“Türkiye’de olduğumuz için kendimi güvende hissediyorum ama bilinçaltımda başka bir his var. İki gün önce hava kötüydü, gök gürültüsü vardı. Burada kalan insanların hepsi korkudan yerlere yattı. Çocuğum, sesli şekilde kapı kapattığım zaman dahi korkarak bana kızıyor. Her gün haberleri izliyorum. Hala iyi uyuyamıyorum. Kendimi güvende hissediyorum ama benim sevdiğim insanlar orada olduğu için çok korkuyorum.”
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının ardından ülkesinden oğluyla birlikte ayrılarak Kuşadası’nda bir otelde kalan 31 yaşındaki Kievli diş hekimi Yuliya Lavrinets, savaşı Ukrayna’dan kilometrelerce uzakta dahi hissediyor. Bir tur firması aracılığıyla Kuşadası’ndaki otellere yerleştirilen savaş mağduru kadın ve çocuklar artık Türkiye’de kendilerini güvende hissetse de akılları her an Ukrayna’da bıraktıkları aileleri ve sevdiklerinde. Savaşın yok ettiği anılarına uzun uzun dalıp giden gözlerinde, arkalarında bıraktıkları sevdikleri tütüyor.
Your browser doesn’t support HTML5
24 Şubat sabah saatlerinde Rusya’nın Kiev’e düzenlediği bombardıman sesleriyle uyanan Ukraynalılar savaşta yaşadıklarını ve Türkiye’ye yolculuklarını VOA Türkçe’ye anlattı. Ukrayna Kültür Derneği Başkan Yardımcısı Olena Burgaç anlatılanları tercüme etti. Kiev’in Brovary bölgesinde hiç beklemediği anda kendini savaşın ortasında bulan Lavrinets, “Gerçekten kimse olanlara inanmıyordu. Savaş olacağı konuşulsa da artık 21’inci yüzyılda yaşıyoruz ve kardeş ülke gibiyiz. Böyle korkunç bir şey başlayacağına kimse son ana kadar inanmadı. O yüzden panik ve kaos başladı. İlk günlerde sığınağa gitmek gerekiyordu sık sık. Brovary’de çok fazla ordu tesisi var ve şehri tamamen bombalamaya başladılar. Büyük askeri uçaklar, bomba taşıyan uçaklar Ukrayna ordusunun onları vurmaması için çok alçaktan uçuyorlardı. Tam evlerin üstünden geçiyorlardı. O korkunç bir sese neden oluyordu. Hala o ses kulaklarımızda” dedi.
“Anne ben ölmekten korkuyorum”
Lavrinets, altı yaşındaki oğlu Timur’u savaştan kurtarmak için Türkiye’ye yola çıkmaya karar verdiklerini söyledi: “Zaten çok sık sık sığınağa gitmek gerekiyordu ve sığınağa gitmek gerektiğinde panik yüzünden Timur’u kucağımızda koşarken çok sıkı tutuyorduk. Şimdi çok sıkı sarılmaktan bile korkuyor. Bir akşam yatmadan önce banyo yaptırıyorduk Timur’a. O sırada uçak geçti. Sığınağa gitmek için çocuğu bir havluya sarıp çıplak ve ıslak halde -10 derece soğukta sokağa çıktık. Üçüncü günde Timur dedi ki ‘anne, ben ölmekten korkuyorum’. Ondan sonra yedinci gün haber geldi, bu kurtarma operasyonunun haberini aldık. Ben karar verdim, çocuğum için buradan mutlaka kaçmalıyım.”
“Oğluma Türkiye’ye tatile gittiğimizi söyledim”
Eşi, babası, kayınpederi ve erkek kuzenlerini arkasında bırakarak önce Ukrayna sınırından Moldova’ya geçmek için hareket ettiklerini kaydeden Lavrinets, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “Otobüse vardık ve otobüse kadar kendimi tutuyordum. Timur’a Türkiye’ye tatile gittiğimizi söyledim. Deniz göreceğimizi söyledim. Ama otobüse binmek üzereyken kendimi tutamadım. Aşırı bir şekilde ağlamaya başladım. Eşim de ağladı ama Timur’a dedi ki, ‘artık sen bir erkeksin, sen annene bakacaksın. Ben burada kalıyorum, ülkemizi koruyacağım. Ama sen anneni koruyacaksın. Ona iyi bakacaksın’. Ona bir görev verdi. Timur o görevi kabul ederek bütün yol boyunca bana moral verdi.”
Eşinin ve ailesindeki erkeklerin silahlanarak Kiev’de sivillerden oluşan yerel bir koruma gücüne katıldığını belirten Lavrinets, “Babam, annem ve kuzenlerim Brovary’nin yanında küçük bir kasabada oturuyorlardı. Onların evine füze isabet etti. Sığınakta oldukları için hayatta kaldılar. Şimdi Kiev’deler. Bir aile onları kabul etti ve şimdi güvendeler. Brovary’e kadar Rus ordusu geldi. Büyük bir sayıda orduyla ve tanklarla üç gün peş peşe Brovary’i bombaladılar” dedi. Lavrinets, üzülmemeleri için eşinin telefonda savaşta yaşadıkları her şeyi anlatmadığını da söyleyerek, “Ben şimdi hiçbir şey istemiyorum yani eskiden planlarım vardı. Geleceğim vardı. Şimdi bir tek sevdiğim insanların güvende olmasını istiyorum. Bir tek buna ihtiyacım var” dedi. Savaş mağduru Ukraynalılar'a kucak açtığı için Türkiye’ye teşekkür eden Lavrinets, Ukrayna ordusunda kullanılan Türkiye yapımı SİHA ‘Bayraktar’ adına yapılan Ukraynaca şarkıyı çok sevdiklerini söyledi.
“İnşallah sağlardır ve telefonu açarlar diye her an aynı stresi yaşıyoruz”
Kiev Borispol’de hostes olarak çalışan ve savaşın ardından iki yaşındaki kızı Maşa’yla Kuşadası’na gelen Yuliya Parno da Türkiye’ye yolculuğunu şöyle anlattı: “24 Şubat sabah 5’te bomba sesleriyle uyandık. Dışarı çıktık ve baktık ki gökyüzü kıpkırmızı. Her yerde bu bomba sesleri vardı. Bu anı hayatımda hiç unutmayacağım. Birkaç saat içinde hazır olmak gerekiyordu ve bu birkaç saat içinde Türkiye’ye gelmeye karar verdik. Eşimle vedalaşmak çok zordu ama eşim çok rica etti, çok ikna etti, ‘madem böyle bir fırsat var bu fırsatı kullanmak gerekiyor’ dedi. Bu yüzden birkaç saat içinde bavula ne koyduğumu bile hatırlayamıyorum, toplandık ve Kiev’den çıktık. Kiev’den buraya yol 2 gün 2 geceden fazla sürdü. Önce otobüslerle Ukrayna’da gittik. O da çok korkunçtu. Çünkü her yer bombalanıyordu. Biz de zaten ana yollardan gitmedik, köy aralarından gittik otobüsle. Sonra uçağa bindik ve buraya Türkiye’ye geldik. Hiç inanamadık güvende olduğumuza. Önce çok üzülüyordum orada eşimi ve ailemi bırakarak buraya geldiğim için. Ama şimdi savaş üç haftadır sürüyor ve orada çok insan kaldı, çok kadın, çocuk kaldı. Onlar için çok üzülüyorum ve kendimi çok şanslı hissediyorum.”
Tahliye sırasında savaşın bıraktığı yıkıma şahit olduğunu kaydeden Parno, gördüklerinin gözünün önünden hiç gitmediğini ifade etti. Eşi, annesi ve eşinin anne babasının Ukrayna’da kaldığını söyleyen Parno, “Onların yaşı biraz ileri olduğu için yolu kaldıramazlardı. Onlarla konuşuyorum, internet hala var. Tam tersine onlar beni rahatlatmaya ve moral vermeye çalışıyorlar. Gülüyorlar ama belli ki korkuyorlar. Çok yaşlı insanlar sığınağa bile inemiyor, güçleri yok. İlaçlara ihtiyaçları var. Şimdi elektrik var, internet var ama beş dakika sonra ne olacağını kimse bilmiyor. Tabii ki her zaman arayınca ulaşmak için çok bekliyoruz. İnşallah sağlardır ve telefonu açarlar diye her an aynı stresi yaşıyoruz” dedi.
“Geri dönüp yakınlarımıza sarılacağız ve ülkemizi yeniden inşa edeceğiz”
“Türkiye’ye geldiğimiz zaman kendimi güvende ama başta yalnız hissettim” diyen Parno, “Nasıl burada hayatımıza devam edeceğimizi bilmiyorduk. Ama Türkler'in bizi ve bizim çocuklarımızı ailelerinin bir parçası gibi karşılamasına çok şaşırdık. Çünkü her gün, her gün insanlar geliyor, hediye getiriyor, gıda getiriyor. Oyuncaklar getiriyor bizim çocuklarımıza. Onlarla ders yapıyor, oyun oynuyor. Bizi gezilere götürüyor” şeklinde konuştu.
Savaşın bitmesi için dua ettiklerini ve en kısa zamanda ülkelerine dönmek istediklerini vurgulayan Parno şunları söyledi: “Kendi memleketimizi inşa etmek istiyoruz. Sıfırdan başlayacağız. Bizim güzel ülkemizi yeniden kuracağız. Savaş bitince Ukrayna’ya dönmek istiyoruz. Çok dua ediyoruz, bizim ülkemizi Rus ordusu bıraksın gitsin diye. Biz geri dönüp yakınlarımıza sarılacağız ve ülkemizi yeniden inşa edeceğiz.”
Akordeonuna kavuşmayı hayal ediyor
Annesi Maryna Yurina ve 6,5 yaşındaki kardeşi Elyzaveta Yurina ile Kuşadası’nda kalan 16 yaşındaki Roman Yurin ise “Her gün dört, beş, altı kere sığınağa koşuyorduk. Alarm seslerini duyunca otomatik olarak çantamız hazırdı, sığınağa koşuyorduk. O sesi burada sanki hala duyuyorum. Çünkü alışkanlık haline dönüştü. Çok kötüydü. Bomba sesleri yakında değildi ama onları çok net duyuyorduk. Demek ki oradaki insanlar ölüyordu. Onu anlamak da korkunç bir şey. Buraya geldik, kendimizi çok güvende hissediyoruz. Ama tabii ki her an memleketimizi düşünüyoruz, oraya dönmek istiyoruz” dedi. Ukrayna’da müzik alanında prestijli bir üniversiteyi kazanmasına rağmen savaş başladığı için gidemediğini söyleyen Yurin kendi enstrümanı olan akordeona Türkiye’de de kavuşmayı hayal ediyor. Yurin, “Müzik benim için hayat demek. Şu anda enstrüman çalamadığım için tecrübemi kaybediyorum. Pratik yapmam gerekiyor” diye konuştu.
Ukrayna’dan Kuşadası’na tahliye
Ukrayna Kültür Derneği’nden Olena Burgaç, kadın ve çocukların Ukrayna ve Türkiye’de partner olarak çalışan tur firmalarının öncülüğünde tahliye edildiğini belirtti. VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Burgaç, “Ukrayna’da bir turizm şirketi var, bir de onun buradaki partnerle konuşurken, o çalışanlar en tehlikeli yerde kalıyorlardı, Harkiv ve Kiev’de. En baştan bombalanan şehirler. O şirketler kendi arasında ‘nasıl yardım edilebilir’ diye bir görüşme yaptı. Üç otobüs aile topladılar. O şirketlerin ya çalışanları ya da çalışanların yakın akrabaları, çoluk çocuk kadın, yaşlı bir çift, onlar o otobüslere bindiler ve Moldova sınırına gittiler. Moldova’dan uçağa binip direkt İzmir’e indiler ve Kuşadası’na geldiler” dedi.
Kendi imkanlarıyla da birçok Ukraynalı'nın savaştan kaçarak Türkiye’ye gelmeye devam ettiğini anlatan Burgaç, “Resmi olarak Türkiye geçici sığınma belgesi vermediği için buraya gelen Ukraynalılar turist olarak geliyor. İki otelde kalan grup var, 120 kişi civarında. Didim’e biz gönderdik burada artık otellerde yer kalmadığı için. Didim’deki otelde 50 kişi civarında kalıyorlar. Ama bizi çok arayanlar var. Buraya kendi imkanlarıyla, kendi arkadaşlarının yanında, komşularının akrabaları yanında, birbirini tanıyan insanlar buraya da geliyor. Yani benim tahminim, 300 kişi civarında kendi imkanıyla geldi. Bazı insanların durumu daha iyi olduğu için hiç bize bildirmiyor. Kendi imkanlarıyla geldiler, arkadaşlarının yanında kalıyorlar. Arkadaşları onlara yardım ediyor, bilgi veriyor” diye konuştu.
“Herkes ayağa kalktı, yardım etmeye çalışıyor”
Kuşadası’nda kalan Ukraynalılar'ın ihtiyaçlarının halk ve kurumlar tarafından sağlandığını söyleyen Burgaç, “Kuşadası Belediyesi yardım ediyor. Hem ev konusunda yardım ediyor, yani ‘acaba kim yanına alabilir’ diye bilgi veriyor. Hem burada oteldeki gruplara yemek de belediye veriyor. Hem öğle hem akşam yemeği belediye hazırlayıp getiriyor. Ukrayna Kültür Derneği olarak kendi imkanlarımızla da her yardımı yapmaya çalışıyoruz. Bizim buradaki oturan çok sayıda yabancı uyruklu insan var. Herkes ayağa kalktı, yardım etmeye çalışıyor. Mesela her gün buraya yardım getiriyorlar. Çünkü otele gelen çok sayıda çocuk var. Tabii ki belediyenin getirdiği yemekler var ama çocuklar meyve istiyor, kurabiye istiyor. Bebekler var, çocuk maması istiyorlar, oyuncak istiyorlar. Kuşadası Roxx Royal Hotel’de bir masa kurduk. O masaya her gün yeni bir malzeme getiriyorlar. Mamalar, meyveler, giysiler, yani her ihtiyaç getiriliyor” dedi.
Burgaç, savaşı özellikle çocukların zihninden silmek istediklerini de belirtti: “Çok güzel etkinlikler hazırlıyoruz. Çünkü buraya gelen insanların hikayelerini de duydum ve tabii ki çok üzücü hikayeler. Yani yetişkin insanlar zor dayanıyorlar, çocukları düşünmek bile istemiyorum. İlk geldikten sonra biraz rahatladılar. Hafif gülmeye başladılar. Şimdi biz onlar için mesela psikiyatrist, psikolog ve pedagoglar getirdik. Hem Türkçe hem Ukraynaca hem İngilizce. Bugün İngilizce dersi vardı. Cuma günü resim öğretmenleri gelecek, onlarla resim yapacaklar. Burada oyun odası kuruldu, çocuklar için dolu dolu oyuncaklar var. Onlarla oynuyorlar. Pazar günü iki otobüs kaldırdık Meryem Ana’ya götürdük. Tabii ki insanların kendi ülkeleri için dua etme ihtiyaçları da var. İşte böyle etkinlikler yapıyoruz ve devam edeceğiz yapmaya. Çünkü çocuklara savaşı unutturmak lazım. O savaş geride kalsın, onların geleceğinde bir daha böyle bir şey olmasın diye biz çok çaba harcıyoruz. Çünkü çok zor bir dönem.”
“Oradaki insanlar için bir kutu makarnanın bile büyük bir önemi var”
Burgaç Ukrayna için düzenlediklerini yardım kampanyasına da destek olunması için çağrı yaptı: “Buraya gelen Ukraynalılar zor zaman geçirdiler. Ama onlar artık burada güvende. En büyük ihtiyaçları olan, oradaki Ukraynalılar ve ordu. Orada kalan masum insanlar için hem ilaç gerekiyor hem gıda, mesela makarna, hazır çorbalar, oyuncaklar, giysiler. Çünkü orada bazı insanlar evleri bombalandıktan sonra sokakta kalıyorlar. Hiçbir şeyleri yok yani. O insanlara da yardım etmek için Türkiye’de böyle bir uygulama var. Türkiye’de 18 resmi Ukrayna derneği, resmi olarak izin aldı. Belediye tarafından belediye düğün salonu bize açıldı. Orada yardım topluyoruz. Hem Ukraynalılar getiriyor hem Türk halkı getiriyor hem yabancılar getiriyor. Yardımları bekliyoruz. Bizim için her küçük şey bile çok önemli. Çünkü oradaki insanlar için bir kutu makarnanın bile büyük bir önemi var.”