Reuters haber ajansı, 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili seçimlerine ilişkin analiz haberinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kaybederse, bunun temel nedeninin, Erdoğan'ın 20 yıllık iktidarının ortalarında refahın, eşitliğin ve halkın temel ihtiyaçlarını karşılama becerilerinin bozulmasına neden olan ekonomik ters dönüş olacağını yazdı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100'üncü yılında yapılacak seçimler, Reuters'a göre Erdoğan'ın şimdiye kadarki en büyük sınavı olacak.
Erdoğan'a verilen destek, hızla yükselen enflasyon karşısında güttüğü faiz indirimi politikasının yol açtığı hayat pahalılığı ve kur krizi nedeniyle son yıllarda geriliyor.
Ancak Reuters'a göre Erdoğan'ın gerileme dönemi, 2013 civarında, on yıllık hızlı kalkınma ve refah döneminden sonra başladı.
İlgili Haberler ABD Basınına Göre Ekonomi ve Deprem Seçimin Belirleyici EtkenleriGezi Parkı protestolarının başladığı 2013, aynı zamanda piyasalardaki sıcak paranın Türkiye ve diğer gelişmekte olan ekonomileri terk etmeye ve bu pazarları nakit paraya aç bırakmaya başladığı yıl oldu.
Yabancı yatırımcılar, 2013 yılından itibaren Türk varlıklarından çıkmaya başladı. Bu yatırımcılar, bir zamanlar Batılı fon yöneticilerinin gözünde bir yıldız olan Türkiye'de son olaraksa döviz, kredi ve borç piyasalarını terk etti.
Işık Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Seda Demiralp, “Geçmişte Erdoğan destekçilerine sözünü tutardı. Ancak ekonomik kriz hasara yol açtı. Destekçileri onu hala seviyor, hatta ona tutkunlar, ancak ekonomik hasarın bedelini ödemek zorunda kalmaktan memnun değiller” dedi.
Reuters, kamuoyu yoklamalarının, kırsalda yaşayanlar, muhafazakar işçi sınıfı ve milliyetçiler arasındaki popülaritesini koruyan Erdoğan ve iktidardaki ittifakının, cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinden galip çıkabileceğinin işaretini verdiğini kaydediyor.
İlgili Haberler Economist Dergisi Kılıçdaroğlu’na Desteğini Açıkladı2021'den beri politika faiz oranını yüzde 19'dan yüzde 8,5'e inmesi nedeniyle enflasyonun geçen yıl yüzde 85'in üzerine tırmandığını belirten Reuters, yıllık enflasyon oranının resmi hedef oran olan yüzde 5'i en son 2011 yılında gördüğünü hatırlatıyor.
Gelir ve varlık dağılımını gösteren Gini endeksine göre 2011 yılı aynı zamanda Türkiye'de eşitsizliklerin de artmaya başladığı yıl oldu. Bu eğilim 2013'te hızlandı ve Erdoğan'ın iktidardaki ilk on yılı içinde, 2006-2010 arasında elde edilen büyük kazanımları geri çevirdi.
Merkezi İngiltere'de bulunan düşünce kuruluşu Legantum Enstitüsü, küresel refah endeksinde Türkiye'yi 95'inci sıraya yerleştiriyor. Yönetimdeki ve kişisel özgürlüklerdeki gerilemeler nedeniyle Türkiye, 2011 yılından beri Legantum'un küresel refah endeksinde 23 sıra düştü.
Yükseliş ve Çöküş
Erdoğan'ın AK Parti'si, Türkiye'nin 1970'li yıllardan sonra geçirdiği en ağır ekonomik krizden toparlanmaya çalıştığı sırada, kötü yönetim ve ekonomik resesyon dönemlerini arkada bırakma vaadiyle 2002'de iktidara geldi.
IMF'nin 2001-2002'de kemer sıkma programı sona ererken başbakan olan Erdoğan, bu iyileşme dönemi ve Batı'ya dönüş diplomatik girişimlerle on yıllık refah sürecini başlattı.
Yoksulluk ve işsizlik bu dönemde hızla geriledi.
Bir önceki on yılda üç haneli rakamlara fırlayan enflasyon yatıştı ve Türk Lirası'nın cazibesi arttı. 2008-2009 küresel mali krizi sonrasındaki Batı’nın kolay para politikaları ucuz yabancı krediyi Türkiye'ye çekti ve inşaat patlamasını körükledi.
İlgili Haberler Der Spiegel Dergisinde Erdoğan Fotoğraflı KapakErdoğan, bu dönemde dokunulmaz bir görünüm sergiliyordu.
Ancak 2013'te Gezi Parkı protestolarıyla durum değişmeye başladı.
Aynı zamanda, Batı'nın kolay parası kuruyarak Türkiye'den fon çıkışına yol açtı ve ucuz kredi patlamasını frenledi.
2012-2013 yılları, gayrisafi yurtiçi hasılada Türkiye'de bir dönüm noktasına işaret ediyor.
Bu dönem, resmi istatistiklere göre yabancı yatırımların Türkiye'de en yüksek seviyeye çıktığı dönemdi. Türk Lirası'nın değeri o zamandan bu yana hızla geriledi, son beş yılda da değerinin yüzde 80'ini kaybederek halkın satın alma gücünün azalmasına yol açtı.
Piyasa araştırmaları şirketi Global Source Partners'dan Murat Üçer, AK Parti'nin ilk yıllarında görülen verimlilik artışının 2008-2009 küresel mali krizinden sonra tersine dönmeye başladığını, bunun yerine kredilerin büyümenin temel itici gücü haline geldiğini söyledi.
Protestoları bastırma ve tecrit
Erdoğan, hükümetinin 2013 Gezi Parkı protestolarını bastırmasıyla pek çok kişiyi şoke etti.
Sabancı Üniversitesi'nden sosyoloji uzmanı Ateş Altınordu, Sabancı "Protestolar AKP hükümetinin artan otoriterliğine hem bir yanıt hem de daha fazla itici güç oldu ve Erdoğan'ın tüm hükümet aygıtını kullanarak muhaliflerine karşı topyekün bir savaş açmasına yol açtı" dedi.
Altınordu, 2016'daki darbe girişiminden sonra ilan edilen olağanüstü halin "Erdoğan'ın, güvenilirliği tartışmalı bir grup dalkavuk danışman tarafından desteklenen bireysel yönetimini resmileştirmesi" anlamına geldiğini kaydetti.
İlgili Haberler Economist Dergisinden Türkiye Seçimleri ÖngörüleriUzman, “Bu etkenlerin biraraya gelmesi, ekonomik çöküşün kusursuz siyasi fırtınasını oluşturdu” ifadesini kullandı.
Reuters’ın analizine göre yine de sağlık hizmetleri, altyapı ve pazara erişim gibi diğer kilit konular, Erdoğan'ın 2003 yılında göreve gelmesinden bu yana çarpıcı bir şekilde iyileştikten ve AKP'nin sonraki ondan fazla seçimi kazanmasına yardımcı olduktan sonra güçlü kalmaya devam ediyor.
Reuters, Washington Enstitüsü Türkiye Programı Direktörü Soner Çağaptay'ın 2021'de yazdığı A Sultan in Autumn kitabında Erdoğan'ın “vatandaşların 20'nci yüzyılın büyük çoğunluğunda olduğundan çok daha iyi yaşam standartlarının keyfini çıkardığı için kendisine sadık bir destekçi kitlesi oluşturduğunu” yazdığını hatırlatıyor.
Çağaptay'a göre Erdoğan'dan önce Türkiye'deki bebek ölümleri oranı iç savaş öncesi Suriye'sine benzerken şimdi İspanya'daki oranları yakalamış durumda.
Ancak son 10 yıldır siyasi bölünmeler, Erdoğan'ın mecliste çoğunluğu garantilemek için milliyetçi müttefiklerine yönelmesiyle arttı.
İlgili Haberler WP’den Türkiye Seçimleri Başyazısı: “Giderek Artan Despotizmin Gölgesi”Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle gücü elinde toplamasına karşı olan AK Parti'nin ekonomideki kilit isimlerinin partiden ayrıldığını kaydeden Reuters, partiden kopuşlarla birlikte politikalarda çatlaklar oluşmaya başladığını yazıyor.
1993-1994 yıllarında Merkez Bankası Başkanlığı yapan, şu andaysa Pennsylvania Üniversitesi Wharton İşletme Fakültesi öğretim üyesi olan Bülent Gültekin, “Herkes, Erdoğan'ın kapsayıcı bir ekonomi yarattığı erken dönem hükümetini hatırlıyor. Ancak gerçekte Erdoğan, toplumun daha önce hiç görülmediği kadar büyük bir kesimini hükümete muhtaç hale getirdi, bu durum sürdürülemez” dedi.
Erdoğan seçimi kazanırsa ve ekonomi politikasını sürdürürse bir noktada ekonominin çökeceğini söyleyen Gültekin, “Bazı şeyleri bir süreliğine erteleyebilirsiniz, ancak elinde sonunda faturayı ödemek zorundasınız” şeklinde konuştu.