Mehmet Sümer: “Öncelikle bu söyleşi için size çok teşekkür etmek istiyorum. Doktor Sparrow, eminim Suriye’deki kimsayal saldırıya ilişkin fotoğraf ve videoları görmüşsünüzdür. Hepsi gerçekten rahatsız edici görüntüler. Siz bir uzman olarak bu saldırı hakkında neler söyleyebilirsiniz? Hangi kimyasal maddeler kullanılmış olabilir?”
Annie Sparrow: “Bunun çeşitli kimyasalların karışımından oluştuğunu söyleyebiliriz. Bu son 10 gün içinde gerçekleşen üçüncü saldırı. Biri pazar günü yapılmıştı, bir diğeri geçen hafta perşembe günü hastanelere yapıldı ve son olarak da geçen gün yapılan saldırı var. Bunun sarin gazı ya da bir başka sinir gazı ile yapılmış olduğunu düşünüyoruz. Bunlar parasinüs ya da klor benzeri gazlar olabilir. Esat yönetiminin bu ve benzeri kimyasalları bir araya getirerek yeni ölümcül bir karışım ve kimyasal silah üretmiş olma ihtimali yüksek.
Sümer: Siz bölgeye defalarca gittiniz ve birçok çalışma yaptınız. Bölgedeki hastanelerin bu tarz saldırılara müdahale edebilecek yeterli ve uygun ilaç ve tıbbi malzemeye sahip olduğunu düşünüyor musunuz?
Sparrow: Kesinlikle sahip değiller. Bunlarla mücadele etmek oradakiler için gerçekten çok zor. Çünkü bizler burada yani Batı’da ya da dünyanın başka bir yerinde insanların her gün ölümüne neden olan bu hain kimyasal saldırıları durdurmak için bir şey yapmıyoruz. Oradaki doktorlarda sadece atrofin var. Atrofin nabzı artırır ve sadece mevcut durumu muhafaza etmeye yarar yani herhangi bir kimyasal saldırının antikoru olarak kullanılamaz. Bu gibi durumlarda oksijen ya da havalandırma benzeri yöntemler kullanılmalıdır. Ayrıca dün sabah saatlerinde gerçekleşen kimyasal saldırıdan hemen kısa bir süre sonra da gördüğümüz üzere hayatta kalanlara yardımcı olmaya, tedavi etmeye çalışan hastaneler de kasten bombalanıyor. Bu sebeple imkanları olsa bile birçok insan bu tarz durumlarda hastanelere gitmeye korkuyorlar. Çünkü biliyorlar ki hastaneler de hedef alınıyor. Daha geçen hafta meslektaşımız doktor Ali Derviş yine Han Şeyhun bölgesine çok yakın olan bir hastanenin bombalanması sonucu hayatını kaybetti.
Sümer: Amerika ve uluslararası kurumlar bu saldırı ile ilgili olarak Esat rejimini suçluyorlar ancak diğer yandan biliyoruz ki Esat Kimyasal Silahları Önleme Kurumu, OPCW ile işbirliği yaptı ve elindeki kimyasal silahları teslim etti. Esat da bu saldırılardan muhalif grupları sorumlu tutuyor. Burada iki sorum var size: Bu noktada Esat halen daha kimyasal silahlara sahip olabilir ve kullanıyor olabilir mi? Eğer bunu yapan Esat değilse bir başka grubun bu ölçüde bir kimyasal saldırı gerçekleştirme imkanı olabilir mi? Yani eğer Esat haklıysa, o yapmıyorsa terör örgütleri bu kimyasal silahları nereden temin edebilirler? Kimyasal silaha dönüştürülebilecek kimyasal maddeleri piyasada bulup satın almak bu kadar kolay olabilir mi?
Sparrow: “Esat ailesi onlarca yıldır kimyasal silahları kullanıyor ve üretiyor. 80’li yıllardan bu yana kimyasal silah üretmekte kullanılan maddeleri Avrupalı devletlerin ya da Rusların desteği ile elde ediyorlar. Örneğin Almanya bu maddeleri Suriye’ye 2006 yılına kadar satmaya devam etti. İngiltere de sarin gazı üretiminde kullanılan maddeleri 2006-2010 yılları arasında Esat’a satmayı sürdürdü. Dolayısıyla Suriye bu maddeleri elde etmede hiçbir zaman sıkıntı yaşamadı ve bunları satın almaya yıllarca devam etti. Esat elindeki stokların bir kısmını Ruslar’a ya da OPCW’ya teslim etmiş olsa da kesinlikle tamamını vermedi. Bununla birlikte bazı kimyasalları elde etmek ya da üretmek son derece basit. Örneğin klor. Kloru sıradan bir pazardan alacağınız maddelerle bile üretebilirsiniz. Ayrıca yasal olarak da bu maddeleri ithal edebilirsiniz çünkü bunlar hastanelerde, ilaç üretiminde ve hatta suların arındırılmasında kullanılan maddeler. Ayrıca bunları üretmesi de son derece ucuz. Bu şekilde insanları topluca öldürmek, onlara saldırmak yüksek bir maliyet de yaratmıyor. Muhalif gruplar bu saldırıyı yapmış olabilirler mi sorunuza gelecek olursak, hayır yapmış olamazlar. Han Şeyhun tamamen sivillerin yaşadığı bir kasaba. Tamamen sivillerden oluşan bir kasaba, bir askeri üs yok, bu şekilde bir kimyasal silahı üretebilecek tesisleri yok ve bu şekilde bir saldırıyı yapabilecekleri imkanları yok. Çünkü bu tarz bir saldırıyı böylesine etkili şekilde yapabilmek için bunun havadan yapılması gerekir. Yerden bu şekilde bir kimyasal saldırı gerçekleştirmek çok zordur. Sarin ve bu tarz zehirli gazlar havadan ağırlardır dolayısıyla bu parçacıklar havada tutunamaz ve yere inerler. Hava saldırıları başladığında insanlar bombalardan korunabilmek için sığınaklara ya da bodrum katlara iniyorlar. Ama bu tarz saldırılarda olunabilecek en kötü yer buralardır. Geçen sabah beş kişilik bir aile maalesef evlerinin yakınında sığınak olarak kullandıkları yeraltındaki bir mağarada ölü olarak bulundu ki kendilerini saldırıdan korumak için oraya girmişlerdi.”
Sümer: “Dr. Sparrow iki yıl önce Birleşmiş Milletler Suriye’deki kimyasal saldırılar ile ilgili bir soruşturma başlatmıştı ve sanırım siz de o soruşturmada görev almıştınız. Bu soruşturmanın sonuçları ne oldu?”
Sparrow: “Doğrudan o soruşturmada görev almadım ama geçen sene Birleşmiş Milletler’de bu konuda bir oturumda görev aldım ve konuştum. 2013’te Suriye’de gerçekleşen ve 1200 kişinin öldüğü saldırıdan sonra Kimyasal Silahları Önleme Örgütü de bunun kimyasal silahlar ile yapılmış bir saldırı olduğunu doğruladı ama saldırının kimin tarafından gerçekleştirildiğini tespit edemedi. 2014 ve 2015 yıllarında klor ile yapılan saldırılar sonrası ben ve İdlib’te görev yapan bazı diğer doktor meslektaşlarım, birlikte Amerikan Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu’na bu saldırılar ile ilgili kanıtları sunmuştuk. Sunduğumuz deliller, sivillerin ölümü ile sonuçlanan bu saldırılarda klor gazı kullanıldığına dair şüphe bırakmayacak nitelikte idi. Bu delillerin bir kısmı, ayrıca yetkili birimlerin incelemesi için ilgili kurumlara da gönderilmişti. Sorunuzun cevabına gelecek olursak BM tarafından yılsonunda hazırlanan raporda en az üç kimyasal saldırı gerçekleştirildiğine ve klor gazı kullanıldığına dikkat çekildi ve bu saldırılardan ikisini Esat yönetiminin yaptığı, birinin ise yerde patlayan bir bombadan kaynaklandığı, bunun da IŞİD’in saldırısı olduğu bildirildi.”
Sümer: “Esat elindeki tüm kimyasal silahları teslim etmiş olsa da hali hazırda bunları nasıl yeniden üretebileceği bilgisine sahip. Dolayısıyla yeniden kimyasal silah üretimi yapılıp yapılmadığını nasıl kontrol edebiliriz?”
Sparrow: “Kimyasal silah saldırıları savaşın küçük bir parçası. Ama en korkunç taraflarından biri. Çünkü sarin gazı tarafından ciğerleriniz felç oluyor, nefes alamıyorsunuz ya da klor soluduğunuzda benzer şekilde ciğerleriniz tahrip oluyor. Bunlar gerçekten çok acı veren ölümler. Ama savaş suçu olan daha başka birçok şekilde de insanlar öldürülüyor. Vakum bombaları, yangın bombaları, lav silahları, hastaneleri vurmak, doğrudan sivilleri hedef almak, bunların hepsi birer savaş suçu. Bunların kontrolu yeterli yapılamıyor. Bu noktada bunları tek tek takip edebilmek zor. Burada yapılması gereken Esat’ın savaş suçu işlediğinin kabul edilmesi ve savaş suçlusu ilan edilmesi. Bunun nasıl yapılacağını konuşmamız gerekiyor. Bunun dışındaki hiçbir şey, ne bölgedeki çocuklara ve sivillere, ne doktorlara yardımcı oluyor. Orada her gün siviller ölmeye devam ediyor.”
Sümer: Doktor Sparrow çok teşekkür ederiz.
Sparrow: Ben teşekkür ederim.