Obama’nın bir yıl önce sınırlarını belirlediği ‘kırmızı çizgi’ üzerine çok yazıldı ve konuşuldu. 21 Ağustos’ta Şam yakınlarında düzenlenen kimyasal silah saldırısından Esat rejimini sorumlu tutan Obama yönetimi, Suriye’ye askeri müdahale kararından şimdilik vazgeçmiş görünüyor
LONDRA —
Obama’nın bir yıl önce sınırlarını belirlediği ‘kırmızı çizgi’ üzerine çok yazıldı ve konuşuldu. 21 Ağustos’ta Şam yakınlarında düzenlenen kimyasal silah saldırısından Esat rejimini sorumlu tutan Obama yönetimi, Suriye’ye askeri müdahale kararından şimdilik vazgeçmiş görünüyor. Ancak uzmanlar bundan sonra uluslararası standartlarca belirlenen kırmızı çizgilere uyulup uyulmayacağını sorguluyor, özellikle de İran’ın nükleer programı konusunda. Amerika’nın sesi Londra muhabiri Al Pessin, bu konuda uzman görüşlerini derledi:
New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantılarına bu yıl İran adına yeni Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani katılıyor. İran’ın yeni liderinin toplantılarda ülkesinin nükleer silah sahibi olmayı amaçlamadığı konusunda yeni güvenceler vermesi bekleniyor. Ruhani son günlerde Başkan Obama’yla karşılıklı mektuplaştı, 11 siyasi mahkumu serbest bıraktı ve ülkesinin nükleer güç olmayı amaçlamadığını söyledi.
Ancak uluslararası toplum, yaptırımlar ve güç kullanma tehdidiyle, İran üzerindeki baskıyı sürdürmede kararlı. Özellikle Başkan Obama’nın kimyasal silah kullandığı için cezalandırmak istediği Suriye’ye askeri müdahale kararından şimdilik vazgeçmesi, yani ‘kırmızı çizgisinden’ geri adım atması, İran’a nükleer programı konusunda cesaret verebileceği kaygılarını arttırıyor.
Obama: “Öncelikle kırmızı çizgiyi ben belirlemedim. Dünya belirledi.”
Bu sözleriyle kimyasal silahları tüm dünyada yasaklayan 1925 tarihli Cenevre sözleşmesine dikkati çekmeye çalışmıştı.
İranlı gazeteci Emir Tahiri’ye göre uluslararası toplum, özellikle de Amerika, uzun geçmişe sahip bu yasağı uygulama konusunda güç kullanmazsa, nükleer programı konusunda Tahran hükümetine baskı uygulamak çok daha zorlaşabilir:
Tahiri: "Amerika’nın pozisyonu zaten zayıftı, şimdi Suriye konusunda geri adım atması konumunu daha da zayıflattı.”
Tüm uzmanlar Suriye’nin kimyasal silahlarıyla, İran’ın nükleer programının bağlantılı olmadığı düşüncesinde. Londra’daki Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü Başkanı John Chipman, Suriye’nin saldırısının kendine özgü bir duruma sahip olduğunu, verilecek tepkinin de hiçbir şeye örnek oluşturmadığını söylüyor: “Son birkaç hafta içinde Suriye krizini ele alış tarzı, Obama ya da gelecekteki bir başka Amerikan yönetiminin, Ortadoğu ya da Asya Pasifik bölgesinde karşılaştığı farklı bir güvenlik krizini ele alma tarzını belirlemeyecek.”
Uzmanlar, nükleer silah sahibi İran’ın, kimyasal silahlı Suriye’den daha tehlikeli olacağı uyarısında bulunuyor.
Emir Tahiri, İran’ın, nükleer programı konusunda Obama’nın kırmızı çizgisini zorlamayacak kadar olgun davranacağını söylüyor: “Elbette Amerika’nın bir dünya gücü olduğu unutulmamalı ve hiçbir zaman hafife alınmamalı.”
Bazı uzmanlar Suriye’nin kimyasal silahlarından vazgeçmesini öngören mevcut diplomatik planın, kırmızı çizgiye uyulması konusunda yeterli zorlayıcı güce sahip olduğunu; İran’a da, nükleer güç olma yönünde adım atarsa, bunun belli sonuçları olacağı konusunda mesaj gönderdiğini savunuyor.
New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantılarına bu yıl İran adına yeni Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani katılıyor. İran’ın yeni liderinin toplantılarda ülkesinin nükleer silah sahibi olmayı amaçlamadığı konusunda yeni güvenceler vermesi bekleniyor. Ruhani son günlerde Başkan Obama’yla karşılıklı mektuplaştı, 11 siyasi mahkumu serbest bıraktı ve ülkesinin nükleer güç olmayı amaçlamadığını söyledi.
Ancak uluslararası toplum, yaptırımlar ve güç kullanma tehdidiyle, İran üzerindeki baskıyı sürdürmede kararlı. Özellikle Başkan Obama’nın kimyasal silah kullandığı için cezalandırmak istediği Suriye’ye askeri müdahale kararından şimdilik vazgeçmesi, yani ‘kırmızı çizgisinden’ geri adım atması, İran’a nükleer programı konusunda cesaret verebileceği kaygılarını arttırıyor.
Obama: “Öncelikle kırmızı çizgiyi ben belirlemedim. Dünya belirledi.”
Bu sözleriyle kimyasal silahları tüm dünyada yasaklayan 1925 tarihli Cenevre sözleşmesine dikkati çekmeye çalışmıştı.
İranlı gazeteci Emir Tahiri’ye göre uluslararası toplum, özellikle de Amerika, uzun geçmişe sahip bu yasağı uygulama konusunda güç kullanmazsa, nükleer programı konusunda Tahran hükümetine baskı uygulamak çok daha zorlaşabilir:
Tahiri: "Amerika’nın pozisyonu zaten zayıftı, şimdi Suriye konusunda geri adım atması konumunu daha da zayıflattı.”
Tüm uzmanlar Suriye’nin kimyasal silahlarıyla, İran’ın nükleer programının bağlantılı olmadığı düşüncesinde. Londra’daki Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü Başkanı John Chipman, Suriye’nin saldırısının kendine özgü bir duruma sahip olduğunu, verilecek tepkinin de hiçbir şeye örnek oluşturmadığını söylüyor: “Son birkaç hafta içinde Suriye krizini ele alış tarzı, Obama ya da gelecekteki bir başka Amerikan yönetiminin, Ortadoğu ya da Asya Pasifik bölgesinde karşılaştığı farklı bir güvenlik krizini ele alma tarzını belirlemeyecek.”
Uzmanlar, nükleer silah sahibi İran’ın, kimyasal silahlı Suriye’den daha tehlikeli olacağı uyarısında bulunuyor.
Emir Tahiri, İran’ın, nükleer programı konusunda Obama’nın kırmızı çizgisini zorlamayacak kadar olgun davranacağını söylüyor: “Elbette Amerika’nın bir dünya gücü olduğu unutulmamalı ve hiçbir zaman hafife alınmamalı.”
Bazı uzmanlar Suriye’nin kimyasal silahlarından vazgeçmesini öngören mevcut diplomatik planın, kırmızı çizgiye uyulması konusunda yeterli zorlayıcı güce sahip olduğunu; İran’a da, nükleer güç olma yönünde adım atarsa, bunun belli sonuçları olacağı konusunda mesaj gönderdiğini savunuyor.