Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani’nin geçen hafta Ankara’ya yaptığı sürpriz ziyaret Kürt sorununa çözüm arayışlarını yeniden gündeme getirdi. VOA Türkçe’nin Kürt kaynaklarından aldığı bilgilere göre, Barzani ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki görüşmede Kürtler’in durumu da gündeme geldi. Peki bu görüşme yeni bir çözüm sürecinin başlangıcı olabilir mi?
IKBY Başkanı Neçirvan Barzani, 26 Ocak’ta Ankara’ya ani bir ziyaret düzenledi. Ziyareti programı önceden duyurulmadı. Barzani Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştü. Görüşmenin ardından Cumhurbaşkanlığı’ndan sadece “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani’yi Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde kabul etti” açıklaması yapıldı.
VOA Türkçe’nin Kürt kaynaklarından aldığı bilgilere göre görüşmede enerji, güvenlik ve Türkiye’de yapılacak seçimler gündeme geldi. IKBY Başkanlık Ofisi’nden yapılan yazılı açıklamada ise görüşmede Irak Kürt Bölgesi ve Irak’ın Türkiye ile olan karşılıklı ilişkileri, Kürt Bölgesi ve Irak’taki son gelişmeler, Erbil-Bağdat ilişkileri ele alındı. Açıklamada ayrıca her iki tarafın da Irak ve Irak Kürt Bölgesi'nin Türkiye ile enerji alanındaki ortaklığını genişletmek için mevcut fırsatları değerlendirmeye karşılıklı olarak hazır oldukları vurgulandı. Görüşmede, bu ortaklığın doğal gaz ve enerji alanında başta Avrupa olmak üzere dünyadaki boşluğun doldurulmasına ve ihtiyaçların karşılanmasına aktif olarak katkı sağlayabileceği hatırlatıldı.
Ancak VOA Türkçe’ye bilgi veren kaynaklar, açıklamalara yansımasa da görüşmelerde Kürt sorununun da gündeme geldiğini iddia etti. Erdoğan ve Barzani’nin Kürt sorununun çözümüne ilişkin görüş alışverişinde bulunduğunu iddia eden kaynaklar, seçime doğru, yeni bir çözüm süreci olmasa da, Kürtler’e yönelik bazı adımların atılabileceğini öne sürdü. Görüşmenin yeni bir çözüm sürecine evrilip evrilmeyeceği bilinmiyor. Tarafların seçime doğru giden süreçte yeni görüşmeler yapması da bekleniyor.
Cumhurbaşkanlığı kaynakları ise bu iddialarla ilgili yorum yapmadı.
Barzani’den Kobani mesajı
Barzani Ankara’da bulunduğu saatlerde Suriye’nin Kobani kasabasının IŞİD işgalinden kurtarılmasının yıldönümü nedeniyle Kürtçe bir mesaj yayınladı. Barzani, sosyal medya hesabından paylaştığı mesajında, Uluslararası Koalisyon’un yardımına dikkat çekerek, “Kobani’nin özgürleşmesinin yıldönümü bütün Kürdistan halkına kutlu olsun. Bu kutlamada, büyük ve fedakar kahramanları anıyor, önlerinde saygıyla eğliyoruz. Kürdistan halkı, Uluslararası Koalisyon’un terörle mücadeleye verdiği desteği hiçbir zaman unutmayacaktır” dedi.
Barzani’nin, Türkiye’nin Suriye’ye olası operasyonunun gündemde olduğu bir dönemde, hem de Ankara’da böyle bir mesaj paylaşması dikkatlerden kaçmadı. 2014 yılında IŞİD saldırılarına hedef olan Kobani kasabasının merkezi ve köylerinin büyük bölümü örgütün kontroluna geçti. YPG güçleri yetersiz kalınca IKBY’den peşmerge güçleri Türkiye üzerinden Kobani’ye geçti. Peşmergelerin desteğiyle 26 Ocak 2015’te Kobani, yaklaşık 4 ay süren yıkıcı bir savaşın ardından IŞİD’in işgalinden tamamen kurtarıldı. Ancak çatışmalar sürerken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın "Kobani düştü düşecek" sözleri Türkiye’de de tansiyonu yükseltti. HDP’nin MYK toplantısında, IŞİD saldırılarının ve Türkiye’nin tutumunun protesto edilmesi amacıyla gösteri çağrısı yapıldı. Birçok kentte aynı anda başlayan olaylar bir süre sonra kontrolden çıktı ve onlarca kişi öldü.
“Irak Kürdistanı danışılacak bir adrestir”
Peki bütün bu gelişmeler yeni bir sürecin işaretleri olarak görülebilir mi? VOA Türkçe’ye konuşan eski DEP Milletvekili ve Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi Başkan Yardımcısı (DİTAM) Sedat Yurtdaş’a göre çözüm süreci toplumsal bir ihtiyaç haline geldi. Erdoğan’ın geçmişte bu süreci başlatan ve “buzdolabına koyan” lider olduğuna dikkat çeken Yurtdaş, 2023 seçimlerinde Kürt oylarının belirleyiciliğinin artık kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Yeni bir çözüm sürecini ihtimalinin uzak olmadığına vurgu yapan Yurtdaş, “Erdoğan'ın bütün bu aksi yöndeki söylemlerine karşın yeniden böyle bir süreci sahiplenme ihtimali yüksektir. İktidarını sürdürmek adına da yapabilir diye düşünüyorum. Dolayısıyla hem iktidarda kalmak için hem de toplumsal bir ihtiyaçtan söz ediyoruz. Yani dünyanın, Ortadoğu'nun siyasal atmosferi, Türkiye'nin yeni iddiaları, bu iddiaların arkasında halktan alacağı destek vesaireyi düşünürsek, sonuçta bu sürecin yeniden başlatılması çok uzak bir ihtimal değildir” dedi.
Yurtdaş, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin rolüne de dikkat çekerek, IKBY’nin halen danışılacak bir adres olduğunu ifade etti. Çözüm süreci için IKBY ile diğer adresleri de işaret eden Yurtdaş, şöyle devam etti. “Irak Kürdistan'ı bu açıdan başlı başına, deyim yerimde ise danışılacak, sorulacak belki paslaşılacak bir adres olarak duruyor. İmralı çok güçlü bir adres olarak duruyor. Geçmişten beri bu işte çaba harcayan, uluslararası ilişkiler geliştiren, toplantılar yapan uzmanlarla hareket eden STK’lar önemli adres olarak gözüküyor. Her ne kadar kapatılma davası Anayasa Mahkemesi’nde görülse de HDP’ye verilmiş 6 milyon oyları temsil eden milletvekilleri, kayyumlar atansa da belediye başkanları belediye meclis üyeleri gibi muazzam bir siyasal bir güç var.”
Yurtdaş, seçimlerin yeni bir süreç için fırsatı olması umudunu dile getirerek, “Sadece seçime yönelik, seçim sonucu elde etmek biçiminde yapılacak hamle yürümesini engelleyecek bir sonuca yol açabilir” uyarısında bulundu.
“Seçime giderken çözüm süreci başlatmak için radikal siyaset değişikliği gerekiyor”
Önceki çözüm sürecinde, süreci insanlara anlatmak için kurulan Akil İnsanlar Heyeti’nde yer alan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Vahap Coşkun ise yeni bir sürecin şartlarının bulunmadığını söyledi. VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Coşkun, seçim giderken bir çözüm süreci başlatmak için radikal bir siyaset değişikliği gerektiğine vurgu yaptı.
Hükümetin radikal bir siyaset değişikliğine gideceğine dair bir işaret bulunmadığını söyleyen Coşkun, “Bir süre önce, ortamın biraz daha yumuşak olduğu dönemde, Selahattin Demirtaş'ın ailesiyle görüştürülmesi, Aysel Tuğluk’un tahliye edilmesi gibi birkaç adım atılmıştı. Ama son dönemlerde giderek artan oranda tansiyonun yükseldiğini görüyoruz. Dolayısıyla seçime kadar hükümetin herhangi bir şekilde radikal bir pozisyon değişikliği anlamına geleceği bir çözüm sürecine gideceğini zannetmiyorum” şeklinde konuştu.
Coşkun, hükümetin bazı adımlar atma ihtimalinden de söz ederek, “Hükümet Kürt seçmenleri etkilemek için birtakım adımlar atar. En azından kendisine o vermeyeceğini bilse bile seçmenlerin bir kısmını nötralize etme, muhalefete oy vermekten alıkoyma yönünde birtakım adımlar atar. Ama bunun adıyla, programıyla belli bir çözüm sürecine dönüşmesinin bugünkü koşullarda, bu pozisyonda zor olduğu görünüyor” dedi.
Coşkun, hükümetin oy kaybettikçe milliyetçi bir dile başvurma ihtimalinin daha yüksek olduğunda da dikkat çekti.