Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, hekim örgütüne yönelik kayyum atama girişimine ve haklarında “örgüt üyeliği” suçlamasıyla soruşturma açılmasına karşı “TTB hangi iktidar olursa olsun halkın sağlığı, toplumun yararı için doğruyu söylemekten asla vazgeçmemiştir, vazgeçmeyecektir” mesajını paylaştı.
TTB Merkez Konseyi, bugün aralarında VOA Türkçe’nin de bulunduğu basın kuruluşları temsilcileriyle buluşmasında, Ankara’da yarın başlayacak yeni dava süreci ve TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklu yargılandığı davaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. TTB yöneticisi hekimler, tüm adli süreçlerde kendilerine yöneltilen terör bağlantılı suçlamalara karşı “Biz TTB örgütü üyesiyiz” diyerek tepki verdi.
TTB İkinci Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten, “TTB Merkez Konseyi’nin görevden alınması” talebiyle yarın başkentte ilk duruşması görülecek dava kapsamında yönetime kayyum atama kararı alınabileceğini ancak bunun geçici olacağını ve yeniden seçim ile yönetim oluşması gerektiğini işaret etti.
TTB Merkez Konseyi’nin görevine son vermek için içi boş bir dosya ile dava açıldığını söyleyen Ökten, bu dava dosyası ile birlikte tesadüfen TTB yöneticileri aleyhine “örgüt üyeliği” suçlamalı bir başka dosya açıldığını da öğrendiklerini açıklayarak, bu dosya üzerinde ise gizlilik kararı bulunduğunu ifade etti. Bu soruşturma dosyası ile asıl amacın Konsey yerine kayyum atama kararını alabilmek için hukuki zemin oluşturulmaya çalışıldığını düşündüklerini belirten Ökten, “Konsey’in şu an 8 üyesi Sağlık Bakanlığı veya üniversitelerde çalışan devlet memurlarıdır. Hepimiz işinde olan, hasta bakan, ameliyat yapan, öğrencilere veya asistanlara ders anlatan kimseleriz. Hakkımızda böylesine ciddi bir suçlama nasıl olabilir. Tüm bunları değerlendirdiğimiz zaman TTB Merkez Konseyi Başkanımız Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı üzerinden başlatılan algı yönetiminin asıl hedefini de iktidar son yaptığı açıklamalarla açıkça ortaya koymuştur. Hedefleri başta TTB olmak üzere, sırada TMMOB olmak üzere, tüm meslek birliklerinin kendilerinin istediği şekilde hareket etmesi ya da etkisizleştirilmesidir. Son dönemlerde sıkça yaşadığımız seçimle ele geçiremedikleri yerleri kendi yöntemleri ile kayyum atayarak ele geçirmek ve yönetmek isteğidir” açıklaması yaptı.
“Biz sadece TTB örgütü üyesiyiz”
Özellikle Corona virüsü salgınında Sağlık Bakanlığı’nın üstünü örtmeye çalıştığı tüm vaka tablosunu açıkladıklarını ve halka gerçekleri sunmaya çalıştıkları için TTB’nin hedef alındığını anlatan Ökten, bunun iktidarda rahatsızlık yarattığını kaydederek, o dönemde de “TTB’nin adındaki Türk ifadesi çıkarılmalı” gibi açıklamalarla hedef alındıklarını anımsattı.
TTB Genel Sekreteri Dr. Vedat Bulut da, TTB’ye olası kayyum atamasıyla aslında seçilmiş yönetime açıkça müdahalede bulunulmuş olunacağını belirterek, TTB’ye bağlı illerdeki 65 tabip odası tarafından olağanüstü seçim kararıyla yeniden Merkez Konsey seçimi yapılacağını ve TTB’nin her türlü baskıya rağmen normal çalışmasını sürdürdüğünü, sürdüreceğini söyledi.
Ökten ve Bulut, yeni soruşturma dosyasındaki “örgüt üyeliği” suçlamasına ilişkin olarak da, savunma haklarının engellendiğini, gizlilik kararıyla detaylı bilgi edinemediklerini belirterek, “Biz hepimiz hekimler olarak TTB örgütü üyesiyiz” açıklamasında bulundu.
“Fincancı sağlık koşullarına rağmen tutuklu”
TTB Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın TTB adına değil, adli hekim olarak yaptığı bireysel açıklaması nedeniyle yargılandığı davayı “ifade özgürlüğü aleyhine bir dava” olarak gördüklerini vurgulayan TTB yönetimi, Fincancı’nın beyin tümörü ameliyatı geçirmiş olmasına, tansiyon, bel fıtığı gibi kronik rahatsızlıklarına rağmen tutuklu yargılanması nedeniyle fiilen ağır şekilde cezalandırıldığını da gündeme taşıdı.
İlgili Haberler Türk Tabipleri Birliği Başkanı Fincancı Tahliye EdilmediTTB İkinci Başkanı Ökten, geçtiğimiz yıl 21 Ekim’de Fincancı’nın ifade vermeye hazır olduğunu resmen beyan etmesine rağmen, 23 Ekim sabahında evinde polis baskınıyla göz altına alındığını, 24 Ekim’de insani koşullarda olmayan şekilde Ankara’ya getirilerek tutuklandığını ve 23 ve 29 Aralık’taki duruşmalarda ise Fincancı’nın Ankara’dan İstanbul’a elleri kelepçeli getirilmesi gibi insan haklarına aykırı muamele gördüğünü özetledi.
“Şebnem Hoca’nın dosyası yaptığı açıklama nedeniyle propaganda suçlamasıdır. Propaganda suçlaması bırakın tutuklanmasını, gözaltına alınmasını gerektirecek bir durum dahi değildir” diyen Ökten, sağlık koşullarına rağmen Fincancı’nın tutuksuz yargılanmamasıyla hukukun katledildiğini söyledi.
Bu arada Fincancı aleyhine duruşma 11 Ocak’ta İstanbul’da iken, hemen öncesinde TTB yönetimi aleyhine 10 Ocak’ta Ankara’da duruşma tarihi belirlenmiş olmasına da dikkat çekildi.
“Kimyasal silah açıklaması” ve TTB ilişkisi
TTB hakkında geçmişte de farklı adli süreçler işletilmesi itibarıyla “Fincancı’nın Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) yönelik kimyasal silah suçlamasıyla ilgili açıklaması ile TTB’yi güç duruma düşürdüğü” görüşü de soruldu. Bu noktada Fincancı’nın davada verdiği ifadesinde söz konusu açıklamayı adli hekim sıfatıyla yaptığı ve TTB Başkanı olarak yapmadığı yönündeki ifadesi hatırlatıldı. Ancak TTB Merkez Konseyi’nin süreci “ifade özgürlüğü davası” olarak değerlendirdiği vurgusu yapıldı. TTB yönetimi, “Bu içeride tartışıldı ancak sonuçta örgüt olarak bir hekim, biliminsanı olarak yaptığı bir açıklama nedeniyle Fincancı’nın asla tek başına bırakılamayacağı kararı oluştu” mesajını verdi.
TTB Merkez Konseyi yöneticisi Prof. Dr. Nursel Şahin, Fincancı’nın kendi ifadesiyle bireysel bir açıklama yaptığını ancak TTB yönetimi olarak başkanına ve örgütüne sahip çıkma kararı aldıklarını söyledi. Şahin, Fincancı’yla ilgili “Biz suçlamasına denk olmayan bu yargılama sürecine, tutukluluk haline ve bu süreçte uğradığı insan hakları ihlallerine karşı çıkıyoruz. Biz Fincancı üzerinden topluma verilen gözdağına karşı çıkıyoruz. TTB, geçmiş dönemlerde de, son olarak pandemi döneminde de, halkın sözüne güvendiği ve güven duyduğu kuruluşlar listesinde hep ön sıralarda yansıtmış bir kurumdur. Bu nedenle TTB saldırıya uğramaktadır ve tüm örgüt olarak hep birlikte mücadelemizi veriyoruz” diye konuştu.
TTB Merkez Konseyi yöneticisi Dr. Onur Naci Karahancı da, tıp tarihi alanında akademisyen olduğunu anımsatarak, kamuoyunda “Hipokrat yemini” olarak adladırılan “hekimlik yemini” itibarıyla sağlık, emek ve meslek adına topluma verdikleri sözü tutmak zorunda olduklarını dile getirdi. Karahancı, TTB aleyhindeki son süreci de toplumsal sorumluluk ile değerlendirdiklerini sözlerine ekledi.