Trump'ın İkinci Azil Davası ABD’yi Nasıl Etkileyecek?

Donald Trump, hakkında iki kez azil davası açılan ilk ABD Başkanı olarak şimdiden tarihe geçti. Ancak Trump, 6 Ocak'ta destekçileri Kongre binasına baskın düzenlemeden önce, ABD tarihinde çok daha farklı şekilde girmeyi umuyordu.

Başkanlık tarihçisi Barbara Perry; kural tanımazlığı, Twitter mesajlarındaki zorbalığı ve ırkçı eğilimlerine rağmen Trump'ın 2016'da yürüttüğü seçim kampanyasında verdiği sözlerin büyük çoğunluğunu yerine getirdiğini söylüyor.
Virginia Üniversitesi Başkanlık Çalışmaları Bölüm Başkanı Perry, "Trump belki de başkanların çoğunun aksine vaatlerini yerine getirdi. Zenginlerin ödediği vergi miktarını düşürdü. Federal düzenlemeleri kısıtladı ve azalttı. 200'den fazla muhafazakar yargıcı alt mahkemelere atadı, ABD Anayasa Mahkemesi'ne ise üç muhafazakar yargıç atamayı başardı. Çin'e karşı zor kullanma taktiklerine başvurdu. Güney sınırına kısmen duvar inşa etmeyi ve kaçak göçü azaltmayı başardı" diyor.

Tarihçilerin 45'inci ABD Başkanı Trump'ı yıllar sonra nasıl algılayacağını ve yansıtacağını tahmin etmek güç. Bakış açıları, zamanla değişebilir. Ancak başkanlık tarihçisi Barbara Perry, “Trump'ın isyana kışkırtma suçlamasıyla Senato'da yargılanması, başkanlık dönemi boyunca elde ettiği başarıları arka plana itecek ya da lekeleyecek” diyor.

Tarih kitaplarında Trump'ı diğer başkanlardan ayıran en büyük özelliği, liderliğini yaptığı hükümete karşı isyanı teşvik etmekle suçlanması ve bu suçlamadan yargılanması olabilir.

Tarihi dava

Temsilciler Meclisi, 74 yaşındaki Donald Trump'ın, 6 Ocak 2021'deki Kongre baskınından önce yaptığı yaptığı ateşli konuşmada destekçilerini isyana kışkırttığı suçlamasıyla 13 Ocak'ta görevden azledilmesi kararı aldı.

Temsilciler Meclisi’nin kararı sonrasında yarın (9 Şubat) Senato’da Trump’ın davası görülmeye başlanacak.

İlgili Haberler Amerikalılar Trump'ın Azli Konusunda İkiye Bölündü

Trump yandaşları, Kongre'nin her iki kanadının Joe Biden'ın Kasım 2020'de aldığı Seçiciler Kurulu oylarını saymak ve Biden'ın zaferini tescil etmek üzere yaptığı ortak oturumu durdurmak istedi. İsyancılar arasında beyaz ırkçılıkla bağlantılı teorileri destekleyen aşırı sağcı grupların mensupları da vardı.

Georgetown Üniversitesi Hukuk Merkezi'nden anayasa hukuku profesörü Susan Low Bloch, Kongre baskını ve Trump'ın oynadığı rol konusunda, "Bu, Trump’ın sicili üzerindeki kara bir lekedir. Senato tarafından suçlu bulunursa çok ciddi sonuçları olur. Bir daha seçimlere katılamaz. Bundan destekçileri de çok etkilenir çünkü bir daha Trump'a oy veremezler. Ayrıca gelecekteki hükümet yetkililerine isyana kalkışmamaları konusunda bir uyarı verilmiş olur" dedi.

Bloch, Trump'ın suçlu bulunması için yeterli sayıda Cumhuriyetçi Partili senatörün Demokratlar'a katılması olasılığının düşük olduğunu kabul ediyor. Trump'ın suçlu bulunması için 100 sandalyeli Senato'da üçte ikilik çoğunluk sağlanması, yani 67 senatörün Trump'ın suçluluğunun kabulü yönünde oy kullanması gerekiyor. Ancak 45 Cumhuriyetçi Partili senatör şimdiden, azil davasını daha başlamadan reddedecekleri yönünde oy kullandı. Bu da Senato'daki duruşma sonrasında ne yönde oy kullanacaklarının ipucunu veriyor.

Trump ayrıca görev süresi dolduktan sonra Senato'da yargılanan ilk başkan olacak. Ancak Demokrat Partililer, Trump'ın Kongre baskını nedeniyle hesap vermesi gerektiğini savunuyor.

Temsilciler Meclisi Nancy Pelosi, bu konuda, "Trump yargılanmalı ve suçlu bulunmalıdır ki gelecekte hiçbir başkan insanları isyana kışkırtmanın kabul edilebilir bir durum olduğunu düşünmesin" dedi.

Azil suçlaması

Bir başkan, suçlu bulunduğu takdirde görevden uzaklaştırılabilir ya da gelecekte seçimle kamu görevine getirilmesi engellenebilir.

ABD'nin 17'nci Başkanı Andrew Johnson, hakkında azil davası açılan ilk başkandı.

ABD tarihinde şimdiye kadar sadece üç başkan görevden azledilmek üzere Senato'da yargılandı. Andrew Johnson 1868'de, Bill Clinton 1998'de, Trump ise 2019 yılında yargılandı. Ancak hakkında azil davası açılan hiçbir Başkan Senato'da suçlu bulunmadı.

Eski Başkan Bill Clinton, 18 Aralık 1998 yılına ait bu fotoğrafta, hakkında azil davası açılmasına karşı çıkan Demokrat Partili Temsilciler Meclisi üyelerine teşekkür ettiği bir konuşma yapıyor.

Profesör Susan Low Bloch, Bill Clinton yargılanmadan önce Temsilciler Meclisi Adalet Komisyonu'nda ifade veren isimler arasındaydı. Bloch, 19 hukuk uzmanından oluşan panelde yer alan tek kadındı. Bloch, Trump hakkındaki azil davasındaki gerekçeyi haklı bulsa da bir siyasi aygıt olarak bu sürece sıklıkla başvurulmasına karşı uyarıda bulunuyor ve azil davalarının hukuki bir çözüm olarak gücünün zayıflatılabileceğini savunuyor.

"Azil süreci 'utanç lekesi' olarak tanımladığım bir hal almamalı" diyen Bloch, "bu süreç, sadece bir başkanın gerçekten görevden uzaklaştırılmasını gerektiren durumlarda ya da görevden ayrıldıysa bir daha seçime girmesinin engellenmesi için kullanılmalı. Eğer daha hafif bir gerekçeyle kullanılırsa o zaman değeri düşürülmüş olur" diyor.

Ciddi bir bölünme

Bir başkanın hakkında iki kez azil kararıyla Senato'da yargılanmasının tam tarihi öneminin ve etkisinin anlaşılması, uzun yıllar sürebilir. Ancak 6 Ocak 2021 Kongre baskınının ciddiyetiyle ilgili parçaları şimdiden biraraya getirmeye başlayan tarihçiler, bu olayın uzun vadede Amerika'ya zarar vermesini engellemek için ulusal bir hesaplaşma yapmak gerektiğini söylüyor.

New York Üniversitesi'nden tarih ve kamu hizmeti profesörü Timothy Naftali, "Bunun sadece ikinci bir azil süreci değil, ülkenin sarsıcı bir siyasi patlamayla başa çıkmaya çalıştığını anlamak önemli. Tarihimizde ilk kez görev başındaki bir başkan iktidarın barışçı şekilde el değiştirmesini engellemeye çalışmıştır" diyor.

2020 seçimlerinin sonucuna karşı çıkan Trump, yaygın seçim hileleri ve seçim yetkililerinin usulsüzlükleri nedeniyle kaybettiğini iddia etmişti. Ancak Trump'ın Adalet Bakanı William Barr, seçimin sonucunu değiştirecek ölçüde hile yapıldığına ilişkin kanıt olmadığını söylemişti. O dönemde Senato Çoğunluk Lideri olan Mitch McConnell da Trump'ın iddia ettiğinin aksine milyonlarca kişinin yasadışı yollardan oy kullandığına ilişkin kanıt olmadığını kaydetmişti.

Ancak Kongre kuşatmasından sadece birkaç saat sonra 8'i Senatör 139'u Temsilciler Meclisi üyesi olmak üzere 147 Cumhuriyetçi Partili, seçim sonuçlarını geri çevirme yönünde oy kullanmıştı.

Amerikan Tarih Cemiyeti Başkanı James Grossman, "Kongre'de şimdiye kadar bir seçimin sonucunu geçersiz kılmak için bu şekilde büyük bir adım atılmamıştı. Bu sıradışı bir durum. Daha önce hiç yaşanmadı. Bir seçimin hukuka uygunluğu, kendi partilerinin mensubu olan seçim yetkilileri tarafından aksinin iddia edilmesine rağmen hiçbir zaman sorgulanmamıştı" diyor.
Grossman, "Bu iddialara bir de isyanı, kalabalıkların Kongre'ye saldırmasını ekleyince çok sayıda Amerikalı'nın demokrasimizi oluşturan siyasi kurumlara yabancılaştığını görüyorsunuz" şeklinde devam ediyor.

İsyan

ABD Kongresi'nin işleyişinin engellenmesine yönelik son ciddi girişim, 1861 yılında, İç Savaş öncesinde Güney eyaletlerin senatörlerinin koltuklarını boşalttığı olaydı. Cumhuriyetçi Partili Abraham Lincoln, güney eyaletlerinde köleliğin yaygınlaştırılmasına karşı çıkan bir başkanlık kampanyası yürütmüştü.

Lincoln, 1860 seçimlerinde başkan seçildikten sonra güney eyaletlerinin istediği her türlü tavize karşı çıkmıştı. Sonunda bu anlaşmazlık iç savaşa dönüşmüştü.
ABD İç Savaşı'nda 620 bin Amerikalı hayatını kaybetmişti. Savaş sona erdiğinde güney eyaletlerinden oluşan Konfederasyon'un lideri Jefferson Davis, vatan hainliği suçlamasıyla tutuklanmıştı. Ancak hiç yargılanmayan Davis, iki yıl sonra hapisten çıkmıştı.

ABD'nin 16'ncı başkanı Abraham Lincoln, 1861 ve suikast sonucu öldürüldüğü 1865 yılları arasında başkanlık yapmıştı.

Abraham Lincoln suikast sonucu öldürüldükten sonra başkanlık koltuğuna oturan Andrew Johnson, 25 Aralık 1868'de ABD'ye karşı savaşan tüm Konfederasyon mensupları için af kararı çıkarmıştı. Bu kişilerin bazıları, ırksal ayrımcılığı hukuki kılan Jim Crow yasalarının mimarlarıydı.

Richard Nixon Başkanlık Kütüphanesi'nin eski direktörlerinden olan Profesör Naftali, "ABD İç Savaşı'nın gerçekliklerinin gözardı edilmesi, güney eyaletlerinin 1960'lı yılların ortalarına kadar ırk ayrımcılığı uygulamasını dayatması için bir fırsat oluşturdu" şeklinde konuşuyor.

ABD Kongresi, 1877 yılında vardığı anlaşmayla, İç Savaş sonrasında başlayan ve güney eyaletlerinin yeniden Birlik'in içine dahil edilmesini, güneydeki toplum yapısını yeniden düzenlemeyi ve özgürlüklerine kavuşan siyah kölelere vatandaşlık hakları tanınmasını amaçlayan Yeniden Yapılanma Dönemi'ni sona erdirdi. Daha sıkı bir siyasi birlik oluşturma amacıyla güney eyaletlerinde beyaz ırkçılık yeniden hakim kılındı.

Amerikan Tarih Cemiyeti Başkanı James Grossman, "Yeniden Yapılanma Dönemi, beyaz ırkçıların sergilediği terörizm nedeniyle sona erdirildi. Birçok tarihçi bu konuda fikir birliği içinde. Ancak bunu anlamamız çok uzun zaman aldı" diyor.

Grossman, ABD İç Savaşı'ndan sonra atılan yanlış adımların, bölünmeye neden olan etkenleri anlamadan ve kabul etmeden bir ülkeyi iyileştirmeye çalışma girişiminde bulunmanın hata olduğunu ortaya koyduğunu söylüyor.
Grossman, "ABD, 19'uncu yüzyılda kimilerine göre siyah Amerikalılar'ın haklarını feda ederek yaralarını sardı ve yüzeysel bir birlik oluşturmayı başardı. Bunu bir daha yapamayız" şeklinde konuşuyor.

İyileşmeye uzanan yol

Amerikan tarihi, ırkçılar kınanmak, utandırılmak ya da dışlanmak yerine cesaretlendirildiğinde ya da onlara bir platform sağlandığında ülkenin çok daha ağır bedeller ödediğini gösteriyor.

6 Ocak'taki Kongre baskınının verdiği hasarın tamiri, baskının neleri tehlikeye attığının geniş kapsamlı olarak anlaşılmasını gerektiriyor.

Profesör Naftali, ülkeyi iyileştirmenin yolunun gerçeklerin anlaşılmasından ve beyaz ırkçılığın oluşturduğu iç terör tehdidiyle etkili şekilde mücadele etmeye başlamaktan geçtiğini söylüyor.

İlgili Haberler Washington Trump'ın Azil Davasına Hazırlanıyor

"Mesele artık Donald Trump'tan daha büyük" diyen Naftali, "Bu mesele artık bir ülke olarak nasıl biraraya gelebileceğimiz ve milyonlarca Amerikalı'yı zehirli saçmalıklardan oluşan bir dünya görüşüne inandıklarına ve yanlış liderin yolundan gittiklerine nasıl ikna edeceğimizle ilgili. Tek bir kişinin yargılanması ya da bir anayasa maddesinin kullanılması, bu büyük sorunun çözülmesini sağlamayacak" şeklinde konuşuyor.

Naftali'ye göre Trump'ın en ateşli destekçilerinin Demokrat Partililer'e inanması olasılığı son derece düşük. Bu nedenle Cumhuriyetçi Partili yetkililerin ve fikir önderlerinin ülkedeki gerginlikleri azaltma ve Trump destekçilerini kutuplaşmadan uzaklaştırmada liderlik rolü üstlenmesi gerekiyor.

Naftali, "6 Ocak'taki Kongre baskınının anayasal sistemimize yönelik bir tehdit unsuru olduğunu kabullenme görevi, Cumhuriyetçiler'in üzerinde. Bunu kabullendikten sonra şiddet içerikli başkaldırının neden yasadışı olduğunu ve ABD Anayasası'nın Birinci Ek Maddesi tarafından güvence altına alınan ifade özgürlüğü kapsamında korunmadığını anlatmaları gerekiyor" diyor.

Başkanlık tarihçisi Barbara Perry ise aşırılık yanlıları gücü ele aldığında demokrasinin tehlike altına girdiğini vurguluyor.

Perry, "Çoğu Amerikalı, siyasi yelpazenin orta kısmında yer alıyor. Evet, aşırılık yanlıları var, ama genellikle azınlıktalar. Genellikle merkeziyetçiler hakim. Demokrasimiz bu nedenle varolmayı sürdürüyor. ABD Anayasa Mahkemesi'nin eski üyelerinden Yargıç Sandra Day O'Connor, demokrasinin genetik olmadığını, demokrasinin ne olduğunun, demokrasiyle nasıl yaşanması gerektiğinin, demokrasinin nasıl işletileceğinin ve nasıl bir parçası olunacağının her nesle öğretilmesi gerektiğini söylerdi" şeklinde konuşuyor.