Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin Şanghay Beşlisi içerisinde olabileceğini açıklaması, Avrupa Birliği ile gerilen ilişkilerin ciddi boyutlara ulaştığının bir göstergesi olarak yorumlandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamada, Türkiye’nin “Benim için varsa yoksa AB” şeklinde bir düşünce içerisinde olmaması gerektiğini belirtti. Erdoğan’ın “Mesela Şanghay Beşlisi içerisinde niye olmayalım? Türkiye’nin Şanghay Beşlisi içerisinde yer alması, bu konuda çok rahat hareket etmesini sağlayacaktır” şeklindeki açıklamasının ardından Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan’ın üyesi olduğu Şanghay İşbirliği Örgütü, ülke gündemine taşındı.
Erdoğan’ın açıklaması, Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerinin kopma noktasına mı getirdi? Görüşlerine başvurduğumuz Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Kasım Han, Amerika’nın Sesi’ne şu açıklamalarda bulundu:
Türkiye’nin Avrupa Birliği kriterlerini karşılamak yönünde belli eksikliklerinin olmasına rağmen iyileştirilebilecek unsur sayısının olumsuz unsur sayısından fazla olduğunu söyleyen Doç. Dr. Ahmet Kasım Han, AB ile Türkiye ilişkilerinde gerilimin tırmanmasını, birbirleriyle çalışma iradesi konusunda her iki tarafın da birbirinin niyetleri, amaçları, yaklaşımları konusunda kuşku barındırmalarına bağlıyor. Doç. Dr. Han’a göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AB ile gerilen ilişkilerden sonra Şanghay Beşlisi’ni işaret etmesi, Türkiye’nin başka alternatiflerinin de olduğunun mesajını vermek istemesinden.
Türkiye’nin tercih ederse Şanghay Beşlisi içerisinde olabileceğini söyleyen Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Han, Avrupa Birliği ile Şanghay İşbirliği Örgütü’nün birbirinin muadili örgütler olmadığına vurgu yaptı ve ekledi:
“Şanghay Beşlisi Örgütü’nün uzmanlarının yaptığı açıklamalara baktığımızda, Türkiye’nin Şanghay Beşlisi’ne üye olması için NATO’dan ayrılması gerekiyor. Eskiden Şanghay Beşlisi olarak bilinen şimdiki adıyla Şanghay İşbirliği Örgütü olan birliktelik, daha ziyade bir savunma örgütü şeklinde kendini gösteriyor ancak bu NATO gibi bir savunma örgütü değil. Şanghay İşbirliği Örgütü’nün, NATO’daki gibi bir ortak güvenlik garantisi veya güvenliğin bölünmezliği üzerinden üye bir devlete yapılmış saldırıyı diğerlerine yapılmış bir saldırı olarak kabul eden bir maddesi de yok. Dolayısıyla Şanghay İşbirliği Örgütü’nü AB ile değil NATO ile kıyaslamak lazım.”
“Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olması uluslararası politikada daha serbest hareket edebileceği anlamına gelmeyecektir” diyen Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Han, sözlerine şöyle devam etti:
“Bugün kurumsal olarak içinde olduğunuz NATO’nun size kısıtlayıcı etkileri olduğunu düşünüyorsanız, içinde olmadığınız bir NATO’nun size daha da fazla kısıtlayıcı etkileri olacağı muhakkaktır.”
Peki Türkiye’nin AB’den vazgeçmesi ve Şanghay İşbirliği Örgütü’ne yönelmesi ne gibi sonuçlar doğurur?
Doç. Dr. Ahmet Kasım Han’a göre, AB ile entegre olarak sağlanan ticari avantajların karşılığını, Şanghay İşbirliği Örgütü’nde bulmak mümkün değil.
“Türkiye ihracatının yüzde 46’sını AB üyesi ülkelere yapıyor. Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye ülkelerin piyasalarında bu imkanın yakalanması oldukça uzun sürecektir. Öte yandan Şanghay İşbirliği Örgütü üyesi ülkelerle yapılacak ikili anlaşmalar sonucunda, Amerika ekonomisinin bile baş etmekte güçlük yaşadığı Çin’in ucuz mallarının Türkiye piyasasına ciddi bir şekilde gireceği, bunun da Türkiye’nin ödemeler dengesini olumlu etkilemeyeceği aşikardır.”
Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde mesafenin açılması ve Şanghay İşbirliği Örgütü’ne yönelmesi ne giderilebilir ne de hafifletilebilir sonuçlar doğurur diyen Doç. Dr. Ahmet Kasım Han’a göre, “Türkiye ile AB ilişkilerinin kendine ait bir dayanıklılığı var. Türkiye ile AB arasında ilk defa mesafe açılmamıştır ve bu sorunlar aşılacaktır.”