ANKARA - Danıştay Savcılığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti adına İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının Anayasa’ya aykırılık nedeniyle iptal edilmesi ve Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması gerektiğini bildirdi.
Erdoğan’ın, kadın hakları açısından Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanmasına Türkiye’nin öncülük etmesi ve TBMM’de 24 Kasım 2011’de bütün siyasi partilerce oy birliğiyle kabul edilmesine rağmen İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı gündemdeki yerini koruyor.
Cumhurbaşkanı ve AKP lideri Erdoğan’ın 20 Mart 2021 tarihli 3718 sayılı söz konusu Cumhurbaşkanlığı Kararı’na karşı dava sürecinde bugün üçüncü duruşma yapıldı. Kadın hak örgütleri, siyasi partiler, barolar ve hukukçular tarafından açılan dava dosyaları üzerinde karar olacak olan Danıştay 10. Dairesi, bugün de davacı başvuru sahiplerini dinledi. Bu kapsamda bugünkü üçüncü duruşmada, İyi Parti, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Adana Barosu, Bolu Barosu, Eskişehir Barosu Giresun Barosu, İzmir Barosu, Manisa Barosu, Trabzon Barosu ile Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu’nun başvuru dosyaları gündemdeydi.
Your browser doesn’t support HTML5
Kadın hak örgütleri başta olmak üzere siyasi parti ve sivil toplum örgütleri temsilcileri, ilk iki duruşma gününde olduğu üzere “İstanbul Sözleşmesi’ni yaşatacağız” çağrısıyla dava sürecini sahiplenmek üzere bugün de Danıştay’daydı.
Gün boyu devam eden duruşma sonunda, Danıştay Savcısı Nazlı Yanıkdemir, Danıştay 10. Dairesi’nin beş kişilik hakim heyetine, Cumhurbaşkanlığı Kararı’nın iptal talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi aksi takdirde iptal edilmesi görüşünü sundu. Yanıkdemir, Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmemesi halinde dava dosyasına ilişkin “Bir işlem hangi usule uygulanarak tesis edilmişse aynı usule uyularak feshedilmesi gerekmektedir. TBMM’nin uygun bulma kanunu ile yürürlüğe giren bir anlaşmanın feshi ancak TBMM’nin uygun bulma kanunuyla kaldırılması kararı ve Cumhurbaşkanının uygun bulmasıyla yürürlükten kaldırılacaktır. Sadece Cumhurbaşkanı kararı ile feshedilemez” dedi. Yanıkdemir’in görüşü kadınlardan alkış aldı.
İlgili Haberler İstanbul Sözleşmesi İçin Kadınlar Yeniden Danıştay'daGeçtiğimiz 28 Nisan ve 7 Haziran’daki ilk iki duruşmada, savcılık makamı adına Savcı Aytaç Kurt ise “Tek cümleyle iptal edilmeli” görüşünü ifade etmişti. Bugün Yanıkdemir’in ise, detaylı şekilde Cumhurbaşkanı’nın neden tek imzasıyla TBMM’de kabul edilmiş uluslararası sözleşmeyi iptal edemeyeceğine ilişkin hukuki açıklamalarda bulunması dikkat çekti.
Danıştay 10 Dairesi, 23 Haziran’da bir kez daha Cumhurbaşkanlığı’ndan davacı olan bir grup başvurucuyu daha dinleyecek. Bu dördüncü duruşmanın ardından Daire’nin, eğer yeni bir duruşma tarihi belirleme hamlesi olmazsa en geç bir ay içerisinde davaya ilişkin karar vermesi bekleniyor.
EŞİK: "Danıştay’ın kararı cinskırımı önlemede kritik önemde"
Fidan Ataselim’in seslendirdiği Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) basın açıklamasında, “İstanbul Sözleşmesi’nden bir Cumhurbaşkanı kararı ile çekilmenin hukuka aykırı olduğunu, meclisin oybirliği ile onaylanmış olan bir temel insan hakları sözleşmesinden bir kişinin kararıyla çekilinemeyeceğini, 20 Mart 2021 tarihinden beri neredeyse her gün söylüyoruz. Meclis’in iradesi tek kişiye devredilemez. Meclis’te yasa ile kabul edilen ve Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca yasaları bile yürürlükten kaldırma özelliği olan temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerden tek kişilik kararlar ile çıkılamaz” denildi.
Kadın hak örgütleri çatı örgütlenmesi EŞİK’in açıklamasında, “Eşitlik karşıtı söylem ve politikalar; muhalif kesimlere ve özelde bu ülkedeki kadınlara bizzat Cumhurbaşkanı’nca yapılan hakaretler; konser yasakları; ve yaşam tarzlarımıza yapılan sözlü ve fiziksel saldırılar, kadına ve LGBTI+lara şiddetin cesaretlendirilmesine yol açarken; şiddet mağduru kadınlara destek veren derneklere, kadın cinayetlerini önlemek için, canla başla çalışan kadın örgütlerine açılan kapatma davaları, kazanılmış haklarımıza yapılan sistematik saldırıları ve içinde bulunduğumuz vahim tabloyu gözler önüne sermekte. Biz bu tabloya seyirci kalmayı reddediyor; hayatlarımıza ve haklarımıza sahip çıkıyoruz. Türkiye toplumunun yüzde 86’sının güvendiği kadın örgütlerinin temsilcileri olarak bizler, bu güveni boşa çıkarmamak adına bugün buradayız. Danıştay’ın bu davada vereceği karar elbette ki cinskırım boyutuna varmış olan kadına karşı şiddetin ve kadın cinayetlerinin önlenmesi için kritik önemde. Aynı zamanda, Türkiye’de kendini üstün görenlerin hukukunun mu, hukukun üstünlüğünün mü hakim olacağına dair de belirleyici olacak” mesajı verildi.
İyi Parti: "Bu hukuk dışı yol açılırsa nereye varacağı tahmin edilemez"
İyi Parti adına Genel Başkan Meral Akşener’in de bugünkü duruşmada, Cumhurbaşkanlığı Kararı’nın iptali talebine ilişkin bizzat görüşlerini açıklaması bekleniyordu. Ancak Akşener son anda duruşmaya katılmadı. İyi Parti’yi Genel Başkan Yardımcıları Avukat Ünzile Yüksel ile Avukat Prof. Dr. Bahadır Erdem duruşmada temsil etti. Duruşmaya Genel Başkan Yardımcısı Şenol Sunat ve milletvekili Aylin Cesur da katıldı. Yüksel, İyi Parti adına “İstanbul Sözleşmesi’ni feshedeceği kabul edilirse, yarın diğer bir Avrupa Konseyi sözleşmesi olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni de feshedeceği gözden kaçırılmamalıdır. Uluslararası sözleşmeleri Cumhurbaşkanı kararı ile feshetme yolu bir kez açıldığında, yarın nereye kadar uzanacağını kimse hesaplayamaz. Belki medeni haklarımızı kadınlar olarak kaybetmeye gidecek kararlarla da karşı karşıya kalabiliriz” değerlendirmesini paylaştı.
Davacı Akşener’in avukatı sıfatıyla Ünzile Yüksel, “İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye’de feshedilmesine karar verilmiştir. Fesih kelimesi hukuki anlamda karşılanmamaktadır. Biz hukuki olarak çekilme kelimesini kullanacağız. Meral Akşener, bir siyasetçi, bir anne, bir kadın duyarlılığıyla sözleşmeden çekilmeye karşı dava açmıştır. Davaya konu edilen çekilme kararının 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 3. maddesi gereğince alındığı belirtilmiştir. 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 3. maddesi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na uygun mudur? Kanunla gelenin kanunla gitmesi gerektiği vazgeçilmez bir hukuk kuralıdır. Bu kural bir gecede çiğnenmiştir. Ben ‘İstanbul Sözleşmesi’nden’ çekildim demek, diğer uluslararası sözleşmelerden bir gecede çekilebileceği anlamına gelmektedir. Bu bütün kadınları ve hukukçuları tedirgin etmiştir. Bu hukuk dışı yol bir kere açıldı mı nereye varacağı tahmin edilemez. İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı tarafından Meclis’in onayı bile olmadan çekilmek bu erkeklere cesaret vermiştir” dedi.
TGS: "Kadın cinayeti gazetecilikte uzmanlık konusu olmamalı"
Davacı TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu adına Ayşe Banu Tuna ise, “Cinsiyet ve cinsel yönelim temelli şiddete maruz bırakılan herkesin ve yaşam hakkımızın güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’ni savunuyoruz. Bizler hem kadın hem gazeteciyiz. Bugün Türkiye’de hem kadınlık hem de gazetecilik tehdit altında. Her gün tecavüze uğrayan, taciz edilen, dövülen, öldürülen kız kardeşlerimizin haberlerini yapmak istemiyoruz. Her gün, bir gün sıranın bize geleceği düşüncesiyle yaşamak istemiyoruz. Kadın cinayetlerinin, tıpkı ekonomi, siyaset, magazin gibi mesleki bir uzmanlık alanı olmasını istemiyoruz” sözleriyle hakimlere seslendi.
TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu’nun avukatı Ülkü Şahin, “Gazetelerde okuduğunuz haberi yapan gazeteciler, Pınar Gültekin ve Özgecan Aslan’ın öldürülmesinin fotoğrafını ilk görenler, faillerini ifadelerini ilk okuyanlar, Emine Bulut’un öldürülürken çekilen videosunu ilk izleyenler. Faillerin duruşmalarını inatla sürekli takip edenler, failler tarafından tehdit edilenler gazeteci kadınlar ve LGBTİ+’lar, travma altında ancak ısrarla halkın haber alma hakkı için haberlerini sürdürüyorlar” değerlendirmesini paylaştı.
TİP’li vekil Kadıgil’den “O bize sürtük diyor ama” yanıtı
Davacı Türkiye İşçi Partisi (TİP) adına İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil ise, Erdoğan’a yönelik “herif” kelimesini kullanması üzerine Danıştay 10. Daire Başkanı Yılmaz Akçil’in uyarısıyla karşılaştı. Akçil’in “Sayın Cumhurbaşkanı'na hakaretamiz sözler söylemeyelim” demesi üzerine Kadıgil, “O bize ‘sürtük’ diyor ama” yanıtını vermesi salonda alkışlarla karşılandı.
Kadıgil, uyarıya neden olan konuşmasında “İstanbul Sözleşmesi bizim önümüze geldiğinde Meclis olarak elbirliğiyle sözleşmede olmaya karar verdik. Orada temsil edilemeyenler hariç, temsil hakkı olanlar İstanbul Sözleşmesi’ne onay verdi. İktidar, reklamını yapmış. Sonra da bir herifin lafıyla bir gecede bu sözleşmeden çıkabileceğimizi sanıyoruz. Yüzde 90’ın iradesiyle İstanbul Sözleşmesi’ne giriyoruz, yüzde 51’in oyunu zar zor almış bir adamın kararıyla çıkıyoruz. Bu şekilde İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılamaz. Ne kamu yararı, olsa olsa Tayyip Erdoğan’ın yararına bir karardır bu” dedi. Sonrasında Kadıgil, “Biz merak ediyoruz, Danıştay’da hala hakimler var mı?” sorusunu heyete yöneltti.
Öldürülenler anısına saygı duruşunda bulunuldu
Davacı Manisa Barosu’ndan avukat Ebru Kara’nın, 1 Ocak’tan bugüne öldürülen kadınları tek tek anımsatması üzerine tüm avukatlar ve salondaki dinleyiciler ayağa kalkarak ölenler anısına saygı duruşunda bulundu. Bu sırada salonda “Kadın, yaşam, özgürlük” sloganı da atıldı.
Avukat Kara, “Ben ölmek istemiyorum derken çocuğunun yanında öldürülen Emine Bulut’un sesi olmak zorundayım. Ben akrabası tarafından cinsel istismara uğrayıp intihar eden Emre’nin sesi olmak zorundayım. Ben lezbiyen pislikler diye gazete sayfasında hedef gösterilen Ebrar Karakurt’un sesi olmak zorundayım. Ben yakılarak öldürülen trans kadın Hande Kader’in sesi olmak zorundayım” diyerek, ölenleri Danıştay heyetine anımsattı.
İzmir Baro Başkanı: "Sizlerden çok umutlu değilim"
Davacı İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel ise, “Sanırım bugün bu gökkubbenin altında söylenecek her şey söylendi. Ben sizlerden çok umutlu değilim, nedeni şu. 28 Nisan’daki duruşmada bitirmek isteseniz davaları bitirebilirdiniz. Nezaketli tutumunuz, herkesi dinleme arzunuz oynanmış bir oyun, sahnelenmiş bir oyun gibi geliyor bana, üzgünüm. 32 yıldır avukatlık yapıyorum, ben bunu çok gördüm. Az önce, üyenizden biri yokken, ‘Siz devam edin’ demeniz kuşkumu artırdı. Heyet halindesiniz, heyet halinde karar vermeniz gerekiyor. Sayın yargıçlar, siz hiç utandınız mı? Ben utandım, her gün, her dakika utandım, utanıyorum. Her kadın öldürüldüğünde utanıyorum. Biz bu salonda kuyudaki taşı çıkarmaya çalışan 40 deli gibiyiz. Bize katılacak mısınız, o taşı çıkaracak mısınız? Bunu kararınızda göreceğim” diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı savunmasına kadınlar tepki gösterdi
Davalı Cumhurbaşkanlığı adına İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü Anlaşmalar Daire Başkanı Emre Topal’ın ise, savunmasında diğer iki duruşmada olduğu üzere başvurucular adına söz alan tüm avukatları “Avrupa Konseyi’nin mevzuatını anlamamakla” suçlaması tepkiyle karşılandı. Topal, bu duruşmada da Cumhurbaşkanlığı Kararı’nın Anayasa’ya aykırı olmadığını ve İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin kadına yönelik şiddette artışa yol açmadığını savundu.
Buna karşı EŞİK temsilcisi Avukat Hülya Gülbahar, “Cumhurbaşkanı'nın onay yetkisi, kendisine devletin temsilcisi olma sıfatıyla tanınmış tamamen törensel bir yetkidir. Yani bürokratik bir yetkidir. Bu, Meclis’in yetkisidir, Meclis’in yetkisi elinden alınamaz. Cumhurbaşkanının çıkaracağı kararnameler kanunların altındadır” dedi. Gülbahar’ın, “O kadar İngilizce bizde de var ama esas kendisi yanlış aktarıyor” tepkisi de dikkat çekti.