Taksim Gezi Parkı’nda Temsil Zenginliği

Üstünde İngilizce ‘lanet olsun biber gazı’na yazılı bir İstanbullu, elinde poşetlerle Taksim Gezi Parkı’nda oluşturulan revire doğru yürüyor. Sosyal medyada yayılan revir ihtiyaç listesini okuduktan sonra eşiyle birlikte marketten aldığı süt, meyva suyu ve şekeri götürüyor. Park kalabalık, revire ulaşmak mesele ama onun keyfi yerinde, “tarihi günler yaşıyoruz” diyor. İsmi Behçet Üstün, 50 yaşında. “Ben bir Türkiye Aydınlanması yaşandığını düşünüyorum. Taksim adeta bienal gibi. Bunun sanata, edebiyata, kültüre büyük katkıları olacak. Keşke medya da bu yaşanan devrimin hızına erişebilseydi!” diye devam ediyor.

Gazetecilik kalıbıdır, ‘tarihi günlerden biri yaşanıyor’ denir. Salı akşamı Taksim Meydanı ve Gezi Parkı için bu ifade abartılı olmaz. “Gümüşsuyu’ndan yukarı çıkarken 12 tane barikat saydım” diyor gazeteci Alpaslan Akkuş.

İstanbul’un kalbi Taksim Meydanı’nın sembollerinden Atatürk Kültür Merkezi’nin üstünden kocaman 68’in gençlik önderlerinden Deniz Gezmiş’in resmi sarkıtılıyor. Yanında 10’dan fazla sosyalist örgütün pankartları var. Duvarlarda hükümet aleyhine grafitiler, sloganlar var. Ve her saat bir yenisi yazılıyor. Direniş üzerine bir pankart yazılıyor AKM’nin önünden geçen Mete Caddesi’nde ve Taksim Gezi’nin girişinde sloganlarla sergileniyor. Fark edilmeyen sivil polisleri hesaba katmazsak etrafta bir tane bile polis yok. Herkes yanmış polis minibüsünün içinde fotoğraflar çektiriyor. Gezi Parkı Protestoları’nın en başından beri yüzlerce fotoğraf çeken gazeteci Hüseyin Özdemir, gördüklerini şöyle yorumluyor, “galiba Paris Komünü böyle bir şeydi.”

Taksim Gezi Parkı’nda mahşeri bir kalabalık var. Hemen girişte Barış ve Demokrasi Partisi bayraklarının altında gençler, içinde Öcalan’ı da zikrettikleri türkülerle halay çekiyor. Biraz ileride LGBT grubu çimlere oturmuş, keyifli bir sohbetteler, çay içiyorlar. Hemen karşılarında Emeğin Partisi mensubu bir grup Hayat TV’den Gezi Protestolarını izliyor. O sırada elinde boşnak böreğiyle bir genç geliyor. Börek sıcacık, “Yıldırım mahallesindeki Boşnak kadınlar yaptı, eylemimizi selamlıyorlarmış” diyor. Grupta bir alkış kopuyor.

Meydanın her yerinde seyyar karpuzcular, dilimle karpuz satıyor. Dilimi üç lira. “Çok değil mi?” diye soruyorum. “Yok be abi, karpuz karaborsa. Görmüyor musun burası mahşer yeri gibi. Kimse az çok demiyor alıyor.” Karpuzcunun sözü biter bitmez siyah pelerinli bir adam ‘ab-ı hayat’ diyerek elindeki gül suyunu uzatıyor parkta yürüyenlere ve ekliyor, “günlerdir yüzünüze gözünüze sinen biber gazına iyi gelir.”
Bir haftayı aşkın süredir devam eden protestoları önceki eylemlerden en farklı kılan unsur, bugüne kadar apolitik olarak tanımlanan kitlenin katılımıydı. Tam da o gruba giren bir grup, kravatları gevşetilmiş halde parktaki havuzun kenarında kendi aralarında hararetli bir şekilde konuşuyor. En hararetlisi Serkan 28 yaşında. Soyadını vermek istemiyor. Üniversiteyi Boğaziçi Üniversitesi’nde okumuş. “Şimdi finans yapıyorum. Daha önce 12 Mayıs’ta Kadıköy’de Fenerbahçe-Galatasaray maçında gaz yedim. İlk kez sokağa çıktım ve kendimi kuşlar gibi hissediyorum” dedikten sonra ekliyor, “anneme burada olduğumu söylemedim.” Serkan noktayı koyar koymaz, grubun karanlıkta kalan bir gönüllüsü espriyi patlatıyor, “Gündüz Clark Kent gibiyiz. Akşam ise Süpermen oluyoruz.”

Cuma ve Cumartesi günü büyük çatışmalar yaşanan İstiklal Caddesi’nde de manzara aynı. Caddenin girişindeki Fransız Kültür Merkezi’nin ahşap kapısında Fransızca “Sokakta şiir Haziran 2013” yazıyor. Hemen yanında Turgut Uyar’ın bir şiirinden alıntı yapılmış,“Muş Tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsan dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar.” Duvar yazıları Taksim Gezi Protestoları’na bir başka edebi hava katıyor. Bu sırada yaklaşık 150 kişilik bir grup ellerinde “Abdullah Cömert onurumuzdur” pankartıyla ve “Abdullah için herkes meydana” sloganıyla Taksim’e giriyor. Cömert, Pazartesi günü Antakya’da başına aldığı darbelerle hayatını yitiren 22 yaşındaki CHP Gençlik Kolları üyesi.

İstiklal Caddesi’nde ilerledikçe gerçeküstü manzaralar arka arkaya geliyor. Seyyar satıcıların girmesinin yasak olduğu caddede kamyonetle erik satıyorlar. İlerisinde tezgah kuran bir grup bira ve votka şat satıyor. Daha geçen hafta alkollü içeceklerle ilgili olarak yapılan düzenlemeyle içki satışının belli saatlerde yasaklandığı Türkiye’de gece yarısını geçe sokak ortasında ruhsatsız satış yapılması da ancak bu Taksim Protestoları manzarasında bir yere oturabiliyor.

Peki bu insanlar kim ve ne istiyor? Herkesin kafasındaki bu soruları İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Esara Ercan Bilgiç online olarak 3000 kişiye sordu. Ankete verilen yanıtlara göre, direnişçilerin %53,7 kadarı daha önce hiçbir kitlesel eyleme katılmamış, %70’i ise kendisini hiçbir siyasi partiye yakın hissetmiyor.
Bu kişilerin %92,4’ü Başbakan Erdoğan’ın otoriter tavırlarından rahatsız olduğunu söylerken %91,3’ü polisin uyguladığı orantısız gücün kendisini harekete geçirdiğini belirtiyor. Bu grubun %81,2’si kendisini “özgürlükçü” olarak tanımlarken “laik” kimliğini öne çıkaranların oranıysa %64,5.