İran’da cumhurbaşkanlığı seçimlerini sertlik yanlısı aday İbrahim Reisi’nin kazanmasının sonuçları, merkezi Washington’da bulunan düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi’nin düzenlediği panelde ele alındı. Uzmanlar, önümüzdeki dönemde “Bölgede daha iddialı bir rol oynamak isteyen ve kendine daha çok güvenen bir İran’la” karşı karşıya kalınabileceği görüşünde.
Washington’daki Atlantik Konseyi bünyesinde bulunan “İran’ın Geleceği Girişimi” Direktörü Barbara Slavin’in yönettiği panele, Atlantik Konseyi uzmanı ve gazeteci Borzou Daraghi, İran uzmanı Fatemeh Haghighatjoo, Uluslararası ve Güvenlik İşleri Alman Enstitüsü Afrika ve Ortadoğu Bölümü’nden araştırmacı Azadeh Zamiririad, Tahran Üniversitesi’nden öğretim üyesi ve yazar Sadegh Zibakalam katıldı.
Panelde, İran siyasetinde son sözü söyleyen dini lider Ayetullah Hamaney’in himayesindeki İbrahim Reisi’nin, İran İslam Cumhuriyeti’nin tarihindeki en düşük katılımlı seçimini kazanması tartışıldı.
“Düşük katılım oranı meşruiyet tartışmasına yol açtı”
İran’da cumhurbaşkanlığı seçimine katılım düzeyinin düşük kalmasının meşruiyet tartışmasına yol açtığını belirten Tahran Üniversitesi’nden öğretim üyesi ve yazar Sadegh Zibakalam, “Rejim ve yetkililer bile seçimin bu kadar yüksek düzeyde boykot edilmiş olmasına inanamadı. Resmi rakamlara göre, seçimlerde 30 milyon kişi oy kullanmadı. Bu oy verme hakkı olan seçmenlerin yarısının oy kullanmadığı anlamına geliyor” şeklinde konuştu.
İlgili Haberler İran Yeni Cumhurbaşkanını SeçtiFatemeh Haghighatjoo da son seçimlerdeki katılım oranının İran’da 1979’dan yani İslam Devrimi’nden bu yana en düşük oran olduğunu vurguladı, ülkede rejim değişikliği isteyen ve boykot çağrısında bulunan aktivistlerin bu sonucu bir zafer olarak gördüğünü belirtti.
“İran’da asıl karar verici dini lider Hamaney”
İran’da cumhurbaşkanı seçilen İbrahim Reisi’nin katı bir politika izlemesi bekleniyor. Reisi’nin seçimlerin ardından ABD Başkanı Joe Biden’la görüşmeyeceğini, Tahran’ın balistik füze programını ya da bölgedeki milislere verdiği desteği müzakere etmeyeceğini söylemesi de bunun bir göstergesi olarak yorumlandı.
Beyaz Saray ise şu aşamada, İran’la ABD arasında diplomatik ilişkilerin bulunmadığını ve lider düzeyinde görüşme planının olmadığını hatırlatarak o cephede bir değişiklik olmadığını söylüyor.
Beyaz Saray sözcüsü Jen Psaki, “Başkan’ın ve bizim görüşümüz İran’da asıl karar vericinin dini lider Ayetullah Ali Hamaney’in olduğu, bu durumun seçimden önce de bundan sonrasında da bu şekilde olacağı yönünde” ifadelerini kullandı.
“İran içinde siyasi ihtiyaçlara yönelik bazı söylemler olacaktır”
İran ve ABD arasında Avusturya’nın başkenti Viyana’da yapılan dolaylı görüşmelerin altıncı turu tamamlandı. Diplomatların ilerleme sağlandığını belirttikleri görüşmelerin bir sonraki turundan önce heyetlerin kendi yönetimleriyle istişare yapmaları bekleniyor.
Reisi seçimlerden sonra yaptığı açıklamada, ABD’nin yaptırımları kaldırma sözünü yerine getirmediğini söylemişti.
İlgili Haberler İran Cumhurbaşkanı Reisi’den ABD’ye Çağrıİran’da cumhurbaşkanı seçilen Reisi’nin öncelikle insan hakları ihlalleri konusunda hesap vereceğini belirten Beyaz Saray sözcüsü Jen Psaki, “Yaptırımlarla ilgili adımların sırası ve içeriği her iki tarafın İran’la nükleer anlaşmaya (JCPOA) tam olarak geri dönülmesini gerektirecek. Daha önce yapılan müzakerelerde de gördüğümüz gibi ülke içinde bazı siyasi ihtiyaçlara yönelik söylem olacaktır” ifadelerini kullandı.
Trump yönetiminin İran politikası seçim sonucunda ne kadar etkili oldu?
Panelde İran’la nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilen ve Tahran’a yönelik yaptırımları yeniden devreye koyan Trump yönetiminin bu politikasının İran’daki seçim sonuçları üzerinde ne kadar etkili olduğu da gündeme geldi.
Atlantik Konseyi uzmanlarından Borzou Daraghi, İran’da seçime katılabilen adaylar düşünüldüğünde 2019’dan bu yana yargı erki başkanlığını yürüten İbrahim Reisi’nin zafer elde etmesinin zaten yüksek ihtimal olduğunu belirtmekle birlikte, Trump yönetiminin İran politikasının da seçim sonucuna giden süreçte etkili olduğu görüşünde.
“İran’da rejim Trump ve Netanyahu gitti ama biz ayakta ve güçlüyüz diye düşünüyor”
ABD içinde yaşanan tartışmalar dahil olmak üzere bölge ve dünya genelinde son yıllarda demokrasi alanında geriye gidiş eğilimine dikkat çeken Daraghi, “Elbette Trump yönetiminin politikası İran’da ılımlı kesimi tamamen itibarsızlaştırdı ve toplum içindeki tabanını yok etti. Ruhani’nin ekonomiyi iyileştirme vaatlerini küçük düşürdü. Bunun süreçte bir etkisi olduğu görüşündeyim. Ancak daha geniş açıdan baktığımızda, İran’ın dini liderinin durumu şu şekilde değerlendirdiğini söylemek mümkün. ‘Son birkaç yıldır maksimum baskı politikasına maruz kaldık, ülke genelinde protestolar oldu, ekonomi düşüşe geçti, petrol fiyatlarında rekor düşüş yaşandı, Kasım Süleymani gibi üst düzey isimler öldürüldü, İsrail Suriye ve Irak’taki varlıklarımıza saldırdı. Ama şimdi Trump gitti, Netanyahu gitti. Biz hala buradayız ve güçlüyüz’ diye düşünüyorlar. ABD’de Cumhuriyetçi Parti’nin demokrasinin üzerinden geçtiği, insanların cep telefonları üzerinden kontrol edilebildiği ve izlenebildiği böyle bir çağda demokratik meşruiyeti kimsenin önemsemediği gibi bir hesap yaptıklarını düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.
“Kendisine daha fazla güvenen ve daha iddialı bir İran olabilir”
Maruz kaldığı maksimum baskı politikasına ragmen, İran’ın hala Suriye’de varlık gösterdiğine, Irak’ta da hala milislerin bulunduğuna dikkat çeken Daraghi, “Önümüzdeki dönemde Afganistan’da sıkıntı yaşanması olası. İran’ın hem Eşref Gani hükümetiyle ve Taleban’la ilişkileri var. O nedenle her olasılığa hazırlar. Rulet masasında pullarını farklı rakamlara yatırmış durumdalar. Maksimum baskı politikasının başarısız olması sebebiyle bölgesel anlamda daha iddialı bir rol oynamak isteyen ve kendisine aşırı güvenen bir İran’la karşı karşıya kalınması ihtimali var” şeklinde konuştu.
İran’da reformistler bundan sonra nasıl bir yol izleyecek?
İran’da bu seçim sonuçlarının ardından reformcu kanada destek veren kesim memnuniyetsizliklerini nasıl dile getirecek?
Uluslararası ve Güvenlik İşleri Alman Enstitüsü Afrika ve Ortadoğu Bölümü’nden araştırmacı Azadeh Zamiririad, “otokratik bir sistemde sürdürülebilir bir değişimin olabilmesi için sokak ve iktidar arasında belirli bir düzeyde işbirliği olması gerektiğine” dikkat çekti.
“Reformistler aynı şekilde devam edemezler. Bundan sonrasında bir rol oynamak istiyorlarsa kamuoyuna yepyeni bir şekilde ulaşmak zorundalar. İkinci önemli nokta da sınıflar arası dayanışma. Bunu İran’da şimdiye kadar görmedik. 2009 yılındaki hareket orta sınıf hareketiydi. Ondan sonraki yıllarda gördüğümüz protestolarda da düşük gelirliler ön plandaydı. Anlamlı bir değişim olması için toplum içinde sınıflar arası bir dayanışmanın olması gerekir. Bu, seçimde oy kullanan insanların ayıplanmamasını da kapsar. Çünkü aksi takdirde zaten son derece zor bir ortama daha fazla zehir vermiş ve halihazırda baskının olduğu bir ortama daha fazla baskı eklemiş olursunuz” sözleriyle durumu değerlendirdi.