Almanya, Türkiye’nin en büyük ticari ortağı. İki ülke arasındaki dış ticaret hacmi, 2016 yılında 35 milyar dolar düzeyindeydi. 14 milyar dolarla Türkiye’nin ihracatında ilk sırada yer alan Almanya, Çin’in ardından Türkiye’nin en fazla ithalat yaptığı ülke.
Hem güçlü ticari bağları, hem Almanya’da yaşayan Türkler nedeniyle güçlü ilişkileri olan iki NATO müttefiki arasındaki gerilim, her geçen gün daha da artıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya Başbakanı Angela Merkel’e getirdiği “Nazi” eleştirisine tepkiler Almanya’da yalnızca koalisyonun ana gövdesini oluşturan Hıristiyan Demokrat Parti ile sınırlı kalmadı.
17 Ocak’ta Avrupa Parlamentosu Başkanlığı’ndan ayrıldıktan sonra Pazar günü Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) başkanlığına seçilen Martin Schulz “Dost bir ülkenin cumhurbaşkanının bu ülkenin başbakanını bu şekilde aşağılaması küstahlıktır. NATO üyesi ve AB üye adayı bir ülkenin devlet başkanı, uluslararası diplomasi kurallarını çiğneyemez. Bu tutum bir cumhurbaşkanına yakışmıyor,” dedi.
Prof. Güney: “Almanya’da Türkofobia artıyor ama gerilimin geçici olduğunu düşünüyorum”
Yıldız Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Nurşin Ateşoğlu Güney, karşılıklı gerilimin artışını Türkiye ve Avrupa’daki seçimlere bağlarken bu açıklamaların ilişkilerde kalıcı bir hasar bırakmayacağı görüşünü dile getirdi.
Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Prof. Güney, “Rusya ile de böyle bir kırılma yaşandığında ticari ilişkilerimize yansıdı ama Avrupa ülkeleri ile bu olmaz. Evet siyasi retorik keskinleşti. Unutmayın Hollanda seçime gitti. Almanya ve Fransa seçime gidiyor. Popülizm her zaman sandıkta işe yarıyor. Bugün ırkçılık, yabancı düşmanlığı Türkofobia artıyor. Ancak ben bunun geçici bir dönem olduğunu düşünüyorum,” dedi.
Prof. Güney: “Türk bakanlar konuşturulmazken terör yanlılarının gösteri yapması meşru değil”
Aslında Almanya-Türkiye ilişkileri, Avrupa’nın geri kalanına kıyasla 2015 ve 2016 yıllarında güçlüydü. Uzun bir aradan sonra 2015’in Ekim ayında Türkiye’ye gelen Almanya Başbakanı sonraki on altı ayda, en sonuncusu Şubat ayında olmak üzere, altı kez Türkiye’ye geldi. Göçmen krizinin yakınlaştırdığı iki ülkeyi, 15 Temmuz Darbe Girişimi uzaklaştırdı.
Türkiye, Almanya’yı hem darbeye geç tepki vermekle hem de FETÖ ve PKK ile ilgili taleplerini yerine getirmemekle suçluyor. En son Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın dile getirdiği gibi bakanların konuşturulmadığı bir dönemde PKK yanlısı grupların Nevruz kutlamaları yapması Türkiye’de “Almanya’nın teröre destek verdiği” algısı yaratıyor.
Profesör Ateşoğlu, “Türkiye bu konuda çok net. Almanya’nın geniş anlamda terörist faaliyetlerinin önünü açması kabul edilebilir değil. Hükümet temsilcileri konuşturulmazken hatta Hollanda’ya sokulmazken bu örgütlerin toplantılar yapması meşru değil, demokrasiyle örtüşmez,” diyor.
Osman Korutürk: “İktidarın kafasının gerisinde bu gerilimi milli duyguya dönüştürüp oya tahvil etmek var”
2000-2003 yılları arasında Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi olan Osman Korutürk de bu gerilimin iki ülkenin ticari ve iktisadi ilişkilerine kalıcı bir sorun yaratmayacağını düşünenlerden.
Emekli büyükelçiye göre, iki ülke arasındaki gerilimin artmasının nedeni 16 Nisan referandumu: “Bugün Türkiye’de özellikle de iktidar için referandum konusu her şeyin önüne geçmiş görünüyor. Yapılmak istenen ‘Herkes bize karşı’ algısı yaratmak ve onu bir milli duyguya dönüştürmek. Tabii Almanya tek değil Hollanda meselesinde de bunu gördük. Perde arkasında, kafalarının gerisinde milli birlik ve beraberliği sağlayıp bu duyguyu oya tahvil etmek var ama ben insanlarımızın bu oyuna gelmeyeceğini düşünüyorum. Ancak yine de her iki tarafa da yazık oluyor.”
Korutürk: “Türkiye, Almanya’daki Türklerin de çıkarlarını düşünmeli”
Büyükelçiliği döneminde Almanya’daki Türk kökenlilerin entegrasyonu üzerine Alman kurumlarından veriler sağlayarak birçok araştırma yaptırdığını söyleyen emekli büyükelçi, bu ülkedeki Türkler’in Almanya’ya entegre olmadıkları iddiasının gerçek dışı olduğunu ifade etti.
Korutürk, Amerika’nın Sesi’ne yaptığı değerlendirmede, “Almanya’da çok büyük bir Türk toplumu yaşıyor. Çok ilerleme sağlamış bir toplum. Misafir işçi diye gittiler. Bugün işveren pozisyonuna geldiler. Federal hükümette bakan oldular; keza eyalet hükümetlerinde… Birçok milletvekili çıktı. Türkiye’deki siyasetçiler oradaki toplumu düşünmek zorundalar. Bunların çıkarlarını sarsmamalılar. Ben tüm bu yaşananlara rağmen gerilimin kalıcı olmayacağını düşünüyorum,” dedi.