ABD başta birçok Batılı ülke gibi Türkiye’nin de terör listesine aldığı HTŞ liderliğindeki selefi örgütlerin Şam yönetimine karşı başlattığı saldırılar 10. gününe girerken, Halep ve Hama’yı ele geçiren bu gruplar halen Humus önünde Suriye ordusu ile çatışma halinde.
Suriye, Irak ve İran dışişleri bakanları Irak’ın başkenti Bağdat’ta biraraya gelirken Cumartesi de Rusya, Türkiye ve İran dışişleri bakanları Katar’ın başkenti Doha’da Astana formatında zirve düzenleyecek.
Sosyal medyada son günlerde birkaç kez Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’ın ailesiyle ayrıldığı iddia edilse de şu ana kadar bu bilgi hiç teyit edilmedi ve sürekli yalanlandı.
Erdoğan: “Temennimiz kazasız belasız bir şekilde Suriye'deki bu yürüyüş devam etsin”
Haziran ayından beri Suriye krizinin çözümü için birkaç kez Suriye liderine açık görüşme çağrısında bulunduğu halde olumlu yanıt alamayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin yeni süreci takip ettiğini söyledi.
İstanbul’da kıldığı Cuma namazından sonra gazetecilere açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Halep, Hama, Humus ve hedef tabii Şam. Muhaliflerin bu yürüyüşü devam ediyor. Biz de bunun istihbarat takibini yapıyoruz. Temennimiz kazasız belasız bir şekilde Suriye'deki bu yürüyüş devam etsin. Terör örgütleriyle birlikte oradaki bu direniş devam ederken bizim de hatırlarsanız Esed'e bir çağrımız olmuştu. ‘Gel görüşelim, Suriye'nin geleceğini birlikte belirleyelim, tayin edelim" demiştik. Ne yazık ki bu işte olumlu bir cevap alamadık” değerlendirmelerinde bulundu.
HTŞ lideri: “Bu rejim öldü, kimsenin mezhepleri ortadan kaldırmaya hakkı yok”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “muhaliflerin yürüyüşü” adını verdiği iç savaşın yeni sürümüne liderlik eden HTŞ’nin lideri Ebu Muhammed el Colani, bugün Amerikan merkezli CNN International televizyonunda yayınlanan röportajında bugüne kadar bilinen selefi görüşlerinin aksine bir tutum ortaya koydu.
Röportajda yıllardır kullandığı Colani ismi yerine gerçek ismi Ahmed Şara’yı tercih eden HTŞ lideri, “Bu rejim öldü, tek hedefimiz Esat rejimini devirmek. Bu mezhepler yüzlerce yıldır bu bölgede birarada yaşıyor ve kimsenin onları ortadan kaldırmaya hakkı yok. Bu rejim düştüğünde Suriye'de yabancı güçlerin kalmasına gerek kalmayacağını düşünüyorum. Suriye, tek bir yöneticinin keyfi kararlar aldığı bir yönetim sistemini değil, kurumsal bir yönetim sistemini hak ediyor. Biz daha büyük bir projeden bahsediyoruz, Suriye’yi inşa etmekten bahsediyoruz. Heyet Tahrir el Şam bu diyaloğun yalnızca bir parçasıdır ve her an dağılabilir” ifadelerini kullandı.
Prof. Demir: “Colani, Batı için tehdit olsa zaten hedefti, ‘devrim’ olursa belki de kravat takmış bir siyasetçiye dönüşecek”
Yıllardır selefi örgütleri yakından takip eden URAD (Uluslararası Radikalizm Gözlemevi) Başkanı ve TOBB ETÜ öğretim üyesi Hilmi Demir, Colani’yle birlikte örgüte gelen herkesin çeşitli biçimlerle tasfiye edildiğini, bir tek onun - o da Batı için tehdit olmayacağı güvencesini verdiği için - iş başında olduğunu düşünüyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Prof. Demir, “Bugüne kadar elinde hala silah olup teritoryal bölgeyi kontrol eden ılımlılaşmış bir örgüt görmedik. Colani’nin dünkü Colani’den farklı olduğu kesin. Ama kişi kendi değişmez, şartlar değiştirirse kişi değişir. Colani’nin hangi şartlarda değişime zorlandığı mesele. Bir selefinin bir kadınla röportaj yapması, seçimle dönüşen bir sisteme ikna olması dünyada görüşmüş bir şey değil. Selefi doktrine ters. Bunun nedeni iç etkenler değil, dış etkenlerdir. Colani’nin reklamını iki ülke yapıyor. İngiltere ve Amerika. Değişimi onlar servis ediyor. Taliban’da da aynısını yaptılar, küresel cihatçılığı belli bir bölgede tutmaya çalışıyorlar. Eski arkadaşlarından yaşayan yok gibi, onun yaşamasının nedeni de ılımlılaşması, bunun için silah yardımı aldı. Batı için tehdit olsa zaten hedefti. Zaten kendisi, devrim olursa görevi üst komisyona bırakacağını söylüyor. Belki de kravat takmış bir siyasetçiye dönüşecek” dedi.
“Esat eğer İran’ı tasfiye edeceğinin garantisini verirse yanına Arap Ligi’ni ve ABD’yi alır ve hayatta kalır”
Neredeyse çeyrek asırdır Suriye’yi yöneten Beşar Esat, 1970 yılında bir darbeyle iktidara gelen ve bir yıl sonra da devlet başkanı seçilen babası Hafız Esat gibi hayatının sonuna kadar bu ülkenin liderliğini üstlenmekten uzak gibi görünüyor.
Ancak Prof. Demir’e göre, 2000 yılından beri görevde bulunan Suriye liderinin hala bir çıkış kapısı bulunuyor.
URAD Başkanı, “Esat’ın geleceği kendisine bağlı. Esat eğer İran’ı tasfiye edeceğinin garantisini verirse yanına Arap Ligi’ni ve ABD’yi alır ve hayatta kalır. Bunun garantisini vermezse bu süreç HTŞ liderliğinde güçlerin Şam’ı almasıyla sonuçlanır. İran’ın bu saatten sonra ona yardımcı olacağını düşünmüyorum. Herkesin dilinde olan ‘Rusya’dan yardıma’ gelince Moskova yardım gönderecek olsaydı zaten göndermiş olurdu. İran ve Rusya’yı beklerse, kesinlikle geç kalmış olur. Bir iki gün içinde bir şey yapması lazım. Yaptı yaptı, yapmadı gider” dedi.
Aydın Selcen: “Suriye'nin geleceğinde Esat’a yer yok, hiçbir siyasal çözüm Esat'ı içermiyor”
Eski Erbil Başkonsolosu ve Medyascope.tv yazarı Aydın Selcen ise Beşar Esat’ın hala birkaç şansı olduğunu düşünüyor.
Your browser doesn’t support HTML5
VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Selcen, “Arap alemi içinde Esat'ın Arap Ligi’ne kazandırılıp buna karşılık İran’la arasına mesafe koyması ve giderek işte bir yeni anayasa çerçevesinde görevi devretmesi kendi hayatını da bu şekilde kurtarması bir ihtimal midir? Esat her masaya geç kaldığı için her sunulan fırsatı kaçırdığı ve kaçırmak zorunda olduğu için - çünkü Suriye'nin geleceğinde Esat'a yer yok- hiçbir siyasal çözüm Esat'ı içermiyor. Rusya ve İran’ın çekildiği anda da Esat'ın çekildiğini gördük çünkü görünen o ki ne Alevisi be Sünnisi ne de Hristiyan, Dürzi veya Kürt onun hesabı için ölmeye gönüllü değil. Diğer taraftan yaşamlarını Esat rejiminin ayakta kalmasına bağlamıyor gözüküyorlar. En son bir can simidi gibi uzanan el, Erdoğan'ındı. Ona da ‘burada askeri varlığın var’ dedi öbür taraftan Amerika’dan bir teklifte bulunmuşlar ‘hani İran'ı bırak yine bir şeyler düşünelim’ onu da yapamadı ve bugüne geldik artık sıkıştı. Yalnızca tahtını değil canını da kaybedebilir ya da ülkeyi terk edip bir yere gidebilir. Yahut bir ‘butik Suriye’ onun tepesinde Esat. Alevi dağı arkasında önünde Lazkiye ve Tartus. Şu açık Rusya hava üssünü koruyabileceğini anlarsa o zaman herhalde Esat'ın artık deyimle defteri dürülmüş olur” değerlendirmesinde bulundu.
SGD Komutanı: “DAİŞ’in birçok yerde harekete geçtiği ve saldırılarını arttırdığını gördük”
Suriye’deki ani altüst oluş, uyuyan IŞİD hücrelerini harekete geçirebilir mi? Türkiye’nin PKK’nın Suriye kolu olarak tanımladığı YPG’nin ağırlıkta olduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Komutanı Mazlum Abdi, Cuma günü düzenlediği basın toplantısında bu konuya dikkat çekti.
Uluslararası ajanslara göre Suriye ordusunun çekildiği Deyrizor kentini devralan SDG’nin yöneticisi, “Suriye rejimi bazı yerlerden çekildi. Bu boşlukları DAİŞ (IŞİD) dolduruyor. DAİŞ’in birçok yerde harekete geçtiği ve saldırılarını arttırdığını gördük. DAİŞ tehdidine karşı Uluslararası Koalisyon Güçleri ile irtibat halindeyiz. Bu irtibatın güçlendirilmesine ihtiyaç var. DAİŞ, Fırat’ın iki yakası için de oldukça tehlikeli. İki yakayı da düşünmek zorundayız. Hol kampına dönük risk var. Bir hareketlilik var. DAİŞ son yaşananlardan cesaret aldı” ifadelerini kullandı.
Abdi’nin dikkat çektiği Hol kampı SDG kontrolündeki Haseke’de bulunuyor ve önemli kısmı IŞİD’li olmak üzere yaklaşık 50 bin kişinin barındığı bildiriliyor.
Prof. Demir: “IŞİD’in harekete geçtiği YPG’nin abartması ama şu süreçte IŞİD her zaman hortlayabilir”
TOBB ETÜ öğretim üyesi Hilmi Demir, şu anda IŞİD’in hızlı şekilde güç ve mevzi kazanmasının olmadığını söylerken olası bir tehlikeye de işaret ediyor.
Prof. Demir, “IŞİD’in bugün harekete geçtiği YPG’nin abartması. Bu iddiaları fos çıktı, Suriye Ordusu’nun bıraktığı bazı bölgelere girdiklerinden kendilerine meşruiyet zırhı arıyorlar. Ama şu var, artık şu süreçte IŞİD her zaman hortlayabilir. Süreli yayın en-Nebe bugünkü sayısında Colani’yi konu aldı. O ihtimal her zaman var, şimdi kaos olduğundan daha da büyüyor. Hol kampı ve diğer kamplara binlerce IŞİD’li var. Çocuklar artık 15-16 hatta 17-18 yaşlarında. Selefi düşünceyle enfekte olmuş bu çocuklar da bir hareketlilik içine girebilir. Ama asıl risk HTŞ’nin içinde ve çevresindeki örgütlerde. Afganistan’da da aynısı oldu, Taliban geldikten sonra El Kaide saldırılarını durdurdu ve bir anda IŞİD Horasan büyüdü. Colani de beklentileri karşılamazsa, ki bunlar sabahtan akşama şeriat devleti istediğini söyleyen yapılar, bir iç çatışma olabilir. Colani kendisine itaat etmeyenlerle çatışır, bu örgütleri yok etmeyi başarırsa hayatta kalır” dedi.
Aydın Selcen: “Asıl büyük tehlike Irak'ın istikrarın bozulması”
Aydın Selcen de HTŞ’nin yanında duran selefi gruplarla bir çatışma olma ihtimalini akılda tutarken merceği aslında Suriye’den çok Irak’a çevirmenin daha doğru olacağı kanaatinde.
Eski başkonsolos, “Türkiye'den aşağıya bir eksen üzerinde kuzeyden güneye Halep, Hama, Humus ve Şam öbür tarafta Bağdat tarafında da işte Musul'dan başlıyoruz. Bu defa Dicle'yi takip ederek, Musul Bağdat, Kerbela ve Basra. Bu iki hattın arasında kocaman bir çöl var, kumdan bir okyanus. İşte bunun içinde de belli yerlerde yuvalanmış IŞİD kalıntıları var. Ama Fırat'ın doğusunda hem Arap hem Kürt bileşenleriyle SDG, tepede işte Suriye Milli Ordusu, bu tarafta işte bu HTŞ ve onun bileşenleri oldukça artık IŞİD’e pek hayat alanı yok Bence asıl büyük tehlike Irak'ın istikrarının bozulması ve oradaki Haşdi Şabi'nin bir nevi Husileşerek İsrail ve ABD’yi kendi kendine hedef almaya kalkması, içerideki kırılgan istikrarın bozulması, farklı güç merkezlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. 2003'ten sonra yeniden savaşın başlaması gündeme gelebilir Uygurlar, Özbekler, Çeçenler yani uzaklardan gelen radikallere gelince, bunların dönebilecekleri bir yer yok. Bunlar da çenelerini kapatıp dişlerini sıkıp biat edecekler Colani’ye ya da biz de çöle gidelim, IŞİD’e katılalım diyecekler.Colani bunları yok mu edecektir? Şunu unutmayalım ki Türkiye'nin eğitip donatıp palazlandırdığı Suriye Milli Ordusu’nun kendisinden daha disiplinli HTŞ ile güç ilişkisi ne olacak?” şeklinde değerlendirmelerde bulundu.