Türkiye’de Corona virüsü salgını nedeniyle 2020 yılını büyük kayıplarla kapatan turizm sektöründe bugünlerde iyimserlik hakim. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy sektörün bu yılki hedefini, “Bu seneyi koşullarda ciddi bir değişiklik olmazsa, tekrar bir virüs dalgası gelmezse 25 milyon turist, 20 milyar dolar üzerinde gelirle kapatırız diye düşünüyorum” sözleriyle ortaya koymuştu. Haziran ayına kadar salgındaki seyrin kötüleşmesiyle Avrupa ve Rusya pazarından umudunu kesen sektörde, Rusya ve Almanya’nın seyahat kısıtlamalarını kaldırmasıyla hareketlenme başladı.
Türkiye’de salgında aşılamanın hızlanması ve yeni normalleşmeye geçilmesiyle, önce 6 Haziran’da Almanya risk kategorisini düşürerek Türkiye’ye gidenlere karantina uygulamasını kaldırdı. Ardından Rusya, Türkiye’ye uyguladığı uçuş kısıtlamasını kaldırarak 22 Haziran’da uçuşları serbest bıraktı. Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda Kuşadası Otelciler Birliği Başkanı Tacettin Özden, bu ülkelerin Türkiye’yi karantina listesinden çıkarmasıyla sektörün rahatladığını söyledi. VOA Türkçe’ye açıklamada bulunan Özden, “Rus pazarı şu anda tamamen açılmış durumda. Herhangi bir kısıtlama olmaksızın geliyorlar. Dolayısıyla bu Türkiye pazarı için son derece önemli. Özellikle Antalya bölgesinde Rus turistler çok ağırlıklıydı. Bu, Antalya pazarını kısmen rahatlattı” dedi.
Your browser doesn’t support HTML5
“Salgın kötüleşmezse rezervasyonlar artarak devam edecek, sezon uzayacak”
Almanya ve Rusya’nın Türkiye’ye en fazla yabancı turist gelen ülkeler arasında olduğunu belirten Özden, “Kuşadası özelinde de biz hem Bodrum havalimanından hem İzmir havalimanından buraya yolcu alıyoruz. Dolayısıyla ciddi bir Rus turist hem Bodrum’a geliyor hem de İzmir’e geliyor. Ruslar artık bizim için de önemli bir pazar haline geldi. Rus sayısının artması bizi de oldukça olumlu yönde etkiliyor. Ayrıca Antalya bölgesinde ve Dalaman gibi Ruslar'ın önemli olduğu pazarlarda otellerde doluluklar arttıkça fiyat rekabeti de tabii nispeten azalıyor. O da bize olumlu yansıyor, daha bir rahatlatıyor” diye konuştu.
Geçen yılın aksine otellerin bu yıl Nisan ayından itibaren açılmaya başladığını söyleyen Özden, “Geçen yılki gibi oteller beklemediler. Türkiye’nin her tarafında oteller Nisan’dan itibaren kademeli olarak açılmaya başladı. Dolayısıyla şu anda neredeyse açılmayan otel kalmadı gibi bir şey. Çok az otel kapalı. Rezervasyonlarda başka ülkelere kayması gibi bir şey söz konusu olmadı. Çünkü açılan yer olmadı zaten destinasyon anlamında. Biz de dünyayla beraber, hatta erken bile açtık biz otellerimizi. Eğer önümüze herhangi bir beklenmeyen kısıtlama veya başka bir şey çıkmazsa, şu andaki görüntü rezervasyonlarımız artarak ve kademeli bir şekilde gidecek” dedi. Özden, Ekim ayı sonunda biten yaz sezonunun bu yıl Kasım ayına uzamasını beklediklerini de sözlerine ekledi.
Salgın yüzünden turizmde en büyük kayıp Türkiye’nin
Bu yılki turizm hedefini ortaya koyan Bakan Ersoy, salgın gölgesinde geçen 2020 yılını 16 milyon turist ve yaklaşık 12 milyar dolar turizm geliri ile kapattıklarını da ifade etmişti. Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) ile Ticaret ve Kalkınma Konferansı'nın (UNCTAD) ortak raporu ise dünyada turizmde geçen yıl en büyük kayba uğrayan ülkenin Türkiye olduğunu ortaya çıkardı. Rapordaki tahmine göre, salgının doğrudan turizm alanında yarattığı kayıp 33 milyar dolar. Yeme içme, perakende ticaret, iletişim ve ulaşım gibi yan sektörlerle birlikte ise bu kayıp yaklaşık üç katına çıkarak 93 milyar dolara ulaşıyor.
Gelinen noktada henüz salgın öncesinin gerisinde olduklarını söyleyen MTS Turizm Acentesi Ege Bölge Müdürü Tanju İçten, “Bizim şirketimiz 2019 sezonunda Türkiye geneline 760 bin yolcu getirdi. Ama 2020’de acayip bir düşüş yaşadık. 200 bin civarlarına düştük. Ama bu sezonla geçen sezonu karşılaştırırsak, bu sezon daha iyi görünüyor. Çünkü Ukrayna, Belarus, Polonya gibi belli başlı ülkeler rezervasyonlara erken başladılar ve devam ediyorlar. Almanya, daha yeni yeni rezervasyon akışına girdi ve yeni yeni rezervasyon alıyoruz. Almanya tarafında ağırlıklı bizim kendi Almanya’da veya yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın rezervasyonları çok büyük bir akışa başladı” dedi. İçten, 2020 yılında toplam 220 bin yolcu getirirken bu yıl daha şimdiden 60-70 bin yolcu getirdiklerini vurguladı.
Sektör İngiltere’den yeşil ışık bekliyor
Sektörün beklentisi İngiltere’nin, Türkiye’den geri dönüşlerde uyguladığı karantinayı kaldırması ve Türkiye’yi yeşil listeye alması. İngiltere, salgınla mücadele kapsamında "trafik ışığı sistemi" adını verdiği ve kısıtlamaların belirlendiği seyahat listesinde, Türkiye'yi kırmızı kategoride tutuyor. VOA Türkçe’ye konuşan İçten, 19 Temmuz’da Türkiye’ye yeşil ışık yakılmasını beklediklerini söyledi. İçten, “19 Temmuz’da İngiltere pazarı açılırsa tahmin ediyorum, çok büyük bir rezervasyon akışı Türkiye’ye olacaktır. Orada uçaklar hazır bekliyor. Bu olursa, son dakika rezervasyonlarıyla ne kapabilirsek kapmaya çalışacağız. Size bir rakam vereyim, Mallorca adası on gün evvel İngiltere’deki listede sarıya veya yeşile döndü. Bir günde 5 bin rezervasyon aldılar. Yani 5 bin rezervasyon aşağı yukarı 13 ila 15 bin yolcu anlamına gelir. Demek ki insanlar bekliyor ve gitmek istiyorlar. Aynısını biz Almanya Türkiye’ye yasağı kaldırdıktan sonraki iki üç hafta yaşadık; 2019 senesindeki günlük bazdaki rezervasyonlarımızı geçtik” sözlerini kullandı.
Kültür turizmi, Uzak Doğu’yu bekliyor
Kültür turizminin yaygın olduğu bölgelerde ise beklenti, Çin, Güney Kore, Japonya, Malezya gibi Uzak Doğu ülkelerinin Türkiye’ye seyahat kısıtlamalarını kaldırması. Denizli’nin Pamukkale travertenleriyle Uzak Doğu ülkelerinden yoğun turist çektiğini söyleyen Denizli Turistik Otelciler ve İşletmeciler Derneği Başkanı Gazi Murat Şen, “Şimdi o pazarların hemen hemen hepsi kapalı. Biz yaklaşık yüzde 50’ye yakın misafirimizi Uzak Doğu’dan alıyoruz. Uçak seferleri açıldığında da biz oradaki acentelerle görüştüğümüzde yoğun bir talebin ülkemize olduğunu görmekteyiz. Belki bir avantajımız da olabilecek Avrupa ülkelerine göre. Uzak Doğu’da yapılan Sinovac aşısı, şu anda Avrupa’da bazı ülkelerde kabul görmüyor. Onun etkisiyle Avrupa’ya giremeyecek olan Uzak Doğulu misafirlerin de ülkemizi tercih etmesini de bekliyoruz” dedi.
2021’in ilk üç ayında Pamukkale ören yerinde günlük yaklaşık 500 ziyaretçi sayısı olduğunu söyleyen Şen, “Bu, şimdi 5 binlere çıktı. Ama biz Pamukkale’ye Temmuz-Ağustos’ta günlük yaklaşık 15 bin ziyaretçi alıyorduk. Bunun 10 binli rakamların üstüne çıkmasını bekliyoruz. Eğer pandemi koşulları değişmez, aşağı doğru ivmeyle hareket ederse yabancı misafirlerin gelmeye devam edeceğini, özellikle Ekim sonunda biten sezonun Kasım, Aralık ayına sarkacağını hatta yıl içinde de hiç bitmeden belki Ocak, Şubat, Mart aylarında da kış turizmi olarak devam edeceğini, en azından 2020 yılında yaşadığımız pandemiden dolayı yaraların da bu sayede bir nebze sarılacağını turizmciler olarak istiyoruz, bekliyoruz” diye konuştu.
“Türkiye turizmi salgından kalıcı hasar almadı”
Ancak acente yöneticisi İçten, turizm sezonunun uzaması beklentisinin her bölge için geçerli olamayacağı görüşünde. İçten, “Antalya bölgesi muhakkak. Antalya artık 12 aylık bir bölge sayılır. Orada dedikleri gibi olabilir. Dalaman bölgesi ise Kasım ayını da programa almaya çalışıyor, tabii bu İngiltere pazarına bağlı. Aralık’a sarkar mı sarkmaz mı bilemiyorum. Ama gelecek sene sezonun Mart başı başlama gibi bir durum var. İzmir ve Bodrum’da ise belki Kasım'dan iki hafta alınabilir ama bu bölgelerde çok yoğun bir kış turizmi olacağını düşünmüyorum” dedi.
Türkiye turizminin salgında kalıcı hasarlar almadığını vurgulayan İçten, “Türkiye’nin zaten Akdeniz çanağında yeri hep mevcuttu. Bizim Türkiye’nin Akdeniz çanağında bir iki rakibi vardır. En büyüğü de İspanya’dır. Diğerleri hepsi Türkiye’den daha küçük destinasyonlar. Türkiye’deki yatak sayısını, var olan tesisleri hafife almamak gerekir. Bizim muhteşem tesislerimiz var. Bugün Yunanistan’ı veya diğer ülkelere gittiğimiz zamanki tesislerle bizim tesisler arasında dağlar kadar fark var. Muhakkak orada da çok güzel büyük tesisler var ama artık yaşlılık söz konusu. Bizim ise mevcut tesislerimiz yüksek standartta. Ben Türkiye’nin bu işin içinden kaybeden olarak çıkacağını hiç düşünmüyorum” diye konuştu.
“Turizm sektörü yerli yatırımcıda kalmalı”
Peki BM’nin raporunda da tüm dünyada salgın yüzünden 1990’lı yıllar düzeyine gerilediği, 2023'e kadar ise ilerleme kaydedilmesinin beklenmediği belirtilen turizm sektörü Türkiye’de nasıl toparlanacak? Sektörün bu noktada devletten beklentileri de var. TÜROFED Başkan Yardımcısı Özden, “Devletimiz kısa çalışma ödeneği ile ciddi bir şekilde personele yardımcı oldu. Birçok ödememiz gereken vergiler vardı, ertelendi. KDV’miz yüzde 1’e düşürüldü. Bu bizim için oldukça önemli bir destekti. Bir ay daha uzatıldı. Umarız sezon sonuna kadar KDV indirimimiz yüzde 1 olarak devam eder. Finansmana erişimle ilgili birtakım sıkıntılar var sektörde. Finansmana ulaşımda birtakım kolaylıklar sağlanmasıyla ilgili beklentimiz var. Onun dışında devletimiz de zaten yapması gereken birçok şeyi de yaptı. Bu iki konuda beklentimiz var” dedi.
VOA Türkçe’ye konuşan Şen ise “Zor durumda olan tesislerimiz var. Otelci arkadaşlarımız var. Kredi desteği verilmesi lazım. Zaten turizmcilerin kredilerdeki ödememe oranı çok düşük. Bu pandemiye kadar biz tüm sektörlere göre ciddi anlamda en az ödeme güçlüğü çeken sektördük. Biz bir anda toparlanıyoruz. Çünkü zaten krizlere de çok açığız, alışığız. 2016’da uçak krizi, Çin krizi, Asya krizi, finansal krizler, bir sürü kriz atlattık. Ama hepsinden çok şükür, sapasağlam çıktık” dedi.
Türkiye’de turizm sektöründe yerli yatırımcıların ağırlıkta olduğuna dikkat çeken Şen şöyle konuştu: “Turizmde gelen dövizin neredeyse yüzde 95’i ülkemizde kalıyor; 55 tane sektörü besliyoruz. O insanlara destek sağlıyoruz. Devletin özellikle turizm yatırımcılarının tesislerinin yabancıların eline geçmesine engel olması, turizmcilere destek vermesi çok önemli. Çünkü biz o tesisleri kaybedersek kazandığımız döviz de çok cüzi olacak. Gelen dövizin büyük bölümü de yurt dışına çıkacak. Bu kriz döneminde ihtiyacı olan tesislere destek verilirse mutlaka biz de sektör olarak kendi içimizde tesislerimizi Türk olarak tutmaya gayret ederiz ve bunu da sağlarız.”