızda ‘hiç mutlu değilim’ diyenlerin oranı yüzde 26. TÜİK’te yüzde 20. Ama gençlerde ülkeden gitmek isteyenler yüzde 73. Sistemdeki bazı unsurlardan memnuniyetsizler. Mesela işsizliğin nedeni gençlere göre yüzde 64 ‘adam kayırmacılık’. Liyakat eksikliği ve adaletsizlik en önemli iki mutsuzluk kaynağıdır. İnsanlar adil bir yarışma içerisinde kendi becerilerinin, özelliklerinin nesnel ölçümü sonucunda ‘yarıştım, kaybettim’ derse üzülür ama çok mutsuz olmaz. Ama ‘haksızlık yapıldı, hakem hatası var’ derse hiçbir zaman sonuçtan mutlu olmaz” dedi.
Sümer, gençlerin mutsuzluğunun bu derece artmasının yetkilileri alarma geçirmesi gerektiğini söyledi: “Tabii psikolojik noktada genellikle gençlik dönemi biraz mutsuz bir dönemdir. Belirsizlik daha yüksektir. Yani gençlik döneminde ekonomiden bağımsız olarak da genellikle daha fazla psikolojik semptom, depresyon ya da kaygı ifade ederler. Ama burada belirgin bir değişim görüyoruz biz. Yani bizim bildiğimiz dünya ortalamalarının üzerinde bir değişim görüyoruz. Bunlar bana göre bir işaret, alarm, bir yardım çığlığı”.
“Sistemin palyatif faydası minneti arttırıyor”
Uzmanlar Türkiye’nin giderek mutsuzlaştığını söylese de, TÜİK sonuçlarına göre kadınlar, yaşlılar ve bir okul bitirmeyenler arasında mutlu olanların oranı yıllardır artıyor. VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Sümer, bu durumu “sistemin palyatif faydasından daha fazla yararlanan kesimlerin minnetinin de arttığı” şeklinde yorumladı: “Eğitimli insanların mutluluğu daha düşük. Çünkü eğitim yoluyla, göreli yoksunluk dediğimiz yani insanların kendilerini diğer ülkelerdeki benzerleriyle karşılaştırıp daha kötü hissetme olasılığı artıyor ve daha çok mutsuzluk rapor ediyorlar. Alttaki gruplarınsa yani düşük eğitim düzeyinde olanların, çalışmayanların -örneğin; kadınlar içerisinde de çalışmayanların oranı daha yüksek- hem sistemden memnuniyet düzeyleri yüksek, hem de kendilerine karşı çıkma düzeyleri düşük. Minnetleri yüksek sistemden. Bizim palyatif etki dediğimiz nedenden dolayı daha mutlu rapor edebiliyorlar.”
Sümer, TÜİK araştırmasında mutlu olup olmadığı sorulan kişilerin siyasi kutuplaşmanın etkisinde kalmış olabileceğine de dikkat çekti: “Türkiye'de son araştırmalar gösteriyor ki mevcut hükümeti, AK Parti'yi destekleyenler arasında eğitim düzeyi düşük olanlar, ev kadınları ve yaşlılar oran olarak daha yüksek. Belirgin olarak bir fark var. Bunların da rapor ettiği mutluluk daha yüksek. Bu bahsettiğim palyatif etki, sistemle özdeşim kurma, ait olduğu parti gibi faktörler, beyan edilen mutluluk düzeyini yanlılaştırarak gösteriyor. Bu yanlılaştırma hem olumlu hem de olumsuz yanlılaştırma olabilir. Yani tek yönlü değil. Muhalif olanların da mutsuz olduğundan daha fazla mutsuzluk rapor etme ihtimali daha yüksek. Destekleyenlerin, hükümetle, Cumhurbaşkanı'yla özdeşim kuranların da gerçekte mutlu olduğundan daha fazla mutlu olarak ifade etme ihtimali daha yüksek.”
Toplumda mutluluğun artmasının yolunun ‘insanların birbirine güvenini düşüren aşırı duygusal kutuplaşmayı yok etmekten’ geçtiğini söyleyen Sümer, “Politik sistemin, bizi yönetenlerin kendi taraftarlarını aşırılaştırarak, toplum içerisindeki taraftarlar arasındaki mesafeyi arttırması büyük risk. Eğer uzlaşı kültürü gelir, konuşan toplum, demokrasiyle değişebileceğine inanan toplum olursa, demokrasiyle adalet sağlanacağına inanılırsa bu rakamlar çok hızlı eskiye doğru değişecek. Yani mutsuz oranı düşecek. Mutluluk dünya ortalamasına doğru tekrar artacak” dedi.