New York merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) “Kamu görevlilerinin ölümlere yol açan inşaatlardaki sorumluluklarına yönelik soruşturma başlatılsın” çağrısında bulundu.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) Türkiye hükümetinin 6 Şubat 2023 depremlerinde yıkılan binlerce kusurlu binadan sorumlu kamu görevlilerinin hesap vermesini sağlamakla yükümlü olduğunu belirtti.
6 Şubat depremlerinde resmi verilere göre, 53 bin 537 kişi hayatını kaybetti, binlerce kişi yaralandı.
Geçtiğimiz aylarda müteahhitler, yapı denetçileri ve teknik personel hakkında davalar açıldığını belirten HRW, “Ancak henüz güvenli bina standardlarının çok altında kalan sayısız inşaat projesini onayladıkları veya deprem riskinin yüksek olduğu bir bölgede yapısal sorunları olduğu bilinen binalarda yaşayan insanları korumak amacıyla önlem almadıkları için yargılanan tek bir kamu görevlisi, seçilmiş belediye başkanı veya belediye meclisi üyesi olmadı” dedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, "6 Şubat 2023'te meydana gelen yıkıcı depremlerin yıldönümünde, Erdoğan hükümetinin sadece yeni baştan yapılanmaya değil, depremler sırasında mezara dönüşen evlere, hastanelere ve otellere izin verenlerden ve bunları inşa edenlerden hesap sorulmasını sağlamaya da odaklanması gerekiyor" dedi. Williamson "Hiçbir inşaat çalışması belediye ve vilayet makamlarının izni olmadan yapılamaz, bu nedenle yetkililer hakkında soruşturma açılmalı ve sorumlulardan hesap sorulmalıdır" şeklinde konuştu.
6 Şubat depremlerinde yıkılan binalarla ilgili iddianameleri ve haberleri inceleyen örgüt, her bir davada yargılananların, “sayıları genellikle 6 ila 12 arasında değişen sanıkların, müteahhitler, özel sektörde çalışan bina denetçileri ve şantiye şefleri gibi diğer teknik personel” olduğuna dikkat çekti.
İncelenen davaların çoğunda sanıkların, 2 ila 22 buçuk yıl arasında değişen hapis cezası öngören "bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçuyla itham edildiği görüldü.
Örgüt, depremlerde yıkılan ve içinde yaşayanların ölümüne neden olan binalardan sorumlu müteahhit ve inşaatçıların yargılandığı daha önceki davalarda mahkemelerin, alt sınırdan cezalar verdiğini ya da bu cezaları para cezasına çevirdiğini hatırlattı.
“Kamu görevlilerinin sorumluluğu dosyalarda yer almalı”
İncelenen dosyalarda kamu görevlilerine yönelik bir soruşturma açıldığından ya hiç bahsedilmiyor, ya da bu kişilerle ilgili soruşturma dosyalarının ayrıldığı ifade edilse de savcılığın herhangi bir kamu görevlisi hakkında soruşturma izni almak için bir başvurda bulunup bulunmadığı, bulunduysa bu iznin alınıp alınmadığı belirtilmiyor.
HRW açıklamasında, “Türkiye’de kamu görevlilerinin görevleri sırasında işledikleri suçlar nedeniyle soruşturulması söz konusu kişinin mevkiine bağlı olarak devlet makamlarının iznini gerektiren bir kanuna tabidir” hatırlatması yapıyor.
Savcılıkların, bir kamu görevlisinin suç işlemiş olduğunu gösteren delillerin miktarı ya da niteliği ne olursa olsun, bu izin olmaksızın soruşturmaya devam etme yetkisi olmadığı vurgulanan açıklamada, “Savcılıklar ceza soruşturması açılması için önce ellerindeki delilleri ilgili idari makama gönderir, bu makam da savcılığa cezai soruşturma açma izninin verilip verilmeyeceğini belirlemek üzere kendi ön incelemesini yürütür” denilerek, kamusal bariyerlere dikkat çekildi.
İnşaatlarda kamu görevlileri önemli roller üstleniyorlar. İnşaat projelerini onaylama, inşaat ruhsatı verme, inşaatlarda projelere ve teknik şartnamelere uyulup uyulmadığını denetleme ve binaların iskan için güvenli olup olmadığını onaylama sorumluluğu, seçilmiş belediye başkanlarına, belediyelerin imar komisyonlarına atanan seçilmiş belediye meclisi üyelerine, belediyelerin imar ve şehircilik birimleri ile çevre, şehircilik ve iklim değişikliği bakanlığının il müdürlüklerinde çalışan kamu görevlilerine ait.
İnsan Hakları İzleme Örgütü açıklamasında “Bu kamu makamları, yasa ve yönetmeliklerde belirtilen bina standartlarına uygunluğu sağlamak için yukarıda anılan görevlerini özenle yerine getirmekle yükümlüdür; görevlerini gerektiği gibi yerine getirmeyen kamu görevlileri hakkında cezai soruşturma ve kovuşturma açılması, özel sektördeki sorumluların yargılanmasının gerisinde kalmamalıdır” deniliyor.
Türkiye'de depremlerde yıkılan hatalı inşaat projelerinin sorumluluğunu taşıyan özel sektör ve kamu aktörlerinin cezasızlık tarihine yer verilen açıklamada, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin tarafı olan Türkiye'nin, kamusal olsun ya da olmasın yaşam hakkını (madde 2) tehlikeye atabilecek her türlü faaliyet bağlamında bu hakkın korunması yönünde pozitif yükümlülükleri vardır. Bu pozitif yükümlülükler, yaşama yönelik öngörülebilir risklere karşı koruma sağlayacak düzenleyici bir mevzuat çerçevesine sahip olmayı ve bu çerçevenin, yaşam hakkını tehlikeye atacak ihlalleri caydırabilecek etkili ceza hukuku hükümleri gibi araçlarla uygulanmasını da kapsar. Ayrıca, sadece bireylerin devlet görevlileri tarafından öldürüldüğü veya hayati tehlike arz edecek şekilde yaralandığı durumlarda değil, aynı zamanda devletin ihmalinin söz konusu olduğu durumlarda da etkili bir resmi soruşturma yürütülmesi yönünde usuli bir yükümlülük de bulunmaktadır” denildi.
1999 Marmara depreminde 195 kişinin enkaz altında kalarak öldüğü iki sitede altı kişinin ölümüyle ilgili bir davada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bilhassa çöken binaları denetleyen ve teftiş eden kamu görevlilerinin sorumluluğuna ilişkin etkili cezai soruşturmalar yürütülmemesi nedeniyle Türkiye'nin yaşam hakkını ihlal ettiğine karar vermişti. Türkiye'de kamu görevlilerine yönelik kovuşturma açılmasının yasal olarak önceden izne tabi olması da Mahkeme tarafından defalarca eleştirildi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, önceden izin alma konusunun, kamu görevlilerinin yaşam hakkı ihlallerinden sorumlu tutulduğu davalarda özellikle büyük bir sorun teşkil ettiğini belirtiyor.