ISTANBUL —
İki hafta süren gösterileri polisin bastırmasının ardından sonra Taksim Meydanı bir haftadır sükunetini koruyor.
Gezi Parkı’nın şimdiki işgalcileri polisler. Yüzlerce polis, eylemcilerin sessiz protestolarını sürdürdüğü meydanda devriye geziyor.
Çevre protestolarıyla başlayan eylemler, eylemcilerin polisi kendilerine karşı orantısız güç kullanmakla suçlamasının ardından yayıldı. Muhalefet partileri, devrimci hareketler ve radikal gruplar da eylemlere katılmakta gecikmedi.
Bu gruplardan bazıları hükümetin yeşil alanları ve tarihi binaları yok eden inşaat programlarından duydukları öfkeyi dile getirdi. Diğer gruplarsa alkol satışına yönelik kısıtlamalardan rahatsızdı. Türkiye’de satışı serbest olmakla birlikte alkol tüketimi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi ve dindar Müslümanlar arasında hoş görülmüyor.
Bunların yanı sıra aşırı görüşlü gruplar Gezi Parkı olaylarının kendi devrimlerini gerçekleştirme fırsatı olarak gördü.
Başbakan ateş altında
Tüm protestocuların ortak öfkesi, yetkililerin kendilerine yönelik sert müdahalesi ve Başbakan’ın tepkileri oldu. Başbakan, göstericileri çapulcu olarak tanımladı, çıkan şiddetten kendilerini sorumlu tuttu.
Bazıları, 11 yıldır iktidarda olan Erdoğan’ın gittikçe otoriter bir hale geldiğine ve halkın iradesini dikkate almadığına inanıyor.
Güvenlik görevlisi Satı Ay, gösterilere katılma nedeni olarak hem bu şiddetten dolayı dehşete kapılmasını, hem de Başbakan’ın alevlendirici açıklamasını gösteriyor. Ay, “[Erdoğan’ın] koltuktan kalması, hükümetin istifa etmesi lazım. Yeniden, sıfırdan bir hükümet kurulması ama düzgün bir hükümeti kurulması lazım. Halkı dinleyen, destekleyen yeni bir hükümet kurulmalı. [Başbakan] Göstericileri çapulcu diye adlandırmaktan ve halkı birbirine karşı kışkırtmaktan vazgeçmeli” diye konuşuyor.
Yalnızca adını veren Sevilay adlı bir öğretmen, protestoların ana nedenini partizan siyasete değil ama ‘bireysel özgürlüklerin kaybedildiği hissiyatına’ bağlıyor. “Politikalar üzerinden hareket etmeyi doğru bulmuyorum. Çünkü burada yazan ve hepimizin desteklediği bir şey vardı. Biz herhangi bir siyasi partinin çatısı ya da bayrağı altında bir arada değiliz. Biz halkız ve hepimizin sıkıntıları var” diye konuşan Sevilay, bu sıkıntılara kulak verilmesini, “eşitlik, adalet ve hukuk devleti” istediklerini söylüyor.
Bununla birlikte Taksim Meydanı’na on kilometre ötede, eski İstanbul’un işçi sınıfının yaşadığı Eyüp semtinde Başbakan Erdoğan oldukça popüler. Emekli Ahmet Arda, gösterilerin şiddet eylemlerine döndüğüne ve polisin müdahalesinin şart olduğuna inanıyor. Arda, “Hükümetin tavrını gayet olumlu buluyorum. Gösterileri de hiç iyi bulmuyorum. Bu, Türkiye Cumhuriyeti kuruldu kurulalı hayatımda böyle rezillik görmedim. Benim yaşım 50,” diye konuşuyor.
Laik muhalefet
Çok sayıda Türk Başbakan Erdoğan’ın İslamcı inancına bağlı ve Atatürk tarafından kurulan laik devlet unsurlarına karşı çıkıyor.
İktidara gelmesinden bu yana ekonomik refahın artması, Başbakan Erdoğan’a desteği daha da arttıran bir neden.
Restoran çalışanı Mehmet Boşal, muhalefetin Erdoğan’ı ‘diktatör’ diye tanımlamasını doğru bulmuyor. Boşal, “Demokrasiyle bir alakası yok, halk hükümet olarak onu seçti, onu başa getirdi” diyor.
Recep Tayyip Erdoğan, yıllar süren baskıcı askeri-ulusalcı yönetimlerin ardından 11 yıl önceki seçimleri kazandı. İkinci seçimlerde oy oranını yükselten Adalet ve Kalkınma Partisi, iki yıl önceki üçüncü seçimlerde yüzde 49 oy aldı.
Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlilerinden Koray Çalışkan Gezi Parkı gösterilerinin Türkiye’yi böldüğünü ve geleceğini belirsiz hale getirdiğini söylüyor, “Erdoğan’ın destekçileri, kendisinin liderlik potansiyelinden kuşkulu” diyen Çalışkan, “Muhalefet partilerinin destekçileri de meydanda, ama onlar da hareketin büyüyeceğinden emin değil” diye devam ediyor. Koray Çalışkan her şeyin, yüzde 20 olarak tahmin ettiği kararsız kesimin gerçekte alacağı karara bağlı olduğu düşüncesinde.
Koray Çalışkan, iktidar partisinin gelecek yıl yapılacak yerel seçimlerde iyi sonuç alamaması durumunda, sonraki cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri de kaybedebileceği öngörüsünde bulunuyor. Taksim meydanındaki gösterileri Türk siyasetinde bir kilometretaşı diye niteleyen Çalışkan, modern Türkiye tarihinde siyaseti daima kontrol eden ordunun bu kez olaylara taraf olmadığına dikkati çekiyor: “Burada bugün gördüğümüz, insanların orduyu yanı başlarında hayal etmeden demokratik güçlerini kullanması. Türkiye’nin modern siyasi tarihinde halk ilk kez, siyasi oyuncu olarak orduya yaklaşmadı.”
Taksim Meydanı’na geri döndüğümüzdeyse öğrenci Nuray Toper, sessiz eylemini sürdürmeye kararlı. Toper, “Bir şeyler değişmedikçe biz burada olacağız” diye konuşuyor.
Gezi Parkı’nın şimdiki işgalcileri polisler. Yüzlerce polis, eylemcilerin sessiz protestolarını sürdürdüğü meydanda devriye geziyor.
Çevre protestolarıyla başlayan eylemler, eylemcilerin polisi kendilerine karşı orantısız güç kullanmakla suçlamasının ardından yayıldı. Muhalefet partileri, devrimci hareketler ve radikal gruplar da eylemlere katılmakta gecikmedi.
Bu gruplardan bazıları hükümetin yeşil alanları ve tarihi binaları yok eden inşaat programlarından duydukları öfkeyi dile getirdi. Diğer gruplarsa alkol satışına yönelik kısıtlamalardan rahatsızdı. Türkiye’de satışı serbest olmakla birlikte alkol tüketimi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi ve dindar Müslümanlar arasında hoş görülmüyor.
Bunların yanı sıra aşırı görüşlü gruplar Gezi Parkı olaylarının kendi devrimlerini gerçekleştirme fırsatı olarak gördü.
Başbakan ateş altında
Tüm protestocuların ortak öfkesi, yetkililerin kendilerine yönelik sert müdahalesi ve Başbakan’ın tepkileri oldu. Başbakan, göstericileri çapulcu olarak tanımladı, çıkan şiddetten kendilerini sorumlu tuttu.
Bazıları, 11 yıldır iktidarda olan Erdoğan’ın gittikçe otoriter bir hale geldiğine ve halkın iradesini dikkate almadığına inanıyor.
Güvenlik görevlisi Satı Ay, gösterilere katılma nedeni olarak hem bu şiddetten dolayı dehşete kapılmasını, hem de Başbakan’ın alevlendirici açıklamasını gösteriyor. Ay, “[Erdoğan’ın] koltuktan kalması, hükümetin istifa etmesi lazım. Yeniden, sıfırdan bir hükümet kurulması ama düzgün bir hükümeti kurulması lazım. Halkı dinleyen, destekleyen yeni bir hükümet kurulmalı. [Başbakan] Göstericileri çapulcu diye adlandırmaktan ve halkı birbirine karşı kışkırtmaktan vazgeçmeli” diye konuşuyor.
Yalnızca adını veren Sevilay adlı bir öğretmen, protestoların ana nedenini partizan siyasete değil ama ‘bireysel özgürlüklerin kaybedildiği hissiyatına’ bağlıyor. “Politikalar üzerinden hareket etmeyi doğru bulmuyorum. Çünkü burada yazan ve hepimizin desteklediği bir şey vardı. Biz herhangi bir siyasi partinin çatısı ya da bayrağı altında bir arada değiliz. Biz halkız ve hepimizin sıkıntıları var” diye konuşan Sevilay, bu sıkıntılara kulak verilmesini, “eşitlik, adalet ve hukuk devleti” istediklerini söylüyor.
Bununla birlikte Taksim Meydanı’na on kilometre ötede, eski İstanbul’un işçi sınıfının yaşadığı Eyüp semtinde Başbakan Erdoğan oldukça popüler. Emekli Ahmet Arda, gösterilerin şiddet eylemlerine döndüğüne ve polisin müdahalesinin şart olduğuna inanıyor. Arda, “Hükümetin tavrını gayet olumlu buluyorum. Gösterileri de hiç iyi bulmuyorum. Bu, Türkiye Cumhuriyeti kuruldu kurulalı hayatımda böyle rezillik görmedim. Benim yaşım 50,” diye konuşuyor.
Laik muhalefet
Çok sayıda Türk Başbakan Erdoğan’ın İslamcı inancına bağlı ve Atatürk tarafından kurulan laik devlet unsurlarına karşı çıkıyor.
İktidara gelmesinden bu yana ekonomik refahın artması, Başbakan Erdoğan’a desteği daha da arttıran bir neden.
Restoran çalışanı Mehmet Boşal, muhalefetin Erdoğan’ı ‘diktatör’ diye tanımlamasını doğru bulmuyor. Boşal, “Demokrasiyle bir alakası yok, halk hükümet olarak onu seçti, onu başa getirdi” diyor.
Recep Tayyip Erdoğan, yıllar süren baskıcı askeri-ulusalcı yönetimlerin ardından 11 yıl önceki seçimleri kazandı. İkinci seçimlerde oy oranını yükselten Adalet ve Kalkınma Partisi, iki yıl önceki üçüncü seçimlerde yüzde 49 oy aldı.
Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlilerinden Koray Çalışkan Gezi Parkı gösterilerinin Türkiye’yi böldüğünü ve geleceğini belirsiz hale getirdiğini söylüyor, “Erdoğan’ın destekçileri, kendisinin liderlik potansiyelinden kuşkulu” diyen Çalışkan, “Muhalefet partilerinin destekçileri de meydanda, ama onlar da hareketin büyüyeceğinden emin değil” diye devam ediyor. Koray Çalışkan her şeyin, yüzde 20 olarak tahmin ettiği kararsız kesimin gerçekte alacağı karara bağlı olduğu düşüncesinde.
Koray Çalışkan, iktidar partisinin gelecek yıl yapılacak yerel seçimlerde iyi sonuç alamaması durumunda, sonraki cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri de kaybedebileceği öngörüsünde bulunuyor. Taksim meydanındaki gösterileri Türk siyasetinde bir kilometretaşı diye niteleyen Çalışkan, modern Türkiye tarihinde siyaseti daima kontrol eden ordunun bu kez olaylara taraf olmadığına dikkati çekiyor: “Burada bugün gördüğümüz, insanların orduyu yanı başlarında hayal etmeden demokratik güçlerini kullanması. Türkiye’nin modern siyasi tarihinde halk ilk kez, siyasi oyuncu olarak orduya yaklaşmadı.”
Taksim Meydanı’na geri döndüğümüzdeyse öğrenci Nuray Toper, sessiz eylemini sürdürmeye kararlı. Toper, “Bir şeyler değişmedikçe biz burada olacağız” diye konuşuyor.