Ekim ayında Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından yayınlanan bir araştırma, saçlarını düzleştirmek için kimyasal ürün kullanan kadınların rahim kanserine yakalanma riskinin, bu ürünleri kullanmayan kadınlara kıyasla iki kat daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Araştırmaya göre saç boyası, oryal, gölge ya da perma uygulamasında kullanılan ürünlerinse rahim kanseri riski üzerinde herhangi bir etkisi olmadığı gözlendi.
Ulusal Sağlık Enstitüleri bünyesindeki Ulusal Çevresel Sağlık Bilimleri Enstitüsü tarafından yapılan, başta meme kanseri olmak üzere başka sağlık sorunlarının risk faktörlerini belirlemek amacıyla yürütülen Kızkardeş Çalışması (Sister Study), saç düzleştirici kimyasalların rahim kanseri üzerindeki etkisine ilişkin araştırmaya temel oluşturdu. Araştırma kapsamında 35 ila 74 yaş arasında 33 bin 497 Amerikalı kadın, 11 yıl boyunca kanser riski açısından gözlem altında tutuldu. Bu kadınların 378'i rahim kanserine yakalandı.
Araştırmayı yapan uzmanlar, saç düzleştirici kimyasal maddeleri saçına yılda dört kereden daha fazla uygulayan kadınların rahim kanserine yakalanma riskinin bu ürünleri kullanmayan kadınlara kıyasla iki kat fazla olduğunu söylüyor.
Ulusal Çevresel Sağlık Bilimleri Enstitüsü Çevre ve Kanser Epidemiyolojisi Grubu Başkanı ve araştırmanın başyazarı Doktor Alexandra White, rahim kanserine diğer kanser türlerine göre daha az rastlandığını, ancak yine de saç düzleştirici kimyasal kullanan kadınların bu kanser türüne yakalanma olasılığının iki kat daha yüksek olmasının son derece kaygı verici olduğunu söyledi.
Tüm kanser vakalarının yüzde 3'ünü oluşturan rahim kanseri, kadın üreme sisteminde en sık rastlanan kanser türü olma özelliği taşıyor. 2022'de Amerika'da 65 bin 950 kadının rahim kanserine yakalanmış olabileceği tahmin ediliyor. Amerika'da rahim kanseri vakalarının en hızlı arttığı grup ise siyah kadınlar.
Sonuçları Journal of the National Cancer Institute'da yayınlanan araştırmaya katılan ve saç düzleştirici kimyasal kullandığını belirten kadınların yüzde 60'ı siyahtı. Araştırma, saç düzleştirici kullanımıyla rahim kanseri vakaları arasındaki ilişkinin ırklara göre değiştiğini ortaya koymasa da bu kimyasalların en çok siyah kadınlar tarafından kullanılıyor olması, bu grup üzerindeki olumsuz etkileri arttırıyor.
Araştırmanın yazarlarından Che-Jung Chang, siyah kadınların saç düzleştirici ürünleri daha sık kullanmasının ve bu ürünleri kullanmaya daha erken yaşta başlamasının, elde edilen bulguların siyah kadınları daha çok ilgilendirdiğini kaydediyor. Bulgular aynı zamanda saç düzleştirici kimyasalların kadınlarda hormonlarla ilgili kanserlere yakalanma riskini arttırdığını ortaya koyan ve daha önce yapılan çalışmalarla da uyumlu.
Araştırma kapsamında uzmanlar, kadınların kullandığı saç düzleştirici ürünlerin marka ya da içerik takibini yapmamış. Ancak parabenler, bisfanol A, bazı metaller ve formaldehit gibi saç düzleştirici ürünlerde sıklıkla rastlanan kimyasalların rahim kanseri riskini arttırabileceğine işaret ediliyor. Bu kimyasalları içeren saç ürünleri kafa derisinden emildiği, kafa derisi üzerinde yanık ve lezyonlara yol açarak emilimi arttırdığı için kansere yol açma riski de artıyor.
Siyah kadınlar ve Avrupa merkezli güzellik algısı
Bir ay önce Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından açıklanan bu çalışmanın sonuçları, toplum içinde kabul görmek için kendilerini beyaz, Avrupa merkezli güzellik standardına uymak zorunda hisseden hisseden kadınlar için bir "alarm zili" niteliğinde.
Siyah kadınlar için saç, kimliklerinin en önemli parçalarından biri. Bir siyah kadın bir hafta içinde birkaç kez bambaşka saç stilleriyle karşınıza çıkabilir. Pazartesi günü düz, kısa saçlı gördüğünüz siyah kadını Çarşamba günü uzun örgülü saçlarla, Cumartesi günüyse Afro peruğuyla görebilirsiniz. Siyah kadınlar için kimliklerini, ruh hallerini ya da toplumsal aidiyetlerini saçla ifade etmek, olağan bir durum. Siyah bir ailede anne, anneanne ya da ailenin diğer kadınlarının siyah kız çocuklarının "saçlarını yapmaları," bu sosyal paylaşım sırasında dertleşmeleri, birbirlerine içlerini açmaları, sırlarını paylaşmaları, büyüklerin küçüklere öğütler vermesi, siyah kültürün önemli parçalarından biri. Aynı durum aslında siyah erkekler için de geçerli. Örneğin siyah erkeklerin berber dükkanlarında oluşturdukları dostlukları konu alan filmler bile var.
Siyahların saçları kalın telli, sık, sert, kuru ve kıvırcık olması nedeniyle belirli stillerin üzerinde uygulanması zor bir saç türü. Özellikle işyerinde ırksal ayrımcılığa maruz kalmayı önlemek, kariyer basamaklarının önünde duran ırksal önyargıları aşmak içinse siyah kadınlar saçlarını beyaz, Avrupa merkezli güzellik standartlarına uyumlu hale getirme yoluna gidiyor. Bu standart, toplumda kabul gören saç tarzının düz saç olduğu imajını dayatıyor.
Michigan State Üniversitesi'nde 2020 yılında yapılan bir araştırmaya göre siyah kadınların yüzde 80'i, sosyal ve ekonomik başarı yolunu açabilmek için doğal saç dokularını kimyasallarla değiştirmeyi tercih ediyor. Duke Üniversitesi'nde yine 2020'de yapılan bir başka araştırmaysa siyahların doğal saç şekillerinin "profesyonel" görünmediği, bu nedenle kimyasallarla düzleştirilmiş saça sahip siyah kadınların, doğal saçlı siyah kadınlara kıyasla iş görüşmelerine çağrılma olasılığının daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Bunun bir nedeni, saçlarını kimyasal işlemden geçirmeyen ve doğal haline bırakan kadınların toplumda pasaklı, tembel, dağınık olarak algılanmaları.
Michelle Obama'nın itirafı
Eski First Lady Michelle Obama, kısa süre önce yeni kitabı The Light We Carry: Overcoming in Uncertain Times’ın tanıtımı için katıldığı ve moderatörlüğünü Ellen DeGeneres’in yaptığı bir etkinlikte, eşi Barack Obama’nın başkanlığı sırasında saçlarını düzleştirmek yerine örgüyü tercih etmek istediğini, ancak sonra bundan vazgeçtiğini söyledi.
Michelle Obama, 2009’da Beyaz Saray’a yerleştiklerinde Amerikan kamuoyunun siyah bir başkan fikrine yeni yeni alışmaya başladığını, saç stilinin siyasi bir tartışma konusu olarak odak noktası haline gelmesini engellemek için saçını istemeye istemeye düzleştirme yoluna gittiğini anlattı.
Obama, o dönemde eşinin siyasi önceliklerini yerine getirmesinin en önemli mesele olduğunu, bu nedenle, ”Saçımı düzleştireyim de sağlık sigortası reformunu geçirelim” dediğini söyledi. Michelle Obama, saçlarıyla ilgili açmazın siyah kadınların işyerlerine ve okullara uyum sağlamak için her gün yapmak zorunda kaldıkları bir tercih olduğunun da altını çizdi.
Kölelik döneminin kötü mirası
Beyazların siyahların saçlarının doğal haline yönelik olumsuz bakışıysa Amerika'daki kölelik dönemine dayanıyor. Afrika'dan gemilerle Amerika'ya getirilip güney eyaletlerindeki toprak sahiplerine köle olarak satılan Afrikalılar'ın siyah kimliği ve memleketleriyle olan bağlarını koparmaları için ilk yapılanlardan biri, kölelerin saçlarını kazımaktı. Köle kadınların kaçmak istediklerini belli etmek için saçlarını "departe" modelinde ördükleri, saç örgüleriyle kaçış rotalarını paylaştıkları, örgülerin içinde pirinç taneleri ya da tohumlar sakladıkları biliniyor. 1960 ve 1970'li yıllardaysa Amerika'daki siyahlar, ırksal ayrımcılığa başkaldırmak ve medeni haklar hareketine katılımın parçası olmak için Afro tarzını öne çıkarmaya başlamış, hem siyah kadınlar hem de siyah erkekler, Afro tarzını benimsemişti.
Günümüzdeyse özellikle siyah kız çocukları ve kadınlar, saçlarını doğal haline bıraktıkları ya da uzun takma örgüyü, cornrow adı verilen, saç derisi üzerine yapılan sıkı ve sıralı örgüleri, saç burgularını ya da düğümlerini tercih ettikleri için okullarda ve işyerinde sıklıkla saç ayrımcılığına uğruyor. İstatistiklere göre siyah kadınların yüzde 80'i "Ofis ortamına uyum sağlamam için saçımın doğal halini değiştirmem gerekiyor" görüşünü kabul ediyor. Siyah kadınların saç tercihleri nedeniyle ofisten uzaklaştırılma riski diğer kadınlara kıyasla bir buçuk kat, bu tercihlerin "profesyonellikten uzak" olarak algılanma riski de 3,4 kat daha yüksek.
Ana sınıfından lise sona, siyah kız çocukları ve genç kızların saç modelleri nedeniyle disiplin cezası alma, spor faaliyetlerinden men edilme ya da aşağılanma olasılıkları da beyaz ya da diğer ırklara mensup akranlarına kıyasla çok daha fazla. İşte bu nedenle siyah kadınlar, daha çocukluklarından başlayarak, toplumda kabul görmek için sağlıklarını tehlikeye atma pahasına bedenlerini zehirli kimyasallara maruz bırakıyor. Bu kimyasallar sıklıkla kullanılan saç boyalarına ya da diğer ürünlere kıyasla o kadar aşındırıcı ve yıpratıcı ki, kafa derisinde yanığa ve kanamaya, göze yanlışlıkla bulaşma halinde körlüğe ya da kalıcı saç kaybına yol açabiliyor.
Saç ayrımcılığını önlemek için getirilen yasal düzenleme: CROWN Yasası
Kişisel bakım ürünleri markası Dove'ın çatı firması Unilever'in COO'su Esi Eggleston Bracey, tüm bu sorunları 2018 yılında siyah eyalet meclisleri üyelerini temsil eden Ulusal Eyalet Meclisleri Siyah Üyeler Topluluğu'nun bir toplantısında dile getirdi.
Bracey'nin ırk bazlı saç ayrımcılığının gerçek bir sorun olduğunu dile getirdiği konuşması, California Eyalet Senatörü Holly J. Mitchell'ın dikkatini çekti. Bunun üzerine Mitchell, CROWN Yasası olarak bilinen, eğitim kurumları ve işyerlerinde saç ayrımcılığına son vermeyi amaçlayan yasa tasarısını hazırladı. Adını "Taç" anlamına gelen "crown" kelimesinden alan yasa tasarısı, ilk kez 2019'da California Valisi Gavin Newsom tarafından imzalanarak California eyaletinde yürürlüğe girdi. Şimdiye kadar 19 eyaletin kabul ettiği yasa, saçlarını doğal haline bırakmayı ya da farklı saç dokuları, tasarımları ya da eklemeleri kullanmayı tercih edenlere yönelik ayrımcılık yapılmasının önüne geçmeyi amaçlıyor. Temsilciler Meclisi'nin Mart ayında onayladığı yasa, Senato'da halen oylanmayı bekliyor.
CROWN Yasası'nı destekleyenler, ırksal ayrımcılığın farklı bir boyutu olan saç ayrımcılığını önlemenin yanısıra yasanın siyah kadınların sağlığını korumak açısından da son derece önemli olduğu görüşünde. Siyah kadınların toplumda kabul görmek için küçük yaşlardan itibaren kullandıkları saç düzleştirici ürünlerin çok güçlü bir baz olan sodyum hidroksit başta olmak üzere birçok zararlı kimyasal içerdiği biliniyor. Bu maddelerin hormonal salgıları etkileyerek siyah kız çocuklarının akranlarına kıyasla daha erken yaşta adet görmeye başlamalarına, menapoz öncesi dönemde siyah kadınlarda rahim tümörleri oluşması riskini arttırdığa ilişkin çalışmalar bulunuyor. Bu nedenle her şeyden önce erken yaşlardan itibaren kadın sağlığının korunması ve ırksal ayrımcılığın önüne geçmede ulusal çaplı yeni bir yasal düzenlemenin yürürlüğe girmesi için tasarının Senato'dan da geçirilmesi ve Başkan'ın imzasıyla yasalaşması, hayati önem taşıyor.