Sporda Şiddet Yasayla Önlenebilir mi?

Your browser doesn’t support HTML5

Türkiye’de sporda şiddeti önlemek hedefiyle yeni yasal düzenleme hayata geçirildi. Ancak muhalefet ifade özgürlüğüne zarar verileceği, taraftarlar da şiddete çözüm bulunamayacağı gerekçesiyle yeni düzenlemeye karşı. Taraftarlar ayrıca cezalandırmanın tribünlerde maç seyretmeye ilgiyi azaltacağını savunuyor.

TBMM Genel Kurulu’nda 7182 sayılı “Sporda Şiddetin ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun”u 4 Temmuz’da AKP ve MHP’nin oylarıyla yasalaştı. CHP başta olmak üzere muhalefet partileri, yasadaki “spor alanları” kavramıyla, ‘ifade özgürlüğü’” ile “toplantı ve gösteri, yürüyüş hakkı” gibi anayasal haklara zarar verileceği eleştirisinde bulundu. Muhalefet, TBMM’deki görüşme sırasında yasayla “spor alanları” kavramıyla müsabaka alanı genişletilerek cezalandırma yoluna gidilmesini “kasıtlı” olarak yorumladı. Muhalefet, son olarak İstanbul’daki seçimlere ilişkin stadyumlarda AKP aleyhine atılan sloganlardan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın rahatsızlık duyması nedeniyle taraftarları cezalandırma yaklaşımı sergilendiğini savunuyor.

Taraftarlar kriminalize mi ediliyor?

Sadece muhalefet cephesi değil taraftarlar ve hukukçular da yeni yasal düzenlemeyle yapılacak uygulamalardan şimdiden endişe duyuyor. Kolluk kuvvetleri marifetiyle taraftar gruplarına evden çıktıkları andan itibaren cezai işlem uygulanması gibi gelişmeler yaşanabileceği konuşuluyor.

Türkiye’de Spor Hukuku alanında uzman isimlerden birisi Avukat Ertuğrul Cem Cihan, yeni yasal düzenlemeyi VOA Türkçe’ye değerlendirdi. Yakın geçmişteki 6222 sayılı “Sporda Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”un da şiddet olaylarına çözüm getirmediğini kaydeden Cem Cihan, yeni yasayla da çözüm sağlamayacağını ve cezalandırma yaklaşımıyla sorun üretilmeye devam edildiğini söyledi.

Cem Cihan, “Yeni kanun eskisinden çok daha fecaat bir durumda, niye çok daha fecaat öncelikle cezaları çok artırıyor yani ‘cezaları artırırsak biz şiddet önleriz’ doğru bir hukuki yaklaşım olmadığı gibi spor adına da çözüm üretecek bir anlayış değil. Sporda şiddetin önlenmesi aksine arttığı bir süreçte daha çok ceza vererek şiddeti önleyemezsiniz. Bu spordaki şiddetin önlemediği gibi bütün taraftarları kriminalize edecek bir durum. Yeni kanunda kişinin evinden çıkışından deplasmana gidişine kadar bütün alanı spor müsabaka alanı ve seyir alanı olarak kabul etmesinden dolayı her an taraftar ceza almakla karşı karşıya kalabilir. Bunu sosyal medyada paylaştığınız zaman bile cezayla muhatap olabileceksiniz, bu gerçekten kötü bir durum herkesi her an ceza alabilecek duruma getiriyor” dedi.

Ankaragücü ve Gençlerbirliği taraftarları ne düşünüyor?

Ankaragücü ve Gençlerbirliği taraftar temsilcileri de yeni yasaya ilişkin görüşlerini VOA Türkçe’yle paylaştı. Taraftarlar, yeni yasa uygulandıkça seyirciler azalacağı için kulüplere maddi zarar verileceğini belirterek, ağır cezalarla taraftarları tribünlerden uzaklaştırarak televizyon başına mahkum etmek yaklaşımı sergilendiğini belirtiyorlar.

Ankaragücü ‘Bekar Evi Çocukları Temsilcisi ve Taraftar Hakları Derneği Başkanı Cem Üner, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, müsabaka alanlarının evin bahçesine kadar genişletildiğini, barda ya da kafede maç izleyenlerin dahi bu yasayla ceza alabileceklerini işaret etti. Üner, “Bu taraftarla takım arasına mesafe koymak taraftar değil de seyircilerin statlarda sessizlik içinde maç izlenmeyeceklerini bildikleri halde bunu sürekli diretiyorlar. Biz katılımcı değiliz bu yasaya, biz bu konuyu kökten reddediyoruz. Gözünün üstünde kaşın var diye cezalandırma nerede var böyle bir şey” diye konuştu.

Gençlerbirliği Genç Taraftarlar Derneği Başkanı Nedim Celasun da, VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, cezaların çok ağırlaştırıldığını ve “spor alanları” kavramı ile ceza alanının kulüplerin tesisleri veya stadyumlar çıkarıp çok geniş alana yayıldığını belirtti. Celasun, “Ankara için söylüyorum Eryaman’da stadyumdasınız siz buradasınız hani burası bizim maçları izlediğimiz bir yer çok güzel buradasınız, Bursa’da maç saatinde spor alanı olarak yasada tanımlanıyor burada bir gol sevinci oldu ama heyecandan bir şeyler dediniz birinin size işlem yapma hakları var. Deplasmana gideceğiz mesela, Kızılay’da buluşup şu saatte otobüse bineceğiz oradan başlıyor yasa ve müsabaka alanı. Örneğin bir maçta ‘acemi hakem’ dedik kapatma cezası aldık, cinsiyetçi bir söylem kullanmadık, küfür etmedik, hakaret etmedik sadece sen bu işi yapamıyorsun dedik. ‘Burası Ankara buradan çıkış yok’ dediniz size işlem yapabilir yani işin özü şu; sizin o statta olmanızı istemiyorlarsa sizi o stattan uzaklaştırmak için ufacık da olsa bahaneler bulabilmenin bahanesi haline geliyor çünkü bu yasa yani çok net” dedi.

Muhalefet Meclis’te nasıl eleştirdi?

CHP’li Süleyman Bülbül, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en son 12 Mayıs’ta taraftar tezahüratlarından rahatsızlık duyduğunu açıklamasını anımsatarak, “Burada (yasada) cezalar ölçüsüz bir şekilde ağırlaştırılıyor ve ‘spor alanları’ kavramı adı altında bu alan genişletilip müsabaka alanı dışında, toplantı ve yürüyüş hakkı ve ifade özgürlüğünü ortaya koyan yurttaşın anayasal hak ve özgürlükleri zedeleniyor. İhtiyaç nereden kaynaklanıyor? İhtiyaç, burada Sayın Cumhurbaşkanına yönelik taraftar gruplarının yapmış olduğu tepkilerden kaynaklanıyor. Taraftar grupları potansiyel suçlu olarak görülüyor. ‘Spor alanı’ kavramını genişletip Beşiktaş Çarşı'da toplanma yerinden, geçici toplanma yerinden İnönü Stadı'na kadar yürüyüş alanını spor alanına dâhil etmek, müsabaka alanları dışında spor alanları yaratmak ifade özgürlüğünü, toplantı ve gösteri hakkını ihlal eden, Anayasa'ya aykırı düzenlemeler. Bunları kabul edemeyiz” tepkisini paylaştı.

İyi Partili Hüseyin Örs de, “Müsabaka öncesinde, esnasında veya sonrasında taraftarların sürekli veya geçici olarak gruplar hâlinde toplandıkları yerler, müsabakanın yapılacağı yere gidiş ve geliş güzergâhları, takım veya taraftarların toplu olarak seyahat ettikleri araçlar ya da takımların kamp yaptığı yerler spor alanına dâhil edilmek suretiyle kanunun uygulama alanı genişletiliyor. Bizler sporu sağlıklı bir neslin yetişeceği alan olarak görmek zorundayız. Görüyoruz ki bugünkü anlayış tamamen farklıdır. Siyasi iktidar, tribünleri, yani toplumsal algıyı kontrol altına almak niyetindedir. Ne yazık ki, bugün Türkiye'yi idare edenler sporu siyasi iktidarın mevzi kuvvetlendirme mecrası olarak görmektedirler. Bu çok büyük bir yanlıştır, bu, sporla gelişmeyi bekleyen gençlerimize yapılmış bir haksızlıktır. Şunu söylemek zorundayım saygıdeğer milletvekilleri: Kamuoyu algısını kontrol etmek isteyen siyasi iktidar, spor kulüplerini ve tribünleri de kontrol etmek istiyor ve bu kontrolü de iki şekilde sağlıyor. İlki doğrudan hâkimiyet yoludur. Nedir bu doğrudan hâkimiyet yolu? Bugün olduğu gibi, Futbol Federasyonunu, Başkanını, yöneticilerini, kurullarını atarsanız, hatta o kurulların yedek listelerindekilerin sıralarına bile müdahil olursanız kulüpler üzerinde doğrudan hâkimiyet kurarsınız. Hatta bu da bazen size yetmeyebilir; Anadolu'daki yüz binlerce taraftarı olan şehir takımları alt liglerde mücadele ederken, yakınlarınızı kamu kaynaklarıyla Süper Lig'de kulüp sahibi yaparak kulüp üzerinde de doğrudan hâkimiyet kurarsınız, her şeyiyle sizin olan kulüp ve atadığınız Federasyonunuz da sizin sözünüzden çıkmaz. Bir avuç insan keyif yapar, sefa sürer; cefasını ise ülke ve futbol çeker” diyerek yasayla amacın şiddeti önlemek olmadığını söyledi.

HDP’li Meral Danış Beştaş da, maçlarda seyircilerden “biyometrik veriler toplanması” ile ilgili hükme tepki göstererek, “Gerçekten kişisel bilgilerin depolanması, daha doğru bir ifadeyle, bir fişleme anlamına geliyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Şimdi, maça giden insanların, yurttaşların biyometrik verilerinin toplanması, bu verilerin başka yerlerde kullanılması sonucunu doğurabilir. Bu, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'yla da kesinlikle bağdaşmayan bir durumdur. Aynı zamanda Anayasa ve uluslararası sözleşmelere de aykırıdır” diye konuştu.