Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı onaylaması ve Avrupa Birliği’nin 11 Aralık 2019’da açıkladığı Yeşil Mutabakat, Türkiye’deki sanayi kuruluşlarını da büyük bir değişime zorluyor. Paris İklim Anlaşması çerçevesinde Türkiye’nin, 2053 yılına kadar net sıfır emisyon taahhüdü kapsamında Ulusal İklim Eylem Planı’nı hazırlaması gerekiyor. Bu, sera gazı emisyonunda dünyada 16’ncı sırada yer alan Türkiye açısından bütün sektörlerde ciddi bir dönüşümün başlaması gerektiği anlamına geliyor.
2050 yılında Avrupa’yı iklim-nötr (üretim, tüketim ve kullanım alanlarında karbon emisyonuna neden olmamak) ilk kıta haline getirmeyi hedefleyen AB de bu süreç içinde ithal ettiği ürünlere sınırda karbon vergisi getirmeye hazırlanıyor. Bu da üretiminde karbon emisyonunu azaltan üreticiler için bir avantaj sağlarken, bu sürece uyum sağlayamayanların rekabet gücüne darbe vuracak.
Your browser doesn’t support HTML5
“Enerji kaynaklarımızı daha sürdürülebilir yönlere çekmeye çalışıyoruz”
Aydın’ın Söke ilçesinde kurulu olan Söktaş fabrikası, bu sürece uyum sağlamak için harekete geçen firmalardan biri. Ürettiği pamuklu kumaşları Hugo Boss, Zara, H&M gibi dünyanın önde gelen markalarına satan Söktaş, müşterilerinden gelen talep üzerine karbon izini azaltacak adımlar atmaya başladı.
VOA Türkçe’ye konuşan Söktaş Tekstil Genel Müdürü Muzaffer Kayhan, başta müşterilerden gelen bu değişim talebinin kendileri açısından da satış imkanlarını arttırmak anlamına geldiğini söyledi.
Kayhan, “Enerji kaynaklarımızı daha sürdürülebilir yönlere çekmeye çalışıyoruz. Mesela buhar üretiminde önümüzdeki sene ocak ayından itibaren kömür tüketimini bırakacağız. Burada doğalgaz ve pirina dediğimiz zeytinyağı üretiminden arta kalan atıkları kullanıyor olacağız. Onun dışında kullandığımız elektriğin tamamını geçtiğimiz yılbaşından beri I-REC sertifikasıyla alıyoruz. Bu da sürdürülebilir kaynaklardan üretilen elektriği tüketiyoruz demek. Bunun yanısıra kendi güneş enerjisi santrali projemiz var. Önümüzdeki yıl ortasında devreye girmiş olacak. Tüm elektrik tüketimimizin yüzde 20'sini güneşten sağlıyor olacağız. Bir yandan da su tüketimimizi azaltmak için projelerimiz var. Reverse osmosis sistemiyle su geri kazanımı sağlıyor olacağız. Tükettiğimiz suyun yüzde 60-65'ini tekrar kullanıyor olacağız. Projelerimiz genellikle su koruyuculuğu ve karbon salınımını azaltıcı projeler” dedi.
“AB'ye ihracat yapmak istiyorsanız karbon ayak izinizi ölçebilir durumda olmanız gerekiyor”
Elbette bunların işletmeye bir maliyeti var. Ancak Kayhan bu değişimlerin artık kaçınılmaz hale geldiğini vurguladı ve bütün işletmelerin buna hızlı bir biçimde ayak uydurmak zorunda olduklarını kaydetti. AB’nin sınırda karbon vergisi uygulamasından ilk olarak etkilenecek sektörlerden birinin tekstil olduğunu hatırlatan Söktaş Genel Müdürü, “AB'ye ihracat yapmak istiyorsanız, karbon ayak izinizi ölçebilir durumda olmanız gerekiyor ve bu çok kısa sürede yapılabilecek bir çalışma değil maalesef. Şu anda AB’de akredite olan firmalarla bu ayak izinizi ölçmeniz isteniyor sizden. Bu kontakları kurmanız gerekiyor. Bu kafa yapısını şirket içerisinde her yere sirayet ettirmeniz gerekiyor ve o ölçümlere başlamanız gerekiyor. Yani şirketinizde kullandığınız bir A4 kağıdın bile sizin karbon ayak izinize bir etkisi var. Bunların ölçümleri çok kısa sürecek işler değil. O yüzden Türk tekstilcisinin bu konuda proaktif davranması lazım” diye konuştu.
İhracatta 2050 hedefi: Sıfır karbon
Türkiye’nin ihracatında yüzde 42 gibi büyük bir yer tutan Avrupa Yeşil Mutabakatı, Türk ihracatçısının da 2050 yılında sıfır karbon hedefini önüne koymasını beraberinde getirdi. VOA Türkçe’nin sorularını cevaplayan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Karbon ayak izi diye bir sistem kuruldu. Bu, firmalarımızın, sektörlerimizin dünyayı ne kadar kirlettiğini ölçen bir sistem. Avrupa Birliği bununla ilgili önümüzdeki senelerden itibaren en çok kirleten sektörlerden başlamak kaydıyla bir cezai müeyyide silsilesi uygulamaya karar verdi. Eğer biz doğru tedbirleri almazsak bizim ülkemizdeki sektörlere de ortalama 1,8 milyar Euro'luk bir ceza sistemi geliyor. Buradaki en önemli amacımız şirketlerimizin, sektörlerimizin bu cezaları ödememeleri için ülkemizde karbon salınımı yapan şirketlerimizi standartlara, istenen standartlara getirebilmek” şeklinde konuştu.
Türkiye ihracatına avantaj sağlayabilir
Türkiye’nin ve özellikle de Ege Bölgesi’nin yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelme konusunda coğrafi bir avantajı olduğunun altını çizen Eskinazi, dönüşümün hızla gerçekleşebileceği konusunda, “Biz dünyayı kirleten enerji kaynaklarından vazgeçip zamanla yenilenebilir enerji sistemlerine dönebilirsek, bunu da çok çabuk yapabilirsek, hükümetlerimiz de bunun önündeki engelleri çok çabuk kaldırırlarsa biz bu normlara çok çabuk varabiliriz diye düşünüyorum. Yani bu bize dünya ticaretinde bir avantaj getirecektir. Dezavantaj görülse bile yarın öbür gün bir avantaj getirecektir. Çünkü bunu yapamayan ülkeler var, olacak da” ifadeleriyle iyimser konuştu.
KOBİ’ler için teşvik mekanizması talebi
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın adının "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı" olarak değiştirildiğine dikkat çeken Ege İhracatçı Birlikleri Başkanı, hükümetin de konunun ciddiyetinin farkında olduğunu söyledi. “Bundan sonra her üretimimizde çevreye duyarlı fabrikalar, çevreye duyarlı ürünler yapmak mecburiyetinde kalacağız” diyen Eskinazi özellikle Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin (KOBİ) bu sürece uyumu için bir teşvik mekanizmasının hızlıca oluşturulması gerektiğini ifade etti. Eskinazi, “İnsanlık olarak, bizden sonraki nesillere çok temiz ve onların da yaşayabileceği bir dünya bırakmak mecburiyetindeyiz” dedi.