Suriye’deki iç savaşın başlaması üzerinden 4 buçuk yıl geçti, 4 milyon Suriyeli ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. Bu mültecilerin 2 milyondan fazlası Türkiye’de yaşamlarını sürdürüyor
Birleşmiş Milletler Mülteci Dairesi eski sözcüsü ve İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi uzmanı Metin Çorabatır, resmi rakamlara göre Türkiye’de 1 milyon 870 bin civarında Suriyeli sığınmacı olduğunu, kayıtsızlarla beraber bu sayının 2 milyon aştığını belirtiyor. BM’in tahminlerine göre 2015’in sonunda bu sayı 2,5 milyona ulaşacak.
4 seneyi aşan savaşta başka ülkelerde yaşayan insanlar için önemli sorunlardan biri de eğitim. Özellikle genç ve çocuk nüfusunun yüksek olduğu bir ülke olan Suriye’den gelen mültecilerin arasındaki yaş dağılımı nedeniyle, bu kişilerin eğitimden uzun süre mahrum kalması önemli bir kayıp anlamına geliyor.
Çorabatır, özellikle 12-20 yaş arası çocukların eğitiminde sorun olduğunu, çünkü bu yaş grubuna eğitim verecek eğitmen bulmanın zor olduğunu söylüyor. Kampların bulunduğu diğer komşu ülkelerden farklı olarak Türkiye’de anadilin Arapça olmaması da ayrıca bir sorun yaratıyor. Birçok çocuk, Suriyeli STK’ların ya da özel sektörün açtığı Suriye okullarında eğitimlerine devam ediyor. Milli Eğitim’e bağlanan bu okullarda Türkçe müfredat oranı zamanla artıyor.
Devletin zaman içinde giderek artan mülteci sayısını karşılayacak kampları açamadığını söyleyen Çorabatır, devletin 25 kampta 270-280 civarında mülteciye hizmet sunabildiğini, geri kalan 1,6- 1,7 milyon kişinin kamp dışında, Türkiye’nin 81 iline dağıldığını söyledi.
Sığınma Değil, Entegrasyon Sorunu
Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı sonundan bugüne kadar sığınma politikasının “geçici,” nitelikte olduğunu belirten Çorabatır, beşinci senesine giren Suriye savaşı nedeniyle ülkenin bu politikasını değiştirmesi gerektiğini düşünüyor. Bunun nedeni hiçbir ülkenin 2 milyon Suriyeli’yi almaya yanaşmaması.
Çorabatır, Suriye’deki savaşın çok yakın tarihte bitmesi durumunda bile Suriye’nin tekrar inşasının uzun seneler alacağını belirtiyor ve bu nedenle, Türkiye’nin bu insanlarla beraber yaşamanın yollarını bulmasının gerekliliğine dikkati çekiyor.
Belli bir entegrasyon politikası olmaması nedeniyle mültecilerin yasadışı biçimde ve Türk vatandaşlarından çok daha ucuza çalıştıklarını söyleyen uzman, bu insanların bazılarının istimara uğradığına da dikkati çekiyor. Çorabatır, mültecilerin Türkiye’de başarılı olması için devletin yardımcı olması gerektiğini düşünüyor.
Sıklıkla boş evleri kendilerine mesken eden ve asgari koşullarda yaşayan mültecilerin, toplum sağlığına da tehdit oluşturduğunu söyleyen uzman, bu konuda da çok kapsamlı çalışmalar yapılmasına gerek olduğunu belirtiyor.
Mülteci Konusu Siyasileşti
Türkiye’ye giren mülteciler ilk günden bu yana farklı yörelerde tepkilere neden oluyor. Türkiye’de halk arasında, Suriyeliler’in neden Türkiye’ye geldiği tam olarak anlaşılmış değil. Türkiye’nin Beşar Esat’ı devirmek için yürüttüğü politikalar da ülkeye giriş yapan ve çoğunluğu Sünni Suriyeliler’in “mezhepçi,” damgası yemesine neden oluyor.
Bu tepkinin yöreden yöreye değiştiğini söyleyen Çorabatır, özellikle savaşın başlarında Hatay’dan giriş yapanların bu tepkilerle karşılaştığını hatırlatıyor. Hatay karmaşık bir nüfus yapısına sahip ve burada Arap Alevileri’nin yanı sıra Hristiyan Araplar da yaşıyor. Uzman, Hatay’da Aleviler’in gelen Suriyeliler’i kendilerine tehdit olarak gördüğünü söylüyor.
Çorabatır, konunun Türkiye’de yanlış biçimde siyasileştiğini ve halkın göçmenlere bakışının da iktidar-muhalefet çizgisine göre şekillendiğini söylüyor. Uzman, muhalefeti destekleyen kesimlerde, Türk hükümetinin Suriye’yi karıştırarak, Türkiye’ye gelen Suriyeliler’i davet ettiği yönünde hatalı bir izlenim oluştuğunu belirtiyor.
‘Hazırlıksız Yakalandık Hazırlıksız Sürüyor’
Suriye’den gelen bu büyük sayıda göçmen, Türkiye’nin mültecilik kavramıyla geniş anlamda ilk tanışması oldu. Daha önce mültecileri “geçici” olarak misafir eden ve Batılı ülkelere gönderen Türkiye ilk kez uzun süreli bir mülteci sorunuyla karşı karşıya.
Çorabatır, Türkiye kamuoyunun, medyanın, siyasetin ve sivil toplumun mülteci kavramına yabancı olduğunu ve bu felaketle karşı karşıya kalındığında herkesin kendi yorumunu yapmaya başladığını ifade ediyor. Mesele bu kadar siyasallaşmasına rağmen, seçimlerden önce herhangi bir parti de mülteci sorununa da bir çözüm önermemiş. Çorabatır durumu, “hazırlıksız yakalandık, hazırlıksız sürüyor,” sözleriyle özetliyor.
Türkiye’nin, mülteci akınının başladığı günlerden itibaren kampları uluslararası örgütlerin erişiminin dışında tutmasının, Türkiye’nin bu kamplarda belli grupların üyesi olan militanlara destek verdiği iddialarını güçlendirdiğini söyleyen Çorabatır, 900 km’lik sınırdaki karmaşanın ve kötü sınır yönetiminin de bu iddiaları güçlendirdiğini belirtiyor.
Ezidiler’e Desteği HDP Sağladı
Suriye ve Irak’ta en zor durumda kalan halklardan biri de Ezidiler oldu. IŞİD, İslam’a göer ehli-kitap olarak görmediği Ezidiler’e davranışında ‘olağan gaddarlığının’ da ötesine geçti ve yaptığı katliamların yanı sıra, genç Ezidi kızları esir pazarlarında sattı. Bugün halen 3 bin 500 Ezidi’nin IŞİD’in elinde esir olduğu tahmin ediliyor.
IŞİD’in Ezidiler’in yaşadığı topraklara saldırısı sonucunda 30-40 bin Ezidi Türkiye’ye geçiş yaptı. Ancak Ezidiler’in durumu daha da karmaşık ve farklı gereksinimleri var.
Devletin Nusaybin ve Midyat’ta iki kamp kurduğunu ifade eden Çorabatır, Ezidiler’in buralara gitmek istemediğini, çünkü bu kamplarda yalnızca Arapça ve Türkçe eğitim verildiğini söylüyor. Ancak uzman, belediyelerin sınırlı gücü nedeniyle belediye kamplarındaki durumun da zamanla bozulduğunu belirtiyor. Kamplarda bozulan şartlarla beraber dolaşmaya başlayan “Bulgaristan sizleri alacak,” söylentileri, Ezidiler’in topluca yola düşmesine neden olmuş.
Ezidiler’in inançları nedeniyle ne ülkelerinde ne de Türkiye’de güvende hissetmediğini, Avrupa’nın da onlara henüz bir fırsat yaratmadığını söyleyen Çorabatır, bu grubun da ayrımcılığa uğramamasını sağlayacak önlemlerin alınması gerektiğini belirtiyor.
Araştırmalar Yetersiz
Türkiye’ye gelen mültecilerin nasıl özgeçmişlere sahip olduğu da tam olarak bilinmiyor. Devletin gizli bir karar alarak bu konularla ilgili araştırmaları izne bağlaması da yakın geçmişte medyaya yansımıştı.
Kamplarda araştırma yapılmasına izin verilmediğini söyleyen Çorabatır, kentlerde ise mültecilerin dağınık yaşadığını ve bu nedenle araştırmaların zor yapıldığını söylüyor. Yani hangi etnik ya da dinsel gruptan kaç kişinin Türkiye’ye geçiş yaptığı bilinmiyor. Üstünü üstlük, ülkeye giriş yapan kişilerin hangi yaş gruplarından olduğu ya da cinsiyetleri konusunda da istatistikler yaratılamıyor.
Metin Çorabatır’la yaptığımız röportajın tamamına aşağıdaki ses dosyasından ulaşabilirsiniz.
Your browser doesn’t support HTML5