Avrupalılar, Amerika Başkanı Donald Trump ve Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin arasında gerçekleşen zirveyle ilgili panik ve rahatlama arasında karmaşık duygular sergiliyor.
Trump’ın karşı tarafa herhangi bir koz vermemesi bir rahatlama yarattı ancak yine de Trump’un Rus liderle yakınlaşmaya çok istekli görünmesi kaygı yarattı. Trump’ın Rus lidere rakip yerine müttefik tarzı bir yaklaşım sergilemesi kafalarda soru işareti oluşmasına neden oldu.
Başkan Donald Trump’ın zirve başlamadan önce Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de verdiği röportajda Avrupa Birliği’ni, Çin ve Rusya’dan daha büyük bir düşman olarak nitelemesine karşın iki liderin havası çok da iyi değildi.
Zirve öncesinde Avrupalılar’da, deneyimli Putin karşısında Amerika Başkanı’nın, Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ve Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesindeki ayrılıkçılara desteği konusunda taviz vermesi endişesi vardı. Ancak göründüğü kadarıyla Rusya Cumhurbaşkanı, Kırım konusunda ve Rusya’nın yeniden G7’ye katılması ya da Trump’ın İran anlaşmasından çekilme kararını geri alması konusunda herhangi bir uzlaşma sağlayamadı.
Ayrıca Trump, Rusya’nın Almanya’ya enerji satışını arttıracak Kuzey Akım 2 doğal gaz boru hattı projesine ilişkin itirazını da sürdürdü.
Ancak Trump’ın “derin yapıcı diyalog” dediği ve Amerika’yla Rusya arasındaki sorunların çözümünde ilk adım olarak nitelediği gelişmeler, Avrupa’ya yönelik suçlamaları ön plana çıkardı. Bu noktada Trump uluslararası bir uzlaşmacı olarak görünme arzusuyla Kremlin’in 2016 Amerika başkanlık yarışına müdahalesini görmezden geldi.
Zirve, Avrupa basınında manşetleri süsledi. İspanya’da yayın yapan ABC gazetesi de dünyanın en büyük iki nükleer gücü olan ülkelerin liderlerinin el sıkışırken tam sayfa fotoğrafını yayınladı ve “Trump ve Putin: Arkadaş Gibiler” başlığı attı. Gazete, ‘En azından şimdilik iki lider Rusya’nın Amerikan seçimlerine müdahalesi ve soğuk savaşı geride bıraktılar’ diye yazdı.
Bir başka İspanyol gazetesi El Pais de, ‘Trump Avrupa Birliği’ni döverken Putin’le arkadaş oldu’ yorumunda bulundu. Belçika’da yayınlanan Le Soir gazetesi de Rusya’nın 2016 yılındaki başkanlık seçimlerine müdahale ettiği iddiaları karşısında ‘Trump Amerikalı yetkililerin değil Putin’in yanında yer aldı’ yorumuna yer verdi.
Bazı gazeteler konuya daha yumuşak yaklaştı. Belçika’da yayınlanan De Morgen gazetesi, liderlerin ikili ilişkiler üzerinde çalıştıklarını yazdı ve “Daha iyi bir geleceğe” başlığını kullandı.
Trump’ın Avrupa’yla ilgili söylemlerine sempatiyle yaklaşan İngiltere’nin Daily Telegraph gazetesiyse, Amerika Başkanı’nın barış konusundaki hedefini övgüye değer olarak niteledi. Ancak yine de gazete zirvenin Kremlin için bir zafer olduğunu yazdı.
Gazetenin başyazısında, “Eşit bir ortak olarak Başkan Trump, Putin’e en çok istediği şeyi sundu: saygı. Ruslar herhangi birşey yapmadan ilişkiyi sıfırlamış oldu” ifadeleri kullanıldı.
Avrupalı liderler ve yetkililerin Trump’a karşı tavırları da sakindi. Zirve hakkında Amerika Başkanı ve onun öfkeli yorumlarından uzak kalmak isteyenlerin haricinde çok az sayıda lider zirveye ilişkin yorumda bulundu. Ancak özel görüşmelerde Trump’ın Rusya’yla ilişkilerin kötü olması konusunda batıyı suçlamasından duyulan rahatsızlık vardı. Alman yetkililer zirvenin Avrupa ve Trump’ın liderliğindeki Amerika arasındaki ayrılıkları arttırması endişelerini dile getirdi.
Avrupalılar, Trump’ın Putin’le kişisel ilişkileri geliştirme konusundaki söylemine ek olarak Amerika’nın Avrupa’yla ilişkilerine dair dinamiklerden uzaklaşmasından da kaygı duyuyor. Bir İngiliz diplomat, “Taviz verilmemiş olmasından dolayı rahatladım” diye konuştu. Aynı diplomat yine de “Ancak Amerika Başkanı’nın ülkesinin geleneksel müttefiklerindense Putin’le daha samimi olması bizi rahatsız ediyor” dedi.
Sky News Televizyonu’na konuşan İngiltere’nin eski Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Jeremy Greenstock, Trump’ın Putin’le ilişkilerini iyileştirme çabasını iyi bir gelişme olarak niteledi. Greenstock,”Amerika Başkanı bunu saf bir duyguyla yapıyor ve görünüşte Putin’den daha fazla karşılık elde ediyor” dedi.
Zirve öncesinde Trump’ın Avrupa’yı düşman olarak tanımladığı röportaja dönüldüğündeyse uzmanlar hala Trump’ın neyi kast ettiğini anlayamadıklarını söylüyor. Bunun Avrupa ve Amerika’nın ayrılmaya başlaması anlamına gelip gelmediğini çözemiyorlar.
Bazı yetkililer Trump’ın düşman ve rakip kelimelerini aynı anlamda kullandığını söyleyerek teselli buluyor. Bu noktada da yazılı belgelerin diplomasideki önemine dikkat çekiyorlar. Ve son NATO zirvesinde müttefiklerin Rusya’ya karşı savunma garantisi veren ve Rusya’ya sert tepki gösteren 23 sayfalık prensipleri üzerinde varılan uzlaşmayı hatırlatıyorlar.
Avrupa Konseyi Dış İlişkiler üyesi Mark Leonard, “Trump yönetiminde her zaman karşılaştığımız ikilemlerden biriyle karşı karşıya kaldık. Başkan Trump azgın bir boğa gibi her tür açıklamayı yapıyor ancak yine de sonuçta geleneksel Amerikan politikasından çok farklı bir durum söz konusu olmuyor. Bu nedenle de herkes neye inanacağını anlamaya çalışıyor. Başkan’a mı yoksa uygulanan politikaya mı?”
Bir şekilde Avrupalılar’ın transatlantik ilişkilerin sağlam olduğu fikrine tutunmaktan başka seçenekleri yok. Uzmanlar Avrupa’nın güvenlik varsayımlarının da bunun üzerine kurulu olduğunu ve şu aşamada tek başına hareket etmeye hazır bir Avrupa olmadığını söylüyorlar.
Zirvenin ötesinde Amerikalı senatörler ve hükümet yetkilileri Amerika’nın Avrupalı mütteffiklerine güvence vermek ve sinirleri yatıştırmak adına adımlar attılar. Amerikalı yetkililer Trump’ın dikkatsizce yaptığı açıklamalara çok önem verilmemesi ve ciddiye alınmaması gerektiğini söyleyerek Trump’ın izlediği yolun istediklerini elde etmek adına uyguladığı taktikler olduğunu anlattılar. Avrupalı bir bakan Amerika’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada “Bir Beyaz Saray yetkilisi bu söylemlerin kişisel algılanmaması gerektiğini, bunun sadece işin gereği olduğunu söyledi” dedi.
Trump’ın bu değişken yaklaşımına karşın, Amerika Savunma Bakanı James Mattis kırılması mümkün olmayan Transatlantik bağların garantisini verdi. Mattis, Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’teki güney Avrupa savunma bakanları toplantısında da, çalkantılı NATO zirvesinin ardından, Washington’un Avrupa kıtasındaki barış ve refah konularındaki kararlılığını vurguladı.
Ancak bazı Avrupalı yetkililer Amerika’nın politikalarıyla Başkan’ın Twitter’dan verdiği mesajlar arasında bir uyum ortaya çıkmaya başladığını söylüyorlar. Buna kanıt olarak da Trump’ın Avrupa’yla ticaret savaşları konusunda tweetler atmasından sonra Avrupa’dan ithal edilen metallere getirilen gümrük vergilerini gösteriyorlar.
Chatham House uzmanlarından Robin Niblett’e göre, Başkan Trump kişisel olarak Avrupa’yı biraz da Avrupa Birliği’ni eleştiriyor ve bu da dış politikasının odağını oluşturuyor. Chatham House’ın web sayfasında yayınlanan uzman görüşünde de Niblett, “Ona göre Avrupa, Amerika’nın son 30 yıldır fayda sağladığı tezinin afişi durumunda” diyor.
Mark Leonard podcast yayınında, “Trump müttefiklerine inanmıyor. Eğer önce Amerika diye düşünüyorsanız o zaman farklı yaklaşımlar düşünürsünüz. Bu da şu noktada sadece işbirliği yapabileceğiniz ülkelerle çalışacağınız anlamına geliyor. Uzun süreli ilişkiler kurmaya ihtiyacınız yok. Müttefikler bir sorun. Onlar adeta evinize çıkıp gelen, sizden borç para alan, bütün gün kalan ve havuzunuzdan çıkmayan istenmeyen akrabalar gibiler” değerlendirmesini yapıyor.
LONDRA —