İsrail-Hamas savaşının bölgede yarattığı tansiyon giderek artarken, savaşın kendi ülkelerine sıçramasından endişe duyan İranlılar geleceğe “umutsuz” bakıyor.
Mayıs’ta eski İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’yi taşıyan helikopterin Azerbaycan dönüşü düşmesiyle başlayan süreçte bir lider değişimine giden İran’ın, zor bir dönemeçte olduğu yorumları yapılıyor.
2022’de işkenceyle öldürülen Mahsa Amini’nin ardından başlayan protestolar ve idamlarla ülkede süren gerilime ek olarak, eleştirilen ekonomi politikaları ve yeniden getirilen uluslararası ambargoların etkisiyle ekonomik kriz yaşayan İranlılar zaten zor günler geçiriyordu.
İsrail-Hamas savaşında, İran’ın vekil güçleriyle savaşa dahil olduğu iddiaları ve son olarak da Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye’nin Temmuz’da Tahran’da öldürülmesiyle, İran’ın İsrail’le doğrudan savaşa ve çatışmaya girme ihtimali gündemde.
Savaş, strateji ve olasılıklar üzerinde tartışmaların sürdüğü bir ortamda İranlılar nasıl bir süreç yaşıyor?
VOA Türkçe, İran’ın Reşt şehrinde sosyoloji mezunu bir kafe işletmecisi, Tahran’da yaşayan bir gazeteci ve Türkiye’de yaşayan bir İranlı çevirmenle savaşın gölgesinde ve ekonomik krizde İran’da yaşamı konuştu.
Uluslararası Af Örgütü İran Kıdemli Kampanyacısı Nassim Papayianni ülkede insan haklarının durumunu “halka karşı düşmanlık” olarak belgelediklerini anlattı.
İlgili Haberler Almanya ve İran arasında diplomatik kriz büyüyor: İran, Tahran’daki Alman okulunu kapattı"Etrafımda İsrail'in İran'a saldırmasını 'umut eden' birçok insan var”
10 yıldır İran’ın kuzeyindeki Reşt’te kafe işleten Meisam’a göre, siyasi ortama dönük umutsuzluk ve çaresizlik insanları artık olası bir İsrail savaşına bile “açık bakar” konumda bıraktı.
Soyadını güvenlik gerekçesiyle vermek istemeyen Meisam,“7 Ekim'den bu yana savaşın ve İsrail’in saldırısının spekülasyonları altında yaşıyoruz. Hayatımızın her alanı, İran-İsrail savaş olasılığı göz önünde bulundurularak planlanıyor. İslam Cumhuriyeti bölgedeki davranışlarına devam edecek mi merak ediyoruz. Bunlar bizi gelecek konusunda karamsarlığa itiyor” dedi.
İsrail’in İran’a saldırmasına kesin gözüyle baktığını belirten Meisam, “Burada suçlanması gereken İslam Cumhuriyeti. Bölgeyi güvensiz hale getiren, vekil güçleriyle bölgede maceraya atılanlar ve bizi bu duruma sokan onlardır. Hatta etrafımda İsrail'in İran'a saldırmasını 'umut eden' insanlar var. Sadece bundan korkmuyorlar, İslam Cumhuriyeti'ni zayıflatmak için bunun olmasını umuyorlar” diye konuştu.
“Günlük hayat ve ekonomi devrim muhafızlarının baskısı altında yok oluyor”
İnsanların bu düşünceye nasıl geldiği sorusuna ise Meisam, yaşam koşullarının sosyal ve ekonomik olarak daraldığını ve çıkmaza sürüklendiğini anlatarak yanıt veriyor.
Meisam, “İşletmelerde ciddi bir durgunluk var. Önceki tüm dalgalardan daha şiddetli. Uzun yıllardır kahve dükkanımı işletiyorum, son bir yılda dükkanı açık tutmak artık imkansız. Açık tuttuğum her gün için daha fazla borçlanıyorum ve dükkanı kapatmaya karar verdim” dedi.
Enflasyona dikkat çeken Meisam, “Benim dükkanımın kirası geçen senenin beş katı. Gelirinizin yüzde 80'ini kiraya harcıyoruz” derken, küçük ve orta ölçekli işletmelerin yok olduğunu söyledi.
Sosyal hayattaki baskının İran’daki koşulları yarattığını savunan Meisam, “Müşterilerimin çoğu kadın ve neredeyse her gün polis ya da benzeri yapılardan gelen devrim muhafızı görevlileriyle uğraşmak zorundayım. Kafemi üç kez mühürlediler ve bir kez daha olursa mahkemeye çıkacağım. Geçen yıl bir grup devrim muhafızı sivil olarak kafeye saldırdı ve insanları dövdü. Beni de başörtüsü takmayan iki kadın müşterim olduğu için dövdüler”
dedi.
İranlı muhalifler ülkede güvenliğin halka dönük baskı olarak anlaşıldığı görüşünde
Türkiye’de yaşayan ve ailesinin İran’daki güvenliği için adının değiştirilmesini isteyen çevirmen Rana, İran dini lideri Ayetullah Hamaney’in X’te yaptığı paylaşıma, nokta ile yorum yapan Hüseyin Şanbehzade’nin şu an hapiste olduğunu söyleyerek, “Ülkede güvenlik denen unsur sadece bu örnekteki gibi algılanıyor ve bu da İran’ı dışarıya karşı savaş ve güvenlik riski altında bıraktı” dedi.
Rana’nın atıf yaptığı olayda Hamaney paylaştığı bir twitte cümle sonuna nokta koymuyor. Şanbehzade ise bu paylaşıma nokta ile yorum yapıyor. Mayıs’ta yaşanan bu olayın ardından Şanbehzade hala hapiste.
Uluslararası Af Örgütü İran Kampanyacısı Papayianni VOA Türkçe'ye, 2022'deki “Kadın Yaşam Özgürlük” protestolarının ardından İranlı yetkililerin ifade, örgütlenme ve barışçı toplanma özgürlüğü haklarını daha da baskı altına aldığını aktardı. Papayianni, zorunlu örtünme yasalarına karşı çıkan ve bedensel özerklik ile ifade özgürlüğü haklarını kullananlara yönelik baskıların yoğunlaştığını anlattı.
Süreçten en çok etkilenenlerinse başörtüsü olmadan kamusal alana çıkan kadınlar, kız çocukları ve onlara destek veren hak savunucuları olduğunu söyleyen Papayianni, temel haklarını kullanan ya da muhalif olarak algılanan kişilere yönelik yerleşik bir kurumsal önyargı ve düşmanlık olduğunu Af Örgütü raporlarının belgelediğini aktardı.
“Ulusal çapta depresyon ve güvenlik zaafiyetleri var ancak bizi yönetenler sadece sokaktaki gençleri dövmeyi biliyor”
Tahran’da yaşayan 35 yaşındaki işsiz gazeteci Seba ise ülke halkının “temel kelimesinin” bu günlerde “umutsuzluk” olduğunu belirterek, “Ben ve pek çok insan Kadın Yaşam Özgürlük hareketi sonrası işini kaybetti. Sadece gazetecilerden, aktivistlerden bahsetmiyorum. Sıradan vatandaş buna dahil. Öğretmenler, memurlar atıldı ve şimdi ulusal çapta bir depresyon var. İnsanlar defalarca denediler ve artık gerçekten umutsuzlar” dedi.
Seba da, Meisam gibi soyadının paylaşılmasını istemedi. Savaştan endişe duyduğunu belirten Seba, “Bazıları İran ve güvenlik sistemlerinin ne kadar zayıf olduğuyla dalga geçiyor. Ben tüm kaynaklarını ve bütçesini sokaklarda kıyafetleri, saçları yüzünden
gençleri dövmeye harcayanların, ulusal güvenlik gibi ciddi bir konuyla ilgilenmek için yeterli kaynağının olmayacağını, savunma bilimine sahip olmadığını biliyordum” dedi.
“Toplum için samimi kaygıları olanları hayali suçlamalarla hapse atmakla, idam etmekle o kadar meşguller ki, İsrail'in, (İran) güvenlik sistemlerine bu kadar yakından nüfuz etmesini engelleyemiyorlar” diyen Seba, ülkede yaygın bir şekilde verilen idam cezalarına tepki gösterdi.
İran’da devam eden insan hakları ihlallerine ve cezasızlığa dikkat çeken Papayianni, “Bu durum, devletlerin, üst düzey İranlı yetkililer de dahil uluslararası hukuk kapsamındaki suçlardan cezai sorumluluğu olduğundan şüphelenilen herkese karşı evrensel yargı yetkisi ilkesi uyarınca cezai soruşturma başlatmasını gerektirir” diye konuştu.
İlgili Haberler ABD istihbaratı: “Trump ve Harris kampanyalarını hedef alan siber saldırılardan İran sorumlu”Rejime dönük tepkiler artsa da tabloyu anlamak zor
“Yaşanan ekonomik zorluklukları anlatmak zor çünkü hayatın her alanı felç" diyen Seba sosyal ağlardan kendilerine bir miktar gelir kapısı yaratanlarınsa rejimin hedefi olduğunu söyledi. Seba, “Üç yıl önce İran'da Instagram’ı tamamen engellediklerinde, geçimi buna bağımlı olan milyonlarca insanı hiç düşünmediler” dedi.
7 Ekim'deki Hamas’ın İsrail’e saldırısından sonra İran riyali, ABD doları karşısında yüzde 20 değer kaybetti.
VOA Türkçe’nin konuştuğu İranlı kaynaklara göre, rejime dönük tepkiler artsa da ülkede ciddi bir kamuoyu yoklaması yapılmadığı için tabloyu anlamak zor. Son seçimlere yüzde 40’larda katılımın ülkede siyasetten umutsuzluğu gösterdiği belirtiliyor.
Seçimlerin ardından gelen dış krizler rejim taraftarlarını daha radikal konuşmalar yapmaya sevk etse de, VOA Türkçe’nin konuştuğu kaynaklar son suikastlerle herkesin birbirinden şüphe ettiği ve ihtilafı olan tüm yöneticilerin birbirlerini ‘İsrail ajanı’ olmakla itham ettiği bir sürecin kapılarının açıldığını anlatıyor.
Dar gelirli halk kesimlerinden rejimi destekleyenlerin, ülkedeki tüm sorunların kaynağı olarak Batı’yı ve ambargoları gördüğünü belirten Rana, artık bu kesimler içinde dahi ülkenin ciddi güvenlik açıkları olduğunun kabul edildiğini belirtiyor.
Rana, savaş ihtimalinin İran’dan yeni bir göç dalgası yaratma ihtimalineyse, “Savaş değil, öncesinden de üç, dört kişi biraraya geldiğinde kaçınılmaz ana gündem ülkeden göçmek. Gidilebilecek yerler, gidenlerden görüş alışverişleri… Amerika’dan Afrika’ya uzanan seçenekler hep masadadır” dedi. Göçün ana nedenini “umutsuzluk” olarak tanımlayan kadın, bunun yeni dönemde artışa geçeceğinden de şüphe duymuyor.
İsrail’in geçen ay Beyrut’un güneyinde düzenlediği bir saldırıda Hizbullah’ın üst düzey bir komutanını öldürmesi ve Hamas lideri Haniye’nin de bu ay İran’da öldürülmesi sonrasında İran ve Hizbullah İsrail’e misilleme sözü vermişti. İsrail, suikastın sorumluluğunu üstlenmedi ancak Haniye'nin ölümünden geniş ölçüde sorumlu tutuluyor.
Gazze’de ateşkese varılması için yoğun bir diplomasi trafiği yürüten ABD yönetimi, olası bir ateşkesi İsrail’e İran’dan bir saldırının önünü kesmek açısından kilit önemde görüyor.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken geçen günlerde İsrail, Mısır ve Katar’da ateşkes için temaslarda bulunmuş ve İsrail’in, taraflar arasındaki farklılıkları gidermeyi amaçlayan ve “köprü teklifi” olarak tanımlanan ABD destekli bir planı kabul ettiğini söylemişti. Hamas’tan ise teklife henüz resmi bir yanıt gelmiş değil.
Öte yandan New York Times gazetesinde dün çıkan bir haberde, İranlı üst düzey bir askeri yetkilinin açıklamasına atıf yapılarak, Tahran’ın İsrail’e olası bir misilleme saldırısını ertelemiş olabileceği yorumu yapıldı. Gazetenin aktardığına göre, İran İslam Devrimi Muhafızları sözcüsü General Ali Muhammed Naeini, İsrail’e misillemenin yapılmasının uzun zaman alabileceği ve farklı şekillerde olabileceğini söyledi.
İlgili Haberler Biden, Netanyahu ile Gazze’de ateşkes üzerine görüştü