Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2019 yılına ilişkin bitkisel üretim istatistiklerini açıkladı. Buna göre, 2019 yılında üretim, bir önceki yıla göre tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 1,4, sebzelerde yüzde 3,5, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde ise yüzde 0,3 artış gösterdi.
Üretim miktarları yaklaşık olarak tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde 63,8 milyon ton, sebzelerde 31,1 milyon ton ve meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde 22,3 milyon ton seviyesinde gerçekleşti.
Buğday üretimi azaldı, ithalatı arttı
Tahıl ürünleri üretimi bir önceki yıla göre yüzde 0,02 oranında azalarak yaklaşık 34,4 milyon ton olarak gerçekleşti. Tahıl ürünlerinde payı en fazla olan buğday üretimi de yüzde 5 oranında azalarak 19 milyon ton seviyesine geriledi.
Böylece Türkiye’de son on yıldaki ortalama buğday üretimi 20,6 milyon ton seviyesinde kaldı. VOA Türkçe’nin sorularını cevaplayan, “Tarım Dünyası” internet sitesinin yayın yönetmeni ve Dünya gazetesi yazarı Ali Ekber Yıldırım da buna dikkat çekerek, “Nüfusumuz ciddi oranda artarken, buğday üretimi nüfusun ihtiyacıyla doğru orantılı olarak artmıyor. Üretimle tüketim başa baş noktasında. 2019’un ilk on ayında 7,6 milyon ton buğday ithalatı gerçekleştirilmesi bunu doğruluyor” dedi.
Türkiye 2019’un ilk 10 aylık döneminde toplam 7 milyon 652 bin ton ekmeklik ve makarnalık buğday ithalatı yaptı. 2018’in ilk 10 ayında 4,3 milyon ton olan ekmeklik buğday ithalatı, 2019’un aynı döneminde yüzde 57 artışla 6 milyon 750 bin tona ulaştı. Makarnalık buğday ithalatı ise yüzde 148 artışla 364 bin tondan 902 bin tona çıktı. İthal buğdayın büyük bölümü un, makarna, irmik ve diğer ürünlerde kullanıldı ve bu ürünlerin de büyük bölümü ihraç edildi.
Yıldırım ihracat için ihtiyacımız olan buğdayın da Türkiye’de üretilebileceğini savunurken, “Üreticinin moralini bozan ithalatın kendisi. Üretim azalınca fiyat yükseliyor, fiyat yükselince devlet onu indirmek için ithalat yapıyor, o zaman da üretici üretimden kaçıyor. Bu bir sarmala döndü. Buğday, ne yapalım burada yetişmiyor diyebileceğimiz bir ürün değil. Ama girdi fiyatlarındaki pahalılık yüzünden, üretici para kazanamadığı için üretimden kaçıyor. Alternatif tahıl ürünleri daha iyi para kazandırdığı için buğday üretmiyor” dedi.
“Tarım hayvancılıkla beraber düşünülmeli”
TÜİK verilerine göre, 2019 yılında buğday üretimi azalırken, diğer tahıl ürünleri olan arpa üretimi yüzde 8,6, yulaf yüzde 1,9, çeltik yüzde 6,4 ve mısır yüzde 5,3 oranında arttı. Yağlı tohumlardan soyanın da üretimi yüzde 7,1 oranında yükseldi. Buğdaya tercih edilen bu tahıl ürünleri aynı zamanda hayvan yeminin de hammaddeleri olarak kullanılıyor.
Yıldırım, üretimin halen yeterli olmadığı vurgulayarak, “Hayvancılığın gelişmesine bağlı olarak arpa fiyatları dünyada ve Türkiye’de artınca, üreticiler arpaya yöneldi. Ege ve Çukurova gibi sulak bölgelerde mısıra dönüş oldu. Tarımın hayvancılıkla beraber düşünülmesi gerekiyor. Türkiye’de hayvan sayısı 2018’den 2019’a geçerken 16 milyondan 18 milyona çıktı. Buna uygun bitkisel üretim yapılması gerekiyor ama veriler 2018 ile aşağı yukarı aynı. Türkiye bugün hala yem hammaddesinde dışa bağımlı. En başta da soya ve mısır geliyor” dedi.
VOA Türkçe’ye konuşan TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Tevfik Türk ise üreticilerin hayvan yemi bitkilerine yönelmesinin diğer tahıl ürünlerini de olumsuz etkilediğini söyleyerek, “Ege’nin Menderes havzasında çok yoğun bir pamuk üretimi varken şu anda pamuk gibi katma değeri bol olan stratejik bir ürün yerine yem bitkileri ekiliyor. Elbette yem bitkileri de gerekli ama bu yönelişin pamuğu kaybetmek pahasına olmaması gerektiğini düşünüyorum” dedi.
Pamuk üretiminde de 2019 yılında düşüş yaşandı. Bir önceki yıla göre yüzde 14,4 oranında azalarak 2 milyon 200 bin ton seviyesine gerildi.
“Hala arazi kullanım planlaması yapılmıyor”
Sebze ürünleri üretim miktarı 2019 yılında bir önceki yıla göre yüzde 3,5 artarak yaklaşık 31,1 milyon ton oldu. Sivri biberde yüzde 3 patlıcanda yüzde 1,6 azalışa karşın, domateste yüzde 5,7, kuru soğanda yüzde 13,9 artış dikkat çekti.
Patates üretimi de 2019 yılında yüzde 9,4 oranında arttı. Mutfağın temel gıdalarından olan patates ve kuru soğanda önceki yıl aşırı fiyat artışı yaşanmıştı.
Türk, patates ve kuru soğan üretiminde devletin planlama eksikliği olduğunu söyleyerek, “2018 yılı çok yağışlı geçti, soğan ve patates toprak altında zarar görünce üretim ciddi miktarda azaldı, ürünlerin fiyatı arttı. Bunu gören üretici 2019’da bu ürünlere hücum etti. Bu da planlamanın olmadığının göstergesi. 2005 yılında çıkartılan ‘Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’yla arazi kullanım planlamalarının yapılması gerekiyor. Yıl 2019, hala bu planlamalar yapılmıyor” dedi.
Yıldırım ise bu ürünlerin üretimindeki kısır döngüye işaret ederek, “2019’da ürün miktarı artınca, üretici soğanımı, patatesimi satamıyorum diye isyan etti. Ama 2018’de fiyat artınca ithalat yoluyla piyasaya müdahale eden devlet buna sessiz kaldı. Elindeki ürünü satmaktan zarar eden üretici, önümüzdeki yıl bu ürünleri ekmeyecek. Ürün azalınca da yine fiyat artışıyla karşı karşıya geleceğiz. Devlet bu planlamayı yapmadığı sürece bu böyle devam edecek” diye konuştu.
Narenciyede yanlış ilaçlama ürün kaybına yol açtı
Meyveler, içecek ve baharat bitkileri üretim miktarı 2019 yılında bir önceki yıla göre yüzde 0,3 oranında artarak yaklaşık 22,3 milyon ton olarak gerçekleşti.
Meyve üretiminde önemli payı olan ürünlerden, kayısı yüzde 12,9, nar yüzde 4, çilek yüzde 10,4 artarken, narenciye ürünlerinde kayıplar yaşandı. Mandalina üretimi yüzde 15,2, limon yüzde 13,6, portakal yüzde 10,5 oranında azaldı.
Yıldırım, Akdeniz meyve sineğinin meyveye verdiği zarar yüzünden narenciye üretiminde kayıp yaşandığını söyleyerek, “Bununla mücadele bilinmediği için büyük kayıp yaşandı. Tunus, ABD, İspanya gibi ülkeler bu sorunu biyolojik bir mücadele yöntemi olan kısır sinek üretilip doğaya bırakılması sayesinde çözdü. Türkiye’de ise tarım ilacı firmaları bunu engelliyor. Neyse ki Bakanlık medyada bunun sıkça yer alması sayesinde geçtiğimiz ay Akdeniz Meyve Sineği Mücadelesi Ulusal Eylem Planı ilan etti ama bu yıl için artık olan oldu” dedi.
Türk de Akdeniz meyve sineğine yapılan yanlış ve bilinçsiz ilaçlama yüzünden ürün kaybı yaşandığını belirterek, “2019’da ihraç ettiğimiz ülkelerin kapısından Akdeniz sineği ve ilaç kalıntısı yüzünden geri dönen çok fazla narenciye meyvesi oldu. İklim değişikliklerinin sonuçlarından olan tarımdaki hastalıklar ve zararlılara karşı önlem almakta ciddi bir eksikliğimiz var” diye konuştu.
“Tarımsal desteklerin etki analizi yapılmıyor”
Yıldırım, 2019 yılında tarımsal desteklerin ise bitkisel üretime etkisinin bilinemediğini söyleyerek, “Hangi üründe ne tür bir verim elde edildi, nasıl bir üretim planlaması yapıldı, bunlar yok. 2014’te ilk kez ‘bu paralar dağıtılıyor ama bunun etki analizi yapılmıyor’ diye Sayıştay raporuna da girdi. Desteklerin zamanında açıklanmaması başka bir sorun. 2019 yılı destekleri nihayet 24 Ekim’de açıklandı. Üretici tarlaya tohumu ekmeden desteği bilecek ki ona göre karar verecek. Üretim bitip ürün satıldıktan sonra destek açıklananınca bir anlamı olmuyor. Şu anda üreticiler komşusuna bakarak veya para kazanabileceğinden emin olduğu ürünlere göre karar veriyor. Desteklerin zamanında ödenmemesi de cabası. 2018 yılından beri ödenmemiş olan destekler var” dedi.
Yıldırım, Türkiye’nin tarımsal üretiminin artmasının yolunun ithalattan uzaklaşıp üretime odaklanmaktan geçtiğini vurgulayarak, Kasım ayında gerçekleşen 3. Tarım ve Orman Şurası sonuçlarına dikkat çekti: “Türkiye’de hedefler çok iyi belirlenebiliyor ama uygulamaya yansımıyor. Şurada kararlaştırılan sözleşmeli üretim, kooperatifçilik gibi kararlar uygulanabilirse tarımda ciddi bir çıkış yakalanabilir” diye konuştu.